Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, çözüm sürecinde KCK'nın kendiğini hükümetin ortağı gibi sunmasına sert çıktı.
Abone olAkşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, müzakere masasında KCK'nın kendisini hükümetin ortağı gibi gördüğüne dikkat çekti: KCK kendisini hükümetin ‘ortağı’ olarak sunuyor ve AKP’nin de buna ‘evet’ demesini bekliyor. Oysa bırakalım Türkiye’yi, KCK Kürtlerin bile ancak yarısını temsil etmekte.
Mahçupyan KCK'nın bu tavrına tepkisini "Eğer elinde silahın olması ilave bir meşruiyet getirecekse, her talep sahibi silahlanıp sonra da tüm toplumu kendi hayaline göre belirlemeye kalkabilir" sözleriyle gösterdi.
Etyen Mahçupyan'ın 'Af bir lütuf değil' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
KCK KENDİNİ HÜKÜMETİN ORTAĞI OLARAK SUNUYOR
(...) Hükümet silah bırakma, kültürel hakların verilmesi ve siyasetin önünün açılmasından oluşan bir paketi meşru görüyor. Buna karşılık KCK neredeyse Türkiye’yi yeniden inşa edecek bir modeli, içine kadın hakları ve ekolojiyi de ekleyerek masaya sürüyor. Öyle ki KCK kendisini hükümetin ‘ortağı’ olarak sunuyor ve AKP’nin de buna ‘evet’ demesini bekliyor. Oysa bırakalım Türkiye’yi, KCK Kürtlerin bile ancak yarısını temsil etmekte. Eğer elinde silahın olması ilave bir meşruiyet getirecekse, her talep sahibi silahlanıp sonra da tüm toplumu kendi hayaline göre belirlemeye kalkabilir.
KCK'NIN DEMOKRAT ADIMLAR ATMASI DA MÜMKÜN
Kürt siyaseti demokratik taleplere sahip olduğu için kendisini demokrat sanabilir ama siyaseti güç kavgası çerçevesinde tanımlayan klasik bir otoriter yapılanmadan ibaret. Bu da onun Türkiye üzerinde söz sahibi olma şansını ortadan kaldırıyor. Diğer taraftan eğer mütevazı olmayı becerebilirse, KCK’nın tüm toplumu etkileyebilecek demokrat adımlar atması da mümkün. Örneğin siyasetin önünün açılması bağlamında kaçınılmaz olarak gündeme gelecek olan ‘affın’ meşruiyet zemininin genişletilmesine katkı sunulabilir. Yani hangi siyasete dâhil olursa olsun bütün siyasi mahkûmların affı talep edilebilir. Ya da sağlık koşulları kritik veya fazlasıyla kötü olduğu için tahliyesi istenen Kürt siyasetinin mensuplarının sayıca artırılması pazarlığının yanına, sağlık sorunu olan tüm siyasi mahkûmların birlikte ele alınarak bir çözüm getirilmesi istenebilir.
Tabii bu iki yaklaşım için de sadece Kürt siyasetinin sorumlu tutulması pek adil olmaz. Aynı beklentiyi hükümete de yöneltmemiz doğaldır. Bu olayın bir ‘pazarlık’ malzemesi olmaması gerektiği, geleceğe ‘namuslu’ bir geçiş yapmanın geride insani hiçbir leke bırakmamasını elzem kıldığı açık. Siyaset özgürlüğü sadece KCK’lıların değil bu çatışma içinde yer almış bütün ‘yargı mahkûmlarının’ hakkı…