Türkiye'ye 16 kilometre uzaklıkta bulunan Ermenistan'daki Metsamor Nükleer Güç Santrali'nin, kullanım ömrü dolduğu için risk oluşturduğu gerekçesiyle önlem alınması talebi, Türkiye'nin, santralin kapatılması için sürdürdüğü çalışmaları ortaya koydu.
Abone olVatandaşların parlamentoya ilettiği dilek ve şikayetlerini inceleyen TBMM Dilekçe Komisyonuna, santralin oluşturduğu risklere karşı önlem alınması talebiyle başvuruda bulunuldu.
Komisyon, başvuruyu, bu konuda çalışmalar yürüten bakanlık, kurum ve kuruluşların verdiği bilgiler üzerinden yanıtladı.
Yanıtta, Iğdır'da Radyasyon Acil Durum Planı oluşturulduğu, nükleer tesis sahası dışında sağlık etkilerine neden olabilecek veya Iğdır'da meydana gelebilecek radyasyon acil durumu için planlama ve müdahalenin esaslarının belirlendiği kaydedildi.
Bölgesel Radyasyon Acil Durum Çalıştayı düzenlendiği de belirtilen yanıtta, Iğdır halkı için bilgilendirme çalışmaları yapılarak bireylerde farkındalık oluşturulması amaçlandığı ifade edildi.
Iğdır'daki sınır köylerinde bilgilendirme çalışmaları yapıldığı, Sağlık Bakanlığı ile koordineli olarak iyot tabletleri temin edilerek gerekli yerlerde dağıtımının ve depolanmasının sağlandığı anlatılan yanıtta, kentte icra edilen tatbikatla bir radyasyon acil durumu senaryosu için yerel düzeyde yürütülecek faaliyetlerin canlandırıldığı bilgisine yer verildi.
"Yakından takibe devam edilecek"
Komisyonun yazısı üzerine Dışişleri Bakanlığı tarafından gönderilen yanıtta da Metsamor Nükleer Santrali'nin, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) nezdinde takip edildiği anımsatıldı.
Santralin güvenlik şartlarının, güncel teknik standartlarda olmadığının, UAEA ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlarca tespit edildiği vurgulanarak, Ajans'ın, tesisin yapısal eksikliklerinden kaynaklanan güvenlik zaaflarını giderme çalışmalarını sürdürdüğüne dikkat çekildi. UAEA yetkililerinin, Ermenistan'a dönemsel ziyaret ve incelemelerde bulunduğu, her güvenlik misyonu sonrasında ayrıntılı rapor hazırlandığı bildirilerek, şunlar paylaşıldı:
"Bir nükleer santralin kapatılması münhasıran o ülkenin yetkisi altındadır. Bununla birlikte Ermenistan'ın da taraf bulunduğu Nükleer Güvenlik Sözleşmesi'nin gözden geçirme toplantılarında, Nükleer Emniyet Konferansı ve diğer ilgili platformlarda, doğal afetlerin yaşandığı bir bölgede ve sınırımıza çok yakın bir mevkide konuşlu, eski teknolojiyle işletilen bir tesis olan santralin tüm bölge için risk unsuru teşkil ettiği ülkemizce vurgulanmaktadır. Söz konusu riskler, UAEA'nın Genel Konferanslarında da ülkemizce dile getirilmekte; uluslararası topluma gerekli çağrıda bulunularak, bölgemizin ve dünyanın ikinci bir Çernobil vakasını kaldıramayacağı ve mevcut risklerin ortadan kaldırılması için santralin kapatılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu bağlamda konu, ülkemizce yakından takip edilmeye devam edilecektir."
Radyolojik izleme yapılıyor
Olası bir salım durumunda etkilenebilecek bölgede çevresel radyolojik izleme yapıldığına, periyodik numuneler toplanarak radyolojik analizler gerçekleştirildiğine de işaret edilerek, "Radyolojik izleme ve analizlerde bugüne kadar olumsuz herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Öte yandan ülke sınırları dışında olabilecek bir radyoaktif salımı tespit etmek için 226 istasyonu haiz Radyasyon İzleme ve Uyarı Sistemi Ağı ile tüm ülke sathında havadaki gama radyasyon doz hızı anlık olarak takip edilmektedir. Ağa ait istasyonlar, santrale yakın bölgede daha sık ve mümkün olduğunca santrale yakın konumlandırılmıştır." ifadesi kullanıldı.
Türkiye'yi risk altında bırakacak bir durum söz konusu olması halinde gerekli önlemlerin alınabilmesi için UAEA başta olmak üzere uluslararası toplum ve imkanlarının harekete geçirilebileceği de dile getirildi.
Türkiye ve AB kaygılı
Bugüne kadar meydana gelen nükleer santral kazalarında ilk üç sırayı Rusya, ABD ve Japonya aldı. Kayıtlara geçmiş 27 nükleer santral kazasından 5'i ABD, 4'ü Rusya ve 4'ü de Japonya'da gerçekleşti.
İnşasına 1970'de başlanan Metsamor Nükleer Santrali'nde, biri 1976'da diğeri 1980'de devreye alınan iki reaktör bulunuyor. Her iki reaktör de Ermenistan'da yaşanan 1988 Spitak depreminden sonra 1989'da kapatılmış ancak 2 numaralı reaktör, yenileştirme çalışmaları sonrasında 1995'te yeniden açılmıştı.
Reaktörün kullanım ömrü 2005'te dolmuş, Ağustos 2021'de yapılan yenileme çalışmaları sonucunda 2026'ya uzatılmıştı.
Türkiye, eski Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen santralin faaliyetlerinin durdurulması için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna başvuruda bulunmuştu.
Avrupa Birliği de deprem kuşağında bulunması ve eski teknolojiye sahip olması sebebiyle santralin kapatılmasını talep ediyor.