Senarya bu ya, 2007'de Erdoğan Çankaya'ya çıktı, asker darbe yaptı! Ertuğrul Özkök ne yapacak?
Abone ol"GELİN "Back to the Future" filminde olduğu gibi ileriye, gelecek yıl mayıs ayına gidelim.
Şu anı hayal edelim.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı"na adaylığını koymuş.
AKP Grubu"nun verdiği destekle daha ilk turda cumhurbaşkanı seçilmiş.
Şimdi, kendini "cumhuriyetçi refleksin" temsilcisi kabul eden ve "Kanla kurulmuş cumhuriyeti sandıkta kaybetmeyeceğiz" diyenlere soruyorum.
TBMM bu oylamayı sonuçlandırdığı an ne yapacaksınız?
Meclis"i terk edip "sine-i millete" mi döneceksiniz?
Biraz sancılı olacak ama birçok insanın, fısıltıyla sorduğu o soruyu da soralım.
"Yoksa bir askeri darbe mi bekleyeceksiniz?"
* * *
Türkiye, "TBMM, cumhurbaşkanı seçemediği için" darbe yapılmasına tanık oldu.
Ama TBMM, bir cumhurbaşkanını seçti diye darbe yapılmasına hiç tanık olmadı.
İsterseniz bir adım daha gidip şunu da soralım:
Böyle bir darbe olursa bunu kim destekleyecek?
Başkalarını bilmem ama ben kendi adıma şimdiden şunu açıkça ilan edebilirim:
Gazeteci olarak böyle bir hareketi asla ve asla desteklemem.
* * *
Samimi inancım şudur:
Halk bu Meclis"i seçmişse ve Anayasal olarak bu Meclis"in cumhurbaşkanı seçme hakkı varsa, içinden bir insanı seçebilir.
Kimse de bu seçilen kişinin meşruiyetini tartışma hakkına sahip olamaz.
Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, muhalefetin elinde tek silah vardır.
O da rahmetli Özal"a yapılan.
Yani "Çankaya"yı tanımama", davetlerine katılmama, bazen de kendi partinizin belediye başkanlarına yaptırılacak protokol nezaketsizlikleri.
Bunlar da kendine güvenen bir cumhurbaşkanının göğüsleyemeyeceği riskler değildir.
Öyleyse, Erdoğan Cumhurbaşkanlığı"na aday olmalı mı?
Kendi bileceği iş.
Ama Başbakan Erdoğan"a da bir çift sözüm var.
Cumhurbaşkanlığı makamını niye bu kadar istiyor?
"Laik refleksi olanlara", orayı cumhuriyet rejiminin sembolü olarak görenlere inat mı?
Daha açıkça yazayım.
Eşi, kızları türban nedeniyle "haksızlığa uğruyor" duygusuyla, devletin tepesini "fethetme" gibi "rövanşist" bir psikolojiyle mi?
Eğer içinde yanıp tutuşan şey bu ise, çok ama çok tehlikeli demektir.
* * *
Başbakan, "Ben ve ailem böyleyiz. Değişmedik, değişemeyiz" diyor.
Kimse eşinden ve kızlarından başını açmasını beklemiyor.
Ama o da kimseden, eşine ve kızlarına "kanunlar karşısında" imtiyaz isteme hakkına sahip değil.
Daha da önemlisi, eşinin ve kızlarının tercihlerini topluma empoze etmeye çalıştığı anlamına gelen şeyler yapmamalıdır.
Ne gibi?
Mesela, devlette en kritik yerlere yapılan atamalarda hep eşinin başı örtülü kişilerin tercih edilmesi gibi.
* * *
Erdoğan, "fanatik dinciler" ile mütedeyyin insanların birbirine karıştırılmamasını istiyor.
Kendisi de, "fanatik ulusalcılar" ile cumhuriyet rejimine ve laikliğe gönülden bağlı makul insanları birbirine karıştırmaması gerekir.
Ama eşinin ve kızlarının özel sorununu ülkenin temel meselesi haline getirmek istediği zaman, bu makul çoğunluğu fanatik ulusalcılarla aynı saflara doğru itiyor.
O nedenle, bu duygudan tamamen arınmadıkça, Başbakanlık"ta kalmasının hem kendisine hem ülkeye daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Çünkü kendisi sembollere bu kadar tutkulu biçimde bağlı kaldığı sürece, devletin tepesine atfedilen sembolik değer de o ölçüde büyüyor...