Alaattin Çakıcı olayından yola çıkan Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Beşiktaş'ta üyeliği silinen MİT Müsteşarı Sönmez Köksal olayına değindi ve üyelere çağrıda bulundu.
Abone olAlaattin Çakıcı'yı üyelikten atamayan Beşiktaş, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın üyeliğine son verdi. Gerekçe, Köksal'ın yıllık ödemesini yapmayı unutmuş olması. Görüntü, galiba 1990’lı yıllarda Türk siyasetine hákim olan tablodan pek farklı değil. Hatırlayın, bu yıllarda önde gelen siyasiler kendi aralarında bitmek tükenmek bilmeyen kavgalara girişirlerken, ülke kaynakları da büyük bir talana uğruyordu. Onlar, galiba halkın hiçbir şeyi görmedikleri varsayımıyla hareket ediyorlardı. Oysa, Türkiye bir açık tiyatroydu. Halk, her şeyi görüyor ve not ediyordu. Bu durum siyasilerin gündemi ile halkın gündemi arasında büyük bir kopukluğun ortaya çıkmasına yol açtı. Sonuçta, 3 Kasım seçimlerinde Türk halkı bu kopukluğa son verdi, söz konusu kadroları tasfiye etti. ADAYLAR NEYLE MEŞGUL? Bugün yapılacak kongre öncesinde adayların çoğunun gündemiyle, Beşiktaş camiasının gündemine bakıldığında benzer bir kopukluktan söz etmek mümkün. Adaylar, cazip transfer hamleleriyle meşguller. Gündemlerinde, takımın başına getirilecek teknik direktör ya da ilk on bire girecek yeni forvet adayları ön plana çıkıyor. Gazetelerin spor sayfaları her gün getirileceğine söz verilen bu flaş transfer adaylarını duyuruyor, bu arada ‘kabine gibi’ yönetim kurulu listeleri yayımlanıyor. Beşiktaş kamuoyu ise kulüp tarihinin en büyük hayal kırıklığı ve mahcubiyetini yaşıyor. Camia, ‘bu tür ilişkiler nasıl olur da kulübün kapısından içeri girebilir?’ sorusuna yanıt ararken, adaylar tümüyle farklı bir gündemde koşuyorlar. Spor medyası da nedense camiayı derinden yaralayan bu sorunu es geçmeyi tercih ediyor. SEMBOLLERİ YARALAMAK Bu durum, camianın gündemi ile yönetime talip olanların gündemi arasındaki bir kopukluk hali olarak nitelendirilebilir. Çelişen iki gündemden hangisi gerçek olandır, hangisi sanal? Önce meselenin adını koyalım. Mesele, yeraltı dünyasının önde gelen bir ismi olan Alaattin Çakıcı’nın 20 yıldır bu kulübün kayıtlı üyesi olması ve geçen süre içindeki bütün yönetimlerin bu duruma seyirci kalmalarıdır. Bu kulübün asırlık mazisine, kültürüne, Beşiktaşlılığın ruhunu yaratan sembollere bundan daha büyük bir saygısızlık olabilir mi? Sessiz kalmak yoksa cesaret eksikliğinden mi kaynaklanmıştır? Böyleyse, o zaman bu alandaki eksiklik Beşiktaşlılık ruhu ile bağdaşır mı? TERCİHLERDEKİ BİR ÇELİŞKİ Yoksa, sıkıntı kulüp tüzüğünden kaynaklanan güçlükler midir? Oysa, Çakıcı’nın üyeliği korunurken, Beşiktaş Kulübü’nde, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın üyeliğine son vermekte herhangi bir sakınca görülmüyor. Köksal’ın MİT Müsteşarlığı’ndan ayrılıp Paris’e büyükelçi gitmesinden sonra 2000 yılında yapılan bu tasarrufun gerekçesi, aidat ödemesinin unutulmuş olması. Kuruluşunun harcı Teşkilat-ı Mahsusa’ya kadar uzanan bir kulüpte eski MİT Müsteşarı böyle bir uygulamaya maruz kalabilirken, o sırada hapiste bulunan Çakıcı aidatını ödemeyi ihmal etmediği için üyeliğini sürdürebiliyor. Burada kullanılan tercihte çelişkili gözüken bir durum yok mu? Aidatlar söz konusu olunca hiçbir ayrım gözetilmeden uygulanan kurallar, ağır ceza mahkemelerinin mahkûmiyet kararları karşısında nedense esneyiveriyor. KONGREYE DÜŞEN GÖREV Beşiktaş’ın bugünkü kongresine katılan delegelere düşen önemli bir görev var. Bu görev, kulübün son bir aydır basına yayılan haberlerde konu edilen garip ilişkilerle içine düşürüldüğü üzüntü verici duruma son verecek bir silkinişin başlatılmasıdır. Beşiktaş Kulübü, bu hatalardan arındığını hem Türk halkına, hem de kendi camiasına karşı inandırıcı bir şekilde göstermek durumundadır. Gösterdiği takdirde, Beşiktaş, geçmişte olduğu gibi diğerlerine ‘işte bizim farkımız. Siz de aynı özeleştiriyi yapın, görelim’ deme hakkına da yeniden sahip olacaktır.