Divan, Fransa’dan bir dernek ve iki kişi tarafından Türkiye aleyhine açılan davada, davacıların taleplerini reddetti.
Abone olTürkiye Gazetesi'nin haberine göre, sözde Ermeni soykırımı iddialarını sık sık gündeme getirerek Türkiye’yi haksız yere itham altında bırakan kesimler, er geç dünya kamuoyu önünde attıkları iftiraların ne kadar boş olduğu gerçeğiyle baş başa kalıyor. Bunun son örneği dün gerçekleşti. Avrupa Adalet Divanı, Fransa’dan bir dernek ve iki kişi tarafından Türkiye aleyhine açılan davada, davacıların taleplerini reddetti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, dün yaptığı basını bilgilendirme toplantısında, davanın, 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye’ye adaylık statüsü verilmesi kararının, AP’nin sözde Ermeni soykırımına ilişkin 18 Haziran 1987 tarihli kararına aykırı olduğu, bu eylemiyle AB’nin Ermeni toplumuna zarar verdiği gerekçesi ve zararın tazminiyle Ankara’nın adaylık statüsünün kaldırılması talebiyle açıldığını hatırlattı. Tan, ‘’Fransa’da mukim Ermeni asıllı 2 gerçek ve 1 tüzel kişi tarafından 9 Ekim 2003 tarihinde Avrupa Adalet Divanı Birinci Derece Mahkemesi’ne açılan davada divan, davacıların talebinin reddine karar vermiştir’’ dedi. Söz konusu dava Fransa’nın Marsilya kentinde faaliyet gösteren ‘’Euro-Ermenistan’’ isimli bir dernek ve bu derneğin yöneticileri olarak tanıtılan Gregoire ve Suzan Krikoryan isimli şahıslar, geçen yılın ekim ayında Avrupa Adalet Divanı’na resmi başvuru yaparak, ‘’Avrupa Parlamentosu, AB Konseyi ve AB Komisyonu’’ aleyhinde suç duyurusunda bulundular ve dava açtılar. Davacılar, AB’nin üç kurumundan, ‘’Türkiye’ye adaylık hakkı tanıdıkları’’ gerekçesiyle manevi tazminat talebinde bulundular. Başvuruda, sözde Ermeni soykırımını tanımayan Türk Devleti’ne AB’ye adaylık hakkı verilmesinin hukuka aykırı olduğu, Avrupa Parlamentosu’nun 18 Haziran 1987 tarihli kararında sözde soykırımın tanındığı, bu kararın hukuk alanında yaptırım gücü olduğu ve AB kurumlarının buna uyması gerektiği, dolayısıyla AB hukukunun ihlal edildiği ileri sürüldü. Davacılar, AB kurumlarından 1’er euro sembolik manevi tazminat isterken, mahkeme masraflarının karşılanması için de 30 bin euro talep ettiler. Başvuruda, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin ve bu alanda sürdürülen müzakerelerin derhal askıya alınması talebi de yer buldu. Tutarsız iddialar Helsinki zirvesinde, 10-11 Aralık 1999 tarihinde Türkiye’nin AB adaylığının resmen tanınmasının, bu yapılırken Türkiye’nin önüne sözde Ermeni soykırımını tanıması şartının getirilmemesinin AB hukukuna aykırı olduğunu ileri süren davacılar, AB ile Türkiye arasındaki işbirliği mekanizmasının ve Türkiye’ye yapılan yardımların da yasadışı olduğunu iddia ettiler. Davacılar, Avrupa Parlamentosu’nun 1987 kararı doğrultusunda, sözde soykırım tanınmadıkça, Türkiye ile tüm ilişkilerin askıya alınması gerektiğini savundular. Türkiye’ye adaylık hakkı veren ve bu ülkeyle ilişkileri sürdüren Avrupa Parlamentosu’nu, AB Konseyi’ni ve AB Komisyonu’nu, sözde soykırımında ölenlerin anılarına ve tarihi gerçeklere karşı tavır almakla itham eden davacılar, ‘’tüm Ermeni halkının itibarının’’ söz konusu olduğunu anlattılar. Adil karar Adalet Divanı, aralık ayı sonunda yaptığı değerlendirmenin ardından verdiği kararı önce davacı ve davalılara bildirdi, sonra kamuoyuna açıkladı. Kararda, Ermenilerin başvurularının ‘’hiçbir hukuki temeli bulunmadığı’’, bu nedenle Mahkeme yönetmeliğinin 111. maddesi çerçevesinde, davalıların dinlenmesine lüzum görülmeden, gerekçeli karar açıklandığı belirtildi. Adalet Divanı, Avrupa Parlamentosu’nun 1987 tarihli kararının ‘’sadece ve tamamen siyasi’’ olduğunu, tavsiye nitelikli bu kararın yaptırım gücü bulunmadığını, ‘’Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı her an değiştirtebileceğini’’, kararın hiçbir hukuki etkisi bulunmadığını bildirdi. Mahkeme, Avrupa Parlamentosu’nun bu tür bir kararına güvenerek yasal girişimde bulunmanın yanlışlığı üzerinde durdu.