MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu gündemi İnternethaber'e değerlendirdi.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNET HABER-ANKARA- Suriye'de yaşananları ve nedenlerini anlatan Hasan Hüseyin Türkoğlu, çözüm sürecinin geldiği noktayı ve olimpiyatları neden kaybettiğimizi değerlendi.
Siz, MHP olarak başından beri "geri çekilme" diye bir şey olmadığını söylüyordunuz, KCK da yaptığı açıklamayla geri çekilmeyi durdurduğnu açıkladı, nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamayı, süreç nasıl etkilenecek?
TERÖRSİTLER OLDUĞU YERDE DURUYOR
"Sadece sözlük anlamına baksanız bile geri çekilmenin askeri bir terim olduğunu, anlamının da bir askeri birliğin kuvvetlerini tazelemek, pozisyonunu daha sıkı, daha iyi hale getirmek amacıyla pozisyonunu değiştirmek olduğunu görebilirsiniz. Geri çekilme denilen kavram aslında hükumetin, AKP sözcülerinin yansıttığı gibi devletin teslim olması ya da silah bırakması anlamına gelmiyordu, bizim başından beri buna itiraz ediyorduk. Bunun anlam olarak da gerçek mahiyetinin de kafamızda oluşturulmaya çalışıldığı gibi olmadığını hep söyledik. PKK geri çekilmedi, Ocak başından beri şöyle bir bakacak olursanız süreç içerisinde, örgütün kritik elemanlarının Türkiye'nin sınırları dışına gitmediğini örgütün kaynakları söylüyor. Gidenlerin daha çok telsizler olduğunu, çünkü telsizlerin elektronik ortamda takip edildiğini söylüyor uzmanlar, ya da telsizleri taşıyan ikinci, üçüncü derecede görevli elemanlar olduğu söyleniyor."
"MHP milletvekilleri olarak, Doğu ve Güneydoğu'ya gittik. Oradaki korucularımız, vatanadaşlarımız, güvenlik birimleri, valiler, ve kaymakamların bize söylediği şey; teröristlerin olduğu yerde durduğu. Ancak siyasi irade, hükumetin başındaki isimler onların üzerinde bir baskı kurduğu için kimse seslenemiyor, daha da vahimi, geri çekilen askeri kuvvetler ve polisler olmuş. Gidin birçok yerde, karakol inşaatına karşı PKK'nın örgütlediği isyanlardan başka askeri birliklerin eski pozisyonlarını almadığını gördük."
ÖZÜR DİLEMELERİ LAZIM
"Özellikle Batı'daki komando tugaylarının, her yıl Doğu ve Güneydoğu'ya gidip, yaz üslenmesi pozisyonu almasının bu sene yapılmadığını gördük hatta kritik bazı yerlerde karakolların terk edilmesi sonucu oraların da PKK'lı teröristler tarafındna doldurulduğunu gördük. Dolayısıyla bir tiyatro oynandı, bu tiyatroda hükumet kanadı, toplumu olabildiğince duruma inandırmak için süslü laflar etti. Barış süreci dediler, barış iki kavga eden arasında ise kim kavga etti, PKK ile mi barışacağız. Kürt kökenli kardeşlerimizle Türkmenlerin barışmasından bahsettiler, zaten onlatrın rasında böyle bir kavga yok ki. Hala birbirlerine kız alıp kız veren, birbirlerinden alışveriş yapan, birbirlerinin coğrafyalarına gezmeye giden halkların arasında barış yapılacak bir durum yok, zaten sorun yok. PKK, bizim 40 binden fazla insanımızın canına mal olmuş bir örgüt, biz bunla barışmak için önce onların yaptıklarının müeyyideleri ile karşılaşmaları, ceza almaları lazım, özür dilemeleri lazım, silah bırakmaları lazım, bunların hiçbiri olmamış barıştan bahsediliyor."
BARIŞ SÜRECİNDEN PKK KARLI ÇIKTI
"Bugün geri çekilmeyi durdurduklarını söyleyen KCK'nın Eşbaşkanları bugüne kadar aynı zmanada çok ciddi mevzi kazandıklarını da ifade ediyorlar. İki gün önce Remzi Kartal, "Barış sürecinden biz çok karlı çıktık" dedi. Geri çekildi denilen örgüt mensupları şu an şehirlerde dolaşıyor, yeni yol kesmiş, haraç almış, insanları öldürmüş teröristler şu anda Doğu ve Güneydoğu'da belli şehirlerde sokaklarda geziyorlar. Cizre'de PKK tarafından oluşturulan asayiş timleri basına yansıdı, örgütün çekilmediği artık aşikar bir şekilde görülüyor."
"Biz başından beri bu durum için iktidara itirazımızı yönelttik, söylemlerimizi ciddiye almadılar, uyarılarımızı dikkate almadılar. Şu anda PKK Doğu'da insiyatifi ele geçirmiş durumda. Vatandaş, hükumetin PKK karşısındaki bu teslimiyetçi anlayıştan ve aciz durumundan dolayı PKK'nın o bölgeyi yöneteceğini düşünmeye başlamış ve oradaki çocuklar kalabalıklar halinde PKK'ya katılıyor. PKK ve PKK'nın siyasi uzantısı olan parti bu atmosferi hazırlıyor. Hükumet bunun böyle olmasında rahatsız değil, Başbakan açılım süreciyle ilgili daha önce, "hazmettire hazmettire kabul ettireceğiz" demişti. Bu sürecin tamamı, akil insanlar, terörle mücadelenin tamamen bir kenara bırakılması, o bölgede insiyatifin PKK'ya ve onun siyasi uzantılarına bırakılmasının sonuçlarını hükumet gazyet iyi biliyordu, bunu en iyi onların hesaplaması gerekiyor, çünkü en iyi uzmanlar devlette çalışıyor."
BU BİR KAYIKÇI OYUNU
"KCK'nın yaptığı açıklamaya hükumet kanadından gelen açıklamalara bakıyorsunuz, o kadar rahat açıklamalar var ki, süreç devam edecek diyerek durumu geçiştiriyorlar. Şu anda hükumet ve PKK yaklaşan mahalli seçimler öncesinde bir anlaşmaya varmıştır, bu bir kayıkçı oyunudur. Hükumet yaklaşan mahalli seçimler öncesi, özellikle Gezi olaylarından bugüne gelen Suriye politikası ile ilgili süreçten dolayı ciddi bir oy kaybına uğramıştır. Dolayısıyla, PKK açılımının da başarısızlıkla sonuçlanması neticesinde şimdi sank PKK ile karşı karşıyaymış gibi bir görüntü verecekler. Hükumet kanada PKK'ya doğru kendince salvolar yapacak ama mahalli seçimlere kadar AKP kendini derleyecek toparlayacak. Sonrasında PKK'nın ve Abdullah Öcalan'ın bütün isteklerini yerine getirecek."
BDP heyeti Abdullah Öcalan'la bu durumu görüşecek, siz nasıl bir açıklama bekliyorsunuz, KCK'nın bu açıklamasının nedeni Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünün yolunu açmak olabilir mi?
ÖCALAN BAŞBAKANDAN SÖZÜ ALDI
"Hükumet bunun için bir süre talep ediyor. Toplumu ikna etmek için her türlü argümanı kullanıyor. İkna etmeye çalıştığı şeylerin tamamı PKK'nın ve Abdullah Öcalan'ın talepleri ve istekleri. Ben, İmralı'daki katilin hükumetle bu saatten sonra ters düşeceğini düşünmüyorum, o da görüyor ki, Başbakanın tabiri ile, Türk toplumu henüz yeteri kadar hazmetmemiş, o da hükumete bir süre verme taraftarı. Bu sürecin sonunda zaten ne olacağını söyledi, "Hepimiz özgürlüğümüze kavuşacağız" dedi. Çünkü Başbakandan bu sözü aldı."
Suriye'nin savaşın eşiğinde olması da KCK'nın açıklamasını etkilemiş olabilir mi?
ÖNGÖRÜSÜZ, HESAPSIZ BİR DIŞİŞLERİ BAKANI VE BAŞBAKAN
"PKK kaynaklarının ya da KCK yöneticilerinin tamamı Suriye'nin kuzeyindeki PYD oluşumunun gelişimizi ve evrelerini tamamlaması için çok dikkatli olunması gerektiğini söylüyorlardı. Irak'ın kuzeyindeki oluşum aşağı yukarı tamamlandı. 4 parçalı bir Kürdistan var, Birisi Irak'ta bunun birisi Suriye'de, birisi İran'da birisi de Türkiye'de. Irak'taki tamamlandı, Suriye'deki evrelerini tamamlamak üzere. Suriye krizinden en fazla faydalanan PYD oldu, birincisi Türkiye'den her türlü desteği gördüler, PYD Esd'dan da destek gördü, böylece hem Suriye'den hem Türkiye'den faydalanmış oldular. Ve şimdi karşımızda Rojova diye bir oluşum var.
"Biz Salih Müslim'i İstanbul'da 5 yıldızlı otellerde ağırlarken bizim "Düşişleri" bakanımız ve Başbakan Türkiye'nin çıkarlarını gözettiğini düşünüyordu. Ama geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yapan Salih Müslim, "Esad'a karşı askeri müdahaleye karşıyız, Esad yerinde kalmalı" dedi. Başbakan ve Dışişleri Bakanı, kendi elleriye besleyip büyüttükleri Salih Müslim'den Esad'ı destekleyen ifadeler duymak zorunda kaldılar. Bu kadar öngörüsüz, bu kadar hesapsız, kitapsız bir Başbakana ve Dışişleri Bakanına sahip malesef Türkiye Cumhuriyeti."
HER ŞEYİ PKK YÖNETİYOR
"PKK şu anda hem süreci, hem hükumeti hem de Tayyip Erdoğan'ı yönetiyor. Yeni yapılacak Anayasa'nın satır aralarında, paragraflarının arasında, bugünkü Anayasada olduğu gibi darbecilerin kokusu yerine PKK'nın kokusu olacak gibi görünüyor."
Suriye'de kimyasal silah kullanımı konusunda Batı net bir karara varamadı, AK Parti hükumeti Suriye ile savaşa hazır, gerekçelerden biri de kimyasal silah, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
ESAD'IN KİMYASAL SİLAH KULLANMASI MANTIKLI DEĞİL
"Kimyasal silah kullanımı kabul edilemez. Bunun kullanan kişi bir kez kullandıysa bir kez daha kullanma ihtimali vardır, tespit edilmeli ve cezalandırılmalıdır. Suriye'de kimyasal silah kullanıldığını Amerika ve müttefikleri bunu bir delile dayandırıyorlar, Alman Bild gazetesinde yayaınlandı, kimyasal silah kullanımından sonra Esad'ın Bakanlarından birisi kimyasal silah kullanan bir yetkiliyi telefonla arayarak "bunun hesabını verin" demiş. Bu telefon dinlemesinden dolayı kimyasal silahı Esad'ın kullandığı iddiası üzerinde bir mutabakat var Batılı liderlerde.
Bu konuda bir başka bilgi daha var, Yeniçağ Gazetesi'nde Ümit Özdağ yazmıştı, bir gazeteci kimyasal silahın muhaliflerin elinde olduğunu, muhaliflerin kimyasal silahı kazaara patlattığını tespit ettiğini söylemişti. Bu, çok ciddi bir kaynak ama bu haber dünyadan olabildiğince uzak tutuldu, kimse bunu tartışmadı. Bütün dünya, uydularıyla, gemileriyle, savaş uçaklarıyla, insansız hava araçlarıyla her şeyin takip edildiği bir ortamda, üstelik karşısında büyük bir küresel güç müttefikleriyle dururken Esad'ın kimyasal silah kullanabileceği hatası bana mantıklı gelmiyor, İngiliz Parlamentosu da mantıklı bulmadı, oylamada red çıktı, Fransa Parlamentosu da bu konuda bir mutabakat sağlayamadı. Esad da dün bir hamle yaparak, elindeki bütün kimyasal silahları ululslararası gücün denetimine açacağını söyledi.
ESAD OBAMA'YI SIKIŞTIRDI
Aslında bu çok ciddi bir hamle ve Obama sıkıştı. Amerika'da kamuoyu yoklamalarına bakarsak, yüzde 58'i savaşa karşı. Dünya kamuoyu Esad'ın kimyasal silah kullandığı konusund aikna edilmiş değil, Türkiye ise bambaşka. Türkiye'de savaş çığırtkanlığı yapan bir iktidar var. Bundan bir buçuk yıl önce, Dışişleri Bakanımız tarafından " Bir iki hafta içinde gider" denilen Esad, bugün Amerikan Başkanı Obama'yı köeşeye sıkıştırmış durumda, öngörüleri yine tutmamış bir Dışişleri Bakanı ve dış politikada Türkiye'yi inanılmaz derecede yalnızlaştıran, tek başına bırakan bir Başbakan. Ve Başbakanı birisi ikna etmiş, bu yalnızlığın çok değerli olduğuna inanıyor Başbakan, "Değerli yalnızlık" diye bir kavram türettiler, bizim memlekette bu işe züğürt tesellisi derler ama Sayın Başbakan değerli yalnızlık diye yutturmuşlar. Nereyi ellerini atsalar da kuruttular."
Olimpiyatları neden kaybettik ve sonrasında yapılan açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
HÜKUMETİN SAVAŞ YANLISI OLMASINDAN DOLAYI OLİMPİYATLARI KAYBETTİK
"Hükumetin savaş ve barış arasında tercihinin daha çok savaş yanlısı olması önemli bir sebeptir diye düşünüyorum ancak başka sebepleri de eklemek lazım diye düşünüyorum. Ben, Olimpiyatların Türkiye'de yapılmasının çok önemli olduğunu, muhakkak Türkiye'de yapılması gerektiğine inananlardanım. Hükumete de bu konuda ziyadesiyle de destek veriyorduma ama eğri oturup doğruyu da konuşmak lazım. Bir kere siz Başbakan'ın ağzından sürekli savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz, spor barış ve kardeşlik demektir, bir kere bu çok büyük bir çelişki, İkincisi, Olimpiyat yapılacak şehrin Belediye Başkanını bu süreçte hiç görmedik, bu şehrin şehremini, bu şehirde bütün dünya sporcularını misafir edecek kişiyi hiç görmedik. Gittikçe oylarını ve güvenilirliği, inandırıcılığı ciddi bir erozyona uğrayan AKP Olimpiyatı siyasete alet edip bir çıkış aradı, Belediye Başkanını bir ayrıntı olarak gördü. diğer taraftan trafik sıkıntısı var. Cumhurbaşkanı ve Başbakan İstanbula gittiğinde bile trafik altüst oluyor, buna bir çözüm bulmak gerekir. İstanbul olimpiyata da hazır değil, sadece stat yapmakla da iş bitmiyor. Tüm bunlara bakınca da Olimpiyatları hak ettiğimizi düşünmüyorum. Kaldı ki, bölgesel gelişmeler, Suriye'de bir savaş arefesinde oluşumuz, malesef bu konuda bizim geri kalmamıza sebep oldu."
HÜKUMET SADECE PKK İLE BARIŞ KONUŞUYOR
Türkiye'de her geçen gün toplumsal barışı kaybediyoruz, her geçen gün huzurumuzdaki yaralar biraz daha artıyor, hükumetin bunu görmesi lazım. Şu an ODTÜ'de yaşananlar, Gezi'de yaşananlar, Ankara Tuzluçayır'da yaşananlar ortada. Hatay'da İstanbul'da sıkıntılar devam ediyor. 5 gencimiz öldü bir komiserimiz şehit oldu, hükumetin oturup bunları bir düşünmesi lazım. Hükumet şu anda ne içerde ne de dışarda barışı kovalıyor, hükumeti anlamak mümkün değil. Her yerde gerginliğe sebep oluyorlar, barışı konuştukları bir tek kesim var o da PKK'lılar. Hala elinde silah olan grupla hangi barışı konuşacaksınız. "
Suat Kılıç'ın "kına" açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
SUAT KILIÇ OLİMPİYATLARI KURTULUŞ OLARAK GÖRÜYORMUŞ
"Biz hükumet mensuplarının ağzından bugüne kadar toplumun ortalama genel ahlak seviyesinin altında bazı ifadeleri malesef duyduk. Bülent Arınç'tan, Başbakan'dan, diğer Bakanlardan duyduk. Bir AKP'li milletvekilinin meclis genel kurulundaki küfürlerini duyduk. Bakan olmuş birisinin, hele hel böyle televizyon spikeri gibi, düzenli cümleler kuarn, şiir okuyormuş gibi ifadeleri olan bir Bakan'dan da bu sözleri duymayı Allah var en son ihtimal olarak aklımıza getiriyordu. O da herhalde, hükumetin içinde bulunduğu bunalımdan çıkaracak en önemli unsurun Olimpiyat meselesi olduğuna öyle kaptırmış ki kendini, kaybedince kendini kontrol edemedi herhalde. Aslında Suat Kılıç'ın o ifadesi, hükumetin düştüğü aczi ve olimpiyat ipinin kendileri için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Siz, bir dönem Personel Daire Başkanlığı yaptınız , Devlet Memurları yükselme sınavına yazılı sınav sonrası için sözlü sınav getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
DEVLET MEMURLARI ARASINA FİTNE SOKUYORLAR
"MHP olarak 57'inci hükumetin, kan kusup kızılcık şerbeti içtik diye ifade ettiği bir çok önemli olaydan birisi Devlet Memurluğu'na girişte bir merkezi sınav getirmiş olmasıdır. Herkese eşit şekilde yarışma ortamının sağlandığı en önemli düzenlemelerden birisi KPSS'nin getirilmesidir. Orada maksat, Devlet memuru olurken, hiç kimsenin mezhebine, memleketine bakılmaksızın aynı sorularla muhatap olması sağlandı, başarılı olanaın memuriyete alınması gibi çok güzel bir prensip getirilmişti. Bu, 57'inci hükumetin türk milletine bir hediyesiydi."
57'inci hükumetten sonra gelen AKP hükumetleri döneminde, sınavlarda belli yerlerden, belli gruplardan isimler geliyor ve o isimler sınavları direk kazanıyorlar, özellikle mülakatları kast ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olduğu için bu tür haksızlıklara karşı açtıkları davaları zaman zaman kazandılar. Mesela hakimlik sınavlarını birincilikle kazananlar mülakatlarda nedense kaybettiler, bu çocuklar dava açtılar ve Bakanlıklar mahkemelerdeki savunmalarında doyurucu hukuki deliller ortaya koyamayınca bu davaları kaybettiler ve bu çocukları yargı kararıyla sınavı kazanmış durumunda saymak zorunda kaldılar. Bu sefer, yargı kararını temyiz için Danıştaya götürdüler, hem de TBMM'yi de alet ederek, kanun çıkararak, bu sınavların yargı denetiminden uzak tutulmasını sağlayacak düzenlemeler getirdiler. Daha, geçenlerde torba kanunun içerisinde bunun gibi maddeler vardı. Görevde yükselme sınavında mülakat yoluna gidilmesinin tek gerekçesi, kendi yandaşlarının önünü açmak, başka bir gerekçesi yok, bu doğru bir yaklaşım değil, bu devlet memurları arasında fitneye sebep olur, çok tehlikeli bir durum. Dışarda savaşan, içerde huzuru bozulmuş bir Türkiye, bir de bürokrasinin içinde huzuru bozulmuş bir Türkiye. AKP artık huzursuzluk kaynağı olmuş durumdadır, bir an evvel AKP'den Türkiye'nin kurtulması gerekmektedir.