BIST 9.741
DOLAR 35,22
EURO 36,78
ALTIN 2.973,65
HABER /  MEDYA

Ertuğrul Özkök'ten 'feci dikkatsizlik'

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, kendisine '2 gün yazı yazmama' cezası verdi. Cezanın nedeni ise Hulusi Akar'ın 30 Ağustos mesajı!

Abone ol

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajında kullandığı bir ifadeyi yanlış anlayınca özür dilemek zorunda kaldı.

"Kendi kendime iki gün yazmama cezası veriyorum" başlıklı bugünkü yazısında Ertuğrul Özkök, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın 30 Ağustos mesajında kullandığı ifadeleri yanlış anladığı ve haksız eleştirilerde bulunduğunu yazdı. 

Dün "Devletimizin adı nedir?" başlıklı yazısında Özkök, Orgeneral Akar'ın Türkiye Cumhuriyeti yerine 'Türk Cumhuriyeti' ifadesini kullandığı yazmış ve Akar'ı eleştirmişti.

Özkök dün şunları yazmıştı:

"Biliyorum, absürd bir soru.
Devletimizin içte ve dışta bütün resmi tabelalardaki adı şudur: " Türkiye Cumhuriyeti..."
Öyleyse neden böyle bir soru, neden böyle bir başlık... Anlatayım.

Yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hulusi Akar'ın 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajını okurken, çok ilginç bazı şeyler dikkatimi çekti.

Özetle şunlar:
-"Türk" ifadesinin yeniden yükselişi: Konuşmada tam 14 ayrı yerde "Türk" ifadesi geçiyor.
-Dikkatle seçilmiş tamlamalar: Bu 9 ayrı kelime, 9 ayrı tamlama olarak kullanılmış.
"Türk tarihi", "Türk yurdu", "Türk devleti", Türk ordusu", "Türk subayı', "Türk milleti", "Türk inkılabı", "Türk Silahlı Kuvvetleri", "Türk Silahlı Kuvvetleri günü".
-"Türk yurdu" tanımı: Konuşmada, 1071'deki Malazgirt Savaşı'nın, "Anadolu'nun Türk yurdu haline gelişini tescillediği" belirtiliyor.
Çok kuvvetli bir ifade bu.
-"Türk devleti" tanımı: En dikkat çekici ifadeyi sona bıraktım.
Orgeneral Akar konuşmasında, "Türk Cumhuriyeti" diyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, resmi internet sitesindeki anayasa metnine baktım.
Oradaki resmi ifade şöyle:
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası..."

Çözüm süreci başladığında "Türk" kelimesinin günlük dilimizden çıkarılmayacağını, "Türk hassasiyetinin" de dikkate alınması gerektiğini ilk yazan kişiyim.
Dönemin AKP 'sinden ve liberallerinden bir hafta içinde yediğim küfür ve hakaretler şunlardı:
"Irkçı", "faşist", "bölücü", "Hitler", "Nazi", "Suratına tüküreyim", "kof", "şaklaban", "puşt..."

O gün o eleştirileri göze alan ben, bugün şunu da yazıyorum.
Bizim sistemimizde çok önemli 2 yerde "Türk" değil, özellikle "Türkiye" ifadesi kullanılır.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi" ve "Türkiye Cumhuriyeti..."
Ve çok doğrudur...
İşte o yüzden dikkatimi çekti.
Zafer Bayramı mesajındaki bu ifade, özel bir imada mı bulunuyor, yoksa öylesine kullanılmış bir ifade mi...

Herhalde bu ülkede bu soruyu en rahatça sorabilecek insanlardan biri benim...
Üstelik çalışmaktan gurur duyduğum gazetenin logosunda hâlâ "Türkiye Türklerindir" yazıyor.
Yoksa fiilen savaşa girdik de cumhura haber verilmedi mi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın konuşmasında çok dikkati çeken bir ifade daha var. Aynen aktarıyorum:
"Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."
Kafam karıştı. Tekrar Anayasa'ya baktım. 117'nci madde şöyle yazıyor:
"Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilir."
* * *
Ya Genelkurmay Başkanı?
O da şöyle tarif ediliyor:
"Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanı olup, savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir."

Şimdi Zafer Bayramı mesajında kullanılan "başkomutan" ifadesini nasıl değerlendireceğiz?
İlan edilmemiş, fiili bir savaştayız da, başkomutanlık Genelkurmay Başkanı'na mı geçti...
'İki ayyaş' Milletin ve ordunun gönlünde hâlâ Türk inkılabının meşalesini yakan insanlar
Genelkurmay Başkanı'nın Zafer Bayramı konuşması bir başka bakımdan da çok ilgi çekici...
Konuşma, sivil iktidarın, daha geçen yıl "İki ayyaş" diye aşağıladığı insanlara, milletin zaten gönlündeki büyük itibarı, bütün açıklığı ile iade ediyor.

-ÜÇ YERDE ATATÜRK : Kısa konuşmanın 3 ayrı yerinde Atatürk'ün büyüklüğü ve ona duyulan minnet ifade ediliyor.
-KULLANILAN İFADELER: Mesaj, "Kahraman Türk ordusunun Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal" ifadesiyle başlıyor.
İkinci kavram "Yüce Önder Atatürk".
Üçüncü ifade ise şu: "Bu eşsiz zaferin mimarı, ebedi başkomutanımız Gazi Mustafa Atatürk".
-Siyasi iktidarın daha geçen yıl "İki ayyaş" diye aşağılamaya çalıştığı Atatürk'ün 30 Ağustos'ta kazandığı zafer ise şöyle anlatılıyor:
"Bu zafer, aynı zamanda aziz milletimizin çağdaşlaşma yolunu açan, modern çağın gerektirdiği siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştiren Türk inkılabına ışık tutan bir meşale olmuştur."
Evet neresinden bakarsanız bakın, son yıllardaki en ilginç ve en kuvvetli Zafer Bayramı mesajı bu...

BUGÜN DÜZELME YAYINLAYIP KENDİSİNE CEZA VERDİ

Özkök, Hulusi Akar'ın mesajında yazan ve 'Türk' ifadesinin kullanıldığı bölümlerin Atatürk'e ait olduğunu, yaptığı yanlışı bugünkü köşesinden yayınladığı özür yazısıyla duyurdu. 

Özkök bugünkü yazısında şunları yazdı:

"GAZETECİLİKTE ders almanın, öğrenmenin yaşı yokmuş.
Ee benim demeslek hayatımın güzel derslerinden birini bugün aldım.

Dünkü yazımda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ın 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajında bir cümleye takılmış ve kendisinden "Başkomutan" olarak söz ettiğini, oysa başkomutanlığın cumhurbaşkanı tarafından temsil edildiğini yazmıştım.

Hiç kıvırtmadan söyleyeyim.
Büyük ve affedilmez bir dikkatsizlik yapmışım.

Genelkurmay Başkanı o sözleri, Atatürk'ün yaptığı konuşmadan aktarmış. Yani o cümle kendisine değil Atatürk'e ait. Ah şu gazetecilik heyecanı, insanı vezir de eder. sefil de...
Bugün beni sefil etti. Kadere bakın...
Güzel bir olay yakaladım derken, sabahtan beri tebrik kabul ederken, meğer felaket bir gafın ödüllerini topla maya çabşıyomıuşum.
Sıfırı hak ettim.
Kim ne derse haklıdır, kabulümdür.
Hulusi Akar gibi çok iyi yetişmiş bir komutanın böyle bir hata yapmayacağını da düşünmem lazımdı.
O yüzden kendi kendime, kırmızı kart gösteriyor, 2 gün yazmama cezası veriyorum.
Perşembe gününe kadar yazı yazmayacağım.
Benden hazmetmeyenler ödül olarak da kabul edebilir.

Bundan istifade, genç gazetecilere de bir tavsiye.
Genç arkadaş...
Sakın benim yaptığımı yapma, ana metne bak. Bir kere, bir kere daha oku.
Şüpheci ol, etrafına sor.
Yoksa ders almanın yaşı yok.
Tabii asıl özrü okurlardan dilerim.
Niyetim hiç kötü değildi, ama yaptığım feci bir dikkatsizlikti...
Bir cezasının olması gerekirdi.
Onu da kendi kendime kestim.