Bazı hukukçular cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın milletvekilliği, parti genel başkanlığı ve başbakanlık sıfatlarının 15 Ağustos’ta sona ereceğini belirtirken bir kısım hukukçu ise buna karşı çıkıyor ve 28 Ağustos tarihine işaret ediyor.
Abone olAnayasa’nın 101. maddesinin son fıkrası “Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” hükmünü içeriyor.
Turgut Özal, 31 Ekim 1989’da cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1 Kasım’da Meclis’e bir yazı göndererek, Özal’ın yerine hemen atama yapmış, devir teslime kadar başbakanlık yapmasını engellemişti.
Bazı hukukçular, bu olayı ve Anayasa’nın ilgili maddesini göstererek Erdoğan’ın milletvekilliği, parti genel başkanlığı ve başbakanlık sıfatlarının 15 Ağustos’ta sona ereceğini belirtirken bir kısım hukukçu ise buna itiraz ediyor ve “28 Ağustos” diyor.
Kuzu: ‘Dokunulmazlığı olmayacak, güvencesi ne?’
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Anayasa’nın 101. maddesinde bir tarih verilmediğini, kanun koyucunun bu hükmü neden koyduğunun yanıtının “çok net” olduğunu öne sürüyor.
Kuzu, “Cumhurbaşkanı tarafsızdır, bir partiyle bağı olmamalı. Özü bu. Peki, bunu nerede kullanacak? Bir şey imzalarken. Şu an seçildi ama iki tane cumhurbaşkanı olmaz ki” diyor.
‘Peki, başbakanken imzalarsa bu sorun olmaz mı’ sorusuna Kuzu, “Başka başbakan yok. Başbakanlığı ve milletvekilliği düştü. Ne oldu o zaman? Cumhurbaşkanı dediğiniz zaman, değil diyorlar çünkü imza atamıyor, yetki kullanamıyor. Peki, dokunulmazlığı var mı? Koca bir soru işareti. Bu adamın Türkiye’de güvencesi ne o zaman? Bu işi biraz zorluyorlar. Niye zorluyorlar onu da bilmiyorum” diye yanıt veriyor.
Hakyemez: ‘6271’i dikkate almamak hukuken yanlış’
Erdoğan’ın görev süresinin 28 Ağustos’ta biteceğini savunanların işaret ettiği kanun, 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu.
Bu kanunun 20. maddesinde, “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından TBMM Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı makamına bildirilir, kamuoyuna ilân edilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır. Seçilen Cumhurbaşkanı adına, YSK tarafından Cumhurbaşkanı seçildiğine dair bir tutanak düzenlenir” deniyor.
Aynı kanunun 21. maddesinde de “Seçilen Cumhurbaşkanı adına düzenlenen tutanak, TBMM Genel Kurulu’nda TBMM Başkanı tarafından verilir ve aynı oturumda ant içme töreni yapılır. Bu oturum, eski cumhurbaşkanının görev süresinin dolduğu gün, makamın başka sebeple boşalması halinde ise seçim sonuçlarının kesinleşmesinden itibaren üç gün içinde gerçekleştirilir” ifadesine yer veriliyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, bu maddelerden hareketle, “Cumhurbaşkanının 28 Ağustos’tan sonra, yani yetkilerini kullanmaya başladığı tarihten itibaren tarafsız olması gerektiğini" belirterek o tarihe kadar mevcut görevlerinin devamında “hiçbir hukuki sakınca olmadığını” ileri sürüyor.
Hakyemez, “2007’de cumhurbaşkanlığı seçimi esaslı bir değişikliğe tabi tutuldu ve halk seçiyor. Daha önce Meclis seçiyordu. O nedenle Anayasa’daki maddeyle birlikte 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu’nun ilgili maddelerini dikkate almadan değerlendirme yapmak bence hukuken yanlış olur. Kanun, Anayasa’daki hükmü somutlaştırıyor ve sorunu çözüyor” diyor.
Milletvekillerinin yemin etmeden göreve başlayamadığını belirten İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Eren de “Her ne kadar seçim yapılmış olsa bile mevcut cumhurbaşkanının görev süresi 28 Ağustos’ta dolduğu için yeminle birlikte başbakanlık görevi sona ermiş olacak” değerlendirmesi yapıyor.
Kaboğlu: ‘Bu, bir tür Anayasal darbe anlamına gelir’
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise maddeleri farklı yorumluyor ve “seçilmenin ne zaman gerçekleştiğinin saptanması gerektiğini” söylüyor.
Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’nun 20. maddesinde “bunun açıkça öngörüldüğünü” ifade eden Kaboğlu, “YSK tarafından seçim işleminin kesinleştirilmesi, Anayasa’nın 101 ve 102, Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’nun 20. maddesine göre adayın seçilmişlik anının saptanmasıdır. Bunun da sonucu, başbakanlık görevinin sona ermesi, partisiyle ilişkisinin kesilmesidir. (Bu tarih de) 15 Ağustos’tur” diyor.
Aynı kanunun 21. maddesini anımsattığımız Kaboğlu, “O, göreve başlamadır. Anayasal sistemimiz, cumhurbaşkanı seçilme anıyla göreve başlamayı birbirinden ayırt ediyor. Böyle olmasaydı iki ayrı madde halinde düzenlenmez, 'göreve başlarken biter' derdi” diye konuşuyor.
Başbakanlığın bırakılmaması durumunda “Anayasa’nın ihlal edileceğini” belirten Kaboğlu, “Bu, bir tür Anayasal darbe, Anayasa’nın askıya alınması, ülkenin 28 Ağustos’a kadar ara rejime girmesi anlamına gelir” diyor.
Kaboğlu, ilgili kişinin görevleri sona erdiği için gerek parti başkanlığı, gerekse başbakanlıkta “işlem yapamayacağını” aktarıyor ve “Yaparsa yok demektir” ifadesini kullanıyor. ‘Buna rağmen yapılırsa yaptırımın ne olacağı’ sorusunu ise “Bunların mahkemeye götürülmesi ve onun yokluğunun saptanması gerekiyor” diye yanıtlıyor.