ABD, Almanya, Osmanlı ve misyoner arşivlerinde yapılan araştırmalar "Sürgün ve Göç'' adlı kitapta toplandı.
Abone olTürk Tarih Kurumu, Ermeniler'in soykırım iddialarına batılıların belgelerinden yola çıkarak yaptığı ''matematiksel hesaplamalarla'' yanıt verdi.
Türk Tarih Kurumu; ABD, İngiltere, Almanya ve Osmanlı Arşivleri ile misyoner arşivlerinde yaptırdığı ve yaklaşık 2 yıl süren araştırmaların sonuçlarını, ''Sürgün ve Göç'' adlı kitapta yayınladı.
Kapak resminde, göçe tabi tutulan Ermeniler'in Alman Arşivleri'nden alınan fotoğrafına yer verilen kitapta; Hikmet Özdemir, Kemal Çiçek, Ömer Turan, Ramazan Çalık ve TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'ndan oluşan ekibin dev araştırmalarının sonuçları, bu tarihsel gerçeğe ''bilimsel'' açıdan bakmak isteyenlerin takdirine sunuldu.
Kitapta; İngiliz, Amerikan, Alman ve Osmanlı arşivlerindeki belgelerle, katliamın yapıldığı iddia edilen 1915 yılından önceki ve sonraki Ermeni nüfusu, matematiksel olarak ortaya konuldu.
Araştırmada, çok sayıda batılı bilim adamının tarihi belgelerine göre 1914 yılında Osmanlı Devleti sınırları içinde yaklaşık 1,5 milyon Ermeni'nin yaşadığı; 1918 yılında ise bu rakamın 1 milyon 479 bin olduğunun ABD'li araştırmacı David Magie'nin belgelerinde yer aldığı vurgulandı.
İNGİLİZ VE AMERİKAN İSTATİSTİKLERİ
Kitapta yer verilen İngiliz arşivindeki bir belge, G. W. Prothero'nun editörlüğünde 1917-1919 yılları arasında yaptırılan nüfus araştırmasında, 1919 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler'in toplam sayısının 1 milyon 602 bin olduğunu ortaya koyarken, aynı zamanda 1914 yılında 1,5 milyon Ermeni'nin katledildiği iddialarını da çürütüyor.
1919 yılında Paris Konferansı'na ABD delegasyonunun bir üyesi olarak katılan David Magie'nin 1918 yılında Osmanlı ülkesinde yaptığı nüfus araştırmasına da yer verilen araştırmada, bu rakamların, ''gerçeğe en yakın'' rakamlar olduğu vurgulandı. Magie'nin araştırmasına göre, bu dönemde Osmanlı topraklarında 1 milyon 479 bin Ermeni yaşıyordu.
BATININ ÇELİŞKİLİ RAKAMLARI
Kitapta, batı dünyasının 1914 yılında Osmanlı Devleti'ndeki Ermeni nüfusuna ilişkin çelişkili rakamlarına da yer verildi.
Buna göre, Ludovic Contenson 1914 yılı öncesinde Osmanlı'daki Ermeni sayısını 1 milyon 400 bin olarak gösterirken, ABD'li akademisyen Justin McCarthy, bu rakamı 1 milyon 698 bin 301 olarak hesaplıyor. ABD'li Stanford J. Shaw'un araştırmasında ise bu rakam 1 milyon 294 bin olarak belirtiliyor.
Kitapta, David Magie'nin araştırmasında nüfusun 1 milyon 479 bin, McCarthy'nin araştırmasında ise 1 milyon 698 bin 300 olduğu belirtilerek, bu dönemde toplam Ermeni nüfusunun 1 milyon 500 bin civarında olduğunun kabul edilebileceği ifade ediliyor.
ALMAN GENELKURMAYI ISRARLA TAVSİYE ETTİ
Araştırmada, 1915 yılında Ermeniler'in Van, Bitlis, Maraş gibi yerlerde isyana ve Osmanlılar'a karşı bir savaşa girişmesi üzerine alınan ''tehcir'' kararının, Alman Genelkurmayı'nın ''ısrarlı tavsiyeleri'' sonucunda Osmanlı yönetimi tarafından alınmak zorunda kalındığı vurgulandı.
Birinci Dünya Savaşı'na da denk gelen bu yıllarda Anadolu'da salgın hastalıklar yaşandığına da işaret edilen araştırmada, Ermeni nüfusunun bu dönemde gerek savaşlar gerekse salgın hastalıklar nedeniyle büyük kayıplar verdiği ifade edilerek, buna ilişkin belgelere yer verildi.
Dokuz Osmanlı ordusunda 1915-1918 yılları arasında 3 milyon 54 bin kişinin hastalandığı, 711 bin 837 kişinin ise yaralandığı örnek olarak gösterilen araştırmada, kamplarda açlık ve hastalıklardan ölen Ermeniler'in sayılarına ilişkin yabancı kaynaklı belgelere de yer verildi.
RAKAMLAR...
Araştırmada, şu bilgiler yer aldı:
''Osmanlı, Amerikan, İngiliz ve Alman arşivlerinde yer alan belgeler göstermektedir ki, 1. Dünya Savaşı müddetince 500 bin civarında Ermeni, o zaman savaş bölgesi olmayan bugünkü Suriye ve Irak topraklarına tehcir edilmişlerdir.
1. Dünya Savaşı yıllarında 350-500 bin civarında Ermeni de çeşitli sebeplerle Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinden Kafkaslar'a gitmişlerdir.
1. Dünya Savaşı sırasında vuku bulan olaylarda Ermeniler'in toplam 200 bin civarında kayıp verdiğini, 400-500 bin civarında Ermeni'nin de Osmanlı Devleti sınırları içerisinde kaldığını göz önünde tutarsak ve 1. Dünya Savaşı başları itibariyle Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler'in nüfusunun 1,5 milyon civarında olduğunu hatırlarsak, hesaplamamızın tutarlı bir bütünlük oluşturduğu görülür.
Alman Konsolos Rössler, 1915 yılı sonu itibariyle yaklaşık 500 bin Ermeni'nin tehcirden muaf tutulduğunu, 500 bininin de Mezopotamya ve Suriye'ye getirildiğini ifade ederken, araştırmamızı teyit etmektedir.''
MİSYONER RAPORLARI
Kitapta, Ermeniler'in soykırıma uğradığını iddia edenlerin, soykırımın tehcir sırasında meydana geldiği ve 1,5 milyon Ermeni'nin tehcir sırasında öldüğü veya öldürüldüğü tezi, şu bilgilerle çürütüldü: ''Amerikan Ermeni misyoner gruplarının bölgede ne kadar Ermeni'ye yardım ulaştırdıklarını belirttikleri raporları da, Suriye'ye nakledilen Ermeniler'in büyük bir kayba uğramadan iskan mahallerine ulaştıklarını ve bazı sıkıntılara rağmen 1916'dan sonraki dönemde hayatta olduklarını ortaya koymaktadır.
Ayrıca, 1. Dünya Savaşı sonrasına ait Anadolu'da yaşayan Ermeniler ile ilgili istatistiki rakamlar veren yabancı misyon şefleri ve arşiv belgeleri de, dolaylı olarak Ermeniler'in hayatta olduklarını ispat etmektedir.
Osmanlı arşiv belgeleri, tehcir edilen Ermeniler'in büyük bir çoğunluğunun nakil bölgelerine vardıklarını ve Suriye'ye yerleştirildiklerini ortaya koymaktadır. Bu bilgi, aynı şekilde Ermeni, Amerikan ve İngiliz belgeleriyle de teyit edilmektedir.''
VE GERİ DÖNÜŞ...
Araştırmada, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, 1918 yılında, Osmanlı hükümetinin tehcire tabi tutulan Ermeniler'den isteyenlerin geri dönebileceğine ilişkin kararnamesi üzerine, Ermeniler'in büyük bir kısmının sürgün öncesi topraklarına geri döndüğü de belgelendi. Bu durumun belgelerden anlaşıldığı vurgulanan araştırmada, ''Ayrıca, tehcir edilenler dışında tehcire tabi tutulmayan küçümsenmeyecek sayıda bir Ermeni nüfusun da yerlerinde kaldığı anlaşılmaktadır. Nüfusun bu şekilde tamamen nakledilmemesi ve yerlerinde bırakılması, bir soykırım yapıldığı tezini de ortadan kaldırmaktadır'' denildi.
Ayrıca, geri dönmeyen veya kayıp olarak çeşitli belgelerde yer alan Ermeniler'den büyük çoğunluğunun da Ortadoğu ülkeleri, Rusya, Amerika, Fransa, Güney Amerika ülkeleri ile Avustralya, Hindistan ve İran gibi ülkelere göç ettikleri belgelendi.
GÖÇLER VE SALGIN HASTALIKLAR...
Anadolu'dan göç eden Ermeni nüfusunun yanında salgın hastalık ve kıtlıklardan dolayı verilen Ermeni kayıplarının da önemli bir yer tuttuğu vurgulanan araştırmada, NER'in (Near East Relief); ''1 Haziran 1921-31 Ocak 1922 tarihleri arasında tifo ve salgın hastalıklar yüzünden Harput, Malatya, Sivas ve Diyarbakır bölgesinde 12 bin Ermeni'nin hayatını kaybettiği'', ''Kafkasya'da 1918'de Ahılkelek'ten gelen 80 bin Ermeni mülteci içinden 30 bin kişinin koleradan öldüğü'' ve ''1919'da tifüs salgınından ve açlıktan 200 bin Ermeni'nin kaybedildiği''ne ilişkin raporlarına da yer verildi.
Araştırmada ayrıca, Milletler Cemiyeti'nin 1. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri safında asker olarak savaşırken ölen 200 bin Ermeni'den bahseden'' kayıtlarına işaret edildi.
TÜRKİYE'DEN GÖÇ EDEN ERMENİLER'İN SAYISI
Araştırmada, soykırım yapıldığı iddia edilen 1915'ten sonra Türkiye'den göç eden Ermeniler'in sayılarına ilişkin batılıların araştırma sonuçları da yer aldı.
Buna göre, Justin McCarthy, 1919'da Anadolu'dan sürgün ve göç yoluyla ayrılan Ermeni sayısını yaklaşık 810 bin olarak belirlerken, ABD'deki Archives Nara'da bulunan 1923 tarihli bir belgede de, dünyadaki Ermeniler'in yaklaşık 817 bin 873'ünün Türkiye'den sürülen veya göç eden Ermeniler olduğu ifade ediliyor.
16 Eylül 1925 tarihli bir Amerikan belgesinde ise Türkiye, ABD, Yunanistan ve Ermenistan'da yaşayanlar hariç diğer ülkelere göç edenlerin sayısı toplam 1 milyon 399 bin olarak veriliyor.
SON SÖZ...
Ermeni iddialarının geçersizliğinin tamamen batılı kaynakların belgelerinden ortaya konulduğu araştırmanın sonuç bölümünde, şu görüşler yer alıyor:
'Bu araştırmada, 1914 öncesi var olanlar ile 1. Dünya Savaşı sonrasında mevcut Ermeniler'in sayılarının karşılaştırılması sonucunda, 1,5 milyon Ermeni'nin öldürüldüğü iddialarının tutarsızlığı ortaya çıkmıştır.
Şurası unutulmamalıdır ki, 1915'te Osmanlı Devleti bilhassa Doğu ve İç Anadolu'da yaşayan Ermeniler'i, bazı istisnalar hariç yine kendi topraklarından olan Suriye ve Kuzey Irak bölgesine sürmüştür. Bu sürgünde, hastalıktan ve göçün elverişsiz şartlarından bir miktar Ermeni kaybı olmuştur. Ancak bu kayıp, hiçbir zaman 1,5 milyon Ermeni'nin ölümüyle neticelenmediği gibi yüz binlere de varmamıştır. Zira belgeler göstermektedir ki, Anadolu'nun tümünde ancak bu kadar Ermeni yaşamaktadır.
Sürgün edilenlerin sayısı ise yaklaşık 500 bindir. Ayrıca, sürgün edilenlerin büyük çoğunluğu 1918'den itibaren eski yerlerine geri dönmüştür. Bu arada önemli sayıda bir Ermeni nüfusu da başka ülkelere göç etmiştir.
Bunlardan başka, gerek Rusya Ermenileri'nden gerekse Osmanlı Ermenileri'nden önemli bir miktarı, askeri üniforma altında ölmüştür. Diğer uluslarda olduğu gibi bir kısmı da grip, kolera ve tifüs gibi hastalıklardan kaybedilmiştir. Bütün bunlar toplandığında, Ermeniler'in, planlı olarak imha edilmek gibi bir harekete uğramadığı ortaya çıkmaktadır.''
''TEHCİR KUSURSUZ DEĞİLDİ''
1. Dünya Savaşı gibi bütün dünyada acıların yaşandığı bir dönemde, tehcirin ''kusursuz'' olmadığı vurgulanan araştırmada, nakilde çekilen sıkıntı, yeterince yiyecek bulunamaması, eşkıya gruplarının kontrol edilememesi, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede yetersiz kalınması, bir kısım devlet görevlilerinin suiistimalleri gibi sebeplerin, Ermeniler'in acılarla dolu bir dönem yaşamalarına yol açtığı ifade edildi.
Buna karşılık, Ermeni tehcirinin, ''Osmanlı toplumunda kendi halinde yaşayan bir topluluğa karşı alınmış bir karar'' olarak da değerlendirilmemesi gerektiği vurgulanan araştırmada, ''Yani Ermeniler bu konuda tümüyle masum değildir'' denildi. Araştırmada, Ermeniler'in, Osmanlı Devleti'ne karşı verdikleri mücadeleyi kazanmaları halinde Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan gibi bağımsız bir devlet kuracakları hatırlatıldı.
1915 yılındaki Ermeni olaylarının, ''Batının Osmanlı politikalarının bir tezahürü'' olduğunun ortaya çıktığı belirtilen araştırmada, şöyle denildi:
''Maalesef, bu politika hem Müslümanlar hem de Ermeniler açısından büyük acılara yol açmış, her iki taraftan da önemli miktarda kayıplar meydana gelmiştir. En önemlisi, yüzyıllardır birlikte yaşayan iki ulus arasındaki bağlar koparılmış, suikastlere kadar giden husumet tohumları ekilmiştir. Görünen odur ki, batı, 1915'te yaptıklarını gizlemek için, o devirde başlattığı, fakat bugün kendisinin bile inanmadığı bir politikayı devam ettirmekte ısrarlı görünüyor.''