BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'dan genç kurmaylara tarih dersi

Başbakan Erdoğan'ın bir ilke imza atarak yaptığı ve içeriği sır gibi saklanan Harp Akademileri'ndeki konuşmasının detayları ortaya çıktı.

Abone ol

Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ve bakanların katıldığı, çoğu kurmay 800 subaya hitaben yaptığı konuşmada Türkiye'nin 12 şehit verdiği Afganistan'da asker bulundurmasını sorgulayanlara, "Çöl Kaplanı" lakaplı Fahrettin Paşa'nın Medine savunması örneğiyle yanıt verdi:

"Bunu sormak tarih bilmezliktir."

İLK KEZ KONUŞTU

Habertürk gazetesinden Bülent Aydemir'in haberine göre, basına kapalı olarak gerçekleşen 1 saatlik konferans, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da dinledi. Demokratikleşme konusunda mesajlar da verdiği konuşmasında,

"Demokrasideki kesintiler Türkiye'ye ağır faturalar ödetti" diyen Erdoğan, tarihi konuşmasında şunları söyledi:

ÇEKİRGE YEDİLER

Fahrettin Paşa, Medine'de açlıkla boğuşan askerlerine çekirge yedirdi; ancak bugün Türkiye kendi uydusunu üretir konuma yükseldi. Harp Akademisi'nin komutanlığını yapan Orgeneral Ali Fuat Erden, Fahrettin Paşa ile ilgili, "Bir çeşit Harbiyelilerin destanıdır. Hiçbir Harbiyeli bunu göğsü kabarmadan okuyamaz" demiştir.

35 ÜLKEDE ŞEHİTLİK

Nerede bir hadise varsa Türk de orada hazırdır. 'Afganistan'da Türk askerinin ne işi var' demek tarih bilmezliktir. 35 faklı ülkede şehitliğimiz var. Harp akademilerinde 1000 yabancı öğrenci eğitim gördü. Hiçbirinin ülkesinde bu subaylara, 'Türkiye'de ne işiniz vardı' denildiğini zannetmiyorum.

AĞIR FATURA ÖDETTİ

Türkiye demokrasiyle büyür, kalkınır. Demokrasi, laiklik, hukuk, sosyal devlet bu dört ilke birbirinden bağımsız değildir, at başı gider. Demokrasideki kesintiler Türkiye'ye ağır faturalar ödetti.

TERÖRÜ VURACAĞIZ

Bütün imkanlarımızla terörü vuracağız. Sadece güvenlik tedbirleriyle kalmayacağız. Demokratikleşme adımları ve yatırımlar artarak devam edecek.

MERMİLER 3 AYDA TAŞINDI

(Fevzi Çakmak'ın hatıralarından paragraflar okuyarak) Askerleri kağnılarla taşımışlar. Bir mermi, İstanbul'dan Erzurum'a 3 ayda ulaşırdı. Biz şimdi, kendi piyade tüfeğimizi, uydumuzu, gemimizi, helikopterimizi ve tankımızı üretiyoruz.

ÇÖL KAPLANI FAHRETTİN PAŞA

Başbakan'ın subaylara konuşmasında örnek gösterdiği 'Fahrettin Paşa', Mondros Mütarekesinden sonra teslim olmayıp Medine'yi 72 gün daha savunan Osmanlı kumandanı. 'Medîne müdâfii', 'Türk Kaplanı', 'Çöl Kaplanı', 'Medine Kahramanı' adlarıyla anılıyor.

Bulgaristan'da Rusçuk'ta doğdu, 93 Harbi'nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. Mekteb-i Harbiye-i Şahane'yi (Harp Okulu) ve Erkan-ı Harbiye Mektebi'ni (Harp Akademisi) bitirdikten sonra 1891'de kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna katıldı. Balkan Savaşında Çatalca savunmasında ve Edirne'nin geri alınışında görev aldı.

I. Dünya Savaşı başladığında 4. Orduya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul'da bulunuyordu. 1915'te 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. Bu bölgede iken hem tehcire tabi tutulan Ermeniler'i yerleştirme işiyle uğraştı, hem de Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin Ermeni isyanlarını bastırdı.

1916'da 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine'ye gönderildi. Elindeki kısıtlı imkânlara rağmen aldığı tedbirler sayesinde Medine'yi 2 yıl 7 ay savundu.

Herhangi bir yağma ihtimaline karşı tedbir olarak, Medine'deki 30 parça Kutsal Emaneti 2000 askerin koruması altında İstanbul'a gönderdi. Medine'nin etrafı isyancıların eline geçmeye başlayınca İstanbul'daki hükümet, Medine'nin boşaltılmasını istedi. Fahreddin Paşa 'Peygamberin kabrinin bulunduğu Medine'deki Osmanlı Bayrağı'nı kendi elimle indiremem' diyerek şehirden ayrılmayı kabul etmedi.

Bir süre sonra Medine'nin etrafı tamamen kuşatıldı. Osmanlı orduları kuzeye doğru geri çekilmeye başladı. Etrafındaki Türk birlikleriyle irtibatı tamamen kesilen Fahreddin Paşa şehri savunmaya devam etti.

30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesini imzalayarak I. Dünya Savaşından çekildi. Mütarekenin 16. maddesine göre Fahreddin Paşa'nın teslim olması gerekiyordu. Kendisine Mondros Mütarekesini tebliğ için İstanbul'dan gönderilen yüzbaşıyı hapsettirdi. Medine'ye en yakın Osmanlı birliği 1300 km uzakta olmasına rağmen Mondros Mütarekesinden sonra da teslim olmadı ve savunmaya devam etti. Osmanlı'nın teslim olmasında sonra 72 gün daha Medine'yi savunmaya devam eden Fahreddin Paşa yiyecek, ilaç ve cephanenin bitmesinden sonra kendi askerleri tarafından etkisiz hale getirildi. Böylece Medine'de 400 seneden beri süren Türk hakimiyeti sona erdi.

İngilizler tarafından Türk Kaplanı ismi verilen Fahreddin Paşa, savaş esiri olarak önce Mısır'a daha sonra da Malta'ya gönderildi. 8 Nisan 1921'de Malta'da kurtulduktan sonra Milli Mücadeleye katılmak üzere Ankara'ya geldi. Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ne 12. Fırka Komutanı olarak katıldı. 9 Kasım 1921'de TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliğine tayin edildi. 1936'da Tümgeneral rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye ayrılan Fahreddin Paşa, 1948'de İstanbul'da vefat etti

İŞTE O KONUŞMA

Fahrettin Paşa'nın teslim çağrılarına yanıtı şöyle oldu:

"Ey İnsanlar! Malumunuz olsun ki yiğit ve kahraman askerlerim, bütün İslam'ın sırtını dayadığı yer, manevi gücün desteği, Hilafetin gözbebeği olan Medine'yi son kurşununa, son damla kanına, son nefesine kadar muhafazaya ve müdafaaya me'murdur. Buna Müslümanca, askerce azmetmiştir. Bu asker, Medine'nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara'nın yeşil türbesi altında, kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır! Allahu Teala bizimle beraberdir! Şefaatçimiz O'nun Resulü, Peygamber Efendimiz'dir. Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlar; şan ve şerefle dolu Osmanlı ordusunun yiğit zabitleri! Ey her cenkte cihanı tir tir titretmiş, asla kimseye boyun eğmeyerek daima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş, yiğit Mehmetçiklerim, kardeşlerim, evlatlarım! Gelin hep beraber Allah'ın ve işte huzurunda huşû ve aşk içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamber'in karşısında, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Ya Resulallah, biz seni bırakmayız!..."