BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş grup toplantısında konuştu
Abone olİNTERNETHABER- BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Fransa ile AK Parti hükümetini aynı kefeye koydu.
Demirtaş; ''Sarkozy'nin ve Fransa'nın insanların doğuştan gelen haklarını nasıl alışveriş meselesini yaptığını biliyoruz. Gel gör ki o tencere sen de kapağı. Hükümetin yaptığı farklı birşey var mı? Biz trajediyi rahatça tartışıyabiliyor musunuz? Ermeni trajedisini yargı baskısı olmadan tartışabiliyor musunuz? '' dedi
Fransanın yanlış yaptığını eleştiren Demirtaş; ''Biz Fransa ile insan hakları konusunda insan hakları konusunun pazarlık konusuna getirilmesini eleştiriyoruz. Fransa da hükümette yanlış yapmaktadır. Hükümet tavır koymalıdır'' dedi
İşte Demirtaş'ın konuşmasından satır başları;
Öncelikle Hakkari'de yaşanan bombalı saldırıda hayatını kaybeden kardeşimize rahmet diliyoruz. Hakkari'de yaşanan saldırıyı kınadığımızı ve sorumlularının açığa çıkarılmasını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bus saldırı sonrasında valilik patlamanın sesi bile ortadan kalmamışken vali failler ile ilgili açıklama yapıyor. Valilik devlet adına soruşturmayı derinleştirmek yargının hizmetine sunmak için görevli olanlar hemen hüküm veriyorlar. Bu patlama derin yapının değil herkesin gözünün önünüde cereyan eden işse hükümetin işi failler yakalandıktan sonra failler hakkında açıklama yapmaktır.Ama hükümet bu patlama ile ilgili de karnesi zayıftır.
24 Ocak 1993'de katledilen Uğur Mumcu olayını da unutmamak gerekir. Tıpki Hrant Dink olayında olduğu gibi Uğur Mumcu olayı da aydınlatılmamıştır. Uğur Mumcu'yu birkez daha rahmetle anıyorum.
Bu tarihlere denk gelen olay Silopi'de 25 Ocak 2001'de Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz olayının kaybedilmesidir. Bu olayla ilgili de tek bir sonuç yoktur. O günün olay komutanı şuan Ergenekon'dan tutuklu. İki genci nasıl kaybettirdiğine dair kendi sorumluluk adına tek bir soru sorulmamıştır. İşte Ergenekon davalarının en büyük sorunu budur. Ama tüm tutuklu olan özellikle askeri bürokratlar o zamanın işkencelerin köy yakmaların sorumlusudurlar. Savcı bu konu ile ilgili tek bir soru sormaz mı? Ama yok. Bunun gibi binlerce olay var. Kimin yaptığı belli. Bunlar devlet cinayetleridir.
DİYARBAKIR'DAKİ KEMİKLER TARİH ÖNCESİNE AİT DEĞİLDİR
O dönem Milli Güvenlik Kurulu'ndan, Cumhurbaşkanı'na bu konunun planlama aşamasında vardır. Bu nedenle Silopi'deki olay JİTEM'in merkezi olan Silopi'de yaşanan olaylar sorgulanmamıştır. Ergenekon yapılanması tüm boyutları ile ortaya çıkarmak istiyorsanız Fırat'ın doğusuna doğru uzanmak zorundasınız. Hükümetin siyasi operasyonlara verdiği desteğin boşa çıkmaması için bunlar dikkate alınmalıdır. Diyarbakır'da JİTEM'den çıkan kemiklerde o döneme aittir. Onlar tarih öncesine ait değildir. Orası askeri üs olarak kullanışmış, işkence merkezi olarak kullanılmış yerlerdir.O insanların oraya girdikten sonra çıkmadığını biliyorduk. Orada çıkan utanç veren geçmişle yüzleşeceğimiz yerdir.
Onun gibi binlerce kemik var.Her merkezde ölenlerin kemikleri var. Çocuklarının geçmişini arayan analar var. Kürtleri anlamak için bu olaylara bakmak gerekir.
BU KÜRDÜN SORUNU DEĞİLDİR
Geçmişle yüzleşmek yakın geçmişle neler olduğu anlatılmak aydınlık gelecek için şarttır.O dönem Şırnak'ta ve Silopi'de kazılar yapılıyor. Her yerden kemik çıkıyor O dönem görev yapan askeri komutanın aynen o günlerde diyor ki; 'Biz şu günlerde operasyon yaptık İmam olarak görev yapan birini ölü ele geçirdik. Boynunda haç vardı' O günlerde bu anlatımlar Türkiye sahte imam Ermeni imam diye haberler yapılıyordu. O komutanın hakkında soruşturma başlatışmış değil. Bunların aydınlatılması sadece Kürdün sorunu değildir. Herkesin meselesidir.
Tümünün açığa çıkarılması savcılıkların işi değildir .Parlementonun da işidir. Arkadaşlarımız bu konuda bir araştırma önergesi verdiler.
Ak Parti Başkanı ne Hrant Dink ne de Uludere olayının Ankara'nın dehlizlerinde kaybolmayacağını söylüyor .Ön şartsız koşulsuz parlemento olarak çalışalım siyasi parti olarak gözetmeden, PKK, PKK, Hizbullah ne yaptısa ortaya çıkartalım. Geçmişte ne varsa ortaya çıksın. Neden kaçıyorsunuz?
SANIRSANIZ UZAYDAN BİR CİSİM PATLADI
Uludere dehlizlerde mi planlanmış? Ne dehlizi ne karanlığı? Sanırsın uzaydan bir cisim geldi patladı.26 gündür bu görüntüler elinde. Uludere bombandırmanı yapılmadan önce askeri yetkililer sizi arayıp 50 kişilik grup var ne yapalım dediklerinde siz vurun demediniz mi? Bunun hesabını verin. 26 gündür bunu araştırıyor musun? Yoksa örtmeye mi çalışıyorsun? Biz olayı Birleşmiş Milletlere taşıdık. Yarın da uluslararası ceza mahkemesine suç duyurusunda bulunuyorz BDP olarak. Yani iki koldan olayın aydınlanması için çalışıyoruz.
BOYUNA BDP'YE HAKARET EDİYORSUN
Bu konu ile ilgili tek bir açıklama yapmıyor Başbakan grup toplantısında. Sanırsınız ki olay BDP o olaya üzüldü mü üzülmedi mi? Herkes nefesini tutmuş BDP'liler gerçekten üzüldü mü? Bunu mu soruyor
SEN BU KATLİAMIN EMRİNİ VERDİN Mİ VERMEDİN Mİ?
Sen bu katliamın emrini verdin mi vermedin mi? 34 kişiyi bombalattın mı bombalatmadın mı? Bunun cevabı gerekir. Bunun hesabını ver. Faturayı öde .Çık özür dile. Senin görevin budur. BDP'ye saldırarak Uludere katliamını örtemezsin. Halkı bu konuda kandıramazsın.Uludere olayı kapanmış kapanacak olay değlidir. Her hafta çıkıp grup toplantısında BDP'ye hakaret ediyorsun.
SİZ FRANSA'DAN FARKLI MISINIZ?
Sarkozy'nin ve Fransanın insanların doğuştan gelen haklarını nasıl alışveriş meselesini yaptığını biliyoruz. Gel gör ki o tencere sen de kapağı. Hükümetin yaptığı farklı birşey var mı? Tencere dibin kara seninki benden kara misali. Yoksa Fransa Ermeni soykırımını yasaklamış. Peki Türkiye'de serbest mi? Biz trajediyi rahatça tartışıyabiliyor musunuz? Ermeni trajedisini yargı baskısı olmadan tartışabiliyor musunuz? Hayır. 'Tarihi tarihçilere bırakmak lazım' AKP 10 yıldır bunu söylüyor.Bırakın o zaman.
Her ne yaşanmışsa tüm çıplaklığı ile ortaya çıkartılması Türkiye'yi güçlendirir. Fransa bunu yaptı da bizim Dışişleri Bakanlığı ne yaptı?
ROJ TV İÇİN PAZARLIK YÜRÜTTÜLER
Roj TV yayınları kesmesi için onun pazarlığını yürüttü. Yapılan iş zihniyet aynı. Hükümet gizli ödenekten para yağdırıyor.Tüm ROJ Tv çalışanlarını Türkiye'ye çağır. Kapatmak için bu kadar enerji harcayacağınıza kendi topraklarında yayın yapmasına izin ver. Her çözüm girişimi yeni problem alanları yaratıyor.Kapattınız başka açılacak. Burada konu teknik değil. Bir halkın sesini kısıyorsun. Kürt sorununa inerek sorunlarını giderebilirsiniz. Sorun olarak ne varsa çözüm tektir.Sen geçmişte partileri kurumları radoyu kapat mantığından şaşmazsın kaybeden sen olursun.
Bir TRT Şeş vardı oda cemaatin kontrolünde. Kanal AK Parti'nin kontrolünden de çıktı. Cemaat yayınları yapıyor.Ne Kürtlerle ne Kürt sorunları ve çocukları ile ilgili konu işlenmiyor. Binlerce kanal içinde bir Roj TV mi rahatsızlık yaratıyor?
Biz Fransa ile insan hakları konusunda insan hakları konusunun pazarlık konusuna getirilmesini eleştiriyoruz. Fransa da hükümette yanlış yapmaktadır. Hükümet tavır koymalıdır.
BDP OLARAK MÜZAKEREYE SICAK BAKIYORUZ
Sayın Öcalan'ın avukatları ile görüştürülmemesi yasası var. Dün sayın Adalet Bakanı bunu açıkca söyledi.Bu dürürstçedir. Bir Adalet Bakanı sağolsun kanunlarını çiğnediğini söyledi. Biz avukatları bilerek göndermiyoruz dedi. Demek ki tecrit bilinçliymiş,kanun dışıymış. Hükümet kendi kanununu bilerek çiğniyormuş. Bunun yasasını çıkartmakta yanlıştır.
Demorkratik zeminde şaffaf zeminde yeni müzakereyi başlatmaktır doğru olan. Hükümet yaptığı politikaları kaybettirir. Olup bitenden zarar görürürz.Biz tecrit yasasına sonuna kadar muhalefet edeceğiz. Bizim önerimiz müzakeredir. Çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Kürt sorunu hala ana meseledir. Bu çetrefilli sorun değildir.Biz her türlü baskıya rağmen kesinlikle savaş seçeneğini tercih etmiyoruz. Bunun koşullarının ortaya çıkması halinde müzakere süreçlerine açık destek vereceğimizi söylemek istiyorum.Hükümet savaş sürecinden vazgeçlmelidir.
BU MESELELERİ ÖZGÜRCE TARTIŞMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR
Hükümet kendi başarızlıklarının özeleştirisini vererek yeni süreç başlatabilir.Bu tecrit yasası buna hizmet eden durum değildir.Hak ve özgürlükler üzerinde bu kadar baskı varken bu meselelerin özgürce tartışması mümkün değildir.
Başbakan kürsüde gözü yaşlı Musa Anter'i anlatıyor. Oğlunu İsviçre'den getirip, kitabını yasaklatıyorsun. Bu sorunu çözdün de Musa Anter'in kitabını yasakladın. Bu da senin dönemine kısmet oldu.Oğlunu getirdin kitabını yasakladın.Bunların nasıl çözeğiniz bunları sorgulamıyor. Önümüzdeki dönemde çatışmanın savaşın değil onurlu barışın olmasına temenni ediyoruz.