Kürtleri ve bölgeyi çok iyi tanıyan Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, açılım sürecini değerlendirdi.
Abone olKürtleri ve bölgeyi çok iyi tanıyan Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, referandum sürecini ve "açılım politikasını" Türkiye için dönüm noktası olarak nitelendirdi. Öneş, süreci ulusal ve uluslararası güçlerin işbirliği olarak değerlendirdi. İşte istihbaratçı Öneş'in açıklamaları;
Güneydoğu'da da uzun yıllar görev yapmış olan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, gelinen noktayı NTV’ye değerlendirdi.
Sözlerine, "40 seneyi aşan meslek ve 2005’ten sonraki emeklilik hayatımda, barış sürecine yapmak istediğim katkıların, bugün alınan sonucundan duyduğum memnuniyeti ifade tmek isterim" diye başlayan Öneş, Canlı Ana Haber’de Can Dündar’ın sorularını yanıtladı.
Öneş’in açıklamalarında öne çıkan kısımlar şöyle:
"Önemli gördüğüm tespit: Sayın Cumhurbaşkanı’na tarihi fırsat değerlendirmesini yaptıran şartların, bugün tarihi bir süreci başlattığıdır. Bu şartlar da özetle, küresel dinamiklerle ulusal dinamiklerin kesişmesinin yarattğı şartlardır...
YENİ BİR YAPININ YARATILMA SÜRECİ
(Ulusal şartlar derken, referandum öncesi ve sonrasını mı kastediyorsunuz?) Tabi ki. Bunları şöyle ifade edebiliriz: Milletin talebi, Türkiye’nin demokrasisinin derinlik kazanması, standartlarının yükseltilmesi, evrensel değerler ve hukukun üstünlüğüyle şekillenmiş yeni bir yapının yaratılması yönünde olmuştur.
12 Eylül referandumu, milletin iradesinin demokratikleşme olduğunu ve toplumun barışı talep ettiğini ortaya koymuştur. İç politikanın tartışmaları içerisinde riskli görülen alanda adım atılabilmesi için, toplumun destekleyici bir iradesi olduğu ortaya çıkmıştır.
"PKK BİR GERÇEĞİ ANLAMIŞTIR"
(Şu anda ne noktadayız?) Öncesinde bir tespiti yapmak istiyorum. PKK, silahlı mücadele ile hak taleplerinin 21. asırda mümkün olmadığını görmüştür. Türkiye de, meselenin, dar çerçeveli bir güvenlik konsepti içerisinde, polisiye ve askeri tedbirlerle çözülemeyeceğini anlamıştır...
Türkiye siyaseti, artık toplumsal talepleri değerlendirebilecek duruma gelmiş, bunlara cevap verebildiği durumlarda iktidarını devam ettirebileceğini anlamıştır...
Bu noktada, zihinsel bir karışıklık ortadan kaldırılmalı. Kürt sorununun ve bu nedenle ortaya çıkan PKK terörünün, Türkiye demokrasisinin derinliğinin sağlanamaması nedeniyle var olduğu tepitinin, ortak görüş olduğunu söyleyebiliyoruz.
ÖCALAN İLE GÖRÜŞME SÜRECİ
Bugün İmralı ile görüşme ise, demokratik gelişimle alakalı değildir. 30 senedir dağda ve cezaevinde olan şahsa, demokratikleşme hedeflerini kriteleri iletebilir ancak bunlar onunla pazarlık edilemez.
Öcalan’la görüşülmesi gereken husus, silahların susmasına devamlılık kazandırılması, silahların gömülmesi ve dağdan inişler için bir yol haritasının çizilmesidir.
Bu mesele de, özel bir proje gerektirmektedir ve demokratikleşme projesiyle paralel olarak yürümesi gerekir. Koordineli olmalı, üretilen siyasetlerin tüm devlet kurumlar tarafından desteklenmesi ve uyulması şarttır.
"BU TARİHİ BİR FIRSATTIR"
(‘Devlet içinde tek ses çıkmalı dediniz’. Madalyonun bir de öbür tarafı var. PKK ne derece bütün, bu süreçte provokasyon beklenebilir mi, Öcalan örgüte ne derece hakim, ayrıca Kandil ve Avrupa kanadıyla da müzakere var mıdır?) Özellikle Hakkari’deki mayınlı kör terörden sonra, Öcalan’ın, avukatları aracılığıyla basına yansıyan görüşleri oldu. Bu görüşlere baktığımızda, sözlerinin dikkat çekici olduğunu görüyorum.
Meseleye iki taraflı bakan, PKK içindeki kontrolsüz güçleri dikkate alan, Hakkari saldırısının, dağdan inmelerle ilgili kendisiyle yürütülen görüşmeleri sabote etmek için yapıldığını ıifade eden; ayrıca görüşmeleri netice alıcı olarak değerlendiren cümleler... Ben bunları önemsiyorum.
Bu şahsın Küt ve Türk toplumunun barış taleplerini dikkate almaması mümkün değildir ve elimizdeki, son bir tarihi fırsattır. Öcalan’ın, silahların susmasına yapacağı katkı önemlidir, burada barışa katkısı bakımında tarihe düşeceği notu dikkate alması gerekir..."