BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Eşdinsel savaşlar

Dinler dünyaya huzur, esenlik ve barış getirmek için inmişlerdi.Olmadı, beceremedik. Sınıfta kaldık insanlık olarak.Karne notlarımızda milyonlarca ölümün kayıtları mevcut.

Dinler dünyaya huzur, esenlik ve barış getirmek için inmişlerdi. 

Olmadı, beceremedik. Sınıfta kaldık insanlık olarak. 

Karne notlarımızda milyonlarca ölümün kayıtları mevcut. 

Hristiyan Haçlılarının kayıtları... 

Müslüman fetihlerinin kayıtları... 

İsrail'in Filistin'deki kayıtları... 

Hindistan-Pakistan ayrışmasına yol açan Hindu-Müslüman kayıtları... 

Arakan'da Budistlerin kayıtları... 

ABD'nin Irak kayıtları...  

İnsanlar, kendi dinlerinden olana duydukları "eşdinsel" sevgilerini, farklı dinlerden olanlara duydukları nefretle harmanlayıp ordular kurdular. 

Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla örülüdür derler. 

Bu cehennem savaşlarına giden yollar ise; 

Daha çok "vaad edilmiş" toprak, daha çok köle ve cariye, daha çok ganimet, daha çok petrol ile örülü... 

Dünyanın kadim sorunu, fakirlerin açlığı değil, zenginlerin açlığı çünkü...
 

* * *
 

Dinler arası savaşlarla yetinmedik. 

Aynı dinin içindeki farklı mezheplere mensup insanlar da birbirlerini doğramaktan imtina etmedi. 

Her mezhep sadece kendisini dinlerinin gerçek temsilcisi, diğer mezhepleri ise "sapkın, din dışı" görmekteydi. 

Avrupa'nın yüzlerce yıl süren Hristiyanlık içi mezhep savaşlarını hep söyleriz de, "barış" dini İslam'ın egemen olduğu topraklarda da mezheplerin kendi aralarında "eşdinsel" savaşlar yürüttüğünü hatırlamak istemeyiz. 

Meşhur Sünni-Şia çatışmalarından bahsetmiyorum sadece. 

Yani, Peygamberin temiz cesedi soğumadan girişilen halifelik mücadeleleri;

Hz. Ayşe'nin, Hz. Resul'un ayakkabılarını, elbisesini halka göstererek: "Bunlar daha eskimedi ama sizler onun dinini eskittiniz, yıprattınız" diyerek, İslam öncesi iktidarlarını yeniden ele geçirmeye çabalayan Emevi aristokratlarına karşı çıkışı;

Kerbelâ değil sadece... 

Bugün aralarındaki farkların "falanca deniz ürününü yemek caiz mi değil mi", ya da "abdest ne zaman bozulur" gibi unsurlardan oluştuğunu bildiğimiz Hanefilik, Şafilik, Malikilik ve Hanbelilik gibi sünniliğin alt mezhepleri dahi, ortaçağda Bağdat sokaklarında kendi aralarında kanlı savaşlar yürütmüşlerdi... 

Hep dinlerin ve mezheplerin savaşlarından bahsettik diye, ateistlerimiz de hemen kendilerine pay çıkarıp sevinmesinler. 

Bolşevik Rusya başta olmak üzere, resmi dini ateizm olan komünist rejimlerin, inananlar ve tapınakları üzerindeki kanlı baskılarını da unutmadık. 

Ve 20. yüzyılda dünyevi dinler sayılabilecek olan "izm"lerin, Cemil Meriç'in ifadesiyle "idraklerimize giydirilen deli gömleklerinin" de... 

Kısacası, dinlisi dinsizi fark etmiyor. 

İktidar gücünü elinde bulunduran din, mezhep veya ideoloji, kendi kitabında barış, huzur, refah çağrısı yapsa da; takipçileri kılıçtan, tüfekten, bombadan, füzeden eldivenler giyip ötekileri katletmeye başlıyorlar... 
 

* * * 
 

Bu yazıyı, Suriye'de devam eden "eşdinsel" iç savaşın, dimağımı taşıran son damla olması sebebiyle yazdım. 

Yazık. Gerçekten de yazık. 

İslam topraklarının kan ve barut kokması... 

Camilerin, yani Allah'ın evlerinin dahi bombalanması... 

Oysa melekler bütün bu kanlı sonları tahmin etmişlerdi aslında: 

Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. (Bakara 30. âyet)

Ellerimizi açıp dua etmek vakti gelmedi mi?

"Rabbim, senin bildiğin, bizim ve hatta meleklerin bilmediği şey neyse bildir artık; bildir ki son bulsun bu dünyada dökülen kanlar!" diye...