BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA

Erdoğanın aklından geçeni okudu!

Erdoğan "Sivil dikta CHP dönemindeydi" dedi. Baykal'ın cevabı sert oldu. 'Erdoğan baklayı çıkar' dedi ve onun kafasından geçenleri açıkladı.

Abone ol

İNTERNETHABER

CHP Lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasının ilk bölümünde sanki bir seçim konuşması yaptı. Önümüzdeki seçimde CHP iktidara gelince yapılacakları anlattı. İşçiye, emekliye, öğretmene müjde verdi.

Konuşmasının ikinci bölümü ise daha hareretliydi. Balyoz darbesi iddialarına değindi. Arınç'a suikast iddiasıyla başlayan süreci "Aşk-ı Memnu" dizisine benzetti. "Her hafta millete bu defa nasıl bir senaryo sunalım?.. Hadi çocuklar çalışın, daha da heyacanlı bir senaryo yazalım, herkes bizi izlesin. Birileri yazıyor, birileri sahneye koyuyor, millet olarak izliyoruz" dedi.

Baykal son olarak da Erdoğan'ın "Sivil dikta bizim değil CHP dönemindeydi" sözlerine cevap verdi. Baykal, "Başbakan açık açık konuşamıyor ama Atatürk'ü kast ediyor" dedi ve o dönemin bir savaş dönemi olduğunu hatırlattı: "Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek veriyorlardı" dedi.

Baykal söyle konuştu.
"Çiftçi esnaf ezilmiştir, öğrenciler işsiz bırakılmıştır. Millet yoksullaştırılmıştır. Bunun haklı bir nedeni yoktur. Türkiye tüm tarihi boyunca borçlandığından daha fazla borçlanmıştır.

Türkiye’nin en itibarlı sanayicileri intihar eder hale gelmiştir. Ekonominin hali bu. Bu mağduriyetlere iktidarın çare aradığını söylemek zor.

OY KAYBEDİYORLAR YAPAY GÜNDEM YARATIYORLAR

Bu yüzden iktidar oy kaybediyor. O yüzden yapay gündemler yaratıldı. Durduk yerde tartışmalar yaratıldı. Devlet kurumları birbiriyle çatışır hale geldi. İktidar oy kaybediyor. Yapay ve ülkeye çok zarar verecek yaklaşımların içine giriyorlar.

BU İKTİDAR BİTTİ

Çare dürüstlüktür. Ekonomik sorunlara sahip çıkmaktır. Oysa Türkiye’nin gündemi hükümetin çabasıyla her an her şey olacakmış gibi bir noktaya sürükleniyor. 8 yılı bulan bu AKP iktidarının ülkeyi getirdiği noktada artık yeni bir arayışın kaçınılmaz hale geldiği yeni bir noktadayız.

ARABAYI ATIN ARKASINA KOYMALIYIZ

Yeni bir başlangıç mutlaka gerekiyor. Türkiye’de yarın seçimden sonra işbaşına bu hedeflerin önemini kavramış bir iktidar gelmelidir.

Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç var. Türkiye sadece dışarıdan kredi almayı en öncelikli politika tercihi olarak kabul eden bir ekonomi anlayışından çıkmalıdır.

Anlayış borçlanmayı arttırmaya değil borçlanmayı azaltıp ekonomik büyümeyi arttırmaya, ihracatı arttırmaya yönelik daha kolay rekabet edecek tedbirleri her alanda uygulayarak makul bir süre içinde borca mahkum olmaktan çıkarıp kendi ayakları üzerinde durmak olmalıdır.

Arabayı atın önünden alıp arkasına koymalıyız. Türkiye’nin en değerli iktisatçıları. Kriz döneminde deneyim kazanmış insanları bu doğrultuda Türkiye’ye yeni bir ekonomi politikasını kazandıracaklardır.

TARIMA DESTEK İKİ KAT ARTMALI

Bir diğer konu tarımdır. Tarımı bugünkü haliyle kaderine terk edemeyiz. Bugünkü desteğin iki katı destek olmadan tarımın sorunlarını düzeltemeyiz. Tarıma ve hayvancılığa yeni iktidar döneminde özel önem verilmesi zorunludur. Şu anda Türkiye’de çok temel sosyal sorunlar birikmiştir.

CHP EMEKLİNİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEK

Ele alınması gereken kesimlerin başında emekliler geliyor. Türkiye yeni iktidar döneminde emeklilerine görülmemiş bir anlayışla sahip çıkmak zorundadır. Türkiye bir aileler toplumudur. Bizim toplumumuzun atomu bireyin ötesinde ailedir. Ailelerin dertleri ortaktır. Ailede işini kaybeden birinin sorunu sadece o kişinin değil bütün ailenin sorunudur.

Hiçbir emekli insan parasını sadece kendisi için harcamaz. Eğer işten atılmışsa oğlunun ve boynu bükük çocuğu için de harcar. Eğer emekliyi destekliyorsanız bilin ki o destek toplumun en temeline kadar gider. Emekliler konusu yeni iktidar döneminde büyük önem taşımaktadır.

ÖĞRETMENLERE SAHİP ÇIKILMALIDIR

Hiçbir unsur olmada da eğitimin yapılmasını sağlayan en temel unsur öğretmendir. 

O yüzden öğretmenlere çok ciddi sahip çıkmak gerekir. Sözleşmeli, yarım zamanlı gibi sorumsuzluklardan çıkaracak en etkili şekilde görev yapmasını sağlayacak bir eğitim politikasına ihtiyaç vardır.

4C SONA ERECEK

Türkiye’de esnek çalışma şartları yaratacağız diye karmakarışık bir tablo yaratılmıştır. CHP iktidarında sürekli çalışan işçilerimizin hiçbiri 4C’ye mahkum edilmeyecektir. 4C uygulaması sona erecektir. Çünkü o sosyal devletin çalışma şartlarına yönelik şartların inkarı anlamına gelmektedir.

Yoksulluk haritası çıkarılacaktır. Yardıma ihtiyaç duyulan aileler tespit edilecektir.

Aileye yardım kadınlar üzerinden yapılacaktır. Kadınlar devletin yardımında işbirliği yapacağı unsur olacaktır.

Her ailede mutlaka iş sahibi olmasını gerçekleştirmek için devlet her imkanı kullanmaya yönlendirilecektir.

DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILACAKTIR

Yolsuzluklarla mücadele yeni iktidarın temel hedeflerinden biri olacaktır. Bunun en temel adımı ise milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması olacaktır. Artık milletvekili olmak hukukun üzerinde olmak anlamına gelmeyecektir.

Bunun üzerinde durmayı imtiyazlı olmayı övünmek için değil utanmak için bir gerekçe sayacağız.

DARBE DEĞİL AŞK-I MEMNU DİZİSİ

[PAGE]

DARBE SİYASETİ YOK DARBE TİCARETİ VAR

Bir süreden beri Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanıyor. Herkes bunu konuşuyor. Dün Genelkurmay Başkanı neredeyse mahcubiyet içinde darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldı.

Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 Eylül 1980’de yaşadı. Son günlere kadar Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanmadı. Bugünkü iktidar 8. yılını yaşıyor. Ortada bir darbe yok ama bir darbe söylemi var.

Darbe kelimesi ortada bir darbe girişimi olduğu için mi yoksa başka hesaplar için mi gündeme geliyor? Gerçekte var mı böyle bir şey. Böyle bir şey olduğuna dair somut hiçbir şey ortaya çıkmadı. Darbe siyaseti yok da darbe ticareti var.

İRTİCA EYLEM PLANI'NA NE OLDU?

Önemini kaybetmiş siyasiler “Acaba darbeyle bana bir hayatiye zerk edilir mi” deniyor. İlk kez bu konuyu ne zaman ciddiye aldık Genelkurmay başkanlığı’nda bir irtica eylem planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Biz de ihtimalleri sıraladık bu olay Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında mı bilgisi dahilinde mi. İkisi de vahim.

Araştırıldı anlaşıldı ki belge fotokopi. Fotokopiyle bu iddia ispat edilmez dediler. 4.5 ay sonra biri mektup yazıp “orijinal belge bende” dedi. Bu belgeyi de postayla Ergenekon savcılarına gönderildi. Evet belge elimizde dediler. Önemli inceleyelim dedik. Adli Tıp’a sevk edildi. Böyle olması muhtemeldir dendi. O Adli Tıp ki kadrolaşma anlayışıyla oluşturulmuş.

ALBAY BELGEYİ ELDİVENLE TUTTU

Bu belgeyi altında imzası olan albaya verdiler incele diye adam dedi ki ben bunu tutmam çünkü tutarsam parmak izim olur. Eldivenle tuttu o belgeyi.

Adli Tıp sabıkalı bir kurum. Üzmez olayından, Garipoğlu olayından biliyoruz.

Ne oldu bu iş? Nerede o tanık. Niye çıkarmadınız. O CHP’yi de suçlamak istiyordu. Ortada bir iddia var. O iddia doğruysa çok önemli değilse daha da önemli.

DURSUN ÇİÇEK'İN REYTİNGİ YOK, YENİSİ GELSİN

Şimdi onu eskittik yenileri gelsin. Artık Dursun Çiçek’le reyting yok. Senin derdin reyting mi işin özüyle mi uğraşmak.

Bir askerin komutanını vuracağı söyleniyor. Ne oldu adamı aldılar bıraktılar.ikinci bir kez alınması gündeme geldiğinde çekti vurdu onur intiharıyla.

Ne oluyoruz kardeşim. Bu insan ölümün kapısındayken çok net bir şekilde maruz kaldığı haksızlığı tekrar ifade ediyor kızına diyor ki “iyi yetiş iyi oku benim başıma gelenlerin hesabını sor.”

ARINÇ’A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU

Başbakan yardımcısına suikast var dediler. Arkasından yeni bir heyecan daha. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi.

Her hafta millete nasıl bir senaryo sunalım. Haydi çocuklar çalışın daha da yüksek heyecan ve gerilim yaşatın deniyor.

Her hafta yeni bir senaryo. Birileri bir yerde yazıyor. Başkaları başka bir yerde sahneye koyuyor

Arkasından haydi kozmik odaya dediler, sokakta arabalar çevrildi, içinden patates çıktı. Arama tamamlandı. resmi açıklama "Yasa dışı hiçbir şey bulunamamıştır"

ŞİMDİ DAHA GERİLİMLİ BİR PLAN ORTAYA ÇIKTI

Şimdi ise daha gerilimli bir plan çıktı. Neymiş Fatih Camii bombalanacakmış Türk jetini düşürülecek Yunanlılar düşürdü denilerek savaş çıkarılacakmış. Efendim bu devletin resmi planıymış. TSK'nın resmi planlarının, tatbikatlarının içinde, tepeden tınağa herkesi ilzan eden bir olaya dönüşüyor...

Bu plan ne zaman yapılmış 2003'ün martında. 7 yıl geçmiş. Bu sürede kaç tane komutan gelmiş geçmiş. O plan TSK'nın planı. Bunca komutan gelip geçiyor, kimse böyle bir plan yakalamıyor

Bu plan 2003 yılında yapılmış, 7 yıl geçmiş... 7 yıl boyunca bir sürü komutan gelmiş geçmiş... Onların hiçbiri bunu görmemiş, sonra günün birinde böyle bir olay vardı diye ortaya çıkıyor. Dün genelkurmay başkanı kim yararlanıyor diye sordu. Kanıtsız bir şekilde başbakan düzeyinde, hükümet düzeyinde suçlamanın mazur görülebilir bir tarafı yoktur.

DERHAL BAŞBUĞ'U GÖREVDEN AL

Eğer böyle bir şey varsa, hükümetin ilk yapması gereken bunu söylenti olamktan çıkarıp gerçek olduğunu ortaya çıkarmaktır. Valla ben de bilmiyorum, bana geldi deyip ortalığa atıp tartıştırmak en büyük sorumsuzluktur. Senin görevin Türkiye'ye sahip çıkmaktır. Herkese sahip çıkacaksın... Dedikodu boşsa, fiyaskoysa ne olacak?

Kendi camimizi, jetimizi bombalayacağız. Eğer sen bunu geçerli görüyorsan derhal Genelkurmay Başkanı'nı görevden almalısın. Böyle bir olay varsa Genelkurmay Başbanı'nın haberi olmadan olmaz. Derhal görevden al!.. Hayır almayacağım, dedikodusunu yaptıracağım... Bu devlet adamlığı mıdır, bu başbakanlık mıdır? Sen böyle yaparsan nasıl güven olacak? Kimi, neyle, hangi belgeyle itham ediyorsun? Sadece itham ediyorsun
DAHA NELER ÇIKACAK SEN BİLİRSİN

Halkın kendisine sırtını dönmeye başladığını görmüş, buralardan iş çıkar mı diye Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Başbakan 'kim bilir daha neler çıkacak' diyor... Sen bilirsin, sen bilirsin!

DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK İSTİYORSUN

[PAGE]



CHP'YE SİVİL DİKTA SUÇLAMASI

Başbakan şimdi sivil diktaya karşı çıkıyor. Kendisine destek veren gazetecilerin bu gidiş iyi gidiş değil, sivil vesayete gidiyor demeleri karşısında rahatsız oldu. Giderek tek partinin devlete egemenliğini, kurumlara egemenliğini götürmekte olduğnu görmüyor muyuz? Kadrolaşma bunun bir parçası...

Geldiğimiz noktada başbakan üzerindeki bu vesayet iddiasını ortadan kaldırmak için diyor ki 'Dikta bizimle son buldu ve CHP diktayı gerçekleştiren partidir' diyor. Bunların tabii hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını, boş olduğunu biliyoruz.

BİZ SAVAŞIRKEN ONLAR İŞGALE DESTEK VERİYORDU

Yani 2002'ye kadar Türkiye'de dikta vardı. Yani bu dikta Ecevit'in diktası mıydı, hangi diktayı konuşuyor. CHP dikta dönemini gerçekleşitren partidir diyor. Dilinin altındaki baklayı çıkarması lazım. Neyi, kimi söylüyor? Kim o CHP? Türkiye'de askeri rejimi,diktayı kurdunuz diyen kişi kim? Türkiye ağzında gümüş kaşıkla doğmuş asilzade çocukları gibi doğmuş bir ülke değildir. Özgürlüğünü şerefiyle, kanıyla kazanmıştır. TC elbette savaş meydanlarında askeri meydanlarda kurulmuştur. Bizim arzumuz değil, bizim tercihimiz değil.. Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek veriyorlardı. Elbette kurulduğu zaman türiye'de asker iktidardaydı. Ama mustafa Kemal o zaman söylemişti. asker olan üniformasını giyecek, siyaset yapacak olan çıkarıp Meclis'e gelecek.

DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK İSTİYORSUN

Kimi itham ediyor, Mustafa Kemal'i itham ediyor. Açıkça söylemeye cesaret edemiyor. Ama kast ettiği o dönemdir. Fransız bilimadamı der ki "Türkiye bir dikta rejimi olarak kurulmadı, demokrasinin kapıları bilinçli olarak denendi. O yüzden de serbest fırka dönemi Atatürk'ün döneminde denendi. Denemelerden sonra 1950'de hepsi iftiharla milletin seçtiği partiye elleriyle teslim ettiler.

O insanlar kendi ihtirasları uğruna hareket etmediler. Hepsi iktidarı teslim edip iş aradılar, ama bir tanesi bile hırsız çıkmadı. Basın özgürlüğünü onlar getirdi. Demokrasiyi getirmek için uğraştılar. Şimdi o demokratik ülkede başbakan gazetecileri dize getirmek için aklın almadığını yapıyor. 5 televizyon beni yazdı, gerisi nerede diye babalanıyor?

TEKEL İŞÇİLERİ DEĞİL BAŞBAKAN DİRENİYOR

TEKEL işçilerinin durumu sosyal bir sorun bir eylem olmaktan çıktı. Bir insanlık, bir vicdan sorunu haline geldi. Kızılay’da TEKEL işçileri değil Başbakan direniyor. TEKEL işçilerininki bir direniş değil kazandıkları haklara sahip çıkma. Hakkın elinden alınması direniş olabilir mi? Direniş gösteren Başbakandır. Suçlayıcı-kaba üslubu ile verdi veriştirdi. Bu sorunun arkasında Başbakanın acımasızlığı, pervasızlığı vardır.