BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Erdoğanı Nobele aday gösterdi

Baykal'ın gündemi ekonomik kriz oldu. Başbakan Erdoğan'a 'Nobel' önerisinde bulundu. Bunun sebebi Erdoğan'ın işsizliğe çözüm önerisiydi;

Abone ol

İNTERNETHABER

CHP Lideri Deniz Baykal, partisinin grubunda gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Ekonomik krize büyük ağırlık veren Baykal, ergenekon ve Deniz Feneri soruşturmasını da değindi.

Konuşmasına Mardin'deki katliamla başlayan Baykal, Türkiye'ye başsağlığı diledi. Ekonomik krizden dolayı intihar edenleri de 'ekonomi şehidi' olarak nitelendirirek, "Türkiye dün ekonomik krize 11 şehit vermiştir" dedi. Bunun sorumlusunun da iktidar olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın işsizliğe çözüm olarak TOBB'a sunduğu "Her biriniz bir kişi çalıştırsa işsizlik yenilir" sözüne de gönderme yapan Baykal, Başbakan Erdoğan'ı bu çözümüyle kutlayarak Nobel'e aday gösterdi.

Ergenekon davası için de hukukun, adaletin kötüye kullanıldığını belirten Baykal, "Mardin'deki katliam gibi toplu katliam yapıyorsunuz, şerefleri, erdemleri katlediyorsunuz!" dedi.

İşte Baykal'ın konuşmasından satırbaşları;

EKONOMİYE 11 ŞEHİT VERDİK: "Teröre 11 şehit verdik, ekonomiye de 11 şehit verdik. 11 kişi de ekonomik terör nedeniyle intihar etti. içinde sanatçılar var, iş adamları var, babalar var. Bu da acı bir tablodur. İbret alınması gereken bir tablodur."

Ekonomi büyük bir kuşatmanın altında: "Sonbaharda rüzgarlara kapılmış bir yaprak gibi türk ekonomisi sahipsiz sürüklenmektedir. Olayların zorlamasıyla gecikerek bir takım adımlar atılmaktadır. Geçen yılın sonbaharında Türkiye kriz dönemine giriyor derhal tedbir alınması gerekir dedik. Kimse Tınmadı aldırmadı, bunun üzerine yattılar. Fabrikalar kapandı, atölyeler kapandı, iş yerleri kapandı, esnaf dükkan kapattı, ekonomi daraldı, çekler senetler dönmez oldu. Ekonomi büyük bir kuşatmanın altında sıkıştı. Bizimkiler de hala ses yok. Teğet geçti diyorlar."

Enflasyon yerlerde sürünüyor: "Artık enflasyon yerlerde sürünüyor. Özellikle üretici fiyatlarına baktığınız zaman, ilk kez üretici fiyatları düşmeye başlamıştır. Üretici artık, geçmiş fiyatlar üretim yapamaz hala gelmeye başlamıştır. Bunun içinde bir alarm vardır. Enflasyon kadar ve ondan da kötü olan dert deflasyondur. Deflasyon hazırdan yemedir. Ekonominin küçülmesi, sofradaki ekmeğin ufalmaya başlamasıdır. Bu tablo hükümeti etkilemelidir. Başbakan, bizim söylediğimiz önlemlerle ilgili olarak bize tepki gözteriyor. Bugünkü konuşmasında CHP'nin önerilerini uygulamaya çalıştığını gördük. Ama geç uygulamaya başladı.

Kriz döneminde ilk yapılacak iş, üretimi kolaylaştırmak, üretimin önünü açmak. Bunun yonu da eskisi kadar yüklenme, bir 10 puan indir. Bu okadar büyük rahatlık yaratır ki. Bunu anlatmaya çalışıyoruz."

BAŞBAKAN ERDOĞAN'A 'NOBEL'E ADAY OL' ÖNERİSİ... DİĞER SAYFADA...

[PAGE]
NOBEL'E ADAY OL ÖNERİSİ: "Başbakan TOBB’a dedi ki “Her biriniz bir kişi çalıştırsa işsizlik yenilir” dedi. Böylece işsizliğin sorumluluğunu işverene attı. Ben buradan Sayın Başbakan'ı nobel ekonomi ödülüne aday olarak öneriyorum. Bütün dünya işsizlikten kırılıyor. Bunun çaresini ABD, Çin bulamadı, Başbakan buldu. 'Bir kişi fazladan çalıştırın olsun bitsin' diyor. Bu iş bu kadar kolaysa hiç durmayalım. Hatta ben diyorum ki... Bir kişi değil iki kişi alsınlar, böylelikle Avrupa'daki işsizliğe de çare olalım. Başbakan'a bu lafı kaldırın, söylemeyin diyecek iktisat bilen biri yok mu yanında?
 
Senin görevin ona buna rica etmek değil, onu bunu doğru adım atan çerçevenin içine yerleştirmek. Ekonomideki daralma, işsizlik, Türkiye'deki dengeleri ciddi şekilde bozmuştur. Borçluluk ciddi bir olay haline gelmiştir. Borçlar ödenemez hale gelmiştir. Ekonomiye verdiğimiz şehitler Türkiye'nin en temel konusudur."

Kendine uçak alırken denge bozulmuyordu: "Başbakan istihdamla ilgili önerimizi kastediyor. Bunu yaparsak dengeler bozulur diyor. Doğrudur. Ama senin görevin dengeleri önceden düzgün kurmaktır. Dengeyi doğru kur, alınması gerekeni al, ranttan al, yolsuzlukla mücadele et. Harcamalarını kıs. Bakın ingiliz Başbakan'ı uçak alma projesini bırakmış, kiralamaya yönelmiş. E sen niye düşünmüyorsunun, bunu? Kendi uçağından neden kesmiyorsun? Uçağında harcama yaparken denge bozulmuyor. İşçiye istihdam ver dediğimiz zaman denge bozulur diyorsun! Bunun haklı bir tarafı var mı?"

ERGENEKON'UN KAPSAMI, NİTELİĞİ BELLİ DEĞİL... DİĞER SAYFADA...

[PAGE]

ERGENEKON - DENİZ FENERİ - YARGI: "Türkiye'de nereye doğru gitmekte olduğumuzu, bize gösterecek iki tane temel konu var. İkisi de soruşturma konusu. Birisi ucu açık bir soruşturma. Kapsamı, niteliği belli değil. Ve çok uzun süreden beri devam eden bir soruşturma. Televizyonlarda, medyada gerçekleştirilen bir soruşturma. Hukuki temelleri sürekli tartışılan bir soruşturma. Bu soruşturmayla ilgili tartışmalar genişledi. Hiç bir açıklama yapmayanlar işin içine girip değerlendirme yapmaya başladı. Bu soruşturma bölünmelerin tohumunu ekti. Diğeri Deniz Fener'i soruşturması. O da bir türlü yüreyemeyen bir soruşturma. Dışarıdan Almanya'nın zorlamasıyla Türkiye'de harekete geçirilmek istenen bir soruşturma."
 
Ergenekon yep yeni bir noktaya geldi: "Birinci soruşturma yukarı düzeyde bir devlet kurumunun da tartışmaya katılmasıyla yep yeni bir noktaya geldi. Genelkurmay Başkanı çok önemli tespitler ortaya koydu. Tartışmaya yeni taraflar sürükleniyorlar. TSK'nın başındaki Sayın başkan bu konuda değerlendirmeler yapma gereğini duydu. ABD'de bu doğrultuda yeni değerlendirmeler yapıldı. Kuşkulu, belirsiz kelimeleri kullanılarak. Tereddüt ifade eden değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
 
İddianameye dedikodular karıştı: "Kendisine saygısı olan bir insanın özel bir sohbet ortamında dahi muhatabına ifade etmemesi gereken, dedikodular, ağır ithamlar, birden bire yargı kurumumuzun temel bir belgesinin içinde itibar kazanmış halde önümüze çıkıyor. O sözleri bu hale getiren nedir? Herkes herkes hakkında düşüncelere sahip olabilir. Bu duyguların, uygun gördüğünü insanlarla tartışabilir. Kendisini çekiştirebilir, eşini çekiştirebilir, cimridir der, cömerttir der ama bu insanların toplumsal bir çerçeve içinde dahi yapmaları uygun görülmeyen, böyle değerlendirmeleri hiç bir hukuki iddia mesneti taşımazken, devletin yargı işlerinin önemli bir parçası haline bunu dönüştürdüğünüz anda, herkesin okuması konuşması gereken bir itibar kazanıyor. Dünyanın neresinde hukuk, dedikodulara itibar kazandırmak için kullanılır. Dedikodular resmi belge haline getirilmiş."
 
AMAÇ ORDUYU BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK Mİ? DİĞER SAYFADA...
 
[PAGE]
 
ORDUYU BİRBİRİNE Mİ DÜŞÜRMEK İSTİYORSUNUZ?: "Bir eski Kuvvet Komutanı, şu andaki Genel Kurmay Başkanı hakkında 'kendi çıkarını düşünür başka da bir şey düşünmez ' diyor. Bu da iddianamede yer alıyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Orduyu birbirine mi düşürmek istiyorsunuz?
 
Doğru mudur? Değil midir? Sen onu koydun ama bunun bir gereği var mı? Dava konusu olacak mı bu? İddianamenin bir sorumluluğu yok mu? Bir düzeyi yok mu? Çok acı bir manzara... İş artık çığırından çıkıyor. Bu sahipsizlik bu sorumsuzluk nasıl böyle gider? Bu ne biçim hukuk? Bu iddianamenin ekleri yavaş yavaş çıkıyor. Bugün de bomba Anayasa Mahkemesinde patlamış. Çok önemli bir karar alınırken, üyelerin nasıl davrandığını gösteren iddialar var. Bunlara 'canım olmuşsa olmuş' deyip geçemeyiz."

Mardin'deki gibi toplu katliam yapıyorsunuz!: "Genel hukuk ilkelerini sık sık tekrar ederek görevimizi yapmış sayılamayız. Hakkında yargı kararı alınıncaya kadar herkes masumdur. E peki bunlar ne? Toplu katliam yapıyorsunuz. Mardin'deki katliam gibi şerefleri, erdemleri katlediyorsunuz!"

Ne kalkınma kaldı ne adalet: "Bu psikolojik bir tahrip hareketidir. Bir hukuki cezalandırma! Bu bir karalama, resmi karalama operasyonudur. Kimler hedef alınmış bellidir. Hedef alınırken kullanılan belgelerin uydurma mı, ciddi mi olduğu hiç önem taşımaz. Tehdit vardır, şantaj vardır, itham etsen de kurtul denilir. Gözümüzün önünde bu yaşanacak biz de adalet diye seyredeceğiz. Adalet falan kalmamıştır arkadaşlar. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda... Ne kalkınma kalmıştır, ne adalet kalmıştır."
 
MEHMET HABERAL'IN SUÇU NE? NEDEN TUTUKLU? DİĞER SAYFADA...
 
[PAGE]
 
MEHMET HABERAL NEDEN TUTUKLU?: "Ben gidiyorum, avukatlarıyla konuşuyorum... Neden tutuklular diyorum. 'Bilmiyoruz' diyorlar... Mehmet Haberal neden tutuklu olmaya devam ediyor? Böyle bir insanı Türkiye yetiştirmiş, üniversitesi onu bekliyor. Hastanesi onu bekliyor, hastaları onu bekliyor. Bu adam neden tutuklu? Bunu sormak benim hakkım değil mi? Ne zaman öğreneceğim bunu? Üniversite rektörleri neden tutuklu? Sizi sevmiyorlar anladık. Ama ne suç işlemişler, söylesinize... Her şeyi söyleyin demiyoruz, soruşturma gizli ama neden tutuklandıklarını bilelim."
 
KAZIDAN ÇIKAN SİLAHLAR: "Silahlar çıktı. Genelkurmay Başkanı çıktı söyledi. 45 tane silah çıktı dedi. 45 ya da bir farketmez. Bir tane de olsa önemli. Kimin silahı bu kardeşim? Kamuoyu bu bilgiyi almaya muhtaç. Bu silah meselesi öenmli, derhal bunu ayırın, ilgili kurumlar kimse bir an önce incelesin ve kamuoyuna bilgi versin. Arkasında kim var ne var görelim. Genelkurmay Başkanı, 'bunlar silah değil mühimmat' dedi. 'Bu silahlarında kullanıldıktan sonra neden gömüldüğünü anlamıyorum' dedi. Bunu da ilk kez öğrendik. Bu silahlar sarılmış sarmalanmış gömülmüş. Ben gömmedim diyor silahlı kuvvetler. Bunu kullanan başka devlet kurumları da var diyor. E ne oluyoruz? Bu konu aydınlatılmalıdır.

BAŞBAKAN ERGENEKON DAVASININ ALTINDA KALIR!: "Hükümet 70 bin kişiyi dinliyoruz diyor. Şimdi bu 70 bini dinliyorsun yarın başka 70 bini dinleyeceksin. Bu dinlemelerin hukukiliği Yargıtay karar almış yanlıştır diye. Üç kurum dinliyor, Emniyet, MİT ve Jandarma. Adalet Bakanlığı bu üç kurumundan dinlemesini yanlış olduğunu öngeren Yargıtay kararını sadece Jandarma açısından yürürlüğe konulmasını öngörüyor. Bu tablonun ilk başından beri sorumlusu iktidardır. ama uyarıyorum, Başbakan bunun altından çekilsin, yoksa kendisi de bunun altında kalır! Bu dava Başbakan'ı da altına alır."
 
DENİZ FENERİ DAVASI NEDEN AYDINLATILMIYOR? DİĞER SAYFADA...
 
[PAGE]

DENİZ FENERİ DAVASI: "Bir de Deniz Fener'ine bakacaksınız. Bir manzara da orada. Son hafta içinde iki önemli gelişme ortaya çıktı. Bu konuda iktidarın nasıl gönülsüz olduğunu görüyoruz. İktidarın 'bana ne' diyerek sürdürdüğü çizgi devam ediyor. İki önemli gelişme oldu. Alman Savcılığı, şu 16 kişinin şirketlerinin, partilerinin, irtibatlarının bana sonucunu bildirin dedi. Parmak izini verin dedi, parmak izi de yetmez avuç izini de verin dedi. Söylenen kişiler kimler? Bunlar Türkiye'de kimsenin tanımadığı insanlar değil. Birisi RTÜK'ün başında öbürü Türkiye'nin önemli bir televizyonun sahibi. Sayın Başbakan'la sınıf arkadaşlığı ilişkileri var, yakınlığı var. Ama Türkiye'de yaprak kımıldamıyor. Bu dava olalı 1 yıldan fazla süre geçti.
 

Olay Ergenekon olduğunda sabahın körlerinde evleri basıyorsun! Peki bu davayı niye takip etmiyorsun? Bu davadakileri neden gözaltına almıyorsun? Bu dava iktidar sahipleri yüzünden yüz kızartıcı bir suç olmuştur. Alman savcının sana bu 16 kişiyi bana sorgula demesine mi ihtiyaç var? Sen neden sorgulamıyorsun?


Türkiyede adalet kanamaktadır: "Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor. Bir an önce bu konuların ele alınması lazım. Ergenekon niye o kadar yerli, yersiz sorgulanırken. Neden burada hukuk işlemiyor. Ergenekon'da yayın yasağı yok. Bunda yayın yasağı var. Gerçekler neden konuşulsun istenmiyor burada? Türkiye'de adalet duygusu rencide edilmiştir. Türkiye'de adalet kanamaktadır. Yolsuzluk yapanlar elini kolunu sallayarak gezmektedir. Ne için? Çünkü AKP iktidardadır."