BIST 9.368
DOLAR 34,48
EURO 36,18
ALTIN 2.960,32

Eski uygulamalarla “Yeni Türk müziği hareketi” olur mu? ve Yavuz Bingöl konseri...

Türk müziği alanı, bu kadar başı boş omamalı!...

GÜNCEL/SAHNE SANATI: Sn. sanatçı dostlarımız, lütfen; sürekli sahnelerde seslendirdiğiniz, 2 şarkı/türkü için nota sehpasını kullanmayınız. Nota sehpasını boyunuza kadar yükseltip, seyirciye yüzünüzü kapatmayınız. Solist olarak çalarken/söylerken seyirciyle kontak kurunuz, gözlerinizi kapatmayınız… Özellikle çalgı sanatçılarımız, oturarak seslendirme yaptıkları için, nota sehpasını sola aldıklarında  -CRR gibi- sol tarafta oturan seyirciler, sanatçının sadece ayaklarını izlemektedir. Programda isminiz yazılı olmadığı takdirde  -Y.Bingöl konserinde olduğu gibi- sahneye çıktığınızda kendinizi tanıtınız. TRT Müzik’te program yapıyorum diye herkesin sizi tanıdığını/izlediğini zannetmeyiniz. Kısaca, bir çok yazımda değindiğim gibi; sahneye ne koyarsanız koyun, sahne sanatı kurallarını işletmeniz lazım. İşletmezseniz; 2017 yılında “alaturka” davranışlara devam etmiş olursunuz ki, bu da size ve Türk müziğine bir şey kazandırmaz!...

Gelelim konumuza…. Bugün; birbirine benzeyen, aynı anlayışta  2 örnek konserin analizini yapmaya çaışacağız…

“Yeni Türk Müziği Hareketi”, değil; bir  CENGİZ ÖZKAN konseri!...

Basında CRR etkinliği olduğu için çokça haber yapılan içerik şöyleydi: “Dünyaca ünlü Keman virtüozu Cihat Aşkın’ın öncülüğünde Yeni Türk Müziği Hareketi” başlıyor…Türk müziğinin yeniden yorumlanarak, en sade şekliyle söylenmesi, çalınması amacıyla Türk müziğinin zenginliğini vurgulayacak proje Yeni Türk Müziği Hareketi, keman virtüözü Cihat Aşkın'ın öncülüğünde hayata geçiyor. İster tek sesli, ister çok sesli, ister uzun hava, ister dans…Hepsinin sadelikten çıkarılarak, yorumda özgür, sunumda özgür ve ruhta özgür bir şekilde yeniden yorumlanacağı proje İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını sürdüren Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda dinleyici ile buluşuyor.”

Sanırsınız ki, Türk müziği alanında yeni bir proje, yeni bir çalışma başlıyor. Aşkın’ın iddiası da büyük; “Asıl çağdaş Türk müziği olarak adlandırılması gereken, bizim yaptığımız Yeni Türk Müziği Hareketi’dir” diyor!.. Vay… vay… vay….

Konser öncesi:

Öncülük, liderlik; ancak “yeni bir atılım için” gereklidir. C.Aşkın, müzik alanında “değişik projelere imza atmış, devamı olmasa da ağzı iş yapan” bir isim. “…sadelikten çıkarılarak, yorumda özgür, sunumda özgür ve ruhta özgür bir şekilde yeniden yorumlanacağı..” cümlesinden, türkü ve şarkıların aslına/geleneğine uygun çalınış ve okuyuşuna bağlı olarak değil, tamamen “çalıcının/okuyucunun o günkü duygularına göre çalınacağını” anlaşılıyor. Önce belirtelim ki, Aşkın Ensemble yaylı çalgılardan oluşuyor… Bir konserde THM, bir konserde TSM+Batı v.b. solistlerine eşlik edecekler. Demek ki, çalgıların partileri olacak.  Ensemble eşliğinde; solist ne kadar bağımsız-özgün olabilecek bilemiyoruz.!..

Ancak:

1/Muzaffer Sarısözen’in, 20'nci yüzyılın başında halk müziğimiz için açtığı yolu benimseyerek bu mirası geleceğe aktarma işi  “Bu Toprağın Kemancısı” C. Aşkın’a düşmemeli,

2/Anadolu toprağı ile bütünleşip bizim özümüzü anlatan sevgili Cengiz Özkan  “21'inci yüzyılın ozanı” diye yazılmamalı… (lütfen bakınız; )

Cumhuriyet Gazetesi müzik yazarı, değerli meslekdaşım Evin İlyasoğlu, tanıtımdan etkilenmiş olacak ki, her zamanki iyimserliği ile;  keman virtüözü Cihat Aşkın'ın önderliğinde yapılacak olan, "Yeni Türk Müziği Hareketi'  projesinin tarihi bir dönemeç olmasını diliyorum" demiş.Haydi konsere dedik,  dışarıdan gelen misafirlerimle gittik.

Konser sonrası:

Yıllardır sahnede olan C.Aşkın’ın, “belirteceğim  olumsuzlukları” görmemesi ilginç doğrusu:

Orkestra “oturtumu”  yanlıştı.

Mademki THM konseri yapılıyor, o zaman 6 THM çalgısı önde olmalıydı.

16 yaylı çalgı  THM çalgılarını örttü, THM adına bir şey duyulmadı, hissedilmedi.

Konservatuarlı 12 korist araya türkülerle serpiştirilmişti, iyiydiler…

Mademki THM’den yola çıkılıyor, neden M.Sarısözen’in resmi arkadaydı ve hayatı  hakkında bilgi verildi. YTMH içinde yeri neydi?, anlaşılamadı, çünkü hareket yoktu!...

C.Aşkın, 2 defa kemanı eline aldı, gerisinde topluluğu yönetti, oysa solist diye de yazılmıştı, bir şef bulunsa daha iyi olurdu. Aşkın, bunu hep yapıyor ve her şeyi kendi olmak/yapmak istiyor, “geldiği yeri/bulunduğu konumu” bir türlü kabul edememiş gibi, sanki mutsuz!... Tıpkı Konservatuarda bölüm başkanlıklarını alması, idarecilik yapması v.b. gibi.. ‘Olmak isteyip de olamadığı şey’ ne acaba?!...

Oysa, “o, virtüoz”  daha söze gerek var mı?!.. 

Cengiz Özkan, her zamanki gibi mütevazı ve kendi çapında  iyiydi.

Yaylıların partisi pek yoktu, sadece ana seslerde keman yayı çektiler, herhalde çok sıkılmışlardır. Ülkemizde bu v.b. türkülerin çok iyi partisyonları yazılmış ve seslendirilmişti. Özellikle, yıllarca yarışmalar akademik danışmanı ve  jüri üyesi olduğum, Gençlik Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Üniversiteler arası THM Yarışmaları’nda çok iyi örnekleri yapılmış, seslendirilmiş ve ödüller alınmıştı. Elimde örnekleri  bolca mevcuttu. Demek ki bunlardan C.Aşkın’ın haberi yoktu.

Konser başlarken, “ülkemizde yapılmayan yeni bir hareket başlattığını ve bunun gecikme olduğunu söyledi”, böylece kendinden önce yapılan benzer çalışmaları yok saydı, elbette olmadı!…

Konserde; çalışta ve okuyuşta THM uslubu ve tavrı aynen uygulandı.

C.Aşkın’ın iki türküde, halkı tempoya daveti de olmadı!..

Sahneye çağrılan -oğul- sevgili Memil Sarısözen; “babam derdi ki; biz türkülerimizi aramızda okuyalım, ancak türkülerle dünyaya açılacaksak yeni bestelerle ortaya çıkmamız lazım. İşte bu gece bunu yaşadım” dedi, oysa okunan yeni bir beste yoktu!... *

Yani karışık bir durum vardı ortada…..

Nihayet, konserin içeriğiyle ilgili beklenen “doğru açıklama” geldi ve konser sonunda C.Aşkın; “çok heyecanlıyım, M.Sarısözen’in anma konserinde sizlerle olmaktan mutluyum” diyerek, konuyu noktaladı.

Ve; ne yeni hareket kaldı, ne eserlerin yeni yorumlanması, ne farklı bir anlayış ve yorum, ne de Yeni Türk Halk Müziği!…

C.Aşkın’a, bir büyüğü olarak söylemek isteriz ki; Asıl çağdaş Türk müziği olarak adlandırılması gereken, sizin yaptığınız, Yeni Türk Müziği Hareketi diye ortaya koyamadığınız çalışma değildir ve olamazda…

Sevgili Evin İlyasoğlu, maalesef; 'Yeni Türk Müziği Hareketi' projesi;  tarihi bir dönemeç olamadı, bu anlayışla ve karışık projeyle olamazdı zaten..

Üzgünüz!...

Lütfen linkleri  izleyiniz, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız…

 

SON SÖZ: Bize göre bu, farklı bir özelliği olmayan, daha önce çok uygulanan/sergilenen (A.Sağ, E.Erzincan, E. Akkaya, K.Erguner, Y.Top, S.Erguner, Serkan Çağrı, M.  E. Bitmez, S.Öztürk, Konservatuar koroları, Y.Bingöl, N.Yavuzoğlu v.b.) yaylılardan oluşan bir orkestra eşliğinde Cengiz Özkan konseridir…

Bu seri halinde devam edecekse, “Yeni Türk Müziği Hareketi” başlığı, ciddi ve önemsenen, uluslar arası  konser salonu CRR programlarından çıkarılmalıdır. Farklı makyaj, CRR’de kabul görmek/programa girmek  içindir  vesselam…

İtalyan Düşünür Giambattista Vico çok güzel söylemiş;

“İnsanoğlu; önce ihtiyaç hisseder, sonra tatmin arar, daha sonra rahatlığa yönelir, daha sonra da kendini süsle bezemeye başlar, lüks içinde giderek bozulur, sonuçta çılgınlaşır ve özünü harcar.”

Konser sonrası / İSTANBUL (AA): Konser farklı/yeni  olmayınca basında da yer alamadı…Dağ fare doyurmuş olacak ki, bir kaç sitede -aşağıdaki metin-  yer aldı;

“Yeni Türk Müziği Hareketi projesi kapsamında, Cumhuriyet döneminin halk müziği alanındaki en büyük temsilcilerinden biri olan Muzaffer Sarısözen'in derlediği eserlerin icra edildiği bir konser verildi. Şef ve solistliğini Cihat Aşkın'ın yaptığı İBB Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu'nda gerçekleşen “Muzaffer Sarısözen ve Yeni Halk Müziği” konserine ozan Cengiz Özkan da eşlik etti…. Aşkın, Yeni Türk Müziği Hareketi'nin geçmişten gelen mirası, günümüzün dünya sahneleri için yeniden yorumlayacağını ancak halk türkülerinin öz seslerini ve çalma tekniklerini bozmadan, geleneği gelecekle harmanlayan bir hareket olacağını ifade etti.” Bakınız, YTMH adı bile yok!!!!

Konser sonrası basında sadece H.Uluç ses verdi: Memil  Sarısözen’in sözleri; batı müziği sevdalısı Sn.H.Uluç’un çok hoşuna gitmiş. Türk müziği konserlerini izlemediği için, “ilk defa böyle bir uygulama olduğunu” yazmış ve “türkülerin özünde çok sesli olduklarını” yeni görmüş!...Özellikle; “ fevkalade” demesi, “seyircinin bitmez tükenmez alkışlarla..” diye abartması olmamış… Demek ki, sanıldığı gibi iyi bir müzik dinleyicisi/eleştirmeni değilmiş, duygularına göre hareket ediyormuş...Yazık!...

 “…Gece başından sonuna fevkalade güzel, fevkalade coşkulu, fevkalade zevkli, keyifli, hepsinden önemlisi, seyircinin bitmez tükenmez alkışlarla verdiği tepkiyi dikkate alarak söylüyorum, "Hareket" adına fevkalade umut verici oldu.Tek sesli denen türkülerimizin nasıl özünde çok sesli olduklarını gördük. Dünyanın da bu sesi çok seveceğini hissettik..”demiş ve Çoksesli  müziğe/C.Aşkın’a olan sevgisiyle iyice coşmuş; “Kar topu zirveden yuvarlandı bence.. Artık çığı durdurmak zor!....”

Açıklama: Yukardaki  yazı, küçüklüğünden beri konservatuarda büyüttüğümüz, rahmetli Ayhan Turan hocanın özel sınıfında eğitim gören,  inkar etmesine rağmen “T.M.D.Konservatuarı’nın olağanüstü destek verdiği”, () sürekli; “idari görevlerden uzak dur, senin sanatını engeller” tavsiyesi yaptığım ve idareciliğini görünce, sadece “sanatına değer verdiğim” Cihat Aşkın’ın yardımcı olarak  aldığı,;kanun,çeng ve arp icracısı!  ile, 3 yıl süren Konservatuar Müdürlüğü sırasında; bana “mobbing” uygulamaya çalışması,  memurun yaptığı bir yanlışı bahane ederek,   şahsıma  -gerçek olmayan- bir soruşturma açmaya çalışıp, üzüntüden -hayatımda ilk defa- “zona”  geçirmem, “bu soruşturmayı açarsanız  imzası olan herkesi mahkemeye vereceğim” demem üzerine  hemen kapatması, herhangi bir yanlışımın olmadığını anlatan yazıyı, amir olarak kendi vereceğine, kapımın altından attırması, daha sonra “bir dönem ders verilmemesi”, “imtihanlarda 15 sınavda yedek jüri üyesi olarak yazılmam” üzerine, “kasıtlı yapılan bu uygulamalarla ilgili yazılı açıklama verilmediği takdirde üst makamlara gideceğimi belirten özel içerikli” bir dilekçem  sonucunda, yönetim kurulu adına  “özür” yazısı ile cevap vermesi ve benin konservatuarı/kurumumu çok sevdiğim/önemsediğim için, “olgunluk gösterip  rektörlüğe şikayet etmemem  ile”  ilgisi yoktur.

Sadece 37 yıldır  “etik ve gerçeklerin yanında olan” bir  akademisyen ve “24 yıldır Türk Müziği Festivali” yapan bir müzik insanının,  ilgili konser gözlemlerine dayanmaktadır. Unutmayalım ki müzikte;  “kaliteden” tarafım ve öyle olmak lazım.... Lütfen, konser analizim  -özellikle konuyu bilen, Konservatuardaki arkadaşlarımca- yanlış anlaşılmasın…

YAVUZ BİNGÖL İLE BİN YILIN OZANLARI (ERZURUMLU EMRAH) KONSERİ…

Yine C.Aşkın’ın yeni diye sunduğu eski  anlayışta, benzer  bir konser hazırlanmış –neyse ki “yeni Türk müziği hareketi” yazılmamış-, afişte/programda  “Y.Bingöl-Oda Orkestrası Eşliğinde” yazılmış ve şefliği Orhan Şallıel yapmış.

“Bin yılın ozanları” iddialı bir proje, ama solisti Y.Bingöl olmamalıydı, çünkü o; THM değil özgün müzikte başarılı bir arkadaşımız. Son yıllarda politik olması seyircisini de kaçırmış durumda. Çünkü, AK Parti camiasının; kültürle/konserle/tiyatro v.b. fazla  işi yok, destek olması zor gözüküyor… CRR’de 100 kişi ancak vardı, konserin ortasında seyircilerin bir kısmı kalktı gitti, çünkü araya solistler koyulmuştu ve Y.Bingöl 3-4 eser seslendirdi. Ara solistler ki; bu arkadaşlar alanında başarılı isimlerdi, ama ne afişlerde  ne programda isimleri yazılıydı, konserde isimleri de söylenmedi. Ben olsam; ismimin olmadığı yerde sahne almam, bu bir saygı ve etik kuralıdır. Y.Bingöl, galiba salonu boş görünce bozulmuştu, çok soğuktu, zoraki çıkmış gibiydi, içten teşekkür bile etmedi seyirciye, tabiî ki olmadı!.... Orkestra 30 kişiydi; 3 perküsyon, 5 THM çalgısı (bağlama, perdesiz bağlama, ney-kaval,mey-duduk) , 19 yaylı, 3 nefesli (flüt,obua,klarnet), piyano, bas gitar vardı. Yine kemanlar ana seslerde yay çektiler. Şallıel gibi iyi bir şef, neden böyle bir etkinlikte yer alır anlaşılamadı –maddiyata bağlandı-  çünkü bir etkinliği yoktu. THM çalgıları yaylılar içinde boğuldu…Orkestra eşliğinde, kalabalık bir grupla  sahnede yer almak moda oldu. Herkes deniyor, ama olmuyor!.. Türk müziği herkesin kafasına göre uygulama yaptığı bir alan  olmamalı…Konserin en iyi tarafı; hazırlanan  Emrah ile ilgili  bilgileri  veren  barkovizyondu.

Arkadaşlarımız olan İBB Kültür Dairesi Başkanlık Yetkileri;  bu konuda daha temkinli olmalı, çünkü bu anlayıştaki konserlerin kaşesi de büyük oluyor (doğruysa 100.000 TL çok fazla), ama getirisi olamıyor. CRR’yi korumak lazım…

Gelecek yazı: Cumhurbaşkanlığı  Hükümeti Sistemi; ne getiriyor, ne götürüyor?!…

KONSER  DİNLEME  KÜLTÜRÜ  YOK!...

“..Eserlerin bölüm aralarındaki alkışlar, dinleyicileri bırakın, yorumcuları son derece rahatsız eder. İDSO konserinde, tatil nedeniyle olsa gerek, bir dolu çocuk vardı. Çıkanlar, girenler, koşanlar ve her bölüm arasında alkışlar. Ara alkışları İş- Sanat’taki konserde de hemen her seferinde olduğu gibi inanılmaz boyutlardaydı. Hatta hiç ara alkışı duyulmayan Süreyya Operası salonundaki Borusan Quartet konserine gidenler de bundan yakındılar. Görgü, ders kitaplarında öğretilmiyor ne yazık ki!”

ŞEHİTLER VERMEYE DEVAM EDİYORUZ…

Ülkemiz  içinde  ve  Suriye’de,   Şehitler vermeye devam ediyoruz, yüzlerce gazimiz var…Hüseyin Nihal Atsız’ın (1931 yılında yazdığı bu şiiri, tüm Şehitlerimizin  ruhuna ithaf ediyoruz…Yakınlarına, sevdiklerine  sabır diliyoruz.

“Gerilir zorlu bir yay 
Oku fırlatmak için; 
Gece gökte doğar ay 
Yükselip batmak için. 
Mecnun inler, kanını 
Leyla’ya katmak için. 
Cilve yapar sevgili 
Gönül kanatmak için. 
Şair neden gam çeker? 
Şiir yaratmak için. 
Dağda niçin bağırılır? 
Feleğe çatmak için. 
Açılır tatlı güller 
Arılar tatmak için. 
Tanrı kızlar yaratmış 
Erlere satmak için. 
İnsan büyür beşikte 
Mezarda yatmak için. 
Ve........................... 
Kahramanlar can verir 
Yurdu yaşatmak için... “