Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na onun kılavuzu olmakla suçladığı Demirel'e yüklendi...
Abone olKılıçdaroğlu'na Demirel'i işaret ederek "kılavuzunu değiştir" diye seslenen Erdoğan, tek parti dönemini öven CHP liderine, yine isim vermeden Demirel ile yüklendi: "12 Haziran'daki yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o sana CHP tarihini çok iyi anlatacaktır."
Başbakan Erdoğan, darbelerden nemalanmakla suçladığı CHP'yi ve 12 Haziran seçimleri öncesi CHP'ye destek çıkan Demirel'i eleştirdi. Erdoğan ayrıca Diyanet İşleri Başkanı Görmez için "onuru varsa" diye bahseden Kılıçdaroğlu'na "özür dile" çağrısı yaptı.
"Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşı" diye tanımladığı Demirel, Erdoğan'ın hedefindeydi. İnönü ile Demirel arasındaki cami polemiğini hatırlatan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na seslendi:
12 HAZİRAN ÖNCESİ AL TAKKE VER KÜLAH
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı, 28 Şubat'ın özenle dışında tutulmasını istediği bu zat, 1966 yılında CHP'nin camileri kapattığını ileri sürüyor. Bu zat, şapkasını kaptırmaz ama 12 Haziran seçimlerinde ''al takke ver külah'' yapmaktan kaçınmamaktadır.
Ya Sayın Kılıçdaroğlu, bizden dinlemene gerek yok, sen o yol arkadaşına git, eğer, 'dün dündür, bugün bugündür' demezse, sana CHP zulmünü, kapanan camileri o yol arkadaşın gayet tafsilatlı biçimde anlatacaktır. Ama yeter ki 'dün dündür bugün bugündür' demesin.''
DİZİNİN DİBİNDE OTURDUĞUN ZATTAN BİLGİ AL
Erdoğan camilerin satışını gösteren belgeleri okuruktan sonra sözü Kılıçdaroğlu ve Demirel'e getirdi:
"Sayın Kılıçdaroğlu, sen tarihinle gurur duymayı bırak da tenezzül edip önce tarihini öğren. Okumaya vaktin yoksa git, 12 Haziran'daki yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o sana CHP tarihini çok iyi anlatacaktır. İstediğin kadar inkar et, istediğin kadar pişkinliğe vur; senin tarihin, bu milletin yüreğinde hiç silinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır."
SİYASETÇİYİ MİLLET HESABA ÇEKER
''Hiç kimse gayri meşru yöntemlerle siyasetçiyi hesaba çekemez'' diyen Erdoğan, TBMM'yi yok saymak isteyenlere çok açık bir mesaj verdi:
"Siyasetçinin elbette hatası olabilir, yanlışı olabilir ama siyasetçinin hesap vereceği mercii TBMM'dir ve bizzat aziz milletin ta kendisidir. Kendisini milletin ve TBMM'nin yerine koyarak hiç kimse gayri meşru ve hukuk dışı yöntemlerle siyasetçiyi hesaba çekemez, cezalandıramaz.''
HASTALIKLI RUH HALİ
Ardından CHP'nin darbeler karşısındaki tavrını anlatan Erdoğan, ana muhalefetin 27 Mayıs ve 28 Şubat ile cesaretle yüzleşme vakarını gösterememediğini savundu. CHP'nin akıl tutulması içinde olduğunu belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Darbelere karşıyım ama...' diye başlayan her ifade, doğrudan doğruya darbeleri meşrulaştırmaktır ve hastalıklı bir ruh halinden başka bir şey değildir. İşte 28 Şubat tartışmalarını görüyoruz; çıkıyorlar televizyonlarda, gazetelerde, basın toplantılarında; 'ama o günkü hükümet de çok hata yaptı' diyerek, meselenin özünü konuşmak yerine meseleyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar.''
PEMBE İNCİLİ KAFTAN HİKAYESİNİ ANLATTI
Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz haftaki grup toplantısında Ömer Seyfettin'in Pembe İncili Kaftan hikayesinden bahsettiğini hatırlatan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Sayın Kılıçdaroğlu bu hikayeyi okumuş mu okumamış mı bilmiyorum. Birilerinin ona bu hikayeyi özetleyerek anlatmasında fayda var. Biz bu hikayeyi, bu milletin yüzyıllardır arzuladığı, istediği hayalin özellikle kurulması ve böyle bir dış politikanın anlatılması olarak gördük. AK Parti'nin dokuz buçuk yıl boyunca dış politikada ortaya koyduğu tavır, işte o Pembe İncili Kaftan'da ortaya konulan, ecnebilerin karşısında el pençe divan duran liderlerin olduğu bir Türkiye Cumhuriyeti değil... Yani Şah İsmail'in önüne, sağında solunda oturacak bir yer olmadığın görünce, büyükelçinin kendi o pembe incili kaftanını serip onun üzerinde oturmaya yeltenmesi, çıkarken de o kaftanı oradan almadan çıkması ve arkasından da kaftanını getirdiklerinde, 'Osmanlı'nın elçileri yere serdikleri kaftanı omuzlarına giymezler' diyecek kadar asaletli olan elçilerdir.
İşte AK Parti dış politikada hayali gerçeğe dönüştürmüştür. Bu milletin özlemleri, bu milletin hayalleri doğrultusunda her platformda, her mesele karşısında dik durmuş, bu milletin, bu bayrağın, bu asil toprakların şerefini sarsılmadan savunmuştur. Sadece ülke içinde değil, tüm dünyada, özellikle de mağdur ve mazlum halklar nezdinde Türkiye Osmanlı'nın ahfadı olduğunu her zemin ve fırsatta göstermiştir. AK Parti'nin dış politika vizyonu ile CHP'nin dış politika vizyonunun kıyası bile kabil değildir.
DAYAN YORGO KILIÇDAROĞLU GELİYOR
Bize Pembe İncili Kaftan'ı okumamızı tavsiye edenler, Yunanistan basınında nasıl alay konusu olduklarını unuttular. Sayın Kılıçdaroğlu, iktidara geldiğinde Yunanistan ekonomisini de kurtaracaklarını ifade etmişti. Niye gülüyorsunuz? Kurtarabilir. Yunanistan'ın en büyük gazetesi de 'Dayan Yorgo, Kılıçdaroğlu geliyor' diye haber yapmış, dalgasını geçmişti.
İSRAİL'İN YASAK KARARINA KILIÇDAROĞLU NE DİYECEK?
Bir Amerikalı yazarın kuyruğuna takılıp, Sayın Kılıçdaroğlu, İsrail'de basın ve düşünce hürriyeti olduğunu savunmuştu. Şimdi buyursun Sayın Kılıçdaroğlu, İsrail'in Alman yazar Günter Grass'a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin bakalım. Hani dış politikayı İsrail'in kirli çamaşırlarını yıkamak olarak görüyor ya buyursun İsrail'in bu tavrını da temize çıkarsın. Alman yazar Günter Grass, sadece İsrail'in nükleer silahlarını eleştiren bir şiir yazdığı için İsrail'e girişi yasaklandı. Tablo bu. Hem o Amerikalı yazarın hem onun yol arkadaşı Kılıçdaroğlu'nun İsrail'in bir yazara koyduğu bu yasağı nasıl savunacaklarını açıkçası merak ediyoruz.
SEN BAASÇISIN
Sayın Kılıçdaroğlu sen Baas'çısın. Kılıçdaroğlu gitsin Ömer Seyfettin'in Diyet adlı hikayesini okusun. Kılıçdaroğlu orada bizzat kendisini görecektir."
"AK Parti'yi 28 Şubat üretti" diyen Kılıçdaroğlu'na Erdoğan, "Bu ülkede darbelerin kuvözünde sadece CHP üremiştir." dedikten sonra eleştirilerine hız kesmeden devam etti:
BU MİLLET NE DEDİĞİNE DEĞİL NE YAPTIĞINA BAKAR
''(AK Parti'yi 28 Şubat üretti) diyerek, güya 28 Şubat'ın üstünü örtecek, soruşturmayı sulandıracaklar. Sene 97, AK Parti nerede? Yok. AK Parti 2001'de kuruldu. AK Parti'yi bu millet üretmiştir. Nerede, Afyon'da. Biz oradan yola çıktık. Peki sizi o genel başkanlık koltuğuna kim oturttu? Kaset komplolarının ardından sizi oraya kim getirdi, siz önce bununla yüzleşin. Bir taraftan Genel Başkanı'nı ziyarete gidiyorsun, 'ben aday değilim' diyorsun çıkınca, ertesi sabah daha 24 saat geçmeden adaylığını açıklıyorsun. Bu millet ne söylediğinize değil, ondan önce ne yaptığınıza bakar. Ben tabii merak ediyorum, bu CHP nereye gidiyor diye. CHP'ye gönül veren kardeşlerim buna dikkat etsinler, CHP nereye gidiyor, bu soruyu sorsunlar.
28 Şubat'a selam duracaksınız, 27 Nisan'a selam duracaksınız, 27 Mayıs darbesinden övgüyle bahsedeceksiniz, sonra da çıkıp, 'AK Parti'yi 28 Şubat üretti' diyeceksiniz. Bu ülkede darbelerin küvezinde sadece CHP yetişmiştir, üremiştir. CHP;den başka hiç kimse darbelerden nemalanmamıştır. Kusura bakmayın, hiç kimseyi inandıramazsınız. Daha ilk günden, 28 Şubat soruşturmasının başladığı anda intikam kelimesini telaffuz edenler, milyon kere de darbe karşıtıyım deseler de samimiyetlerine kimseyi ikna edemezler. Burada tekrar ediyorum; Biz, intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç, hukuki bir süreçtir; Hukukun gayesi de intikam almak değil, adaleti tesis etmektir.
Ucu her nereye varıyorsa, kime ulaşıyorsa, sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması için biz üzerimize düşeni yaparız ve yapmaya da devam edeceğiz. Niye, çünkü halkımıza gittik. 12 Eylül'de halkımız bize yüzde 58 ile bu görevi verdi, 'Bu işi çözün, halledin' dedi.''
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NDAN ÖZÜR DİLE
Camilerin ahıra çevrilmediğini savunan Kılıçdaroğlu'nun, Diyanet İşleri Başkanı hakkında "onuru varsa açıklasın" sözlerine tepki gösteren Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Bakın senin, sana değer vererek, Kutlu Doğum haftalarına çağıran bir Diyanet İşleri Başkanı'na, 'Edebe, adaba, mugayir bir şekilde onurun varsa bunları açıkla' diyorsun. Bunları gel bize sor. Ben de şimdi özellikle grup başkanvekili arkadaşlarımı göreve çağırıyorum: Bunları Meclis gündeminde kayda girin. İşte belgeler burada. Bunun cevabını verecek makam Diyanet İşleri Başkanlığı değil. Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir. Camiler, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün mülkü durumundadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, camilere sadece hizmet verir. Yani orada imamını, vaizini, müezzinini, kayyımını, bunları alır, adete işletir. Ama bu adamlar bunu bilmiyor ki. Birileri Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan cevabını istiyor. Bunun cevabını verecek olan merci vakıflardır, buradan bunu isteyeceksin, yani bizden isteyeceksin.
Kendisine de diyorum ki yanlış adres seçtin. Diyanet İşleri Başkanı'ndan ve makamdan özür dile. Bu ülkede ayrımcılığın tarafı olmadığını ortaya koy ama ne dersen de bu konuda yerin belli. Yurdun belli, her şeyinle ortadasın. Bunu zaten bütün tavırlarınla ortaya koyuyorsun. Ama bunu söylemek bana düşmez. Çünkü AK Parti, 75 milyonu kucaklayan bir parti, 780 bin metrekarelik vatan topraklarını kucaklayan parti olarak, bunu söylemek bana düşmez. Bunu özellikle şu televizyonlarda tartışma yapanlar, köşe yazılarında yazanların ortaya koyması lazım. Sayın Kılıçdaroğlu, sen tarihinle gurur duymayı bırak da tenezzül edip önce tarihini öğren. Okumaya vaktin yoksa git, 12 Haziran'daki yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o sana CHP tarihini çok iyi anlatacaktır. İstediğin kadar inkar et, istediğin kadar pişkinliğe vur; senin tarihin, bu milletin yüreğinde hiç silinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır. Bunları belgeleriyle ortaya dökmeye devam edeceğiz. CHP zulmünü tüm boyutlarıyla anlatmayı sürdüreceğiz. Değişmeyen, değişemeyen CHP'ye, kendi tarihini yine biz öğreteceğiz. Onun için tabi nereye yanaştığını çok iyi düşünmesi lazım. Eğer bunu iyi düşünmezse anında cevabını arkadaşlarımdan da bizden de alacaktır.''