BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,98
ALTIN 3.009,49
HABER /  GÜNCEL

Eski MİT'çi Mehmet Eymür'den bomba açıklamalar

Eski MİT'çi Mehmet Eymür'den MİT, Öcalan ve cemaatle ilgili bomba açıklamalar. Öcalan'a operasyon yapan Eymür şimdi "Öcalan'ı serbest bıraksınlar" dedi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Türkiye'nin en çok konuşulan isimlerinden biri MİT Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür. Babası Mazhar Eymür gibi istihbaratçılığı seçti. Teşkilatta önemli görevlerde önemli operasyonlar yürüttü. Bu aralar yeni kitap hazırlığı içinde olan Eymür, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

MİT'in dünüyle ilgili konuşan Mehmet Eymür bugününü nasıl değerlendiriyor? 7 Şubat Olayı'na nasıl bakıyor? Paralel yapı ve cemaat hakkında neler düşünüyor? 

Tüm bu soruları İnternethaber'den Didem Tomaslar'a cevaplayan Mehmet Eymür'den bir de ilginç Öcalan çıkışı geldi. Eymür, "Cesur olsunlar, Öcalan'ı serbest bıraksınlar" diyor...

7 ŞUBAT OLAYI'NDA BİR ISRAR VARDI

-Öncelikle 7 Şubat Operasyonu hakkında görüşlerinizi almak istiyorum.

Şimdi nedenlerini bilmiyorum. Nedenlerini bilsem sağlıklı bir açıklama yapabilirim ama savcı neden çağırdı? O savcı gitti başka savcı geldi, o da istedi. Onu değiştirdiler, gelen başbakanlığa yazıya hala cevap gelmedi diye sordu. Bir ısrar var açıkça. Bu ısrar ne için? Karşılıklı görüşmelerde Türkiye aleyhine bir suç mu işlendi? Yapılmaması gereken şeyler mi verildi?

Emre Bey'i tanırım. Emre Bey teşkilatta evveliyatı olan tecrübeli bir insandır. Ama MİT'in başındaydı. Neticede MİT içinde MİT Müsteşarından habersiz bir şey yapılmaz. Afet Hanım'ı da tanırım. Pek aramın iyi olduğu söylenemez.

"APO'YU ÖLDÜRÜP MEŞHUR MU EDECEKSİNİZ?"

-Fikirsel anlamda mı? Kişisel anlamda mı?

Mesleki anlamda. Çünkü biz Abdullah Öcalan operasyonlarını yürütürken bize destek vermedi, koordine etmek için giden arkadaşlarıma “Ne yapacaksınız? Apo’yu öldürüp meşhur mu edeceksiniz” gibi tenkitlerde bulunuyordu. Bana değil de arkadaşlarıma söylüyor. Onlar intikal ettiriyorlardı bana. Yani kendi içimizde bile bazı konularda engellendik. Hem askeri kesimden hem kendi içimizden. Öncelikli hedefimiz Öcalan’ı sağ olarak getirmekti. Bir yandan görev veriliyor adamı getireceğiz getirebilirsek. Bu amaçla o bölgede üst düzey bazı görüşmeler yapıyoruz oradakilerle. Bir yandan da kendi içimizle uğraşıyoruz. O kadar çok etrafla uğraştık ki...

HEDEF ERDOĞAN MIYDI? 

-Medyada 7 Şubat’ı Oslo görüşmeleri üzerinden okuyanlar da oldu, KCK -MİT ilişkisi üzerinden okuyanlar da oldu. Hedef Erdoğan diyenler de... Hangisi?

Yani diğer soruda cevapladığım gibi. Detayları bilemiyoruz. Biliyorsunuz MİT doğrudan başbakana bağlı. Başbakanlığa değil. Ama bundan sonra ne olacak, cumhurbaşkanına mı bağlanır. Bilemiyorum. Geçenlerde yalanlanan bir haber vardı. Güvenlik Bakanlığı oluşturuluyor, bu da Cumhurbaşkanına doğrudan bağlanacak diye.

MİT'İN EN BÜYÜK PROBLEMİ DENETİM

-Bu şekilde bir sistemi (Güvenlik Bakanlığı) sağlıklı bulur musunuz tecrübeli bir isim olarak?

Yani, MİT'in yazboz tahtasına çevrilmesi doğru olmaz. MİT'in her şeyden önce en büyük sorunu denetimdir. MİT'in başındaki insanın düzgünlüğüne, başarısına, iyiliğine kötülüğüne bırakılıyor sistem. Yabancıların gözü olduğu bir yerde MİT'in başına gelecek kişinin memlekete faydalı olup olmadığını nasıl garanti edeceksiniz? Senelerce İngiliz ve Amerikan servislerinde Ruslara çalışan üst düzey yetkililer oldu. Kim Philby, Aldrich_Ames gibi. Hem de Rusya’ya bakan bölümlerin sorumluları. Yakalanmasalar Servislerinin Başkanlığına da gelebilirlerdi…

MİT, ALTIN ÇAĞINI YAŞIYOR

-Mutlaka iç ve dış nedenlerle değerlendirilmeli yani dönemleri karşılaştırmak ne kadar doğru bilmiyorum ama MİT'in en bağımsız olduğu dönem hangi dönem?

MİT şu anda altın devrini yaşıyor. En güçlü koruma altında olduğu dönem. Kararlarına karışan yok.

-MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la ilgili "İran yanlısı" gibi suçlamalara inanmadınız değil mi?

Yok inanmıyorum. Ama onunla ilgili bir yazı yazmıştım. İran'da nükleer araştırmalar yapanlara yönelik suikastler düzenleniyor. İran basınında "Bir komşu ülkeden alınan bilgilerle bir takım Amerikan ve İsrail ajanlarının yakalandığı" yazıldı. Yakalanıp idam edildiler. Şimdi, komşu ülke ifadesinde isim yok ama acaba biz miyiz diye bir soru oluştu. Eğer böyle bir şey olduysa bu çok yanlış, olmaması gereken bir şey. Çünkü müttefik kanadımız belli. Batı bloğunda kaldığımız sürece de güven sarsmamamız lazım. Böyle bir şey olmadıysa da şiddetle reddedilmesi gerekirdi. Çünkü bir müsteşara böyle bir suçlama ilk defa oldu. Bu iddiayı ortaya atanların kendilerine göre bir nedeni muhakkak ki vardır. Bu neden öğrenilmeli ve düzeltilmelidir.

CEMAAT MENSUPLARININ AJAN OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM

-İktidarın paralel yapı mücadelesi olarak adlandırdığı mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Paralel yapı denilen şey, Türkiye'de aşağı yukarı 1948'li yıllardan beri tanınan bir takım imtiyazlarla Amerikalıların içimize çok fazla girmesi, içimizde örgütlenmesi, tüm damarlarımıza ulaşmasıdır. Zaman gelmiş ordu yönlendirilmiş, başbakanlar asılmıştır. Zaman gelmiş hükümetler yönlendirilmiş askerler hırpalamışlardır. Bir de Türkiye’de müthiş bir Amerikan özentisi mevcut.

Ben Ankara Koleji mezunuyum. Lise yıllarında, Ankara Kavaklıdere'de oturuyorduk. Komşularımızın yarısı Amerikalıydı. Birçok iyi aile kızı Amerikalı Subay, Astsubayla evlenip Amerika'ya gittiler. Hayal kırıklığına uğrayıp dönen çok oldu. Türkiye'de büyük bir yabancı ve özellikle Amerikan özentisi hala var. Çarşıda, pazarda dikkat ederseniz Türkçe işyeri ismi yok. Yeni yapılan binalara bile İngilizce isim koyuyorlar. Bir kere Türkiye'nin bu özentiyi aşması lazım. Ben Amerikan düşmanı değilim. Çok da sevdiğim insanlar, çok iyi anlaştığım meslektaşlarım da var orda. Ama öncelikle kendi ülkemi ve geleceğini düşünürüm.

FETHULLAH GÜLEN HEDEF ALINIYOR

Yani Paralel yapı yeni bir şey değil. Ama politik olarak bunu telafuz etmediklerinden doğrudan doğruya Fethullah Gülen hedef alınıyor. Gülen cemaati içindeki herkesin bilerek böyle bir istihbarati faaliyet içine girdiğine inanmıyorum. Cemaate faydalı oluyoruz diye bilmeden bazı şeyler yapabilirler. Bu bakımdan ortadayım. Benim için önemli olan Türkiye'yi Türklerin idare etmesidir.

 MİT'İN BİLE YAPAMAYACAĞI BAZI ŞEYLER VAR

-Üst yapısında istihbarat faaliyeti yok mu?

Böyle bir şey söyleyemem. Muhakkak içinde bir takım faaliyetler yürüten kişiler vardır. Bu işler gizli yapılır. Öncelikle o kişileri ortaya çıkarmak lazım. Ben bütün bir topluluğa casus gibi bakılmaması gerektiğini söylüyorum. Benim eski görev yerimde de casusluk yapan vardı, onları yakalamak lazım. Türkiye’nin en önemli makamlarının dinlenmesi, Genelkurmay’da kuvvet komutanının bilgisayarındaki hatıratın, gizlilik dereceli toplantı kayıtlarının ortalara dökülmesi başka bir şey. TUBİTAK gibi “milli kripto sistemimizi” geliştiren müesseselerin bu gibi olaylarda isminin geçmesi vahim bir olay. Bu geniş kapsamlı bir istihbari faaliyet. Bugün MİT'in bile yapamayacağı bazı şeyler var. Bunları ayrı değerlendirmek gerekiyor. Ben olayı böyle görüyorum.

CEMİL ÇİÇEK GÖRÜŞTÜĞÜM TEK SİYASETÇİ

-Siyaset düşündünüz mü?

Hiç düşünmedim. Siyasilere de yakın olmadım hiç. Tanıdığım da çok yoktur siyasetçi olarak. Bugünkü hükümette bir Cemil Çiçek tanıdığım, sevdiğim, saydığım olarak var. Onu da iktidara geldiklerinden beri biri bir cenazede olmak üzere iki kere gördüm.

-Cemil Çiçek dediğiniz için sormak istiyorum, Ergenekon operasyonları öncesinde Amerika'da Cemil Çiçek'le bir araya geldiğiniz ve operasyondan haberdar ettiğiniz gibi yazılar çıktı. Bu haberleri nasıl bulmuştunuz?

Bu haberler hep Perinçek grubundan çıkıyor. Pentagon'da odam olduğunu, Amerika’da Fethullah Hoca ile birlikte Türkiye’yi parçalama planları yaptığımızı, Fethullah Gülen’den her ay 50,000 dolar para aldığım gibi ciddiyetsiz, kara propaganda çok yaptılar.

ESAS PARALEL YAPI BUNLAR!

Ben bu Perinçek ve Aydınlıkçıların delilleri ile Türkiye’de istihbarat yapmak, karışıklık yaratmak üzere kurulmuş Anglo-Amerikan bir örgüt olduğunu ortaya koyduğum için benden hiç hazzetmezler. Esas Paralel yapı bunlar. Sokakta, basında, siyasette, adalette, orduda, ihtilallerde, internette her yerde, her kavgada, her kışkırtmada varlar. İnternette her türlü yalan yayınlanıyor. Bunlara inanan birçok insan da var. Ben ne twitter ne facebook kullanmıyorum. Bir de onlara dalmak istemiyorum. Arkadaşlarım haberdar ettiler adıma bir sürü hesaplar açılmış. Son.tv isimli sitede yöneticiler adıma yazdığım yazıların paylaşıldığı bir twitter hesabı açmışlardı, onun dışında hesabım yok. Artık yazmıyorum, hesap duruyor mu bilmem.

ÇÖZÜM SÜRECİNİ DESTEKLİYORUM

-Çözüm Sürecini destekliyor musunuz?

Destekliyorum. Belki hatırlarsanız Devrim Sevimay’ın Milliyet Gazetesinde; ‘Açılım tartışılıyor, Türkiye Kendi Modelini Arıyor’ başlıklı dizi yazısı vardı. Devrim hanım eski müsteşarımız Sn. Sönmez Köksal dahil birçok kişi ile görüşüp açılım hakkında kapsamlı bir araştırma yapmıştı. Benim de görüşümü aldı. Orada da PKK ile mücadele eden biri olarak açılıma desteğimi ifade etmiştim. Çünkü ölenler hep bizim vatandaşımız, Kürt de olsa Türk de olsa. 35 yıl zarfında şehit çok verdik.

EYLEME KARIŞAN KARIŞMAYAN DİYE AYIRT EDEMEZSİNİZ

Yalnız orada bir konu var. “Eyleme karışmamışlar ceza almadan Türkiye'ye dönebilecek, eylem yapmış olanlar ve yöneticiler ise bundan faydalanamayacak, Avrupa'ya veya başka bir ülkeye gidebilecek gibi.

BU TUTARSIZ BİR MADDE

Emir verme durumunda olan, altındakini bırakır mı? Hem eylem yapıp yapmadığını kesin bilemezsiniz. 35 senedir önlenemeyen sinsi savaşta her eylemi kimin yaptığını bildiğimizi sanmıyorum. Bu tutarsızlık giderilmeli.

CESARETLİ OLSUNLAR ŞİMDİ ÖCALAN'I BIRAKSINLAR 

-Öcalan serbest bırakılsın mı?

Valla, cesaretli olsunlar şimdi Öcalan'ı bıraksınlar. Mademki kilit adam o, rahat bir atmosferde 35 senedir Türkiye’ye verdiği zararı tamir etsin, barış ve bütünlüğü tesis etsin, şehit ve ölen yaralananlardan, ailelerinden özür dilesin. Örgütündeki muhaliflerinin bu zaten tutuklu olduğundan "kendi rahatı için barış istiyor" gibi bahaneler de ortadan kalkar. Eğer çözüm ciddi olarak düşünülüyorsa Öcalan'ı da affetmek lazım.

-İncinen kesimler olur mu?

Evet, kesinlikle. Şehit aileleri olur, ölen, yaralanan, sakat kalan kişiler ve aileleri olur. Ama barışa, sükûnete makul bakanlar muhakkak ki çoğunluktadır.

ÖLDÜRMENİN SONU YOK

Neticede bunun sonu yok. Gidenleri geri getirmek mümkün değil ama en azından yeni gencecik insanların ölmesi önlenir. Bizim neslimiz Kürt-Türk ayrımı bilmez. Bu suni yaratılmıştır. Belki bir gün Öcalan anlatır, gerçeği öğreniriz. Benim 60 senedir kardeş gibi dostluğumu devam
Ettirdiğim Kürt arkadaşlarım var. Ancak PKK meselesi bitse de Türkiye üzerinde oynanan oyunların son bulacağını düşünmek saflık olur. Türkiye'nin yapısı buna müsait. Birileri karanlık masalarda sadece bu işlerle uğraşıyor.

-Bir demecinizde "Biz bu işi neden yapıyoruz ki, MİT neye hizmet ediyor" gibi bir iç sorgulama yapmıştınız. Neden?

Evet, bütün çabalarınız boşa çıkınca, beklediğiniz neticeyi alamayınca, hatta bazen takdir beklerken suçlu durumuna düşürüldüğünüzde böyle sorgulamalar yapılıyor.

POLİS EVİME GELMEDEN TV'LER ARAMANIN HABERİNİ YAPTI, AĞRIMA GİTTİ

Şimdi beni mesela faili meçhul cinayetlerden şüpheli olarak aldılar gittim. Polis evimde arama yaptı. Polis daha evime girmeden televizyonlar haberi geçti. Gittim, ifade verdim. Akşamında bırakıldım. Gazetelerde, televizyonlarda resimler, çeşitli yorumlar. Ağrıma gitti, üzüldüm. Çünkü görevim dolayısıyla bu konuda en çok mücadele edenlerden biri bendim. Benim başında olduğum ünitenin önemli çalışmalarını birileri hasıraltı ettiyse, mahkemelere hiçbir bilgi verilmiyorsa ne yapabilirdim.

Biz zamanında gizli bilgileri bilgi kaynaklarının güvenliği nedeniyle mahkemelere veremesek de savcıya, hakime gider, teferruatlı olarak bilgilendirirdik. Esasında “Faili meçhul” değil “meşhur!”, ama bazı kişilere dokunmak zor oluyor. Suçları, cezaları kişisel konumlara göre uygulamak Türkiye Cumhuriyeti Devletine zarar veriyor, yakışmıyor.
Kanunlar herkes için geçerli olmalı.

TEŞKİLAT BİZİ SAVUNMADI 

Siz istihbaratçısınız mesleğinizi severek yaptınız, tanınıyorsunuz. İstihbaratçının ünlü olması mesleği doğaya uygun mu? Sizce siz neden ünlüsünüz? Hareketli dönemlerde önemli görevlerde bulunduğunuz için mi?

Ben esasında çok bilinen biri değildim. Savaşman olayından sonra Aydınlık dergisi bir yayın yaptı. Ve orada biz bu Savaşman olayını ortaya çıkaranlar teşhir edildik. Ev adresimiz kimlik bilgilerimiz açıklandı, işkenceci diye tanıtıldık, hedef gösterildim. Sabahattin Savaşman, emekli kurmay Albay, MİT'te İstihbarat Başkan Yardımcısıydı. İngilizlere ve Amerikanlılara çalışan üst düzeyde bir görevliydi. Bir Amerikalının evinde suçüstü yakalandı. Aydınlık öyle bir senaryo yazdı ki şaşırırsınız; esas CIA'cı bizmişiz ama kendi pozisyonumuzu kuvvetlendirmek için Savaşman’ı harcamışız. Gazetelere çıkışımız bundan sonra oldu. Tabii, her zamanki gibi teşkilat bizi savunamayıp sessiz kalınca kendimizi savunmak durumunda kaldık. Sonra kitap yazdım, bunlar meşhur hale getirdi. İstihbaratta meşhur olmak güzel bir şey değil de ipler koptuktan sonra yapacak bir şey yoktu.

Tecrübelerinizi paylaşmanız çok değerli. Sorunlardan bahsetmek geleceğe de ışık tutar. İstihbaratçılar da emeklilikten sonra yazabilmeli diye düşünüyorum. Hukuken zorlukları mı var?

Beni bu yönde eleştirenler de oldu Ama hiçbir zaman devlet sırrı açıklamadım. Hırsızlık, arsızlık, kaçakçılık, cinayet gibi konularda yazdım, çarpıtılan konularda doğruları açıkladım. Tabii, bunlardan rahatsız olan ve düşmanlık besleyenler olduğu gibi takdir edenler de çoktu.

MAFYA BİTMEZ ÇÜNKÜ...

-Mafyatik yapılar evrildi mi? Bitti mi?

Mafyatik yapılar bitmez. İnsanlar yaşadıkça da bitmeyecektir. Her zaman bir şekilde devletle ilişkili bunlar. Şimdi mesela Türkiye'de Çakıcı "Üç dört milletvekiline maaşını ben veriyorum" derdi. Bunu diyebiliyorsa bir yanlışlık var demektir. Uyuşturucu kaçakçıları, teröristler milletvekili oldu bu ülkede. Milletin vekili olmada hiçbir süzgeç yok. Arkasında güç ve para varsa vekil olabiliyorlar. Bunlar üzüntü verici yapısal sorunlarımız...