BIST 9.958
DOLAR 35,28
EURO 36,76
ALTIN 2.988,44
HABER /  GÜNCEL

Eren Talu öyle şeyler söyledi ki

İşadamı Eren Talu'nun boşanma süreci devam eden spiker eşi Defne Samyeli hakkındaki sözleri konuşuluyor.

Abone ol

Eren Talu Defne Samyeli’nin kendisini El Cezire Televizyonu’nda çalışan gazeteci Richard Gizbert ile aldattığını ileri sürdü. Şok açıklamaların yankısı sürerken Talu, ikinci bir bombayı daha patlattı..

Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın yaptığı olay röportajın bugünkü bölümünde Talu, "Katılmayanlar olacaktır ama ben aldatmanın, çok da mühim bir şey olmadığını savunuyorum" dedi.

Defne Samyeli’nin yeni programındaki mini şortlu görüntüleri seni rahatsız etti mi?
Ben öyle şeylere takmam. O da, “Ben ölmedim, bomba gibi dönüyorum” diyor. Benimle evlendiğinde 23 yaşındaydı şimdi 38. “Bir şansım varsa kullanayım” diyor. Bu da son derece anlaşılır bir şey. İnşallah, bundan sonraki hayatında mutlu olur.

Peki, yakınların sana “Onu nasıl affedersin, bu kadın seni aldattı!” filan demedi mi?
Çok diyen oldu. “Sen onu bırakmalıydın” diyen de. Ama şöyle bir şey var: Prototip bir tepki biçimi yok, ben de böyle tepki verdim. Çocuklarımı ve ailemi yeniden istedim. Karımı, bir hastalığa yakalanmış olarak kabul ettim, o hastalıkla savaştım... Ama kaybettim. Kazansaydım, kimsenin haberi bile olmayacaktı, ama kaybedince bütün yaşananlar ortalığa döküldü. Memnun muyum olan bitenden? Hayır değilim. Ama yaşananlar gerçekten de bu...

Sence o ilişki devam ediyor mu?

"Adamın banyosundan konuşuyordu" iddiası

*** Ne olduysa Brüksel’deki medya konferansında oldu. Richard Gizbert denilen adamla tanışıyor. Adam El Cezire TV’nin Uğur Dündarı’ı... Evli, saygın bir kişilik. Londra’da yaşıyor. Richard toplantıda moderatör. Bizimki de olgun erkeklerden hoşlanıyor.

*** Sabahlara kadar bilgisayar başındaydı. Meğerse adamla chat’leşiyormuş. Bir akşamçalışma odasına girdim. Apar topar bilgisayarı kapattı. Aynı anda Blackberry’sine mesaj geldi. Sildi mesajı. “Kimden?” dedim. Bir senaryo yazıverdi. Amerikan Konsolosluğu’nun davetinde Avusturya Konsolosluğu’nda çalışan bir adamla tanışmış. Tehlikesiz bir flörtmüş. Ben yedim, belki de yemek istedim.

*** Birlikte Doha’ya gittik. Orada hâlâ kek durumundayım. Sabah süslenip püslenip konferansa diye çıkıyor. Meğerse adamın Sheraton’daki odasına gidiyormuş. Âşıklar orada buluşurken benim içim içimi yiyor. Telefonla arıyorum açan yok. Sonra arıyor, “Ne oldu neden arıyorsun” diyor. Nedense Defne’nin sesi hep ekolu. Meğer adamın odasındaki banyosundan konuşuyormuş.

*** Votkanın gözünü seveyim. İki şişe içtik, her şeyi anlattı. Seviştik de. “Benden şüpheleniyorsun ama al bak telefonuma” dedi. Verdi telefonu. Sildiğini sanmış ama her şey içinde. Bütün mailler, SMS’ler. Kendi fotoğraflarını çekmiş, hiç tanımadığım bir adama göndermiş. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Artık inkâr edemedi.

 


Ediyor. Yanlış anlama takip etmiyorum. Tesadüfen biliyorum. Mahkemeye göstereceğimiz kredi kartı dökümlerinde, Londra’da Marriott Hotel’de kaldığını öğrendim. Çocuklarla Amerika’ya gitmişti, dönüşte onları Türkiye’ye yollamış, kendisi de Londra’da otelde kalmış, yalnız kaldığını da zannetmiyorum. Bu detayı bütün aileden saklamış. Ama tabii onun hayatı, istediği her şeyi yapabilir.

Şimdi geriye dönüp baktığında, “Hata yaptım” diyor musun?
Evet, diyorum. Keşke kesip atabilseymişim, sen yoluna, ben yoluna diyebilseymişim, yapamadım...

Çocuklar?
Çok çabuk olgunlaştılar. Ama Allah’tan bütün bu anlattıklarım, bir aile kavgasına dönüşmedi. Birbirimizin aileleriyle hâlâ çok yakın görüşüyoruz.

Sen yeniden evlenmeyi düşünüyor musun?
Hayatta sakınacağım hiçbir şey yok. Neden olmasın? Her şeyin insanlar için olduğunu bir kere daha anladım. İnsan, mutlu olmak için elinden geleni yapmalı. Elindekiyle de mutlu olmalı. Biz beceremedik. Çok büyük dersler aldım bütün bu olan bitenden.

Şimdi para durumun nasıl?
Sıfır gelir! Bir şekilde idare ediyorum. İşin tuhafı, param yok ama hayat yine de güzel. Kızlarımla aram çok iyi, bu en mühim şey. Kalıcı olan zaten çocuklarmış, kadın da adam da gidebiliyor. Gitmezmiş gibi geliyor ama gidebiliyor. Bir şey daha söyleyeyim: Tüm bu yaşananlardan sonra, hâlâ kendime güvenim var. Benim mimarlığım ve tecrübem bitmedi ki, yine gün gelecek, iyi işler yapacağım. Şu anda alacaklılar konusunda baskı altındayım, bir iş yapsam tepeme binecekler ama elbette bu işleri çözüp, yeniden sıfırdan
başlayacağım.

Bir insanı tanımak diye bir şey yokmuş

Eski karını yeteri kadar tanıyor muymuşsun...
“Yeteri kadar tanımak” diye bir şey yokmuş. İnsan değişiyor. 23 yaşında tanıdığım kadınla, 38 yaşındaki aynı değil. Bu sadece Defne için de geçerli değil. Hepimizin farklı yaşlarda, farklı insanlarız. “Evleneceğim kadını tanımalıyım”a inanmıyorum yani. Zaten evlendikten sonra bambaşka bir renk ve kimya çıkıyor ortaya. Senin renginle onun rengi birleşiyor, evlenmeden beraberken bir beklentiyle yaşadığın özel hayatın, beklentisiz bir ortak yaşama dönüyor. Dolayısıyla, bir insanı önden tanımak filan palavra...

Erkek, jimnastik olarak yapıyor kadın ise aşık oluyor

“Katılmayanlar olacaktır ama ben aldatmanın, çok da mühim bir şey olmadığını savunuyorum. Evet çok acı veren bir şey, belki ilişkinin bitmesi için bir sebep ama ‘namus meselesi’ değil benim için. Hepimiz insanız. Erkek de yapabilir, kadın da. Bu sadece erkelere özgü bir şey değil. Ama işte erkek, jimnastik olarak yapıyor, kadınsa ne yazık ki aşık oluyor. O zaman da geri dönüşü olmuyor...”

25 yaşında bir sevgilim olduğu doğru

25 yaşında bir sevgilin olduğu doğru mu?
Doğru. Gayet iyi bir ilişkimiz var. O beni tedavi ediyor!

Alkolik olsam 2 yıl alkol almadan yaşayabilir miyim Karımı bir hastalığa yakalanmış olarak kabul ettim, o hastalıkla savaştım... Ama kaybettim!

Tekrar alkole başlamışsın...
Evet. Ya antidepresan alacaktım, ya tekrar alkole başlayacaktım. İkinci şıkkı tercih ettim.

Kızma ama şunu da soracağım: Alkolik misin?
Kızmam niye kızayım. Değilim. Olsam, iki sene alkolsüz yaşayabilir miyim? İki sene bıraktım. Hiç içmedim. Sonra bu olaylar patlak verince, beni rahatlatacak bir şeye ihtiyacım oldu. Bir süre antidepresan kullandım ama ilaç, beni duygusuz bir şey yaptı, bir bulutun içinde gibiydim. “Yok” dedim, “Ben her şeyi hissetmek, acımı dibine kadar yaşamak istiyorum.”