BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Evet Tayyip Erdoğan suçlu!..

Erdoğan'ın Şehir Üniversitesi konusundaki açıklamaları madem sizi rahatsız etti. Milletvekili de değilsiniz… Dokunulmazlığınız yok. Konu yargıya yansırsa dolandırıcılık yapmadığınızı belgeleme fırsatı bulursunuz!..Ne dersiniz!..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Şehir Üniversitesi” olayında açıkladığı gerçekler gündeme bomba gibi düştü…

İstanbul Şehir Üniversitesini kim kurmuş!..

Bilim Sanat Vakfı ..

Bu Vakfın kurucusu kim?

Ahmet Davutoğlu....

Maddi destekçisi de Murat Ülker.

Sonra üniversiteye Dragos'taki 400 dönüm civarındaki bir kamu arazisi tahsis edilir.

Hal böyle olunca  çok ses getirdi...

Ve birileri çok rahatsız oldu.
 
Neymiş efendim...
 
Diyorlar ki ;

"Bu kavga kime yarar . Gül’e Cumhurbaşkanlığını ‘Kardeşim’ diye teslim et. Davutoğlu’na Başbakanlığı, Şimşek ve Babacan’a da ülke hazinesini ve maliyeyi. Şimdi de dolandırıcı diye itham et…”  
 
İthammış!..

Ortada belge var beyler!..

Çıkın "Hayır" deyin!..

Yok..

Erdoğan’ın da deyimi ile bir dolandırıcılık var?

Bu devletin hakkını, hukukunu korumakla  gerektiğinde da “KAVGA ETMEKLE” mükellef olan da en başta bu ülkenin Cumhurbaşkanı ise ve o Cumhurbaşkanı bu noktada haksız eleştiri alıyorsa çıkıp gerçekleri açıklamak zorundadır...

Öyle de olmuştur..

*
 
Evet...

Birini Cumhurbaşkanı, diğerini Başbakan, ötekilerini de Bakan  Erdoğan'ın bizzat kendisi yaptı!.. 
 
Peki  bu onlara  böyle büyük bir yanlışa imza atmaları  hakkını mı verir!..

Ve onları o koltuklara taşıyan liderin bu fahiş hataları gizlemesi ve  üstünü kapatması suç olmaz mı?
 
Hele eski Cumhurbaşkanı Gül’ün, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp “Siz bu işi halledersiniz”  diye rica etmesi ne demektir?
 
Bu olayın gizlenecek ve savunulacak  hiçbir yanı yoktur…

Aksini  iddia  edebiliyor musunuz?

Hayır...
 
Peki kimin Başbakanlığı döneminde kimlerden oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulunun imzalarıyla bu  devlet arazisinin mülkünü  eşi benzeri görülmemiş şekilde bedavaya üniversiteye devredilir...

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin bakanları Ali Babacan, Mehmet Şimşek, İdris Güllüce ve Feridun Bilgin.

Yani dönemin başbakanı 2 buçuk milyar değerindeki bir devlet arazisini kendi vakfına bağışlamış...

Böyle bir uygulamanın Türkiye'de örneği yok.

Ne güzel değil mi?

*
 
Peki banka meselesi !..

Yani üniversite yönetimi kampüs inşaatı için devletin kendine verdiği araziyi teminat göstererek Halkbank'tan ne kadar kredi çekti?

417 milyon TL

Peki üniversite yönetimi  bu krediyi geri ödedi mi?

Ödeme eğilimi gösterdi mi?

Hayır..

O sırada arazi devri de iptal oldu mu?

Oldu..

Yani Üniversite yönetiminin bankaya teminat olarak gösterdiği ve  417 milyon TL  kredi aldığı arazi Ahmet Davutoğlu'nun kurucusu olduğu  Vakıfa ait üniversitenin değil!

Olay bu... 

Halkbank ne yaptı?

Kendi alacaklarını garanti altına almak için üniversitenin hesaplarına tedbir koydu.

Bu arada Üniversiteye  destek veren  Murat Ülker'de rahatsızlığını dile getirerek desteği çekti!..

*

Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her üniversiteye yaptığı gibi  ilk tahsis dışında bu olayda  dahli  var mı?

Yok...

Bilgisi var mı?

Yok...

Yani  Cumhurbaşkanı  Tayyip Erdoğan diğer üniversitelere verilen desteği buraya da vermiş.  

Aksini inkar edebiliyor musunuz?

Yok... 

O zaman niye yangın çıkarma yoluna girdiniz!..

Devlet arazisini geri istemesin mi?

Banka parasını geri almasın mı?

Bu devletin bankasından kredi olarak  alınan 417 milyon TL'nin geri ödenmemesine , bu devletin arazisinin tamamen yasal olmayan şekilde  mülkiyete dönüştürülmesine bu ülkenin Cumhurbaşkanı ses çıkarmayacakta kim çıkaracak?
 
Bunu  yapanlar hesap vermeyecek de kim verecek?

*
 
Şimdi çıkmışsınız “Bildiklerimizi açıklarız” diye  tehditlere…
 
“Suçluluk duygusu” işte böyle bir şey!..

Bildiklerimizi soralım;

Dolmabahçe’de Başbakanlık ofisinde  28 Şubat 2015 günü  HDP ile çözüm süreci toplantısını Erdoğan’ın bilgisi dışında kim yaptı ve Erdoğan'dan "benim bilgim yok" tepkisi aldı...
 
Daha önce  bir yazımda sormuştum.Yeri gelmişken tekrar soralım.Devletin bekası için yıllardır çok önemli görevler üstlenen ve tarih yazan MİT Başkanı Hakan Fidan’ı Erdoğan’ın bilgisi dışında  milletvekili adayı yaptırmak için istifa ettirmek kim, neden   istemişti?
 
7 Haziran 2015’te yapılan seçimden AK Parti tek başına iktidar olarak çıkamayınca "CHP ile  koalisyon yapmak için " Erdoğan'ın bilgisi dışında  iş tutan kimdi?
 
12 Eylül 2015’te yapılan  AK Parti 5. Büyük Olağan Kongresi öncesinde Erdoğan’ı yok sayıp partinin yönetimini kendi adamlarından oluşturmaya kim kalkmıştı?
 
Erdoğan’ın bilgisi dışında gizli bir şekilde  Alman Başbakanı Merkel’i de devreye sokarak ABD Başkanı Obama ile görüşmek için  randevu isteyen kimdi?
 
Apaçık şekilde kendisini Başbakan yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bay pas etmeye çalışan arkasından film atan  kimdi?

Dahaları var!..

Kimdi!..
 
Siz çok şey borçlu olduğunuz Tayyip Erdoğan’ı arkasından hançerleyip  her türlü filmi çevireceksiniz size de kimse bir şey demeyecek?
 
Kamuoyuna yansıyan  Şehir Üniversitesi üzerinden  dolandırıcılık ortaya çıkınca da “Bildiklerimi anlatırım” diye tehdit edeceksiniz…
 
Bir kez daha anlaşılıyor ki kusura bakmayın ama siz “devlet adamı”değil  olsa olsa Türkiye'nin karşısındaki “devletlerin adamları" olursunuz!..

Zaten istikamet o!..
 
Madem  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından çok rahatsız oldunuz...

Madem bugün Milletvekili de değilsiniz. 

Madem  dokunulmazlığınız yok...

İyi  o zaman konu  yargıya taşınırsa dolandırıcılık yapmadığınızı belgeleme fırsatı bulursunuz!..

Buyurun...

*
 
Diyeceksiniz ki Tayyip Erdoğan’ın hatası yok mu?

Olmaz olur mu?
 
O dönem  yol arkadaşları tarafından yapılan bütün uyarıları  dinlemeyip sizi  bu ülkede Başbakan yaptı!..
 
Siz ne yaptınız?

"Yüzde 49,5 ile  seçildim” diye ortalığa düşüp Erdoğan’ın arkasından dolanıp by pass etmeye çalıştınız..
 
Milletin bu oyu sizi oraya taşıyan Tayyip Erdoğan  için verdiği gerçeğini Erdoğan'a karşı kendinizde bir keramet olarak gördünüz!..
 
Sadece siz değil!
 
17 yıl boyunca Tayyip Erdoğan’ın sırtına binip siyaset sahnesinde koltuklarda oturup güç gösterisi yapıp her türlü nimetlerden yararlanıp  bir gün sırtından indirdiği için şimdi  karşısına geçen nankörler de
 
Bu memleketlerde Erdoğan olmasaydı  mahallelerinde siyaseten selam verilmeyecek olanları  şimdi  Erdoğan’ı devirmek, AK Parti’yi içeriden çökertmek için  yollara düşürdünüz!..

*

Şunu unutmamak gerekir ki Gül-Davutoğlu-Babacan üçlüsünün kendi başlarına hareket etmediklerini, bir üst akıl tarafından yönetildiklerini söylemek zor mu?
 
Gül, Babacan ve Davutoğlu'nu  Erdoğan’a karşı  CHP’de  buluşturan gücü merak etmeye gerek var mı?
 
Ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı devirmek için CHP’nin değirmenine su taşımakla mükellef olma yolunu seçerlerken iktidar olma gibi bir dertleri olmadığı (alacakları oylar belli)  bir gerçek değil mi?

Sadece taşeron  olmak böyle bir şey!..

 
Bay  Kemali, Meral hanımı, Ahmet hocası, Babacanı, Gül’ü ile  kendilerine biçilen  görev  apaçık ortada…
 
Tayyip Erdoğan’ı devirip Türkiye’yi yeniden  ABD, İngiliz ve  Batı yörüngesine sokmak. Bağımsız, güçlü Türkiye idealinin önüne geçmek.

Bu kadar net!
 
Ne diyor Merkel;
“Erdoğan Ortadoğu’yu ele aldı. İstediği gibi yönlendiriyor. Trump’ a istediğini yaptırıyor. Putin ile anlaşıyor. Derhal durdurulmalı”
 
Ne diyor Macron;
Akdeniz’de Erdoğan ile karşılaşmak istemiyoruz. Nerden çıktı şimdi bu Libya antlaşması…
 
Ne diyor Kraliçe;
Türkiye  artık  kontrol altına alınmalı. Kendi bildiğini okuyor. Eskisi gibi bizi dinlemiyor. Kendi bildiğini okuyor..

Bunlar bir Türk evladı olarak beni gururlandırıyor ama bazılarını çok ama çok üzüyor..

Hatırladınız mı İmamoğlu’nun İngiltere’yi ziyaretinde görüntüde yer alması için arkasına yerleştirilip servis yapılarak fotoğraflarda gözümüzün içine sokulan  Abdullah Gül’ün resmini…

Fotoğraf deyip geçmeyin!..

O fotoğraf operasyoneldir...

İmamoğlu-Gül ve İngiltere!..

*
 
Yani oyun çok büyük…

Türkiye siyasette yeni bir kırılma noktasına gidiyor…
 
Bir tarafta AK Parti ve MHP

Diğer tarafta…

Kimi ararsanız var…

İçeriden, dışarıdan…

Terör örgütlerinden…
 
O nedenle…

Tayyip Erdoğan yalnız bırakılmamalı…

Ona,  buna kızıp yorganı yakmayın…

FETÖ’ cüler, PKK’lılar sosyal medyada kimlik değiştirip her türlü operasyonu yapıyor…

Görülüyor ki  mertlik bozuldu!..

AK Parti’yi içeriden kuşatılmak isteniyor …

Bu yolda her  türlü hainliği mubah saymışlar…

Demedi demeyin…

Erdoğan'ı düşürmek için ne yaptıysalar başaramayanların "Her yol mubah" anlayışı ile  zayıf halkalarla partiyi içeriden çökertmek için  yakında yeni  bir  "Güneş Hotelleri " hikayeleri yazdırma girişiminde bulunursa kimse  şaşırmasın derim... 

Bu kadarıda olmaz diyenler olabilir!..

Bu ülkede Tayyip Erdoğan'ı devirmek için 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşadıktan sonra  hainliklere karşı  "OLMAZ" demek mümkün mü?

Senaryo dışarıda yazılıyor...

Aktörler içeriden  rahatça bulunuyor!..

*

Peki Tayyip Erdoğan ne yapacak?

Partide ipleri tamamen eline almalı...
 
Bir ayını genel merkeze, teşkilatlara, belediyelere, kurumlara ve bürokrasiye ayırmalı...

Temizlikse temizlik…

Değişimse değişim…

Şer cephesinin genişletilmek, partinin  içinin kuşatılmak istendiği bu süreçte AK Partinin yeniden halk ile buluşması için "yeni bir yol haritası" çıkarmak zorundadır Reis...

Reis emin olmalı ki ona partisinden ayrı bağlılık duyan  ve ona güvenen milyonlar kendisinden küllerinden yeniden doğmuş hem  parti teşkilatları , hem bürokrasi, hem genel merkez yapısı bekliyor…

Yani millet  eskiden olduğu gibi kendisini  AK Parti'de görmek istiyor..

Çünkü;

Böyle bir  değişim hem Türkiye’nin hem AK Parti’nin hem de kendisinin önü daha da açılacaktır…

Türkiye'nin en büyük şansının kendisi olduğunu bugün daha net bir şekilde görüyordur Recep Tayyip Erdoğan!..

Ve...

Devlet Bahçeli'nin dediği gibi; 

"Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmak Türkiye'ye sahip çıkmaktır!"

Bu kavga her yönü ile güçlü bir Türkiye oluşturmak isteyen Erdoğan'ı devirmek isteyen işbirlikçilere karşı "devlet meselesi " haline dönüşmüştür.

O nedenle o yaydan çıkmıştır artık...

Ya devlet başa,ya kuzgun leşe!