Evet Tayyip Erdoğan suçlu!..
Erdoğan'ın Şehir Üniversitesi konusundaki açıklamaları madem sizi rahatsız etti. Milletvekili de değilsiniz… Dokunulmazlığınız yok. Konu yargıya yansırsa dolandırıcılık yapmadığınızı belgeleme fırsatı bulursunuz!..Ne dersiniz!..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Şehir Üniversitesi” olayında açıkladığı gerçekler gündeme bomba gibi düştü…
İstanbul Şehir Üniversitesini kim kurmuş!..
Bilim Sanat Vakfı ..
Bu Vakfın kurucusu kim?
Ahmet Davutoğlu....
Maddi destekçisi de Murat Ülker.
Sonra üniversiteye Dragos'taki 400 dönüm civarındaki bir kamu arazisi tahsis edilir.
Hal böyle olunca çok ses getirdi...
Ve birileri çok rahatsız oldu.
Neymiş efendim...
Diyorlar ki ;
"Bu kavga kime yarar . Gül’e Cumhurbaşkanlığını ‘Kardeşim’ diye teslim et. Davutoğlu’na Başbakanlığı, Şimşek ve Babacan’a da ülke hazinesini ve maliyeyi. Şimdi de dolandırıcı diye itham et…”
İthammış!..
Ortada belge var beyler!..
Çıkın "Hayır" deyin!..
Yok..
Erdoğan’ın da deyimi ile bir dolandırıcılık var?
Bu devletin hakkını, hukukunu korumakla gerektiğinde da “KAVGA ETMEKLE” mükellef olan da en başta bu ülkenin Cumhurbaşkanı ise ve o Cumhurbaşkanı bu noktada haksız eleştiri alıyorsa çıkıp gerçekleri açıklamak zorundadır...
Öyle de olmuştur..
*
Evet...
Birini Cumhurbaşkanı, diğerini Başbakan, ötekilerini de Bakan Erdoğan'ın bizzat kendisi yaptı!..
Peki bu onlara böyle büyük bir yanlışa imza atmaları hakkını mı verir!..
Ve onları o koltuklara taşıyan liderin bu fahiş hataları gizlemesi ve üstünü kapatması suç olmaz mı?
Hele eski Cumhurbaşkanı Gül’ün, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp “Siz bu işi halledersiniz” diye rica etmesi ne demektir?
Bu olayın gizlenecek ve savunulacak hiçbir yanı yoktur…
Aksini iddia edebiliyor musunuz?
Hayır...
Peki kimin Başbakanlığı döneminde kimlerden oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulunun imzalarıyla bu devlet arazisinin mülkünü eşi benzeri görülmemiş şekilde bedavaya üniversiteye devredilir...
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin bakanları Ali Babacan, Mehmet Şimşek, İdris Güllüce ve Feridun Bilgin.
Yani dönemin başbakanı 2 buçuk milyar değerindeki bir devlet arazisini kendi vakfına bağışlamış...
Böyle bir uygulamanın Türkiye'de örneği yok.
Ne güzel değil mi?
*
Peki banka meselesi !..
Yani üniversite yönetimi kampüs inşaatı için devletin kendine verdiği araziyi teminat göstererek Halkbank'tan ne kadar kredi çekti?
417 milyon TL
Peki üniversite yönetimi bu krediyi geri ödedi mi?
Ödeme eğilimi gösterdi mi?
Hayır..
O sırada arazi devri de iptal oldu mu?
Oldu..
Yani Üniversite yönetiminin bankaya teminat olarak gösterdiği ve 417 milyon TL kredi aldığı arazi Ahmet Davutoğlu'nun kurucusu olduğu Vakıfa ait üniversitenin değil!
Olay bu...
Halkbank ne yaptı?
Kendi alacaklarını garanti altına almak için üniversitenin hesaplarına tedbir koydu.
Bu arada Üniversiteye destek veren Murat Ülker'de rahatsızlığını dile getirerek desteği çekti!..
*
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her üniversiteye yaptığı gibi ilk tahsis dışında bu olayda dahli var mı?
Yok...
Bilgisi var mı?
Yok...
Yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan diğer üniversitelere verilen desteği buraya da vermiş.
Aksini inkar edebiliyor musunuz?
Yok...
O zaman niye yangın çıkarma yoluna girdiniz!..
Devlet arazisini geri istemesin mi?
Banka parasını geri almasın mı?
Bu devletin bankasından kredi olarak alınan 417 milyon TL'nin geri ödenmemesine , bu devletin arazisinin tamamen yasal olmayan şekilde mülkiyete dönüştürülmesine bu ülkenin Cumhurbaşkanı ses çıkarmayacakta kim çıkaracak?
Bunu yapanlar hesap vermeyecek de kim verecek?
*
Şimdi çıkmışsınız “Bildiklerimizi açıklarız” diye tehditlere…
“Suçluluk duygusu” işte böyle bir şey!..
Bildiklerimizi soralım;
Dolmabahçe’de Başbakanlık ofisinde 28 Şubat 2015 günü HDP ile çözüm süreci toplantısını Erdoğan’ın bilgisi dışında kim yaptı ve Erdoğan'dan "benim bilgim yok" tepkisi aldı...
Daha önce bir yazımda sormuştum.Yeri gelmişken tekrar soralım.Devletin bekası için yıllardır çok önemli görevler üstlenen ve tarih yazan MİT Başkanı Hakan Fidan’ı Erdoğan’ın bilgisi dışında milletvekili adayı yaptırmak için istifa ettirmek kim, neden istemişti?
7 Haziran 2015’te yapılan seçimden AK Parti tek başına iktidar olarak çıkamayınca "CHP ile koalisyon yapmak için " Erdoğan'ın bilgisi dışında iş tutan kimdi?
12 Eylül 2015’te yapılan AK Parti 5. Büyük Olağan Kongresi öncesinde Erdoğan’ı yok sayıp partinin yönetimini kendi adamlarından oluşturmaya kim kalkmıştı?
Erdoğan’ın bilgisi dışında gizli bir şekilde Alman Başbakanı Merkel’i de devreye sokarak ABD Başkanı Obama ile görüşmek için randevu isteyen kimdi?
Apaçık şekilde kendisini Başbakan yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bay pas etmeye çalışan arkasından film atan kimdi?
Dahaları var!..
Kimdi!..
Siz çok şey borçlu olduğunuz Tayyip Erdoğan’ı arkasından hançerleyip her türlü filmi çevireceksiniz size de kimse bir şey demeyecek?
Kamuoyuna yansıyan Şehir Üniversitesi üzerinden dolandırıcılık ortaya çıkınca da “Bildiklerimi anlatırım” diye tehdit edeceksiniz…
Bir kez daha anlaşılıyor ki kusura bakmayın ama siz “devlet adamı”değil olsa olsa Türkiye'nin karşısındaki “devletlerin adamları" olursunuz!..
Zaten istikamet o!..
Madem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından çok rahatsız oldunuz...
Madem bugün Milletvekili de değilsiniz.
Madem dokunulmazlığınız yok...
İyi o zaman konu yargıya taşınırsa dolandırıcılık yapmadığınızı belgeleme fırsatı bulursunuz!..
Buyurun...
*
Diyeceksiniz ki Tayyip Erdoğan’ın hatası yok mu?
Olmaz olur mu?
O dönem yol arkadaşları tarafından yapılan bütün uyarıları dinlemeyip sizi bu ülkede Başbakan yaptı!..
Siz ne yaptınız?
"Yüzde 49,5 ile seçildim” diye ortalığa düşüp Erdoğan’ın arkasından dolanıp by pass etmeye çalıştınız..
Milletin bu oyu sizi oraya taşıyan Tayyip Erdoğan için verdiği gerçeğini Erdoğan'a karşı kendinizde bir keramet olarak gördünüz!..
Sadece siz değil!
17 yıl boyunca Tayyip Erdoğan’ın sırtına binip siyaset sahnesinde koltuklarda oturup güç gösterisi yapıp her türlü nimetlerden yararlanıp bir gün sırtından indirdiği için şimdi karşısına geçen nankörler de…
Bu memleketlerde Erdoğan olmasaydı mahallelerinde siyaseten selam verilmeyecek olanları şimdi Erdoğan’ı devirmek, AK Parti’yi içeriden çökertmek için yollara düşürdünüz!..
*
Şunu unutmamak gerekir ki Gül-Davutoğlu-Babacan üçlüsünün kendi başlarına hareket etmediklerini, bir üst akıl tarafından yönetildiklerini söylemek zor mu?
Gül, Babacan ve Davutoğlu'nu Erdoğan’a karşı CHP’de buluşturan gücü merak etmeye gerek var mı?
Ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı devirmek için CHP’nin değirmenine su taşımakla mükellef olma yolunu seçerlerken iktidar olma gibi bir dertleri olmadığı (alacakları oylar belli) bir gerçek değil mi?
Sadece taşeron olmak böyle bir şey!..
Bay Kemali, Meral hanımı, Ahmet hocası, Babacanı, Gül’ü ile kendilerine biçilen görev apaçık ortada…
Tayyip Erdoğan’ı devirip Türkiye’yi yeniden ABD, İngiliz ve Batı yörüngesine sokmak. Bağımsız, güçlü Türkiye idealinin önüne geçmek.
Bu kadar net!
Ne diyor Merkel;
“Erdoğan Ortadoğu’yu ele aldı. İstediği gibi yönlendiriyor. Trump’ a istediğini yaptırıyor. Putin ile anlaşıyor. Derhal durdurulmalı”
Ne diyor Macron;
Akdeniz’de Erdoğan ile karşılaşmak istemiyoruz. Nerden çıktı şimdi bu Libya antlaşması…
Ne diyor Kraliçe;
Türkiye artık kontrol altına alınmalı. Kendi bildiğini okuyor. Eskisi gibi bizi dinlemiyor. Kendi bildiğini okuyor..
Bunlar bir Türk evladı olarak beni gururlandırıyor ama bazılarını çok ama çok üzüyor..
Hatırladınız mı İmamoğlu’nun İngiltere’yi ziyaretinde görüntüde yer alması için arkasına yerleştirilip servis yapılarak fotoğraflarda gözümüzün içine sokulan Abdullah Gül’ün resmini…
Fotoğraf deyip geçmeyin!..
O fotoğraf operasyoneldir...
İmamoğlu-Gül ve İngiltere!..
*
Yani oyun çok büyük…
Türkiye siyasette yeni bir kırılma noktasına gidiyor…
Bir tarafta AK Parti ve MHP
Diğer tarafta…
Kimi ararsanız var…
İçeriden, dışarıdan…
Terör örgütlerinden…
O nedenle…
Tayyip Erdoğan yalnız bırakılmamalı…
Ona, buna kızıp yorganı yakmayın…
FETÖ’ cüler, PKK’lılar sosyal medyada kimlik değiştirip her türlü operasyonu yapıyor…
Görülüyor ki mertlik bozuldu!..
AK Parti’yi içeriden kuşatılmak isteniyor …
Bu yolda her türlü hainliği mubah saymışlar…
Demedi demeyin…
Erdoğan'ı düşürmek için ne yaptıysalar başaramayanların "Her yol mubah" anlayışı ile zayıf halkalarla partiyi içeriden çökertmek için yakında yeni bir "Güneş Hotelleri " hikayeleri yazdırma girişiminde bulunursa kimse şaşırmasın derim...
Bu kadarıda olmaz diyenler olabilir!..
Bu ülkede Tayyip Erdoğan'ı devirmek için 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşadıktan sonra hainliklere karşı "OLMAZ" demek mümkün mü?
Senaryo dışarıda yazılıyor...
Aktörler içeriden rahatça bulunuyor!..
*
Peki Tayyip Erdoğan ne yapacak?
Partide ipleri tamamen eline almalı...
Bir ayını genel merkeze, teşkilatlara, belediyelere, kurumlara ve bürokrasiye ayırmalı...
Temizlikse temizlik…
Değişimse değişim…
Şer cephesinin genişletilmek, partinin içinin kuşatılmak istendiği bu süreçte AK Partinin yeniden halk ile buluşması için "yeni bir yol haritası" çıkarmak zorundadır Reis...
Reis emin olmalı ki ona partisinden ayrı bağlılık duyan ve ona güvenen milyonlar kendisinden küllerinden yeniden doğmuş hem parti teşkilatları , hem bürokrasi, hem genel merkez yapısı bekliyor…
Yani millet eskiden olduğu gibi kendisini AK Parti'de görmek istiyor..
Çünkü;
Böyle bir değişim hem Türkiye’nin hem AK Parti’nin hem de kendisinin önü daha da açılacaktır…
Türkiye'nin en büyük şansının kendisi olduğunu bugün daha net bir şekilde görüyordur Recep Tayyip Erdoğan!..
Ve...
Devlet Bahçeli'nin dediği gibi;
"Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmak Türkiye'ye sahip çıkmaktır!"
Bu kavga her yönü ile güçlü bir Türkiye oluşturmak isteyen Erdoğan'ı devirmek isteyen işbirlikçilere karşı "devlet meselesi " haline dönüşmüştür.
O nedenle o yaydan çıkmıştır artık...
Ya devlet başa,ya kuzgun leşe!