BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'ı Numan Kurtulmuş'la vurdu

DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan Erdoğan'a SP Lideri Kurtulmuş üzerinden soru yöneltti.

Abone ol

DSP İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yanıtlamak üzere verdiği soru önergesinde Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un konuşmaları üzerinden soru yöneltti. Yağız'ın yazısında şu sorulara yer verildi:

Vaktiyle aynı saflarda siyaset yaptığınız SP Genel Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş, Vatan Gazetesi Yazarı Sayın Aydın Ayaydın’ın sorularını yanıtlarken, “En çok dikkatimizi çeken, ‘yolsuzluğa ve yoksulluğa’ hayır diyerek iktidara gelmiş bir ekibin zamanla devletçi reflekslerle yasakçılığa savrulması ve yolsuzluklara bulaşmasıdır. Yolsuzluklarla mücadeleyi taahhüt eden bir parti, yolsuzluklarla anılmaya başlamıştır” demiştir.

Bu bağlamda sormak istiyorum:

1-SP Genel Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un, “yolsuzluğa ve yoksulluğa hayır diyerek iktidara gelen ekibinizin yasakçılığa savrulduğu ve yolsuzluklara bulaştığı” yönündeki değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz? Partiniz, Sayın Kurtulmuş’un iddia ettiği gibi, “yolsuzluklarla mücadele etmek yerine yolsuzluklarla anılmaya” mı başlamıştır?

2-Sayın Kurtulmuş ayrıca, “iktidarınız sürecinde servetin el değiştirdiğini, partiniz yandaşlarının zengin olduğunu” belirterek, “Rüyasında Murat marka araba görmemiş olan sonradan görme zenginler ‘cip’lerden inmez olmuşlardır. (…) İktidar, yandaşlarını zengin eden, sonradan görme cip modasına uyan bir görünüm kazandı. Halkı unuttu” ifadelerini kullanmıştır. İktidarınız döneminde zengin olan kişiler kimlerdir? Servet nasıl el değiştirmiştir? Kimlerden kimlere geçmiştir? İktidarınızın halkı unuttuğu görüşüne katılıyor musunuz?

3-Sayın Kurtulmuş, “bunları yazmaya çalışan medya üzerinde iktidarınız tarafından baskı oluşturulduğunu” da kaydederek, “bunu 72 milyon Türk halkının ve bütün dünyanın gördüğünü” söylemiş ve “İktidar medyayı esir almıştır” diye konuşmuştur. Bu sözler çok ciddi bir iddiayı içermektedir. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum, özel olarak basın özgürlüğü ve genel olarak da ‘açılım’larla güçlendirilmeye çalışıldığı belirtilen ülkemiz demokrasisinin geleceği açısından ciddi bir risk oluşturmuyor mu?