Ergenekon'un tutuklu sanığı Tuncay Özkan, mahkemede kendini savunurken sözü "Baykal'ın kaset" iddiasına getirdi.
Abone olİkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından Levent Göktaş, Dink davasının sanıklarıyla telefon bağlantısı olup olmadığının araştırılmasının istendiğini hatırlatarak, "Öyle bir irtibat yok. Toplu iğnenin başı, ucu kadar bir irtibat yok" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada sanıkların talepleri alındı.
Duruşmada söz alan Tuncay Özkan, mahkemenin Susurluk Raporu'nu Başbakanlık ve eski Başbakan Mesut Yılmaz'dan istediğini hatırlatarak, "Susurluk Raporu'nu ilk ben yayınladım. Orijinalini getirsen ne olur? Bu yargılamayı geciktirmek değil de nedir? Başbakanlık bu raporu kamuoyuna açıkladı" dedi.
Susurluk ile ilgili yaptığı haberlerden dolayı davanın sanıklarından İbrahim Şahin'in kendisini görünce arkasını döndüğünü ve konuşmadığını ifade eden Özkan, ancak bu davada Şahin ile birlikte yargılandığını anlattı.
CHP Genel Başkanlığından istifa eden Deniz Baykal ile ilgili kasete de değinen Özkan, "Böyle bir tuzağın her zaman karşısında dururum" diye konuştu.
BALBAY: TOPLAMA KAMPI
Tutuklu sanık Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay da, "yargılandıkları davanın iddianamesinin Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Kuvayı Milliye ile bir sorunu olduğunu" savundu.
Cumhuriyet Gazetesi'nin bir terör yuvası olarak gösterilmeye çalışıldığını iddia eden Balbay, toplam 80 ülkeye gittiğini ve 8 gezi kitabı yazdığını söyledi.
Balbay, "Gittiğim her yerde Atatürk'ü gördüm. Cumhuriyet Gazetesi'nin Atatürk posteri vermesi dahi ek klasörlere delil olarak konuldu. Cumhuriyet Gazetesi'ni terör örgütü merkezi göstermek gibi sınırları aşan bir durum var" dedi.
Türkiye'de internet ortamından elde edilen ve hukuk dışı olduğunu iddia ettiği belgelerin delil olarak kullanıldığını kaydeden Balbay, Deniz Baykal ile ilgili kaseti de bu duruma örnek olarak gösterdi.
Balbay, Türkiye'nin siber suçlarla ilgili uluslararası sözleşmeyi imzalamadığını belirterek, mahkemeye bu sözleşmenin imzalanması için ortam yaratması çağrısında bulundu.
"Birleştirilmesi beklenen yeni davalarla Silivri'nin yargılama kampından toplama kampına dönüştürüldüğünü" ileri süren Balbay, "Başka davaların da gelmesiyle burası toplama kampına çevriliyor. Eğer başka davalar da gelecekse beni Aşkale'ye sürün, daha rahat ederim. Sizden talebim, burayı toplama kampı olmaktan kurtararak dağıtma kampı haline dönüştürün" diye konuştu.
KARARGAH EVLERİ SORUŞTURMASI
Tutuklu sanık Cengiz Köylü ise "sahte çürük raporu" soruşturması kapsamında tutuklu olan askeri hakim Ahmet Zeki Üçok'un "Ergenekon" soruşturması kapmasında tutuklandıktan sonra mahkemeye verdiği itiraz dilekçesinin bazı kısımlarını okudu.
Köylü, Üçok'un 2 Nisan 2010'da Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçede, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığınca yürütülen İşçi Partisi/Karargah Evleri soruşturmasında eksiklik olmadığını, çok ayrıntılı ve usulüne uygun olarak yapıldığını belirttiğini söyledi.
Köylü'nün duruşmada özetleyerek okuduğu Üçok'un dilekçesi şöyle: "Askeri savcılığımız Karargah Evleri soruşturması kapsamında yaklaşık 200 kişinin telefonlarını mahkeme kararı ile dinlemiştir. Yaklaşık 100 kişiyi şüpheli ve tanık sıfatı ile dinlemiştir. 20 kadar kişiyi gözaltına almış, 1 pilot kurmay yarbayı tutuklamıştır. 300'e yakın kişinin geçmişe yönelik telefon HTS'lerini incelemiştir. İşçi Partililerin içerisine mahkeme kararı ile gizli soruşturmacı sokulmuştur. Bilgisayarları incelemek için piyasadan yaklaşık 100 bin dolar değerinde profesyonel cihazlar alınmıştır.
MİT Müsteşarlığı ile yapılan görüşme ve yazışmalar sonucu, Karargah Evleri bilgi notunun İşçi Partililer'in arasında bulunan bir haber elemanının, partililerin konuşmalarına istinaden hazırladığı, haber elemanının bu oluşuma ilişkin hiçbir resim, video, telefon veya ses kaydı getirmediği, sadece duyuma dayanılarak hazırlandığı bildirilmiştir."
HRANT DİNK DAVASI
Tutuklu sanık Levent Göktaş da Hrant Dink cinayeti davasının görüldüğü mahkemeye gelen Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısına değindi.
Göktaş, "Ergenekon" soruşturmasından gözaltına alındığında 11 Ocak 2009'da Savcı Zekeriya Öz'ün kendisine 25 kişinin yer aldığı bir şema gösterdiğini ve tanıdığı kişiler olup olmadığını sorduğunu kaydetti.
Şemada kendi isminin sağ alt köşede yer aldığını ifade eden Göktaş, kendisinin üstünde 30 yıldan beri hiç görmediği Kara Harp Okulundan bir arkadaşının adının yer aldığını ifade ederek, Öz'ün, Dink'in avukatları tarafından bu şemanın verildiğini, emniyetin de bilgisi olduğunu söylediğini anlattı.
Bunun üzerine avukatı tarafından İçişleri Bakanlığına dilekçe yazıldığını, emniyetin, şemadan bilgisi olmadığını, kendilerinin hazırlamadığını bildirdiğini dile getiren Göktaş, Dink'in avukatının da savcılığa böyle bir şema vermediklerini söylediğini kaydetti.
Göktaş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gelen yazıda, şemadaki 6 kişinin "Ergenekon" davası sanıklarından olduğu belirtilip, Dink davasının sanıklarıyla telefon bağlantısı olup olmadığının araştırılmasının istendiğini vurgulayarak, "Öyle bir irtibat yok. Toplu iğnenin başı, ucu kadar bir irtibat yok" dedi.
Göktaş ayrıca, polisin "İmajını almadık" dediği 51 No'lu DVD'nin bir kopyasının da daha sonradan mahkemeye geldiğini ifade ederek, bu kopyanın polis tarafından hazırlandığını ileri sürdü, mahkeme tarafından dikkate alınmamasını istedi.
Duruşma, sanık avukatlarının taleplerinin alınmasıyla devam ediyor.