MİT Eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'in PKK terörüne sona erdirecek önerileri gündeme bomba gibi düştü...
Abone ol41 yıl boyunca istihbarat alanında çalışan deneyimli MİT Müsteşar Yardımcısı, PKK terörünün sona erdirilmesi için siyaset dünyasında çok tartışılacak ilginç bir öneri de bulundu:
"Mesele onur, gurur meselesi değil. Eğer çözüm istiyorsak, önce PKK silah bıraksın demek yanlış. İki taraf da birlikte önkoşulsuz silah bırakmalı!"
Öneş, ses getirecek barış önerisinin gerekçesini ise şöyle açıkladı:
"Hakkari'de küçücük çocuklar ellerinde taşlar tek bir yabancıyı şehre sokmuyor. Bu kuşağı kaybedersek, gelecek kuşak herhangi bir çözümü kabul etmeyecek. İşte o zaman Türkiye'nin de bir Filistin sorunu olacak. Çözümü, geriye dönüşü, barışı olmayan..."
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Vatan gazetesine verdiği ropörtajda terör sorununa ilişkin çarpıcı tespitlerde ve çözüm önerilerinde bulundu. Cevat Öneş'in önerilerini sizler için derledik:
ÖNEŞ'İN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ... |
Birinci sorunumuz neydi? Güven artırıcı önlemlerdi. Şahsen ben Sayın Başbakan'ın yerinde olsam, ki onun etkili gücüne ben de inanıyorum, yüzde 50 gibi bir oy potansiyeline sahip, böylesine bir halk desteğini bugüne kadar hiçbir siyasi iktidar arkasına alamadı ve Başbakan'ın güçlü bir iradesi var, sevilen bir insan, bugüne kadar çok önemli değişimler yaptı... O halde ben olsam bir grup toplantısında her zaman yaptığım gibi Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu demokratik dönüşümün işaretlerini verirdim... Ve Türkiye'nin demokratikleşme dönüşümünün yeni anayasanın inşasıyla birlikte, evrensel değerler çerçevesinde yapılacağını ve en önemli meselemiz olan Kürt meselesinin de bu evrensel değerler çerçevesinde ele alınacağını, artık silahların bıraktırılması sürecinin başlatılması gerektiğini ve çözüme PKK silahlı hareketinin de bu koşulları yaratmada yardımcı olması gerektiğini ve bunun için siyasi partilerle tek tek görüşeceğimi, azami müştereklerde bir ortak akılla bir genel çerçeve çizmeye çalışacağımı ifade ederdim. YASAL DEĞİŞİKLİKLER Ve arkasından siyasi partilerle görüşerek bu temel demokratik parametreleri ortaya koyardım. Onun arkasından da parlamentoda siyasi partilerin azamisinin desteğini alarak, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Seçim Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu gibi sorunlu olan ve bugün tüm siyasi partilerimizin de üzerinde birleştikleri değiştirilmesi gereken kanunlar üzerinde çok süratli bir çalışma yaparak, seçim barajının düşürülmesi, tutuklu milletvekillerinin serbest kalması, hatta ifade hürriyeti çerçevesi içinde kalan hususları terör örgütü kapsamına sokan yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak gibi kanun tekliflerini Meclis'e getirip bunların çıkarılmasını sağlardım... |
ÖCALAN'LA GÖRÜŞÜLDÜĞÜNÜ BİLMİYORDUM
Türkiye kamuoyu Öcalan'la görüşmeleri bugün artık biliyor. O görüşmeler kitaplaştırıldı, medyada yer aldı. Bu konuda benim de çok beyanım oldu. Ama sanıyorum 2010 yılları başlarında yapılan Oslo görüşmeleri kimse tarafından bilinmiyor. Benim de bilmem mümkün değil, MİT'ten 2005 yılında emekli oldum. Bilsem de açıklama şansım yok ama bilmiyorum.
GÖRÜŞMELERDEN MEMNUN OLDUM
Sonuçta başarılı olup olmaması ayrı ama böylesine çok önemli bir sorunun çözümüyle ilgili bir çalışma olması gerekir. Özellikle silahların bıraktırılması meselesini muhataplarıyla görüşeceksiniz ki hangi koşullarda, nasıl bir sürecin çalışacağını ortaya çıkarabilesiniz. Kolay bir iş değil bu. 30 senedir dağda süren bir süreç var ve bu mesele sadece dağdaki militanlara bağlı da değil. Bu silahlı gücün etkilediği legal, yarı legal alanlar var, gerek Türkiye'de, gerekse Avrupa ve Ortadoğu'da bu silahlı örgüte bağlı birçok kuruluş var. Böylesine karmaşık bir yapının silahlarının bıraktırılması meselesi çok önemli ve bu da koşullara, o koşulların yaratılmasına ve sürece bağlı. O bakımdan bu görüşmelerin yapılmış olmasından memnuniyet duydum.
PKK İLE DİYALOG ORTAMI GELİŞMİŞ
Oslo'daki son buluşmanın içeriğine baktığım zaman şunu görüyorum; bir diyalog ortamı gelişmiş. Ama karşılıklı bir güven yaratma çalışması var. Ve anlaşılıyor ki devlet heyeti karşı tarafın neyi talep ettiğini doğru şekilde anlamaya çalışıyor ve bir de ateşkes meselesine önem veriyor, ki doğrusu da o... Burada bu görüşmeler neticesinde Öcalan tarafından üç protokol hazırladığını, ancak bu protokollere siyasi iktidardan henüz bir cevap gelmediğini öğreniyoruz. Murat Karayılan da, Ahmet Altan'a hitaben yazdığı ve Taraf'ta yayımlanan mektubunda bu protokollere cevap verilmemesi konusunu öncelikli bir mesele olarak kaydediyor...
KARAYILAN NE DEMEK İSTEDİ?
Karayılan, o mektupta "Bütün bu sürece bakıldığında AKP'den ve devletten yana bir çözüm zihniyeti sergilenmedi. Özerklik, anadil hakkı ve Önder Apo'nun serbest bırakılması gibi temel istekler bir yana bize yumuşak bir mesaj bile verilmedi" diyor ve şu noktaya geliyor:
"Tarihin her döneminde, Kürt halkının devletler tarafından kandırılıp oyuna getirilmesi adeta bir kader haline gelmiştir. Öyle ki benim küçük yaşlarda köyün yaşlılarından duyduğum 'Devlet eşek de olsa, binme' sözü çok ilginçtir. Yine bizden önceki son Kürt direnişi olan Dersim direnişinin lideri Seyit Rıza'nın, 'Sizin hilelerinizle baş edemedim bu bana ders olsun, ben de sizin önünüzde diz çökmedim o da size dert olsun!' sözünü de hiç unutmayız" diyor.
DEVLET İLE PKK ARASINDA GÜVEN SORUNU VAR
Hâlâ karşılıklı bir güven sorunu var. Dikkat ederseniz, Karayılan gibi Kürt siyasi hareketinde PKK'nın en tepesindeki şahıs bugün meseleleri yorumlarken hâlâ Seyit Rıza dönemindeki halk deyimini kullanıyor. Bu bize Kürt halkındaki bu güvensizliğin boyutunu ve nereye dayandığını gösteriyor. O bakımdan daha önce de hep vurguladığım gibi içinde bulunduğumuz şartlarda güven yaratıcı önlemler çok önem kazanıyor. Tabii ki böylesine adımlar karşısında PKK'nın da devlete karşı güven yaratıcı adımlar atması öncelikli bir mesele. Tabii ki bu adımlar içinde ateşkesin sürekliliğe sahip şekilde yeniden başlatılması meselesi bizim öncelikli konularımız arasında. Bu yüzden de Oslo görüşmeleri çok önemli...
PKK NEDEN TEK TARAFLI VE ÖNKOŞULSUZ SİLAH BIRAKMAZ
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...
[PAGE]HASAN CEMAL 'TEK TARAFLI SİLAHSIZLANMA" DEDİ
Bugün Türkiye siyasetinde hem siyasi iktidar tarafında hem de diğer siyasi partiler tarafında, 'PKK tarafından koşulsuz ateşkes şartları yaratılsın, silah bırakılsın, ondan sonra görüşmeler başlasın' gibi bir düşünce var. Bu talep edilebilir ama bu ülkenin objektif ve sübjektif şartlarının çok doğru değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca PKK gibi 30 senedir silahı elinde bulunduran bir örgütün içinde bulunduğu psikolojik şartların ve çok derin güvensizlik yapısının kırılması öyle basit ve kolay bir olay değil. O bakımdan Murat Karayılan'ın Ahmet Altan Bey'e yazdığı mektubun eleştirilebilecek birçok yönü var ama orada ben Karayılan'ın çözüm arayışını, barış isteğini gördüm, bu çok önemli ve beni çok mutlu etti. O mektubu ben Ahmet Altan Bey'e yazılan özel bir mektup olarak almıyorum. Türkiye'ye, Türkiye siyasetine, iktidara yazılmış bir mektup o... Ve o mektubu, bir silahlı hareketin kendimize yönelik eleştirel boyutları içinde değil de, bir barış iradesinin oluşması isteğini dikkate alarak okursak, tabii ki onların marjinal taleplerine de kenetlenmeden, böylesine bir barış ortamının oluşabileceğinin emarelerini verdiğini görürüz Karayılan'ın...
PKK SİYASİ İKTİDARDAN EZBER BOZACAK ADIMLAR BEKLİYOR
Örgüt devlete karşı güvensizliği sebebiyle silahı hâlâ bir güvence olarak görüyor. Karayılan, silahı bıraktıkları takdirde hiçbir adımın atılmayacağını ifade ediyor. "Çünkü bugüne kadar çok kandırıldık. Sadece Türkiye tarafından değil, bütün dış güçler tarafından" şeklinde bir genellemesi var Karayılan'ın. O bakımdan bu güvensizliği ortadan kaldıracak hareketi Türkiye siyasetinden, siyasi iktidarından bekliyor. Böylesine bir sürecin içinde, görüşmeler kesilmesine rağmen... Öte yandan Sayın Başbakan da zaten, "Öcalan'la ilgili görüşmeler ihtiyaç duyduğumuz zaman başlayabilir" derken bu sürecin başlayabileceğinin işaretini veriyor. BDP ile diyaloğun her zaman kurulabileceğini ifade ediyor. Ama ben Türkiye siyasetinin daha radikal, ezber bozucu adımlar atmasının çok faydalı olacağını düşünüyorum.
HABUR KÜÇÜK BİR ADIMDI
Habur bana göre daha küçük... Ben ezber bozmayı şöyle düşünüyorum; kendimizi Başbakan'ın yerine koyalım ve biraz gerçekler üzerinden rüya görelim. PKK'ya endeksli olmadan atılabilecek adımlar var bugün. Türkiye toplumu bu adımlara ihtiyaç duyuyor.
AK PARTİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ BEKLEMEMELİ
Hiç beklemeden. Acil olan, Türkiye'nin demokratik taleplerine cevap verecek adımları atınca Türkiye iklimi çok değişir. Bunlar PKK'nın hiçbir talebiyle bağlantılı hususlar değil. Ama PKK'nın hak taleplerini etkileyen, ateşkese süratle geçilmesini sağlayan hususlar.
BİRİ İLK ADIMI ATMALI
Artık kim olursa... Ama "Önce PKK önkoşulsuz silah bıraksın" değil. Bu onurdan, gururdan, devlet şöyle adım atar, böyle atmaz gibi önyargılarımızdan kurtulup bir tek çocuğumuzun dahi ölmemesi için atılacak her adımı önce kim atarsa atsın. Ama siyasi iktidarın önceliği burada çok önemli. Çünkü güç onun elinde... Bence silahlar birlikte bırakılmalı.
DEVLET SİLAH BIRAKIR MI?
Devlet çok güçlü, PKK ile devleti mukayese edemezsin. Ama bir realiteyle de karşı karşıyayız, böylesine bir süreci artık yaşamak istemiyoruz. "Ben operasyon yapmayacağım, Kandil'e gitmeyeceğim" demek devleti asla küçültmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücüyle, imkanlarıyla zaten bir örgütü hiçbir zaman yan yana koyamazsınız. Ama o örgüt içindekilere de kazanılması gereken vatandaşım diyerek bakmamız gerekiyor.