BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'dan Iğdır Dağlıca saldırıları açıklaması

IĞDIR Dağlıca saldırısı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çözüm süreci için 'tek çözümün silahların bırakılması' olduğunu, bunun dışında görüşülecek konu kalmadığını ifade etti.

Abone ol

PKK terör saldırıları ve şehitlerimizle ilgili olarak YÖK kabulunde konuşan Erdoğan PKK ve çözüm sürecine ilişkin "Devletin razı olacağı tek çözüm silah bırakılması, artık bunun dışında görüşecek hiçbir şey yok" diyerek son noktayı koydu.

Iğdır ve Dağlıca'daki terör saldırılarında çok sayıda şehit verildi. Dağlıca şehitleri son yolculuğuna uğurlanırken, Iğdır'dan 14 güvenlik görevlisinin şehit düştüğü bir başka terörist saldırı haberi geldi. Hain s
aldırılarınardından YÖK kabulünde kritik açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şairin dediği gibi, bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı, öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK Yönetim Kurulu üyeleri ve üniversite rektörlerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti.

ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN NOKTAYI KOYDU

Erdoğan, "Bu saatten sonra devletin ve milletin razı olabileceği tek çözüm terör örgütünün silahlarını bırakmasıdır. Ya devlete teslim edilecek ya da üstüne beton dökülüp kullanılamaz hale gelecektir. Artık bunun dışında görüşülecek hiçbir şey yoktur. Devlet de millet de gereken sabrı göstermiştir. Somut adım atacak olan terör örgütüdür. Terör örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görev bölgede yaşayan halkımıza düşüyor" diye konuştu.

"YAPTIĞIM HER ŞEYİN HESABINI VERMEYE HAZIRIM"

"Şahsen, yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime, öbür dünyada Rabbime vermeye hazırım" diyen Erdoğan, "Bunun yeri sandıktır, seçimlerdir. İşte şimdi bir Kasım var. İnanıyorum ki milletim bunun hesabını sandıkta soracaktır" ifadesini kullandı.

İşte Erdoğan'ın o konuşmasından çarpıcı satırlar:

ERDOĞAN'DAN BAŞSAĞLIĞI AÇIKLAMASI

Pazar günü Dağlıca bölgesinde yapılan saldırıda 16 askerimizi şehit verdik. Bu sabah da Iğdır’da düzenlenen bombalı saldırıda 14 polisimizi şehit verdik. Dağlıca’da şehit düşen aralarında yarbayımızın da bulunduğu askerlerimizle, polislerimize Allah’tan rahmet yakınların TSK’ya emniyet teşkilatımıza ve milletimize baş sağlığı diliyorum.

"BU ÜLKEDE ŞEHİTLER TEPESİ HİÇ BOŞ KALMADI"

Dağlıca’da kaybettiğimiz 16 askerimiz ve Iğdır’da yitirdiğimiz 14 polisimiz, Türkiye’nin bölücü terörle mücadelesinde verdiği şehitler kervanına katıldılar. Ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmanın, istiklal marşımızı okuyabilmenin, özgürlüğümüzü muhafaza etmenin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Şairin dediği gibi “Bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı” öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak.

Bütünüyle şehitlerimizin toprağa akan her damla kanı, bu coğrafyayı tescil eden birer mühürdür.

"TÜRKİYE BİZİM ORTAK SEVDAMIZ, ORTAK GEÇMİŞİMİZ, ORTAK GELECEĞİMİZDİR"

Milletimizi Anadolu coğrafyasından atmak isteyenler bugüne kadar hep hezimete uğradılar. Birliğine dirliğine göz dikenler aynı hüsranı yaşayacaktır. Bu vesileyle hangi kökene, hangi meşrebe sahip olursa olsun tüm milletime, siyasetçilerine, medya mensuplarına, aydınlara, akademisyenlere, STK temsilcilerine seslenmek istiyorum. Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları hepimizin ortak vatanıdır. Bu ülkenin ve bu devletin 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde bu ülkeye yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de hepimizin ihtiyacı var. Ülkesini ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye bizim ortak sevdamız, ortak geçmişimiz, ortak geleceğimizdir.

ekran-resmi-2015-09-08-14.28.39.png

"TSK HEPİMİZİN ORDUSUDUR"

Ülkemize sahip çıkmak hayatımızın diğer alanlarındaki tüm farklılıklardan ayrı olarak her birimizin ortak sorumluluğudur. Bunun için birliğimize sahip çıkmalıyız. Yani yerli olmalıyız. Yerlilik, bu ülkenin menfaati için, gerektiğinde kendi çıkarlarımızdan vazgeçmemizi gerektirmektedir. Unutmamalıyız ki TBMM hepimizin meclisidir. Hükümet hepimizin hükümetidir. TSK hepimizin ordusudur. Devletin diğer tüm kurumları da milletimizin tamamına aittir. Yöntemde söylemde anlaşamıyor olabiliriz. Ama hedeflerimiz konusunda birlik olmalıyız. Siyasette rekabet başka bir şeydir. Ülkenin ve milletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmek başka şeydir.

“ÜLKEMİN GELECEĞİ SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BENİM İÇİN DİĞER HER ŞEY TEFERRUATTIR”

Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım, kaçmam. Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda benim için diğer her şey teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını ben de temenni ederim.

"DEVLETİ VE HÜKÜMETİ ELEŞTİRMEK ELBETTE HERKESİN HAKKIDIR"

Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını, ama fakat gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça mertçe samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle bu milletle olan bağında sorun vardır. Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz mücadelelerini yürütürken, moral bozmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz tavır, sadece terörün amacına hizmet eder. Devleti ve hükümeti eksik yapılan işleri eleştirmek elbette herkesin hakkıdır. Fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin medyanın aydınların da aynı şekilde murakebeye tabii tutulması gerekmiyor mu?

"SIRTINI TERÖR ÖRGÜTÜNE DAYAMAKTA BEİS GÖRMEYEN PARTİNİN HİÇ Mİ SORUMLULUĞU YOKTUR?"

Bugün Türkiye siyasi belirsizlikten geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayamakta beis görmeyen siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Hesaplaşmacı ve dayatmacı tutuma giren muhalefet partilerinin hiç mi sorumluluğu yoktur? Soruyorum, ulusal veya uluslararası tüm dünyada Tayyip Erdoğan düşmanlığını, devletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi terör örgütüyle, paralel örgütle aynı çizgide hizalanmaya vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz?

"ERDOĞAN FANİDİR"

Halbuki Tayyip Erdoğan fanidir. Ama bu ülke, bu devlet bizden sonraki nesillere de lazımdır. Yarın bizler toprak olup gittiğimizde, çocuklarımıza torunlarımıza güçlü bir ülke bırakmak hepimizin en başta gelen görevi değil midir? Unutulmamalıdır ki söylenen her söz, tutum, tarihe atılan bir imzadır. Geçmişteki yanlışlarıyla, hatalarıyla, gafletleriyle, ihanetleriyle ülkemizin bugününe etki yapmış olan herkes bu kıstaslarla değerlendirilmektedir.

ERDOĞAN'DAN ÇARPICI 2. VİYANA KUŞATMASI ÖRNEĞİ

İkinci Viyana kuşatması sırasında, kendince Osmanlıya ders vermek isteyen Murat Giray’ın ihanetinin sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Bulgar ordusunun, iç siyasi çekişmeden “Enver gireceğine, Bulgar girsin” diyenlerin ihanetini çok iyi biliyoruz.

"ERDOĞAN KAYBETSİN DE TÜRKİYE'DE NE OLURSA OLSUN..."

“Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun” gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. Şahsen ben yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime, ebedi dünyada rabbime vermeye hazırım. İşte şimdi önümüzde 1 Kasım var. Milletimiz inanıyorum ki bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır. Diğer zamanlarda, hele terör gibi hayati meselede ihtiyacımız olan birliktir, beraberliktir. Türkiye’nin iktidar partisi kadar muhalefet partilerine de ihtiyacı vardır. 

"BU DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MESELESİ DEĞİLDİR"

Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin, ne medyanın, ne de aydınların kendi devletinin aleyhinde yalanla iftirayla gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük meselesi değildir. Tam tersine bu kendi ülkesine yabancılaşma, ihanet sorunudur. Al bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarımızda taşıyarak toprağa verdiğimiz her şehidimizin acısı yüreğimizi yaksa da milletimiz müsterih olsun diyorum.

"DEVLET ÇARKI BİRAZ AĞIR İŞLER"

Devlet çarkı biraz ağır işler.
Ama bu çark bir dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, çetenin, örgütün, algı operasyonunun durabilmesi mümkün değildir. Bunun da altını çiziyorum.

"ÖRGÜTE ÇOK CİDDİ ZARARLAR VERİLDİ"

Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurtdışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler de onun paniğidir. Örgütün verdiği kayıplar binlerle ifade ediliyor. Güvenlik güçlerimizin ve adalet teşkilatımızın çalışmalarıyla bu yapıda çökertilecektir. Şehitlerimizin acıları yüreklerimizi dağladığı kadar, bize çok büyük bir güç de veriyor.

"BİZİ EN AZ ŞEHİTLERİMİZ KADAR ÜZÜNTÜYE BOĞAR"

Vatandaşlarımızdan sağduyularını, metanetlerini muhafaza etmelerini özellikle rica ediyorum. Bizim mücadelemiz sadece ve sadece terörizme ve teröriste karşıdır. Ekmeğinin peşinde olan, teröristle hiçbir ilişkisi olmayan herhangi bir vatandaşımızın zarar görmesi bizi en az şehitlerimiz kadar üzüntüye boğar. Güvenlik güçlerine yardımcı olarak, tahriklere gelmeyerek üzerimize düşenleri yerine getirmiş oluruz diye düşünüyorum.

“ELİNDE MOLOTOF VARSA BU BİR SİLAHTIR”

Fakat Terör örgütü yeniden silaha şiddete kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Elinde Molotof varsa bu bir silahtır. Dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir. Bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletimizin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını bırakmasıdır.

Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edecek, ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılamaz hale getirilecektir. Bunun dışında konuşulacak, görüşülecek tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür.

"HALKIN GÜNLÜK HAYATINI CEHENNEME ÇEVİREN..."

Terör örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görev bölgede bulunan halkımıza düşüyor. Bölge insanı terör örgütüne karşı tavır koyarsa, bu mesele süratle çözüm yoluna girer. Çatışmaları başlatan, süreci bitiren, sabote eden terör örgütü ve onun uzantısı olan siyasilerdir. Örgüt bunu kendi açıklamalarıyla açıkta ifade etmiştir. Ceylanpınar’da evlerinde uyuyan polislerimizi alçakça kurşunlayarak şehit eden örgütün kendisidir. Trafik polisimizi çağırdıkları polisleri hunharca şehit eden örgütün ta kendisidir. Hastanenin acil servisinde nöbet tutan polisi kurşunlayarak şehit eden örgütün ta kendisidir. Karakollara, lojmanlara saldıran, ambulanslara saldıran, bomba atan, roket atan örgütün ta kendisidir. Cami dinlemeyen, okul dinlemeyen, nitekim az önce rektörümüzün de ifade ettiği gibi üniversitelerimize varıncaya kadar bu adımları atan terör örgütünün ta kendisidir. Patlattığı bombalarla, masum çocukları, kadınları, otomobil sürücülerini katleden örgütün ta kendisidir. Yolları mayınlayan, kazan, kapatan halkın günlük hayatını cehenneme çeviren örgütün ta kendisidir.

Eylemler sebebiyle bölgede ticareti turizmi hayvancılığı durma noktasına getiren insanların ekmeğine kan doğrayan örgütün ta kendisidir. Örgüt yöneticilerinin bölge halkının hayatının zorlaştırılması için her türlü eylemin yapılmasını talimatını verdiğini bölgede bilmeyen yok. Israrla çatışmaların, devletin hükümetin hatta şahsımın başlattığı iddiası kara propagandadan başka bir şey değildir. Bu iftiraları yayan herkes, toprağa düşen her şehidin vebaline ortaktır.

"BİR SUÇLU ARANACAKSA..."

Şahsım başta olmak üzere hükümet de devlet de yıllardır baskının değil yaşatmanın mücadelesini verdik. Özgürlüğün öldürmenin değil yaşatmanın mücadelesini verdik. Bunun için yaptıklarımız ortada. Bu ülkenin ayağa kalkması için neler yaptıklarımız ortada. Şayet bugün ortaya çıkan tablo için bir suçlu aranacaksa, bakılacak olan yer Ankara değil, Kandil’dir. Sorumlular hükümette değil, örgütün yönetiminde ve tercihlerini demokrasiden yana kullanamayan onların güdümündeki partide aranmalıdır.

İşte yaptıkları açıklama “Biz gücümüzü YPG’den PKK’dan alıyoruz” Bu kadar açık. Bunu söyleyen kim, o partinin eş başkanı. Vahşet ortada, tablo ortada. Başka aranacak bir şey yok. Ülkesinin ve milletinin yanında huzurunda, dağdaki teröriste araç yüklü erzak götüren bakıyorsunuz o partinin milletvekili bayan. Tablo ortada. Güçlü bir duruş sergilemeyen her parti, her medya kuruluşu, her STK da buna ortaktır. Bizim bölgede yaşayan kardeşlerimizle en küçük bir sorunumuz yok.

Bir TV programında bana birlikte mülakatı yaptığımız arkadaşımız, 400 vekille ilgili soru soruyor, ben kendilerine taa 7 haziran seçimleri öncesinde Kırşehir’de yaptığımız törende “400 vekili alacak bir partiyle yeni Türkiye kurulabilir” diyorum. Ve hemen tweetler başlıyor. Basında amiral gemisi olduğunu söyleyenler bu konuda başlıyor. Yani 400 vekil alsaydınız Dağlıca olmayacak mıydı diyor. Bu kadar hedef saptırma olabilir mi? Sen nasıl medyasın?

Ondan sonra 10 dakika geçiyor, kaldırıyor. Ama önce zehri atıyor. Virüsü salıyor. Bu nasıl bir medyada dürüstlüktür. Ondan sonra kalk, e biz aramızda toplantıyı yaptığımız zaman medyada dürüstlük ilkeleri değişmez. Nasıl dürüstlükse?

"BİZ DE MUHALEFET YAŞADIK AMA..."

Bizim her partiyle her yapıyla hiçbir sorunumuz yoktur. Görüşlerine katılmadıklarımızla, her türlü siyasi mücadeleyi verdik. Bundan sonra da veririz. 40 yıllık siyasi geçmişimiz bunun sayısız örneğiyle doludur. Biz de muhalefet yaşadık, ama ortalığı şiddete hiçbir zaman mahkum etmedik.

"BUNU YAPMAYA MECBURUZ..."

Şu anda yaşanan olaylar, devletin hükümetin, ve şahsımın tercihi değil, tam tersine hiç arzu etmediğimiz halde karşı karşıya kaldığımız bir durumdur. Bingöl üniversitesi rektörünü dinlediğimiz zaman, demek ki üzerimize düşen daha farklı görevler de var. çünkü orada gerek hocalarımızın, gerek öğrencilerimiz can güvenliğini koruma devlet sorunudur, bunu yapmaya mecburuz. Gereken her yolu ve yöntemi kullanarak çıkaracağız. Milletimize karşı hesap verme sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. En büyük güç kaynağımız milletimizin kendisidir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, istihbaratımızla çok daha sıkı bir işbirliği içinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu devleti sokakta bulmadık. Devletin geleceğini üç beş teröriste, üç beş işbirlikçiye terk etmedik etmeyeceğiz. Terör örgütüyle ve diğer çetelerle mücadele ederken, devletin tüm işlerini de takip edecek, gündemimizdeki işleri hayata geçireceğiz.