Derin devlet ne zaman tartışılsa gündeme Özel Harp Dairesi oturur. Kurucusu olan albaydan çok çarpıcı açıklamalar geldi.
Abone ol Özel Harp Dairesi'nin kurucusu emekli Albay İsmail Tansu geçmişte farklı yerlere silah gömdüklerini söyledi. Tansu gömülen silahların toplanıp toplanmadığını bilmediğini ancak daha fazla ayrıntı veremeyeceğini belirtti.1955’te Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalanması iddiası, 6-7 Eylül olayları, Kültür Sarayı’nın yakılması, 12 Mart Darbesi, Kızıldere Katliamı, Ziverbey Köşkü sorgulamaları, 1 Mayıs 1977 Olayları, Ecevit’e Çiğli Suikastı girişimi ve benzeri olaylar hep ÖHD’ye mal edildi.
Şimdi de Ergenekon’un ÖHD yeni ismiyle Özel Kuvvetler Komutanlığıyla bağlantısı tartışılıyor. Ergenekon soruşturması kapsamında bulunan bombalar ve silahların ÖHD’nin geçmişte gömdüğü mühimmatlar olup olmadığını emekli Türkiye Newsweek dergisi Albay İsmail Tansu’ya sordu. Telefonla konuşan Tansu, “Bize denildi ki, savaşta düşman(Rusya) Türkiye’yi işgal ederse, işgal ettiği yerlerde onların iflahını kesin. Gerilla hareketiyle onları yıpratın. Hazırlıklarımız hep bunun üstüneydi” dedi.
TÜRKEŞ BOYNUMA SARILDI
1955’ten bu yana bu dairenin üzerine pek çok şaibe kondurulmak istendi. Birincisi 6-7 Eylül hadiseleri. Böyle bir şey olamaz. Özel Kuvvetler Komutanlığı, Genelkurmay’ bağlı özel görevler yapan bir daire. Tamamıyla askeri bir teşkilat. Ben 1953’ten 1961 yılına kadar bu dairede görev yaptım. Eğer böyle bir emir verilmiş olsaydı içinde mutlaka ben olacaktım. Çünkü bu dairenin başındaki paşanın en yakın subayıydım. O zaman İstanbul’da bir temsilciliğimiz bile yoktu. Ancak 1958 yılına İstanbul Bölge Başkanlığımız kuruldu. 27 Mayıs geldi. Bu eylemin içinde de bazı subayların yer aldığı söylendi. Hatta o zaman Seferberlik Tetkik Kurulu’nun Adnan Menderes’in özel teşkilatı oldu dediler. İhtilali yapanlar, buna inandılar. Hatta bizim daireyi toptan mahkemeye vermek istediler. O zaman dönemin en kudretli adamı olan Alparslan Türkeş, Başbakanlık müsteşarıydı. Ona gittim ve her şeyi ona anlattım. Masasında kalktı ve gelip boynuma sarıldı. Ondan sonra da bu daireyi destekledi. Üçüncüsü ise 1973 yılında Ecevit’in girişimleriyle bu daireye “Kontrgerilla” adı takıldı. Ziverbey Köşkü’nde yapılan işkenceleri bu dairenin üzerine yıkaya çalıştılar. Sonrasında Susurluk meselesi çıktı ve “Derin Devlet” denilerek bu daireyi suçladılar. Şimdi de Ergenekon’un faaliyetlerini bu daireye yakıştırmak istiyorlar. Bugün bu daire, kesinlikle öyle değil. Terörle mücadele eden bir dairenin yıpratılmasına ilişkin iddialar kesinlikle gerçeği yansıtmıyor.
DAİREDE GÖREVLİ SUBAY SAYISI ARTIRILDI
1953 yılında 1970 yılına kadar bu dairede görevli subay sayısı 60-70 kişiydi. Daha sonraki yıllarda özellikle de PKK ve Hizbullah gibi terör örgütlerinin faaliyetleri artınca burada görev yapan subayların sayısı da artırıldı. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Açıkçası da bilmiyorum. Toz da kondurmak istemiyorum. Çünkü burada görev yapanlar büyük fedakârlıklar göstererek çalıştılar.
KAZILARDA BULUNANLAR
Bu silah ve bombalar, Özel Harp Dairesi’nin ya da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın envanterindeki silahlardır diyemeyiz. Bunların menşelerine ilişkin açıklamalar yapılıyor. MKE yapımı olanlar da var, yabancı yapım olan silah ve bombalar da. Tabi bunlar ordumuzun farklı birimlerinin elinde vardır. Ancak ‘ordunun malı’dır gibi bir hüküm verilmesini doğru bulmuyorum.
ŞİMDİ GÖREV YAPANLARI TANIMIYORUM
Şimdi görev yapanları ve isimleri geçenleri tanımıyorum. 91 yaşındayım. 1939’da subay oldum. Şimdikiler, 1980’den sonra subay olmuş kişiler. 27 Mayıs’ı düşünelim. 38 kişi bir araya geldi. Bazı birlikleri kandırdılar ve ihtilal yaptılar. O darbeyi yapan kişilerden birisinin ismi kaldı mı? Yanlış yapanlar olabilir ama bunların yaptıkları, kurumlara mal edilemez. Bu tür hareketler, ordunun kendisine zarar veriyor.
AKIL ERDİREMİYORUM
Şaşırdığım durumlar olmuyor değil. Sakarya’daki Yarbay Mustafa Dönmez’in evinde silahların bulunması, sonrasında krokilerden hareketle bomba ve silahların elde edilmesinin nasıl olduğunu açıkçası ben de sorguluyorum. Yani Sincan’a ve başka yerlere topluca silah gömülmesine akıl erdiremiyorum. Tabi muvazzaf subayların tutuklanmasını, emekli generallerin cezaevine konulmasını değerlendiremiyorum.
ZİR VADİSİNE SİLAH GÖMMEDİK
Orası bizim de askeri eğitim için kullandığımız Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı terk edilmiş metruk bir çiftlikti. Burada, Kıbrıs’ta getirdiğimiz Türk Mukavemet Teşkilatı timlerine, askeri eğitim veriyorduk. Ancak orada hiçbir zaman silah gömülmedi.
KÖTÜ BİR MAKSATLARI VARMIŞ
Kötü bir maksatları var demek ki onun için gömmüşler. Her memlekette olduğu gibi. Dünyanın her yerinde bu tip olaylar yaşandığı olmuştur. O bombaların söz konusu kişilerin kendi kişisel maksatları için saklamış olabileceklerini düşünüyorum.
ORDU ŞİMDİLİK UZAKTAN İZLİYOR
Kanaatimce, ordunun üst düzey komuta kademesi bu olayı şimdilik uzaktan izliyor. Ortaya kendileriyle direkt bir şey çıkmadıkça da açıklama yapmayacaktır. Komutanlar konuştukları zaman da demeçleri siyasi bulunuyor. Hükümetinde bu operasyonları siyasi maksatla yaptığı kanaatinde değilim. Ordu da yanlış yapanları korumamıştır. Kendi içinde yanlış yapanların tasfiye etmek için her zaman girişimde bulunmuştur. 4-5 tane generalin alınması ne demek?
DARBE HEVESLİSİ KİŞİLER OLABİLİR
Burada hakikaten hükümeti ele geçirmek, darbe yapmak isteyen hevesli kişiler olabilir. Bunların kuşku veren hareketleri olunca da operasyon dalgalar şeklinde devam etti. 15-20 kişiden 120 kişiyi aşan bir noktaya gelindi. Neticede bir şey çıkacağını da sanmıyorum.
SUDAN YERE TUTUKLANANLAR DA VAR
Elimde buna ilişkin bir bilgi yok. Ancak sudan sebeplerle tutuklananlar da var. Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun evini bile hukuka, teamüllere aykırı olarak aradılar.
EVET BİZZAT BEN DE SİLAH GÖMDÜM
Kemal Yamak paşa, daireye başkanlık yaptı. ÖHD, olarak bazı noktalara silah gömülmüştür dedikten sonra, bana “hayır” demek düşer mi? Paşa doğru söylüyor. Evet, bizzat bende silah gömdüm. Arkadaşlarla birlikte Türkiye’nin kaç değişik noktasına silah gömdük. Ancak vatan savunmasında kullanılması maksadıyla gömdük. Yani komünizm tehlikesine karşı. Ama bugün ortaya çıkartılan silahların, ilk dönemlerde bizler tarafından gömülen silahlar bir ilgisi yok.
AYRINTILARI SÖYLEYEMEM
Adedini ben bilemem. Bilsem de söyleyemem. Şu anda içinde değilim ama olsaydım yine söylemezdim. Ama bunlar toplandı mı toplanmadı mı bunu da bilemem. Kemal Yamak paşa daha ayrıntılı olarak biliyordur. 1956-57-58 yıllarında lojistik subayıydım. Bazı hususları bilirim ve hadiseyi doğrularım. Kemal paşa doğruları söylüyor. Ancak ayrıntıları söyleyemem.
KİŞİSEL YANLIŞ YAPANLAR CEZASINI ÇEKMELİ
Onu bilemem. Yeni gelişmeleri gazete ve televizyonlarda takip edebiliyorum. Bu kadar konuşmayı bile verdiğim mücadele sayesinde yapabiliyorum. Yaşımız ilerledi. Şimdiki komutanlar bizden çok sonra geldiler. Kurumsal bir yanlış söz konusu olamaz. Daha önceki iftiralar tutmadı. Şimdi de tutmayacağını düşünüyorum. TSK’yı yıpratmak isteyenler vardır. Bunlar başarılı olmayacaktır. Kişisel yanlış yapanlar varsa da onların cezalarını çekmeleri gerekiyor. Her halükarda memleket bunlardan kurtulmalıdır.
İSMAİL TANSU KİMDİR?
İsmail Tansu, 1952-53 yıllarında Kore Türk Tugayı`nda savaşmış bir subay. Dönüşte, Tümgeneral Daniş Karabelen`le birlikte ÖHD`yi kurdu. Kıbrıs`taki direnişi sağlayan Türk Mukavemet Teşkilatı`nın da kurucularından. Kıbrıs İstirdat Projesi`ni hazırladı ve teşkilatın Ankara`daki Genel koordinatörlüğünü yaptı. 27 Mayıs darbesine kadar üst düzey görevler alan Tansu, darbecilerle ters düşerek 1961`de emekli oldu.