Kardeşin kardeşi boğazladığı yılların üzerinden 25 yıl geçti. 12 Eylül mimarı Kenan Evren, yıllar sonra ilk kez idam sehpasına kimleri gönderdiklerini açıkladı.
Abone olMehmet Ali Birand, Rıdvan Akar ve Hikmet Bila'nın hazırladığı 12 Eylül belgeseli 1997 yılında Show TV'de yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştü. Ancak dokuz bölümlük belgeselde dönemin kahramanlarının bazı açıklamaları ekrana yansımadı. İşte o açıklamalar yıllar sonra ilk kez yayınlandı. 12 Eylül'ün 25'incı yılında dün TV-8'de "12 Eylül Türkiye'nin Miladı" adıyla bir belgesel vardı. İlk 12 Eylül belgeselini hazırlayan ekipten Rıdvan Akar elindeki dokümanları yeniden biraraya getirip 12 Eylül'ün bilinmeyen yüzüne ışık tuttu. Döneme tanıklık edenler o günlere ilişkin eteklerindeki tüm taşları döküyor. İşte darbenin komutanı Kenan Evren'in belgesele yaptığı konuşmadan çarpıcı anektodlar...
12 Eylül günü...
O günü gittik evde apoletlerimizi değiştirdik ama içimde hep bir şey var, tedirginlik var. Çünkü öyle bir görev üstlendim ki omuzlarımda hissettim ki büyük bir ağırlık var. Çünkü Türkiye'de anarşi günden güne tırmanıyordu... Haydar Paşa'ya dedim ki müdahale için gerekli hazırlıkları yapın, radyoda okunacak bildiriler mildiriler her şey hazır olsun, ben Brüksel dönüsünde İstanbul'da efendim, gene kuvvet komutanları, ordu komutanları ve kolordu komutanlarıyla görüşeceğim, onların fikirlerini alacağım; bu işi artık bitirelim dedim. Çünkü bunlar bizi oyalıyor, dedim. Mektup ortada kaldı.
İdam dosyaları gelmeye başlıyor...
Dedik ki sağcı solcu yok.. Mümkünse bir sağcı bir solcu, iki sağcı iki solcu neyse kaç tane çıkmışsa, ikisini beraber yapalım. Sonra demesinler ki bize yeni gelen yönetim sağı tutuyor solu tutuyor gibi töhmet altında kalmayalım. Onun için bir ondan bir ondan yapmak suretiyle infazını hemen onaylıyorduk.
Evren'in ekran heyecanı
Televizyon karşısında tüm millete hitap edeceğim için biraz heyecanlıydım. Onun için bir Nobriyum aldım, Nobriyum içtim öyle gittim.
Bülent Ecevit Evren'i anlatıyor...
O kadar yumuşak bir üslubu vardı ki!
O kadar yumuşak üslubu vardı ki Genelkurmay ve Silahlı Kuvvetler'de acaba yeterince otoritesini kurabilecek mi diye de biraz kaygı duyuyordum. Sayın Türkeş'in evi ile bizim evin daracık sokağına koskoca bir tank getirmişlerdi.
Hamzaköy sürgünü...
Binanın bir küçük dairesinde biz kalıyorduk. Araya bir boş daire bırakarak, ondan sonraki daireye de Sayın Demireller'i yerleştirmişlerdi. Dışarı çıkıp dolaşmamız da yasaktı. Ancak balkona çıkabiliyorduk. O yüzden kendisiyle görüşemiyorduk.
www.vatanim.com.tr