BIST 9.725
DOLAR 35,22
EURO 36,88
ALTIN 2.977,50
HABER /  GÜNCEL

Eski TBMM Koruma Şube Müdürü'ne darbe davası

FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan eski TBMM Milli Sarayları Koruma Daire Başkanlığı Şube Müdürü Murat Özen hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım etme" suçundan 30 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Abone ol

Darbe girişimi gecesi Beylerbeyi Sarayı'nda nöbetçi amir olan Yalçın Zenginoğlu da aynı suçlamayla hakim karşısına çıkacak.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan eski TBMM Milli Sarayları Koruma Daire Başkanlığı Şube Müdürü Murat Özen, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım etme" suçundan 30 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen FETÖ'nün darbe girişimine katılan veya darbecilere direnmeyen emniyet görevlileri hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklanan Murat Özen ve Yalçın Zenginoğlu'na dava açıldı.

 İddianamede, söz konusu soruşturmanın, TBMM Milli Saraylar Koruma Şube Müdürlüğü personeli olduğunu belirtilen bir kişinin, "darbe girişimi sırasında Şube Müdürü Murat Özen'in personele darbeci askerlere karşı direnme konusunda gerekli talimatı vermediği hatta silahların teslim edilmesini söylediği, Nöbetçi Amir Yalçın Zenginoğlu'nun da aynı şekilde darbeci askerlere karşı direnilmeyeceğini, bu yöndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün talimatının dinlenilmeyeceğini belirttiği, darbecilere karşı koymak için görev yerine gelmek isteyen personele cevap verilmediği" şeklindeki ihbar ve şikayeti üzerine başlatıldığı belirtildi.

GELEN ASKERE DİRENMEYECEĞİZ TALİMATI

İddianamede, darbe girişiminden ve polis telsizinden ''darbecilere karşı direnme'' talimatından haberdar edilen Milli Saraylar Koruma Şube Müdürü Murat Özen'in, saat 22.53'te şube müdürlüğünün merkez ofisi Dolmabahçe Sarayı'na geldiği belirtilerek, burada görevli polislerin sorusu üzerine sanık Özen'in "Genelkurmay Başkanı'nı rehin almışlar, gelen askere direnmeyeceğiz, direnmeye kalksak buraya asker yığarlar, o yüzden herhangi bir olumsuzlukta beni çağırın, ben konuşurum. Gerekirse silahları vereceğiz." dediği anlatıldı.

Sanık Murat Özen'in sorumlusu olduğu 226 emniyet personelini darbeci askerlere karşı koyma konusunda gerekli şekilde sevk ve idare etmediği, yakında bulunan Beşiktaş'ın stadının darbeci askerler tarafından adeta ikmal merkezi gibi kullanıldığı, aynı kampüste yer alan Başbakanlık ofisinin açık hedef olduğu bir ortamda göreve gelmek için ısrar eden personeli saat 04.08'e kadar yani darbe-silahlı kalkışmanın başarısız olduğunun anlaşıldığı ana kadar göreve çağırmadığı vurgulanan iddianamede, saat 05.14'den sonra personeli çağırmasının sanık Özen'in tüm bu eylemleri bilinçli olarak yaptığını, personelini bilinçli olarak sevk ve idare etmediğini tereddüte meydan vermeyecek şekilde ortaya koyduğu vurgulandı.

DELİLLERİ KARARTMAK İÇİN

Sanık Murat Özen'in ihbar ve şikayetler üzerine, önce tüm personele istedikleri yerde görevlendirileceklerini vadederek aleyhte konuşmalarını engellemeye çalıştığı anlatılan iddianamede, tanık beyanlarıyla saat 05.00 sıralarında bir kez havaya ateş açmasına rağmen 18 Temmuz 2016'da "19 fişek sarf tutanağı" ve "darbeci askerlere direnilmemesi, gerekirse silahların teslim edilmesi" konusundaki talimatını aktaran Kazım Budak ve Osman Öztürk'e 28 Temmuz 2016'da ''Yanlış anlaşıldım'' içerikli tutanağı tanzim ettirdiği, son olarak da  24 Ağustos 2016'da şubenin ortak haberleşme ve paylaşım platformu "Dolmabahçe Sarayı Koruma" isimli WhatsApp hesabını tamamen kapattırarak yazışmaları sildirdiği aktarıldı. 

Tanık olarak dinlenilen polis memurlarının, sanık Özen'in üzerine atılı suçu işlediğini beyan ettiği belirtilen iddianamede, sanık Özen'in ifadesinde, hakkındaki iddiaları kabul etmeyerek, emrindeki polislere "Darbecilere direnmeyin." şeklinde talimat vermediğini ve ilk başta darbe girişimi olduğunu anlamadığını öne sürdüğü kaydedildi.

İddianamede, sanık Özen'in, Şube Müdürü olarak görev yapmasına ve şube personelinin sevk ile idaresinde tek yetkili olmasına rağmen FETÖ/PDY'nin darbe teşebbüsü sırasında sorumlusu olduğu personeli görev yerine çağırıp gerektiği şekilde emir ve talimatlarla sevk ve idare etmeyerek, aksine darbeci askerlere direnilmemesi, silahların teslim edilmemesi yönünde talimat verdiği, darbeci askerlere karşı koymalarına engel olarak ve bu şekilde personelin direncini kırıp bozgunculuk yaparak darbe teşebbüsüne ve bu eylemle elde edilmek istenen nihai amacın gerçekleşmesine üzerine düşen görevi gereği gibi yapmayarak görevini yapmak isteyen personeli de engelleyerek yardım ettiği anlatıldı.

NÖBETÇİ AMİR DE ŞÜPHELİ

İddianamede, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi günü Milli Saraylar Koruma Şube Müdürlüğü'nde nöbetçi amir olarak görev yapan Yalçın Zenginoğlu da "sanık" olarak yer aldı.

Sanık Zenginoğlu'nun, darbeci askerlerin Beylerbeyi Sarayı'na gelerek nöbetçi Mehmet Kutlu'nun silahını gasbetmeleri üzerine durumdan haberdar edildiği ve saat 22.46 sıralarında Beylerbeyi Sarayı'na geldiği belirtilen iddianamede, burada nöbetçi Ömer Solak'ın telsizden duyduğu İstanbul Emniyet Müdürü'nün talimatını da aktararak sorduğu sanık Zeytinoğlu'na "Gelirlerse kapıyı kilitler, içeride bekleriz. İstanbul Emniyet Müdürü bizi bağlamaz, biz Milli Saraylar Şube Müdürlüğü'ne bağlıyız, oradan gelecek talimata uyarız." dediği belirtildi.

İddianamede, sanık Zenginoğlu'nun bu olayın ardından Özel Harekat polislerinin yanına giderek, "Kuleli Askeri Lisesi istikametinden bin kişilik asker grubu bu istikamete geliyor, gelmeleri durumunda onlara karşı yumuşak davranın ve direnmeyin, müdürün talimatıdır, silahlarınızı teslim edin." dediği, tekrar telsiz odasına geçen sanığın saat 04.00'e kadar telsiz odasında beklemek dışında herhangi bir şey yapmadığı, görevli personeli sevk ve idare edecek, darbeci askerlere karşı koyacak şekilde emir ve talimat vermeksizin beklediği vurgulandı.

İddianamede her iki sanığın da "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım etme" suçundan ayrı ayrı 22,5 yıldan 30 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. 

Başsavcılıkça onaylanan ve İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame kabul edildi. Sanıklar ilerleyen günlerde hakim karşısına çıkacak.