Ermenistan 24 Nisan'daki anma törenlerine hazırlanırken sokaktaki vatandaş neler düşünüyor, neler hatırlıyor? BBC Türkçe'den Beril Eski'nin izlenimleri.
Abone olErmenistan'ın başkenti Erivan'da uçaktan iner inmez bizi bir reklam panosundaki "Soykırım Anıtı" resmi karşılıyor.
Altında İngilizce "24 Nisan'da 240'tan fazla Ermeni aydın sürüldü ve katledildi" yazıyor.
Havaalanında ellerinde mor çiçekler ve İngilizce "Hatırlıyorum ve talep ediyorum" yazılı pankartlar taşıyan gençler bekliyor.
1915 olaylarının 100. yılı Erivan'da yarın çeşitli etkinlik ve törenlerle anılacak. Hazırlıklar yoğun biçimde sürüyor.
Bana çevirmenlik yapan Zareh ile ilk durağımız kent merkezindeki bir Gürcü lokantası. Hemen renkli gözlü, güleryüzlü genç bir garson yanımıza geliyor.
26 yaşındaki Levon Şahbazyan'a işlerin nasıl gittiğini soruyorum. Her yıl 24 Nisan öncesi ve sonrası işlerin arttığını söylüyor, "Buraya diasporadan çok Ermeni geliyor" diyor.
'Bu dava sürecek'
Ardak Tameyan ise aslında televizyonculuk okuluna gidiyor ama o da geçimini garsonlukla sağlıyor. Ardak, "Artık soykırımın tanınması için yeni yöntemler geliştirilmeli. Yaşadıklarımızı Türk hükümetine ve halkına anlatabilsinler. Hrant Dink öldüğünde sokaklara 'Hepimiz Ermeniyiz' diye dökülenler yeni bir nefesti. Bize öyle bir nefes lazım." diyor.
100. yılın ardından yaşananların unutulmasından korkmuyor Ardak. Ermenistan'ın, diasporanın ve Türkiye'deki aydınların azmiyle bu davanın süreceğine inanıyor.
Lokantadan ayrılıp Erivan'ın ana caddelerinden biri olan Maşdotz'a gidiyoruz. Kaldırımın kenarında yaşlıca, dişleri dökülmüş bir kadın oturuyor. Adı Manik, 62 yaşında. 2004'ten beri evsiz olduğunu, yardım alamadığını söylüyor.
Ona 1915 olaylarının 100. yılında, yaşananlarla ilgili hislerini soruyorum. Yanıtı "Kötü hissediyorum. Hükümet daha agresif olmalı bence. Türkleri sevmiyorum. Ben görmedim ama annem ninesinin hamileyken nasıl öldürüldüğünü anlatırdı" oluyor. Yüzü kararıyor.
Tehcirde taşınan dikiş makinesi
Köşede şapka satan eski bir dükkan var. Dikiş makinesinin başında çalışan Jirayr 90 yaşında. Kulakları zor duyuyor, konuşması yavaşlamış ama çalışmaya devam ediyor.
Ne zaman emekli olacağını soruyorum, "Biz Ermeniler çalışkan insanlarız, oturamayız" diyor. Daha ben sormadan hikayesini anlatmaya başlıyor:
"Biz aslen Doğubayazıt'tanmışız. Babamlar beş kardeş 1915'te yola çıkmışlar. Bu dikiş makinesi var ya, babam 1907'de İstanbul'dan almış, tehcirde yanında taşımış. Bugün de ben kullanıyorum."
Bakıyorum, yazısı silinmiş Singer marka bir dikiş makinesi. Jirayr makinenin üzerine elini koyup anlatmaya devam ediyor:
"Babamlar taşıyabildiklerini yüklenip yola çıkmışlar. Babam Kürtlerden bir taşıma aracı almış hatta bu makine için. Amcamlar kızmış, taşınır mı bu diye. Babam da 'Biz oraya varırsak ekmek teknemiz bu makine olacak' demiş. Öyle de olmuş. Sonra da benim ekmek teknem oldu."
Ancak yola çıkan kardeşlerden yalnızca üçü bugünkü Ermenistan'a varabilmiş. Orada önce "Yeni Bayazıt" diye bir bölgeye yerleşmişler, ardından Erivan'a gelmişler.
Jirayr daha fazla anlatmak istemediğini söylüyor. "Tamam" diyoruz. Bana "Sen Türkçe bilirsin?" diye sorup gülüyor. Arkamdan da "Hoşgeldin" diye bağırıyor.
Sembol, 'Unutma beni' çiçeği
2008'de yeni yapılan Hüsüsayin Caddesi'nden geçip, Erivan Meydanı'na çıkıyoruz.
Kentte her yere asılan büyüklü küçüklü mor çiçek resmi dikkat çekiyor. Ermenice adı "Unutma beni" anlamına gelen bu çiçek, 100. yıldaki anma törenleri için sembol olarak kullanılıyor.
Bir grup genç kızın bu çiçek deseninden şallar taktığını görüyorum. Onlara çiçeğin anlamını soruyorum.
İçlerinden biri şöyle anlatıyor:
"Ortadaki kara nokta soykırımı, sarı renk ise Soykırım Anıtı'nı simgeliyor. Çiçeğin her bir yaprağı, dünya üzerindeki kıtaları ve buralara yayılan diaspora Ermenilerini temsil ediyor. Açık mor çizgiler ise Ermenilerin geleceğinin sembolü."
Meydanda kentin en ünlü kitapçılarından biri var. Adı Ermenice "Nuh'un Gemisi" anlamına geliyor.
Kitapçıda çalışan Hayk Mıgırçiyan, son dönemde hem diaspora Ermenilerinden hem de Ermeni olmayan yabancılardan kendilerini ziyaret edenlerin arttığını söylüyor.
Mıgırçiyan "Bizden en çok soykırımla ilgili kitap önerileri istiyorlar" diyor. Peki kendisi onlara hangi kitapları öneriyor?
Geçen gün bir Alman turistin geldiğini söyleyen kitapçı; Hayk Kazaryan'ın "Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeni Halkının Soykırımı" ve Albert İsoyan'ın "Kara Kitap"ını gösteriyor. "Alman turist bu kitapları aldı" diyor.
Ardından "Soykırım Tanıklıkları" adlı bir kitap çıkarıyor ve tanıklık edenlerden birinin dedesi olduğunu söylüyor, onun fotoğrafını bana gösteriyor.
'Dedem Türk arkadaşlarını göremedi'
Meydanda bir sepet çiçek taşıyan Dalmaçyalı bir köpek var. Köpeğin sahibi Arsen Evjikyan Zareh'e, benim Türkçe konuşup konuşmadığımı soruyor.
Arsen, aslında Türkçe konuşamıyor. Dedesi sağken evde Türkçe konuşurmuş, oradan kendisinin bir kulak dolgunluğu olmuş. Dedesi, 1915'te ailede sağ kurtulan tek kişiymiş ve İstanbul'dan Ermenistan'a gelmiş. Hep arkadaşlarını anlatır, onları çok özlediğini söylermiş.
Türk arkadaşları ona "Dünyanın neresine gidersen git, seni görmeye geliriz. Ama Ermenistan deme bize. Orada 1915'ten sonra bizi öldürürler" demişler.
Dedesi de bir daha arkadaşlarını görememiş.
Hemen ilerideki pazara giriyoruz. Satıcılardan biri yalnızca 1915 temalı tişörtler, küçük heykeller, broşlar satıyor. "İşler nasıl?" diye soruyorum, "Satışlar çok iyi" diyor.
Satıcı, bu gece meydandaki System of a Down konserine gideceklerini ve tişörtlerin yoğun ilgi gördüğünü söylüyor.
Konserin ardından ise meşalelerle bir yürüyüş düzenlenmesi bekleniyor.
Yarın da Ermenistan devletinin anma etkinlikleri çerçevesinde bir yürüyüş düzenlenecek.
Erivan 1915 olaylarının 100. yılını hem sabırla, hem sabırsızlıkla bekliyor.