Eski DEP Genel Başkanı Yaşar Kaya 21 yıllık sürgünün ardından verdiği röportajda Gültan Kışanak ve Ertuğrul Kürkçü gibi siyasetçilerle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. HDP ve BDP'yi 'çizgisiz' olmakla suçladı.
Abone olEski DEP Genel Başkanı ve Özgür Gündem'în ilk sahibi Yaşar Kaya, T24'ten Hazal Özvarış'a açıklamalar yaptı.
21 yıllık sürgün sürecinde 1999'dan itibaren PKK ile ayrışan Kaya, bugün Türkiye'ye döndükten sonra yaptığı açıklamalarda HDP'li milletvekillerini 'kasaba politikacısı' olmakla suçladı. Gültan Kışanak'ın, Diyarbakır petrolü ile ilgili açıklamalarını 'saçmalıyor' şeklinde değerlendiren Kaya, HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü için 'dedesi Kürt katliamcısı' dedi. AKP 'de siyaset yapabileceğini söyledi.
Kaya'nın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
‘AKP’YLE DEMOKRASİ HAYAT BULDU'
-Başbakan Erdoğan'a mektup vermeniz ile mahkemenin size CMK. 246 madde sayesinde tutuklanmayacağınıza dair güvence vermesi arasında geçen süreçte neler oldu?
Ben ikinci mektubumu Güney Kürdistan'a gelen Hüseyin Çelik'e verdim. "Ben ilgileneceğim, Başbakan'ı muhakkak haberdar edeceğim" dedi. Zaten yarım sayfalık bir mektuptu, etkisinin olup olmadığını bilmiyorum. Mahkeme üç kişi için karar aldı; ben, Yusuf Serhat Bucak ve Şerafettin Kaya. Karar alınınca ben de çıkıp geldim.
-AKP müdahil olmasa mahkeme bu kararı verir miydi sizce?
Bilemiyorum.
- İlerleyen süreçte hükümet kanadından herhangi bir isimle temasınız oldu mu?
Ankara'ya indim, mahkemeye gittim, ifade verdim ve evime geldim. Şimdiye kadar da kimse aramadı. İsmail Beşikçi Vakfı hazırlık yaptı ve bizi karşıladı; ailem ve dostlarım geldiler, o kadar.
- 2009'da "Türkiye daha çözüme hazır değil" diyen size göre beş yılda ne değişti ve siz Türkiye'ye dönüş kararı aldınız?
Türkiye hızla değişiyordu, Ak Parti iktidarı döneminde önemli değişiklikler süratle hayata geçirildi. Hukukta, insan haklarında, demokraside değişiklik oldu, adımlar atıldı, birçok yasa çıkarıldı, demokrasi hayat buldu ve Türkiye yaşanır bir ülke haline geldi. Ben de geldim. Zaten 2000'li yıllardan sonra beklentimiz Türkiye'nin yaşanır bir ülke haline gelmesiydi. Biz o zamanlar AK Parti hükümetine diyorduk ki "Askeri darbelere, diktaya karşı dayanın, biz size güveniyoruz ve sizi desteklemek için Türkiye'ye gelmeye hazırız.” Öyle de oldu.
‘GÜLTAN KIŞANAK SAÇMALIYOR'
- Hangi haklar?
Kürtlerin kendi dillerinde okuyup yazmaları. Parti kurup parlamentoda mücadele etmeleri. Kendi bölgelerine yapılacak yatırımların Kürt belediyeleri tarafından tespit edilmesi. Yani Kürt bölgesinde bir federasyona yakışır ne gerekiyorsa yapılmalıdır. O zaman demokrasi olur. Ben hep söylüyorum, Türklerin neyi varsa Kürtlerin de o hakkı olsun. Eşitlikçi, adil olan budur.
- Bunun içinde Diyarbakır Belediye Başkanı olan Gültan Kışanak'ın söylediği "petrolden pay almak" da var mı?
Hayır, Gültan Kışanak saçmalıyor.
- Kaba olmadı mı?
Kaba oldu tabii. Şimdi Gültan Kışanak bu meseleleri bilmiyor. Kendisi gazetede benim çalışanımdı. Ben onun kapasitesinin ne olduğunu bilirim.
- Bunu Kışanak’ı küçümseyen bir noktadan mı söylüyorsunuz?
Hayır. Küçümsemiyorum. Sıfırdan başlayıp PKK sayesinde bir yere kadar gelmiş bir kadıncağız. Benim çalışanım olduğu için kapasitesini biliyorum. Böyle bir laf söylenmez, anlatabiliyor muyum?
- 21 senedir burada yokken Kışanak'ın yaptıklarını yakından takip etmemiş olabilir misiniz?
Fikrimi değiştirmiyorum. İnsanlar gelişiyor, gelişmeyen de gelişmiyor.
'ERDOĞAN GELSİN BEN ONA PARA VEREYİM'
- Demokrasideki mevcut gelişmemişliklere dair CHP’yi eleştirip “demokrasiyi hayata geçirdi” dediğiniz AKP’yi dışarıda tutmanız soru işareti yaratıyor.
Yaratmasın. AKP, Türkiye’de ilk defa herkesin konuşma ve yazmasını sağlayan parti olduğu için ben alkışladım.
- Dolayısıyla siz sadece kendi durduğunuz yerden mi AKP’yi takdir ediyorsunuz?
Tabii, kendi durduğum yerden takdir ediyorum.
- Takdir ettiğinizi söylediğiniz Erdoğan, Roboski katliamı için özür dilemedi.
O mesele bana göre karanlık. Kim yaptı, niçin yaptı, devlet mi yaptı? Elbette bunun için büyük özür dilemek lazım. O bir Kürt katliamdır başka bir şey değil.
- Özür dilememekten öte "Tazminatsa tazminat" dedi ve parayı vermekle savundu duruşunu.
Gelsin ben ona o parayı vereyim. Para bu işin bedeli değil. Van'da öldürülen 33 kişi gibi bir olay bu.
- “En cesur” dediğiniz Başbakan'ın elini tutan ne sizce?
Erdoğan cesur bir başbakan. Türkiye'de tabu sayılan birçok meselenin üstüne gitti.
- Kürt siyasetinin kıdemli isimlerinden biri olarak Roboski katliamını açıklığa kavuşturmamış Başbakan'a "en cesur" diyerek ölçüsüz davranmış olmuyor musunuz?
Diyebilirim. Derim de. O meselede yaya kalmış olabilir. Ama diğer meselelerde yığınla adımlar attı.
- Dolayısıyla Uludere göz ardı edilebilir mi?
Göz ardı edilmez ama Erdoğan da cesur bir adam.
İMPARATORLUK GİBİ ŞİRKET İDARE ETTİM
- Kürt hareketinin en kalıcı ve etkili oluşumlarından Özgür Gündem nasıl kuruldu, siz nasıl başına geldiniz?
Nuriye Akman’ın gazetenin çıkışının haftasında benimle yaptığı bir röportaj var Hürriyet’te. Birinci soru şu: “Yaşar Bey sizin ticarette veya siyasette hiçbir başarınız yok. Siz gazetenin başına nasıl geldiniz?” Ben de dedim ki: “Hanımefendi ben okuduğum bütün okulları iyi derecelerle bitirdim. Siemens’te 11 yıl çalıştım, imparatorluk gibi bir şirket idare ettim. Başarı daha nasıl olur?”
Bundan 14 yıl sonra öğreniyorum ki Abdullah Öcalan Beyrut’ta 5-6 kişi arkadaşlarıyla toplantı yapıyor. Haftalık gazetenin sahibi Serhat Bucak, günlük gazetenin sahibi kim olacak? Öcalan konuşunca kimse onunla konuşamıyor. Hasan Bildirici diyor ki “Yaşar Kaya olmalı.” Öcalan niye diye sorunca “Arkadaşımız 40 yıldır İstanbul’da oturuyor. Bab-ı Ali’yi biliyor. Bir de temsil kabiliyeti var.” İyi diyor, o olsun. 14 yıl sonra anlıyorum neden gazetenin sahibi olduğumu. PKK beni yararlı bulmasa o gazetenin başına getirmez.
Benim sahipliğini yaptığım gazete Kürt tarihinde efsane bir gazetedir. 18 ayda 24 cenaze vermiştir. Yılmamıştır, büyük bir iş yapmıştır. Bunun Kürdistan’daki silahlı mücadelenin terör olmadığını, Kürtlerin ulusal demokratik hakları için ayaklanan bir silahlı örgüt olduğunu hem Türkiye’ye, hem dünyaya göstermiştir. Kurşunlar uçuşuyordu, biz çalışıyorduk. Kim ölecekti bilmiyorduk. Ben bunu, Yaşar Kaya olarak değil, bir Kürt olarak başarı olarak görüyorum.
- Gazetenin sermayesi nasıl organize edildi?
Gazetenin yüzde 25 hissesi bana aitti. Behçet Cantürk’ün yüzde 5 hissesi vardı, ilgilenmedi, bana devretti. PKK’nin de burada yatırımı vardı.
- Ne kadarlık bir yatırım?
O gün önümüze gelen rakamlardı ama bugün hatırlamıyorum. Büyük bir mücadeleydi. Cumartesi ve pazarımı feda ederek çalışıyordum. Arkadaşlarımızın nasıl şartlar altında çalıştığını biliyordum. Ragıp Duran bir de gazeteye yazı yazmamı istedi. “Bak 1960’larda Deng dergisini çıkarmışsın Musa Anter’le ve tutuklanmışsın. Edip Karahan’ın çıkardığı Dicle-Fırat’ta yazı yazmışsın. Senin yazı yazman lazım” deyince zaman istedim, akşam eve gittim, bir bardak viskimi içtim, düşündüm ve bir karar verdim. Kürtler 25 yıldır havanda su dövüyorlar, “Sen sosyalizmi az biliyorsun, ben çok biliyorum” deyip sosyalizmi tartışıyorlar. Bundan bir şey çıkmadı. O zaman ben ideolojik bir şey değil, şunları yazacağım: 1-Kemalizmin demir çekirdeğini Kürtlere tanıtacağım, tek parti dönemi ve Kemalizm Kürtlere neler yaptı, 2-Kürdistan’daki hain aileleri ve çocuklarını yazacağım.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ'NÜN DEDESİ KÜRT KATLİAMCISI
- Bugün BDP-PKK çizgisini nasıl özetlersiniz?
Ne yaptıkları belli değil ki, çizgileri yok bence.
- Meselesinin en büyük aktörünü yok saymıyor musunuz?
Yok saymıyorum. Silahlı güçleri var, devam ettiriyorlar. Partileri sözüm ona siyaset yapıyor. Ertuğrul Kürkçü gibi bir adamı getirip Kürt milletvekili yapıyorlar. O benim gazetede çalışanımdı, Ertuğrul’un ne olduğunu çok iyi bilirim. Dedesi bir Kürt katliamcısıdır.
- Nasıl?
İttihatçıdır, hem Diyarbakır’da, hem Koçali’de Kürt katliamına iştirak etmiştir dedesi. Aynen yaz bunu.
- Ertuğrul Kürkçü için de sürpriz bir olacak bir iddia mı bu?
Yeni söylüyorum bunu. Ona da sürpriz, varsın cevap versin.
- Peki ceza sorumluluğu şahsiyken, bir insan dedesinin veya kan bağı olan herhangi bir yakınının yaptıklarından sorumlu tutulabilir mi?
Tutulamaz.
- Meclis’teki Kürt milletvekillerinden söz açıldığında sürekli hoyrat ifadeler kullanıyorsunuz, “kasabalılar” gibi. Neden?
Kasaba politikacıları çünkü. Bir insan kasabası, bir insan Diyarbakır, diğeri Türkiye, diğeri dünya çapında politika yapar. Bunları yapan arkadaşlarımız var.
- Partide kimler kasaba, kimler ileri çaplarda sizce?
İsim saymak isterdim ama öyle geniş çaplı politika yapan bir isim yok. Türkiye çapında siyaset yapan arkadaşlarımız DEP’e girdiler zaten, bir kısmı hapishaneye girdi. Onlar ceza yediler, bir kısmı da yurt dışına kaçtı. PKK bu parlamentodan istifade etti.
- DEP’ten sonra sizce Türkiye çapında bir siyasetçi gelmedi mi?
Ben şu anda partinin Kürdi bir siyaset yaptığını düşünmüyorum. Ne yaptığı belli değil.
- Ne yapsalar “Kürdi” bulurdunuz?
Kürt halkının haklarını koruyan bir programları olmalı ve bunun bir ayağı da parlamentoda olmalı.
- “Mevcut durum bu zaten” diyen birine ne yanıt verirsiniz?
Bugün Kürtler adına politika yapanların hangileri klasik Kürt kültüründen haberdar bilmek isterim. Kürt halkı için neyi savunduklarını da öğrenmek isterim.
- Örneğin Ahmet Türk Kürt kültürünü bilmiyor mu sizce?
Biz 40 kişiyiz, birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Benim dönemimde başkanlık yaptı. Ahmet bir Kürt politikacısıdır. PKK dışında da, onlarla birlikte de adımlar atıyor.
- İstisnalarınız var yani?
Var, Ahmet Türk istisnalardan biri. Selahattin Demirtaş da başkanlıktan ayrılıyormuş.
- Demirtaş, beğendiğiniz bir isim mi?
Beğeniyordum, genç bir arkadaş, akıllı laflar ediyordu. Türkler de seviyordu. Herhalde onun canını çok sıktılar ve bir daha parti başkanlığı yapmayacağını söyledi. Bu “Gidip evimde oturacağım” demektir. Parti başkanı gidip kasaba başkanlığı yapacak değil.
- Siz Kürt burjuvası mısınız?
Evet, ben Kürt burjuvasıyım. Ama şimdi onu temsil etmiyorum. Kürt aristokrasisini temsil ediyorum. Bunu da herkesin bilmesini isterim. Aristokrat bir Kürdüm.
- Aristokratlık vurgunuzun sebebi mi aşiretinizin köklüğü mü?
Aşiretle ilgisi yok. Hani Napolyon’a sormuşlar, “Sizin asaletiniz nereden geliyor” diye, “Asaletim benimle başlıyor” demiş. Ben bunu kızdığım için söylüyorum. Çünkü Kürt burjuvazisi olacak, Kürt burjuvazisi olmadıkça biz yayan kalacağız. Bu benim dünya görüşüm.
Ben zengin, iyi bir aileden geliyorum. Beni İstanbul'da paralı yatılı okulda okutabilmiş bir aileden geliyorum. Babam varlıklı bir adamdı. Bu benim için çok önemlidir. Ben kabataş'ta okudum liseyi. Behçet Necatigil, Galip Vardar, Sırrı Dadaşbilge, Cemile Ekin'e kadar birçok isim öğretmenimiz oldu.
- Sizin yaşadığınızdan bu lüksten mahrum olanları "kasabalı" olmakla eleştirerek tam da çevresindekileri küçümseyen bir aristokrat gibi davranmıyor musunuz?
Ben Kürt burjuvazisine mensup olduğum için söylemiyorum, "kasabalı" lafını politika yapan insanlar çapsız olduğu için söylüyorum.
AKP VEKİLLİK TEKLİF ETSE EVET DERİM
- Bu kişiler de sizin kendinize dair söylediğiniz gibi "ceket hazır" bekliyorlar. Tam olarak nelerini beğenmiyorsunuz?
Adayanlar var kendilerini, ben onları suçlamıyorum, adamayanlar var, gelişmemiş insanlar var, bu işte perişan olanlar var, yapamayanlar var. Biz hepimiz bir kitleyiz, iç içe yaşadık, mücadele ettik. Cenaze kaldırmada, Köşk'e gitmede, partiyi temsil etmede hepimizin değişik tarafları var. Ahmet Türk bir başka temsil yapıyor, ben başka. Mesela Süleyman Demirel, Remzi Kartal, Ahmet Türk'ün de olduğu bir heyetle gittiğimizde benimle görüşmekten çok memnun olduğunu söylemişti. Ben de "Sizi muhafız alayı koruyor, ben şimdi dışarı çıkacağım, beni kim koruyacak?" diye sordum. Siyaset budur. Bir gün düşersiniz, bir gün kalkarsınız. Bir gün Yaşar Kaya gibi 70 yaşını devirirsiniz. Ve bu iş yeter dersiniz.
- Yettiği noktada mısınız?
O noktayı şu anda bilemiyorum, tedavimle meşgulüm.
- AKP milletvekilliği teklif etse ne dersiniz?
AKP'ye evet derim ama beni AKP'de yaşatmazlar.
- Kim?
Milletvekilleri. Meclis'teki faşizanları bir kenara, AKP'dekiler beni yaşatmaz. Çünkü ben aykırı bir adamım. Fikrimi söylerim.