BIST 9.765
DOLAR 35,22
EURO 36,81
ALTIN 2.979,33
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'la ilgili 4 kritik soru

İngiliz Financial Times gazetesi yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Erdoğan'ın açıklamalarını masaya yatırdı.

Abone ol

Financial Times si, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomiyi sallayan ve iktidarına büyük tehdit oluşturan yolsuzluk soruşturmasından silkinmeye çalışırken, bunu başlatan savcıya "saldırısını ikiye katladığını" yazıp soru-cevap kısmında "Bu Erdoğan'ın sonu mu" sorusunu cevaplıyor.

Erdoğan'ın Pazar günü yaptığı konuşmada sarf ettiği sözlerin "hükümetle yargı arasında yükselen gerilimi arttırabileceğini" yazan Financial Times, "başbakanın yargının bağımsızlığının kesin olmaması gerektiğini ima ettiğini" belirtiyor.

Financial Times, Erdoğan'ın "oğlu Bilal dahil hükümete yakın isimleri ifadeye çağıran Savcı Muammer Akkaş'ı tehdit eder gibi göründüğünü" ve daha sonra "Bu nasıl savcı? Başsavcı ondan dosyayı istiyor diye, feryad ediyor! Dur bakalım seninle daha işimiz var" dediğini aktarıyor.

Gazete için yazan Daniel Dombey makaleye ek sunulan bir bölümde Erdoğan'ın geleceğiyle ilgili çeşitli soruları cevaplandırıyor.

Makalenin soru-cevap kısmı şöyle:

"Bu Erdoğan'ın sonu mu?

Hayır – ya da henüz değil. Erdoğan'ın ilk attığı adım, gücü daha da merkezde toplayıp emniyet üzerinde daha fazla kontrol sağlamak ve kendisine sadık insanlardan oluşan bir kabine atamak oldu. Daha da genel olarak bakarsak, Erdoğan, siyasi yeteneği ve AKP'nin aşılması zor örgütlülüğü sayesinde son 10 yıldır Türk siyasetinde egemen bir rolde. Parti yenilmez olduğunu kanıtladı.

Bu sırada ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi ise seçilemez olduğunu kanıtladı. O zaman Erdoğan'ın, rakiplerinin cevabı Mart seçimlerinde alacağını söylemesine şaşmamalı.

Asıl sorulması gereken soru Erdoğan'ın siyasi bakımından ayakta kalıp kalmayacağı değil; 'ne pahasına ayakta kalacağı' olmalı.

Kendisi bundan yara almadan mı kurtulacak?

Hayır. Türkçede ismi beyaz anlamına gelen AK Parti, ülkenin eski iktidarı yolsuzluk skandalları yüzünden halkın gözünden düştükten sonra iktidara geldi. Savcıların iddialarının tutması durumunda –ki iddiaların tümü kamuoyuna açıklanmadı- partinin ak görünümü tarihe karışacaktır.

Skandal daha şimdiden Erdoğan'ın başkan olma hayallerini suya düşürmüş olabilir. Öyle bir durumda tek seçeneği yola başbakan olarak devam etmek. Bu da daha yumuşak olan cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erdoğan'la yer değiştirip Türkiye'nin söylemini değiştirmesi ümitlerinin baltalanması anlamına geliyor.

Skandal Türkiye'nin küresel konumu bakımından ne anlama geliyor?

Erdoğan, yolsuzluk skandalının hükümete karşı yürütülen uluslararası boyutlu bir komplo olduğunu iddia ediyor – o kadar ki bakanlar bir çeşit darbeden bahsediyor. Böylece isim vermeden Fethullah Gülen 'e işaret ediyorlar.

Ama hükümet yanlısı medya daha da ileriye gidip soruşturmayı Amerika Birleşik Devletleri'nin organize ettiğini söylüyor. Bu sırada Avrupa Komisyonu, polislerin görevlerinden alınması ve yargının bağımsızlığını baltalama girişimlerinden "endişelendiğini" söyledi.

Tüm bunlar piyasalar ve ekonomi bakımından ne anlama geliyor?

Birçok anlama. ABD Merkez Bankası'nın parasal teşvik politikalarını azaltma girişimine olan zafiyetinden dolayı Türkiye "kırılgan beşlide" en çok dikkat çeken ülke.

Türkiye'nin kamu finansmanı imrendirici seviyede. Ama ülke rahatsız edici derecede sıcak paraya bağımlı. Cari hesap açığının %80'i kısa dönemli fonlara bağlı olduğundan siyasi risklere fazlasıyla açık.

Bu yüzden de Cuma günü liranın rekor seviyeye düşmesi şaşırtıcı değil.

Uzmanlar Türkiye'nin uzun dönemde daha fazla doğrudan yabancı yatırıma ihtiyacı olduğu görüşünde. Ama bu yolsuzluk iddiaları yabancı yatırımcıları sevindirmeyecektir."