Türkiye’de yapılan her 5 evlilikten 1’inde eşler akraba. Bunların yüzde 70’i birinci derecede kuzenler arasında gerçekleşiyor.
Abone olDoğan her 100 çocuktan 2’sinde doğuştan anomali saptanırken, akraba evliliğinden doğan çocuklarda bu risk 2 kat artıyor. Türkiye’de yapılan her 5 evlilikten 1’inde eşlerin akraba olduğu ve evliliklerin yüzde 70’inin birinci derece kuzenler arasında gerçekleştiği; akraba evliliklerinden doğan çocuklarda anomali riskinin 2 kat arttığı bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı, resmi internet sitesinde, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) uzmanlarınca hazırlanan “Engelli Çocuklar” konulu çalışmaya yer verildi. Türkiye’de 5.5-6 milyonun üzerinde engelli birey bulunduğu ve aileleriyle birlikte konunun 20 milyon insanı ilgilendirdiğinin vurgulandığı çalışmaya göre, akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerden sayılan Türkiye’de yapılan her 5 evlilikten 1’inde eşler akraba. Bu evliliklerin de yüzde 70’i teyze, amca, hala ve dayı çocukları gibi birinci derecede kuzenler arasında gerçekleşiyor. Akraba evlilikleri bazı tıbbi sakıncaları da beraberinde getirirken, birçok genetik hastalığın görülme riskini artırıyor. Ülkedeki doğumsal hastalıkların önemli bir bölümünü, “otozomal resesif” denilen “gizli geçen” hastalıklar oluşturuyor. En önemli önlem: Toplumu bilgilendirmek Çalışmaya göre, doğan her 100 çocuktan 2’sinde herhangi bir nedene bağlı doğuştan bir anomali (aykırılık) saptanırken, akraba evliliğinden doğan çocuklarda bu risk yaklaşık iki kat artıyor. Bu risk birinci derecede kuzen evliliklerinde, kardeş torunları sayılan ikinci derecede kuzen evliliklerine göre daha yüksek oranda görülüyor. GATA uzmanlarına göre, bu tür geçiş gösteren hastalıklarda amaç tedavi değil, bu hastalıkları önleyebilmek. Burada alınması gereken en önemli önlem, bu tür evliliklerin riskleri konusunda toplumu bilgilendirmek... Bu nedenle uzmanlar, akraba evliliği yapmış bireylerin gebelikten önce sınırlı sayıda incelenebilen hastalıklarının araştırılması gerektiğini belirtiyor. Uzmanlar ayrıca, genetik hastalıkların teşhisinde deneyimli tıp merkezleri tarafından gebeliklerin takibinin yapılmasının önemine işaret ediyor. Akraba evliliğinden kaynaklanan hastalığa sahip çocuğu olan ailelerin ise yeni bir bebek düşünmeden önce “Genetik Hastalıklar Tanı Merkezleri”ne başvurmaları gerektiği vurgulanıyor. Genetik hastalıklar ve doğum öncesi tanı Çalışmaya göre, bebeğin doğum öncesi (prenatal) var olan problemlerinin tanınması, şu açılardan önem taşıyor: Bebek doğduğunda yaşamasını imkansız kılacak anomalilerin tanınması, gebeliğin boşuna devam ettirilmesini önler. Bebeğin sakat kalmasına neden olma riski yüksek olan anomali türlerinin tanınması, gerekli önlemlerin alınabilmesine olanak sağlar. Bebekte saptanan ve tedavi sonrası şifa ile yaşamını sağlamasına imkan tanıyacak türden bazı anomaliler, bebek doğmadan önce saptanabilir. Doğum öncesi tanı yöntemleri, 35 yaş ve üstü ileri yaştaki anneler, 55 yaş ve üstü ileri yaştaki babalar ile ailenin önceden anomalili bir çocuğa sahip olduğu durumlarda uygulanıyor. Bu testler ayrıca, ultrason muayenelerinde anomali saptanması, ailede metabolizma hastalıkları için riskin bulunması, ölü doğum ve/veya nedeni bilinmeyen tekrarlayan düşük öyküsünün bulunması, hemofili, orak hücreli anemi, talasemi gibi kan hastalıkları için risk taşıyan gebeliklerde de yapılıyor. Engelli çocuklar Çalışmada ayrıca, “Engelli Çocuklar” başlığı altında “Akraba Evlilikleri”, “Genetik Hastalıklar ve Doğum Öncesi Tanı”, “Serebral Palsi”, “Çocuğunuz ve Epilepsi”, “Zeka Geriliği (Mental Retardasyon)”, “Otizm (Otistik Bozukluk)”, “Dikkat Eksikliği Aşırı Hareket Bozukluğu” ve “Konuşma Bozukluğu” konularındaki bilgilere yer veriliyor.