Ey dünya ”Siz hiç böyle kahraman millet gördünüz mü?”
Siz hiç, tankların üzerine tekbir getirerek göğsünde iman, yüreğinde vatan aşkıyla silahsız, bıçaksız, yürüyen insan güruhu gördünüz mü?
Siz hiç, tankların üzerine tekbir getirerek göğsünde iman, yüreğinde vatan aşkıyla silahsız, bıçaksız, yürüyen insan güruhu gördünüz mü?
Siz hiç, kendisine ateş açan teröristlere karşı silahsız bedenini siper eden gördünüz mü?
Siz hiç, komutanının “Ömer orası senin namusundur, gerekirse öl ama düşmana çiğnetme” emrini hiç tereddütsüz yerine getiren asker gördünüz mü?
Siz hiç, f16’lar alçaktan uçarken apartmanın tepesinden kuyruğunu yakalamak için atlayan çılgın kahramanlar gördünüz mü?
Siz hiç, tabancasıyla, kurusıkıyla, av tüfeğiyle savaş uçağını düşürmeye çalışan gördünüz mü?
Siz hiç, tankı durdurmak için tekerleğinin altına bedenini takoz yerine koyan cesur yürek gördünüz mü?
Siz hiç, Boğaziçi Köprüsünün tepesinde ki yüzlerce metre yükseklikteki direğe yerleştirilmiş nişancı teröristi yakalamak için direğe tırmanmaya çalışan çocuk ve gençleri gördünüz mü?
Siz hiç, kışlaların önüne kendini ve araçlarını, bebek arabalarını siper eden insanlar gördünüz mü?
Siz hiç,savaş uçağı kalkmasın diye buğday tarlalarını ateşe veren kahraman köylüler gördünüz mü?
Siz hiç ,bu ülkenin düşmemesi için sabaha kadar Kur-an okuyup, gözü yaşlı dua eden nineler, aksakallılar gördünüz mü?
Siz hiç, “git oğlum ben seni bu günler için doğurdum” diye evladını sokağa gönderen yiğit analar gördünüz mü?
Siz hiç, yanındaki şehit olurken, dimdik tankın üzerine yürüyen korkusuz analar, babalar, gençler gördünüz mü?
Siz hiç, kucağındaki bebesiyle, karnında doğmamış canıyla, bebek arabasında uyuyan yavrusuyla, yanında getirdiği hiçbir şeyden habersiz çocuklarıyla “ben buradayım” diyen Nene Hatunların, Karafatmaların, Haymanaların torunlarıyla, hastanedeki yatağını bırakıp meydanlara gelen hastalarıyla, özürü ve engeline rağmen engelli aracıyla, ilerlemiş yaşına rağmen elinde bastonlu dedeleriyle, nineleriyle, her an hazır olda bekleyen delikanlılarıyla, genç kızlarıyla, yürekli babalarıyla 29 gün sokaklarda, meydanlarda gözünü kırpmadan nöbet tutan Türküyle, kürdüyle, lazıyla, çerkeziyle tek yürek olan bir millet gördünüz mü?
Siz hiç, “Öl de ölelim, bu millet bu vatan , bu devlet, bu bayrak bizim, atamız çiğnetmedi, çiğnetmeyecek, ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşayacağım” diyen bir millet gördünüz mü?
***** ***** *****
Biz gördük, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da dedelerimiz, ninelerimiz can verdi ama bu toprakları düşman askerinin çizmesine çiğnetmedi.
Onların torunları olarak bizler de 15 Temmuz’da ülkemizi içeriden çökertip işgal etmek isteyen hainlere, düşmanlara karşı canımızı siper ettik, bir olduk, diri olduk ,topla, tüfekle, tankla, savaş uçağıyla, helikopteriyle, terörist ordusuyla üzerimize yürüyenlere karşı büyük bir mücadele verdik ve ülkemizi teslim etmedik.
Şu bir gerçek ki, FETÖ darbe kalkışması değil tamamen bir işgal girişimidir.
Çünkü;
Darbelerle yoğrulmuş bir ülke olarak TSK ‘nın yaptığı 1960 ve 1980 darbelerinde
böyle bir darbe kalkışması ya da planlarıyla karşılaşmadık. Hükümet yönetimine el koyan asker sokaktaki silahsız vatandaşa silah doğrultmadığı gibi, tanklarla da üzerine yürümedi.Savaş uçağıyla üzerimize bomba yağdırmadı. Bu tamamen dışarıdan desteklenmiş FETÖ’nün elebaşlarının girişiminde TSK içinde emir-komuta zincirinin dışına çıkan bir grup hainin, isyancının yaptığı kalkışma.
Mücadele burada bitti mi?
Hayır.
FETö denen terörist yapılanma geçmişin birkaç yılında değil, son 40 yılın bir proje çalışması.15 Temmuz saldırısından sonra OHAL’le beraber geçen bir yılda hainlerin bitirilmesi mümkün olamayacağı gibi bu mücadele önümüzdeki en az 5 yılı, 10 yılı dolu dolu kaplayacak olan milli bir duruşla, tavizsiz üzerlerine gitmekle olacaktır.