Erdoğan'ı dini hassasiyetler üzerinden vurmak şerefsizliktir!
AK Parti 19 yıldır tarih yazıyorsa bunun elbette ki birçok sebebi vardır ama bu başarı hikâyesinin tartışmasız bir şekilde başrolü Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğidir. Bu basit gerçeği şerh düştükten sonra gelelim sıkıntının nereden kaynaklandığına.
Bu köşedeki ilkyazımda AK Parti’yi bekleyen iki tehlikenin altını kısaca çizmiştim. İsterseniz bugün meseleyi biraz daha geniş bir şekilde ele alalım…
Yazımda dikkat çektiğim birinci tehlikeyi şu şekilde ifade etmiştim:
“Kendisinden başka herkesi dinden çıkmış gibi gören, sesi çok fazla çıkmaya başlayan fakat aslında sayıları çok fazla olmayan bir kesimin zaman zaman AK Parti politikalarını etkilediğini görüyorum.”
AK Parti 19 yıldır tarih yazıyorsa bunun elbette ki birçok sebebi vardır ama bu başarı hikâyesinin tartışmasız bir şekilde başrolü Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğidir. Bu basit gerçeği şerh düştükten sonra gelelim sıkıntının nereden kaynaklandığına.
AK Parti “muhafazakâr/demokrat” kimliği ile yola çıkarken toplumun hemen hemen her kesimine kapılarını açmıştı. Cumhuriyet tarihi boyunca hasret kaldığımız düşünce özgürlüğü iklimine ulaşmak için radikal adımlar atılıyordu.
3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte yaşamaya başladığımız AK Parti iktidarı yola %34 oy oranı ile başlamış, devamında %50’ye kadar yükselmişti.
Bu muazzam oy oranının içinde milliyetçi hassasiyeti olanlar, Millî Görüş geleneğinden gelenler de vardı ama ana gövdeyi merkez sağ seçmen oluşturuyordu.
Çünkü DYP ve ANAP neredeyse tarihten silinmiş, tabela partisine dönmüştü. 1950’den beri her dönem bu geleneği iktidarın bir parçası veya en ciddi adayı hâline getiren merkez sağ seçmenin yeni adresi artık AK Parti’ydi.
Birkaç yıldır bu basit tarihî gerçeği yok sayan bir şımarıklığa tanıklık ediyoruz!
28 Şubat zulmü yaşanırken bedel ödeyen az sayıdaki vicdanlı insanı bir taraf bırakırsak asker postalı gördü mü ödü kopan, çoğu takiyeci olan sözde muhafazakâr bir kesim bugün Erdoğan’ın omuzundan sağa sola ateş ediyor!
AK Parti hikâyesi sanki sadece kendi hikâyeleriymiş gibi rol kesiyorlar.
Evet, doğrudur. AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bir davadır ama bu dava on milyonlarca “makul sesin” omuz verdiği bir davadır.
AK Parti’yi marjinal uçlara savurmaya çalışan bu insanlara baktığımızda, içlerinde samimi duygularını ifade edenlerin azınlıkta; genel olarak AK Parti’yle ilgisi olmayanlarınsa çoğunlukta olduğunu görmekteyiz.
İstanbul Sözleşmesi tartışmaları, Ayasofya Camisi imamının dur durak bilmeyen açıklamaları, neden olduğu bilinmeyen laiklik tartışmaları…
Siz tüm bu tartışmaların ve dahi fazlasının AK Parti’nin makul çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşıladığını mı zannediyorsunuz?
Özlem Zengin bir söz söylüyor, kadına saldıracakları son yerden, dini hassasiyetleri üzerinden saldırıyorlar.
Bülent Turan iki kelam ederken kılı kırk yarmak zorunda kalıyor ama yine de sosyal mecralarda linç edilmekten kurtulamıyor.
KADEM’deki kadınların iffetlerine kadar dil uzatılıyor!..
Saldıranların çoğunun AK Parti’yle de bir ilgisi yok çünkü AK Parti’ye gerçekten gönül verenler, AK Parti’yi ve Erdoğan’ı din üzerinden vurmaya haya eder!
Dikkat ediyorsanız DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve İyi Parti sürekli olarak AK Parti’nin makul çoğunluğunu etkilemeye çalışıyor.
Saadet Partisi’ni savunan fanatikler de Ak Parti’yi sürekli din üzerinden vurup, partilerine oy devşirmeye çalışıyor. Sanki AK Parti’yi çok seviyorlarmış da destekliyorlarmış gibi yapıyorlar!
Gelelim diğer tehlikeye…
AK Parti tartışılmaz bir parti değildir. Tabii ki herkes siyasi meşrebine göre eleştirebilir, demokrasi de bunu gerektirir.
AK Parti 19 yılda her konuda eleştirilebilir. İster eleştirilere hak verirsiniz ister eleştirileri haksız bulursunuz ama toplumun genelinin AK Parti politikalarını beğendiğini bu sebeple de 19 yıldır AK Parti’nin tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir iktidar dönemine imza attığını kabul etmelisiniz.
Dediğim gibi AK Parti her konuda eleştirilebilir ama asla ve asla bu 19 yılda şiddetle anılmadı, anılamaz!..
Son dönemde özellikle gazetecilere yönelen saldırılar AK Parti iktidarının dili olmadı, olamaz!..
Hayatımızın hiçbir döneminde aynı paydada olmadığımız bu insanlara karşı her zaman söyleyecek sözümüz oldu. Ama farklı olana şiddet uygulamak asla bizlerin yolu olmadı.
Kaynağı tartışmalı, milliyetçilik iddiasıyla yükselen şiddet dili, AK Parti’nin mücadele ettiği bir dildir. Umarım bu son olaylar hatırlamak istemeyeceğimiz kötü örnekler olarak kalır.
Hülasa…
Sakın hiç kimse PKK ile tavizsiz mücadele eden, Suriye’de, Mavi Vatan’da, Azerbaycan’da, Libya’da, Ege’de ülkesinin çıkarları için mücadele eden Recep Tayyip Erdoğan’la; çapsız, kaba, saldırgan sözde milliyetçiliğini yarıştırmasın!
Ve son olarak…
AK Parti, her fikre, her dine, her renge saygılı, milli ve manevi değerlerin üzerine inşa edilmiş makul çoğunluğun sesidir…
Bütün ömrünü “Rabbin yoluna” adamış olan Recep Tayyip Erdoğan’ı dinî hassasiyetler üzerinden vurmak şerefsizliktir!