Başbakan Erdoğan'la çeşitli aydınlar arasındaki buluşma başladı. Erdoğan sunuş konuşmasına Kürt sorununun bir 'demokratikleşme sorunu' olduğunu kaydetti.
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye gibi büyük bir ülkenin, dünden miras aldığı ve bugün bunlara küreselleşme ile yenileri eklenen sorunları aşma gücünün her zaman var olduğunu bildirdi.
Erdoğan, bir süre önce yayınladıkları bildiriyle terör örgütü PKK'ya (silah bırakma) çağrısı yapan bildiriyi imzalayan ''bir grup aydını'' başbakanlık yeni binada kabul etti.
Kabulde, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy, yazar Adalet Ağaoğlu, gazeteci-yazarlar Ali Bayramoğlu, Ahmet Hakan Coşkun, Oral Çalışlar, Mustafa Karaalioğlu, Nuray Mert, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Yılmaz Ensaroğlu, Osman Kavala, Tayfun Mater, Hakan Tahmaz, hükümet tarafından ise Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Beşir Atalay, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, milletvekilleri Ömer Çelik, Hüseyin Besli, İhsan Arslan, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hasan Fendoğlu, Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu Başkanı Vahit Bıçak, Başbakan Danışmanları Nabi Avcı, Yalçın Akdoğan ve Akif Beki yer aldılar.
Başbakan Erdoğan, görüşmenin başında, heyetle bir arada
bulunmaktan gurur duyduğunu ifade ederek yapılacak toplantının ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını diledi. Erdoğan, hükümet olarak toplumun her kesimiyle diyalog içerisinde olmaya görev geldiklerinden
bu yana özel bir önem verdiklerini kaydetti.
Özellikle demokrasi ve toplumsal barış konusunda inisiyatif alan bir grup düşünce adamı ve aydınların temsilcilerini Başbakanlık'ta ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, şöyle devam
etti:
''Türkiye gibi büyük bir ülkenin dünden miras aldığı ve bugün bunlara küreselleşme ile yenileri eklenen sorunları aşma gücü her zaman var, millet olarak var ve dayanışma içerisinde, birlik ve beraberlik ile ortaya koyduğumuz güç olarak var.
Tüm bu sorunları aşarken ise demokratikleşme ve toplumsal barış ve ilke bütünlüğümüzü esas aldığımızı ifade etmek istiyorum. Hükümetimiz, dinamik bir demokratikleşme projesini esas alan ve kurucu bir hükümet olarak göreve başladı. Türkiye'nin kendi insanını daha iyi yaşam şartlarına kavuşturması ve dünyadaki gelişmelerin merkezinde yer alması için değişimin kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz. Demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri esas alan bir değişim programını kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz Türkiye'deki her türlü sorunun çözümünün de daha çok demokrasi ve daha çok refah perspektifinden geçtiğine inanıyoruz. Bu yaklaşımımızla Türkiye'nin tüm sorunları için yeni ve beyaz bir sayfa açtık.''
İşte Erdoğan'ın konuşmalarından satır başlıkları:
Türkiye'deki her türlü sorunun çözümün de daha çok demokrasi ve daha çok refah perspektifinden geçtiğine inanıyoruz. Bu açıdan yeni beyaz bir sayfa açtık.
Anayasal düzen ya da demokratik düzenle çatışan bir hak arama yolu olamaz. Herhangi bir toplumsal hakkı şiddet yoluyla aramaya çalışanların en çok temsil ettiklerini idda ettikleri toplumsal kesimi ve hakları zarara uğrattıkları açıktır.
Terör örgütü demokratik haklardan bazılarının temsilcisi olarak kabul edilemez. Biz Kürt kökenli vatandaşlarımızla terör örgütünün birbirinden ayrıştırılması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz.
Kürt kökenli vatandaşlarımıza geçmişte yapılmış olan kimi siyasi ve idari anlayışların yok sayılması ne kadar yanlışsa bir o kadar da şiddet ve terör ortamı oluşturmak o kadar yanlıştır.
Hayatın doğal işleyişi içinde pekçok etnik, siyasi ve ekonomik sorun çıkabilir. Bu sorunlar ayrışmanın değil kaynaşmanın vesilesi olarak ele alınabilir. Bu ülkede Kürt sorunu ayrılıkçılık, şiddet ve toplumsal barışı bozan yönleriyle ele alınabilecek sorunlar değildir.
Adına ister kökeni Kürt vatantdaşlarımızın toplumsal deyin, ister Güneydoğu isterse Kürt sorunu değin. Bunlarla bağ kurmaya çalışanlar karşılarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bulacaktır.
Hiçbir sorunu görmezden gelmek, yok saymak, tarihi ve t oplumsal dinamiklerinden kopararak karikatürize ederek kaba yaklaşımları asla onaylamıyoruz. Toplumda varolan her sorunu gerçek kabul ediyor, bu sorunu demokratik ve anayasal düzen içinde daha çok demokratikleşme yöntemini izliyoruz. Kürt sorunu bizim açımızdan birer demokratikleşme sorunudur.
Toplumda varolan sorunlardan kalkarak şiddet oluşturanlara masum vatandaşlarımızı ve güvenlik kuvvetlerimizi şehit edenlere hiçbir müsamaha içinde olmayacağımızı bir kez daha söylüyoruz.
Hükümet olarak bölge milliyetçiliğini kırmızı çizgi olarak hep ifade ettik ve etmeye devam edeceğiz. Etnik milliyetçiliğin her zaman karşısında olduğumuzu vurguladık ve vurgulamaya devam ediyoruz.
SORUN SADECE ASAYİŞ DEĞİL
Gürsoy, Başbakanlık’ta yapılan toplantıda, "Türkiye’de tırmanan şiddet olaylarına karşı bir önlem alınabilir mi?" motivasyonuyla hareket eden bir grup olduklarını belirterek, şunları söyledi:
"Kendilerini aydın olarak niteleyen bir grup değiliz. Bu ifade bizim dışımızda kullanılmıştır. Biz sadece bu tırmanışa karşı endişelerini dile getirmek ve bunu sizlerle, hükümetle paylaşmak üzere oluşmuş bir yurttaşlar grubuyuz. Bizim girişimimiz, bir basın açıklamasıyla başladı. 150 kişinin imzasını taşıyan bir basın açıklamasıydı. Bu sayı, internet çerçevesinde devam ederek bin civarına ulaştı. Bizim girişimimizi izleyen nokta, içerisinde 264 Kürt asıllı yurttaşımızın imzasıyla bizim metnimizin, endişelerimizin paylaşıldığı bir basın açıklaması daha yapıldı. Gerek imza sahiplerinin örgütsel özellikleri dikkate alındığında, gerekse sayının artması dikkate alındığında, daha geniş bir temsiliyetin olduğunu ifade etmek lazım. Demek ki, bizim 150 imzayla sınırlı olmayan endişeyi paylaşan geniş bir kamuoyu, bu girişimin arkasında var." Şiddet ortamının durmasının temel koşulu olarak eylemlerin durması gerektiğini ifade ettiklerini anımsatan Gürsoy, silahlı eylemlere ön koşulsuz ve derhal son verilmesi gerektiğinin altını çizdiklerini belirtti. Gürsoy, "İkinci vurgu yaptığımız nokta, şiddet eylemlerinin durmasıyla birlikte, doğal olarak gereksiz hale gelecek asayiş tedbirlerinin hemen arkasından siyasi otoritenin bu sorunu geniş çerçevede çözmek, sizin buyurduğunuz gibi demokratikleşme çerçevesini genişleterek çözmek, toplumsal hayata mümkün olduğu kadar yasal olanaklar çerçevesinde katılımı artırmak üzere girişimlerde bulunulması hükümetten talebimiz" diye konuştu.
Bu girişimin yankıları medyada sürerken, asıl muhatap sayılabilecek bu şiddet eylemelerinin sahiplerinden ciddi bir yanıt gelmediğini kaydeden Gürsoy, başlangıçta, bazı olumlu sayılabilecek ipuçlarına rağmen, bu hayati çağrıya doyurucu bir yanıt gelmediğini belirtti. Gürsoy, şunları söyledi:
"Şiddet eylemleri daha da tırmanmaya, nitelik değiştirmeye başladı. Bu eylemlerin nitelik değiştirmesi, bunlara tepki olarak ortaya çıkan bazı eylemlerde Türkiye’nin garantisi olan halklar arasındaki kardeşlik duygularını zedeleyecek bazı etnik tartışmaların başladığına dair ipuçları ortaya çıktı. Geriye dönük olarak biz endişelerimizde son derece haklı olduğumuzu bu gelişmeler ışığında bir kez daha gördük."
"SADECE BİR ASAYİŞ SORUNU OLARAK ELE ALMAMALI"
Bu sorunu sadece bir asayiş sorunu olarak ele almanın mümkün olmadığını, daha geniş bir çerçevede bir yaklaşımın gerekli olduğunu kendi aralarında tartıştıklarını anlatan Gürsoy, "Bunu sizin ifadelerinizden de, sizin de bu çerçevede gördüğünüzü, şimdiki açıklamanızda kullandığınız, özellikle demokrasi şemsiyesinin genişletilmesi vurgusundan anlıyoruz. Eğer görüşmemiz olanak verirse, bazı öneriler, bazı yaklaşım tarzları konusunda da fikirlerimizi söylemek istiyoruz" diye konuştu.
Bu sorunu iyi takip etmek, asayiş sorunu dışında bir Kürt sorunu olduğunu kabul etmek gerektiğini vurgulamak istediklerini belirten Gürsoy, "Bu sorunun çözümünün sadece askeri önlemlerle, inzibati önlemlerle, asayiş önlemleriyle çözülemeyeceğini vurgulamak istiyoruz.
Sivil otoritenin, hükümetin, TBMM’nin iradesini bu doğrultuda net, berrak bir şekilde ortaya koymasının bir ihtiyaç olduğunu vurgulamak istiyoruz" dedi.
Terör eylemlerinin niteliksel değişiminin, uluslararası düzlemde de sadece asayiş önlemleriyle üstesinden gelinemeyeceğine dair sayısız örnek bulunduğunu ifade eden Gürsoy, "Dolayısıyla bu eylemlerin nedenlerine yönelmek gerektiğini bize çeşitli uluslararası örnekler ve Türkiye örnekleri gösteriyor. Bunlar neler olabilir, ayrı bir tartışma konusu" diye konuştu.
Gürsoy, 1.5 yıldır çeşitli görüşmelerden elde ettikleri verileri değerlendiren bir sunuşu da yapabileceklerini kaydetti.
KÜRDOLOJİ ENSTİTÜSÜ AÇILMASI
Sorunlarla ilgili birkaç öneriye dikkati çekmek istediğini belirten Gürsoy, "Uzun zamandan beri Güneydoğu Anadolu’daki yerel yöneticilerle ilişkiler konusunda bazı basına yansıyan rahatsızlıkların bu planlanmış olan ziyaretinizde giderilebileceğini ummak istiyoruz. Bu çerçevede özellikle Diyarbakır Belediyesi’nin ziyareti eğer programınız içerisinde ise bu bizleri de memnun edecek bir davranış olur" diye konuştu.
Bu temasların makul çerçevede yapılacağından şüphe duymadıklarını vurgulayan Gürsoy, şunları kaydetti:
"Orada hükümet adına, sivil otorite adına Türkiye’nin ihtiyacı olan Anadolu kardeşliğinin yeniden yeşertilmesi konusunda bir mesajın gitmesinin çok önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Bugünlerde tartışılan Terörle Mücadele, OHAL Yasası’nın, teknik olarak kaçınılmaz bazı tashihler dışında Türkiye’de bu meselede geçmişte olduğu gibi kalıcı bir çözüm getirmeye yetmeyeceğini, dolayısıyla bu sorunun demokrasinin çerçevesini daraltarak değil, aksine genişleterek çözmek gerektiği konusunda, sizin de demin yaptığınız vurguya içtenlikle katıldığımızı ifade etmek istiyorum.
Benim şahsi inancım, bundan yıllar önce Diyarbakır’da üniversitede bir Kürdoloji Enstitüsü açılabilseydi, bu tek olay bile birçok şeyin farklı gelişmesine yol açabilirdi. Bunlar için vakit geçmiş değildir.
Güneydoğu sorununu, Kürt sorununu asayiş sorununun dışında bir ekonomik, sosyal ve bir kimlik sorunu olarak geniş çerçevede ele almak gerektiğini ve sizin de ifadelerinizden bu yola doğru adım atmak istediğinizi anlıyorum ve bunlardan arkadaşlarım adına memnuniyetimi ifade etmek istiyorum." Gürsoy, bu çabanın işe yarayıp yaramayacağı konusunda çeşitli görüşler ifade edildiğini hatırlatarak, "80 yıllık geçmişi olan böyle bir sorunun çok kısa sürede birkaç adımla, birkaç eylemle çözülebileceğine inanmıyoruz. Ama önemle üstünde durmak istiyoruz ki, sayın Başbakan’ın Diyarbakır’da bu kanlı eylemlerin durması halinde, demokratik çerçevenin genişletilebileceği konusunda bir mesaj vermesinin, çok şeyleri değiştirebileceği izlenimini alıyoruz" diye konuştu.