CHP Hakkari Eski Milletvekili Esat Canan Yüksekova Çetesi'ne ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Abone olCanan, geçmişte devletin içindeki bir grubun 'PKK ile mücadele' adı altında devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirmek için planlar yaptığını söyledi.
Bunun özellikle devletten umudu olanları küstürdüğüne dikkat çeken Canan, bu durumu dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e anlattığını ancak Demirel'in "Hayır devlet suç işleyemez." diyerek işin içinden çıkmaya çalıştığını ileri sürdü.
Yüksekova Çetesi ve o dönemde bölgede yaşananları CİHAN'a değerlendiren Canan, 90'lı yıllarda uygulanan politikaların yanı sıra devletin içindeki bazı odakların yaptıkları ile insanlara travma yaşattığını kaydetti. "Türkiye bugün bu travmanın sonuçlarını yaşıyor." diyen Canan, şöyle devam etti:
"Özel tim korucular itirafçı, asker resmen cirit atıyordu. Bir itirafçı tabur komutanlığını temsil ediyordu. Elinde bir telsiz, istediğini alıyor istediğini öldürüyordu. Belediye başkanının evinde silah çıktı. Devlet yanlısı olan devlet yanlısı olmayanlar ortaya çıktı. Olmayanlar kim? Onlarla hareket etmeyenlerdir. Yani bizden olan olmayan toptancı bir mantıkla."
"DEVLETTEN CESARET ALMADAN YAPILAMAZ"
Canan, o yılları şöyle anlattı: "Faili meçhuller sadece 90'lı yıllarda değil, daha önceden başlamıştı. Yüksekova Çetesi, 1993-94'lerde yaşanan faili meçhullerin bir uzantısı olarak ortaya çıktı. O dönemde milletvekili idim. Bunların ortaya çıkması için tüm ilgililerle konuştum. Ama bir sonuç alamadım. Sonuç alınmaması o dönemde bir devlet politikası olarak ortaya konmuş olmasıdır bana göre. Bunlar o dönemdeki devlet politikasının ortaya konmuş somut göstergesidir. Daha sonraki gelişmelerden böyle bir sonuca vardım. Çünkü o süreçte yaşanan sadece birkaç kişinin bir araya gelerek bu olayları gerçekleştirmiş olduğunu söylemek, mantıken mümkün değil. O cesareti bulmaları, o sonuçları yaratmaları hele hukuk devletinde bir ülkenin bu sonuçlarla karşılaşması imkansızdı. Bu işin içinde devletin içindeki unsurları vardı. Tüm bunların bir çete olayı olmadığına kanaat getirdik. Görüntüde bir çete gibi bir yapı vardı. Ama arkasında derin devlet vardı, çünkü korunuyorlardı. Devletten cesaret almadan hiç kimse bu cinayetleri işlemesi imkansızdı."
"PARÇA ALINDI GÖVDE KALDI"
Canan, Yüksekova'daki olayların arkasındaki asıl gücün korunduğunu ileri sürdü. "Bir parça alındı ama işin gövdesi hep altta kalıyordu." diyen Canan, bu gücün ise Ergenekon'un kendisi olduğunu ifade etti. Canan, "Gövdeye kimse ulaşamıyordu. Bugün belki Türkiye'de yaşanan Ergenekon gövdesi o gün de oradaydı ama sadece dışarıdaki uzantılarla kamuoyuna yansıyordu. O dönemde Ergenekon ortaya çıkmıştı. Ama Ergenekon'un üzerine kimse gidemedi ne yazık ki. Zaten bunu daha sonraki süreçte Mehmet Ağar 'binlerce örtülü eylem yaptık" dedi emniyet genel müdürüyken. Yine 93'te PKK ile mücadele adı altında yürütülen mücadelede Tansu Çiller 1993'te çıktı dedi ki "Biz bu mücadelenin sebebini biliyoruz, bütün finans kaynaklarını kurutacağız." O günlere şu söyleniyordu: PKK'yı besleyen işadamları, bürokratları ve zenginleri var. Asıl yapılması gereken bu insanların ortadan kaldırılması anlamına geliyordu. Bu açıklamanın ardından faili meçhuller başlardı. O zaman da söyledik. Bir anlamda devletin politikası olarak uygulandı. O dönemde çok ciddi tedirgindim insanların feryatlarını duymamak mümkün değildi." ifadelerini kullandı.
"ERGENEKON BURALADA PALAZLANDI"
Canan, bugün ortaya çıkan Ergenekon'un temelinin asıl Doğu ve Güneydoğu'da atıldığını iddia etti. Yapılan aramalarda 30'a yakın Ergenekon'un suikast silahı ve bombalarından oluşan cephanenin çıktığını anlatan Canan, "Hepsi de MKE yapımı askeri silahlar. Poyrazköy'de çıkanlardan daha çok çıktı. Dolayısıyla buradaki olaylar ve kirli ilişkiler Ergenekon'un çok önemli bir kısmını teşkil ediyor. Aslında ilk faaliyetlerini buralarda icra etti. Bu bölgede görevini yapıyordu. Ve burada palazlandı. Sonra Ankara'da iktidara karşı bir darbe teşebbüsüne dönüştü. Hesaplaşması bu kez siyasi oldu. Darbeye adı karışanların çoğu buralarda görev yapmış komutanlardır. Keşke Fırat'ın doğusundaki olaylar da Ergenekon kapsamına alınsa Sadece İstanbul ve Ankara çevreleri ile bağlı kalınmasın. Özellikle buradaki olaylar da kapsama alınmalı. Neden bu dosyalar bu dava kapsamına alınmıyor? Bölge insanın kabul etmediği burasıdır. Bu konuda bazı endişelerim var ama umutluyum." değerlendirmesinde bulundu.
"BUGÜN TAŞ ATAN ÇOCUKLAR O ORTAMDA BÜYÜDÜ"
Canan, yaşanların önüne geçek için çok çabaladığını ancak bir sonuç alamadığını söyledi. Durumu dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'e ilettiğini, Demirel'i inandıramadığını anlatan Canan, "Doğu ve Güneydoğulu milletvekillerine 'dikkatleri bu noktaya çekelim, bu gidişat iyi bir gidişat değil. Devletin içinde bu tür faillerin yaşanması iç çatışmaya götürür.' diye çabaladım. Sonuç alamayınca Cumhurbaşkanına gittik. Bunun büyük şehirlere sıçramaya başladığını, çocukların dağa çıkacaklarını söyledim. Devletin bu yönde politikası var dedim açıkça. Demirel, 'hayır devlet suç işleyemez' diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı." diye konuştu.
Canan, devletin içindeki bir grup adeta devlet ile vatandaşları karşı karşıya getirmek için yaptıklarını düşündüğünü kaydetti. Bu durumun çok açık olduğunu ifade eden Canan, şunları söyledi: "Buradaki insanların üzerine PKK ile mücadele adı altında suçluyu ara ama suçlu suçsuz ayırımı yapmadan tüm topluma potansiyel suçlu ilan edildiler. Hatta masum insanlar daha çok maruz kaldı. Çok ciddi anlamda mağdur oldular. Öyle ki devletten umudu olan vatandaşlar devlete küsmeye başladılar. Bugün taş atan çocuklar o ortamda büyüdüler. O öfke ve kültür ortamında büyüdüler. Yani travma yaşadılar. Bugün de bazı nahoş hareketlerde bulunuyorlar. Bunlar devletin o dönemde ortaya koyduğu politikalar sonucu oldu."