Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu isimleri üzerinden konuşulan yeni parti tartışmasına yazdığı bir yazı ile katıldı.
Abone olAK Parti'li eski Bakanlardan Ömer Dinçer, Habertürk'te bugün yayımlanan "AK Parti’ye yönelik oyun içinde oyun" başlıklı yazısında Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'nun yeni parti kuracakları söylentilerine dair bir süredir devam eden tartışmalara katıldı.
Gül ve Davutoğlu'na yönelik eleştirilere itiraz eden Ömer Dinçer, bu kişilerin sadece partinin ruhu değil aynı zamanda 'sahibi' olduğunu belirtti. Ömer Dinçer'in satırları AK Parti'de geniş yankı buldu. İşte o yazıdan önemli bölümler;
- "Saadet Partisi’ne katılmama kararından AK Parti’nin kuruluşuna kadar geçen sürede, henüz ortada hiç kimse yokken, Recep Tayyip Erdoğan’la beraber Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Beşir Atalay vardı. Bu insanlar, AK Parti’nin sadece ruhu ve gücü değil, aynı zamanda sahibi.
Daha sonra, çeşitli zaman dilimlerinde bilgi ve yeteneklerine ihtiyaç duyulduğu için Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer, Ali Babacan ve diğerleri katıldı. Söz konusu isimler siyasetle “bir şey” olmadılar. Her biri bulunduğu yerde bilgi, yetenek ve tecrübeleriyle “bir değer” idiler, partiye de güç ve itibar kattılar.
DİL UZATANLARIN PAYI VAR MI?(...)
AK Parti’nin başarısında, bugün bu insanlara dil uzatanların hiç katkısı var mı? AK Parti’de liderlik yapmış Sayın Gül ve Davutoğlu uzaklaştırılınca veya halkın gözünde itibarsızlaştırılınca, parti ne kazanacak? Sayın Erdoğan daha mı güçlü olacak?
KORKTUKLARI AKİBETİ DOĞURUR
Eğer ileride Gül veya Davutoğlu’nun parti kurmasından, başkan adayı olmalarından endişe edildiği için bütün bu hadsizlikler ve haksızlıklar yapılıyorsa, bilinmeli ki bu davranışlar korktukları akibeti doğurur. Öyleyse, Sayın Gül, Davutoğlu, Atalay ve Babacan gibi isimlerin parti içinde muteber konumda tutulmaları daha doğru olmaz mı?
Eğer “Bütün başarıların tek sahibi Sayın Erdoğan’dır, onun hiçbir şekilde bu isimlerin katkısına ihtiyacı yok” diye düşünülüyorsa, bu insanlarla uğraşmanın ne anlamı var? Ama bu kez hiç kimse “Reis yalnız bırakılıyor” diye yakınmamalı. İhtiyaç duyulduğunda veya fayda gözetildiğinde arayıp diğer durumda suçlama tavrı sizce ne kadar ahlaki?