BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,02
ALTIN 3.009,54
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Erdoğan'dan flaş tutanak açıklaması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Abone ol

Sızdırılan İmralı tutanaklarıyla ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, "Bunların nasıl sızdırıldığını, bunları kimlerin yaptığını da en kısa zamanda ortaya koyarız" dedi.

Erdoğan, Müslüm Gürses'in ölümüyle ilgili, "Bırakın onun da bu ülkede hedef kitlesi var. Onu da dinleyenler var. Neden rahatsız oluyorsun? Bunlar bizim zenginliklerimiz" ifadelerini kullandı.

"Yalan söyleyenden Başbakan olmaz" diyen Kılıçdaroğlu'na Erdoğan, "Doğru. Bunun için de Kemal Kılıçdaroğlu başbakan olamadı ve yalan söylemeye devam ettiği sürece de başbakan olamayacak" diye cevap verdi.

Başbakan Erdoğan AK Parti Grubu'nda milletvekillerine hitap etti. İşte o konuşmasın öne çıkan satırbaşları:

KADINA ŞİDDET

Kadına yönelik şiddeti, kadına kalkan eli şiddetle lanetlediğimizi, bunu durdurmak için her türlü tedbiri aldığımızı burada ifade ediyorum. Kadına ve çocuğa yönelik tahammülü olmayan şiddettir. Töre adı altında erkeklik değil o korkaklıktır, acziyetsizliktir vicdansızlıktır.

Hükümet olarak bu meselenin üzerine kararlılıkla gittik ve gideceğiz. Kadına şiddet konusu başta muhalefet olmak üzere kimi çevreler tarafından siyasi istismar aracı olarak kullanılıyor. Bu konuda bilimsel araştırmalar yapılıp veriler derlendiği için şiddette artış var gibi lanse ediliyor. Geçmişte bu konuda hiçbir veri toplanmamış. Biz bilimsel olarak da gittiğimiz için rakamlarla oynayarak şiddette artış var diyenler çıkıyor. Tam tersine şiddete karşı kapsamlı tedbirler aldık. Etkili olduğunu da gördük.

SİVİL İTİRAZIN ÖNDERİYDİ

Söz ustasını sevgili Müslüm Gürses'i hakka uğurladık. Gürses sadece ses sanatçısı değildi. Gençliği derinden etkileyen verdiği mesajlarla dayanışmayı çoğaltan bir sanatçıydı. Bir sivil itirazın unutulmaz önderiydi, duyguların temsilcisiydi.

AŞIK VEYSEL VE ITRİ ÖRNEĞİ

Şu anektodu özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum. Aşık Veysel, bir dönem sazıyla Sivas'a inemediğini söylüyor. Polis ya da jandarmanın elinden sazı aldığını, ya da ateşe atarak yaktığını söylüyor. Tek parti döneminde saz gerici alet olarak görülüyor. Görüldüğü yerde yakılması ihma edilmesi isteniyor. CHP zihniyeti böyle bir zihniyettir. Dinlenmesi yasaklanıyor.

Halk sanatçısı Aşık Veysel'in başına bunlar gelirken, Itri de hafızalardan silinmek isteniyor. 40 yıl önce Ankara'da bir Itri konseri verilmesi planlanıyor. Ama bazıları devreye giriyorlar, 'Tek sesli alaturka müzik yapılamaz' diye bunu engelliyorlar. Dönemin kültür bakanı da görevden alınıyor. Yani tek parti dönemi her alanda tek tip insan yetiştirmek zulmünü yaparken, ağır bir baskı oluşturuyor toplum üzerinde. Anlamsız yasağı Hazirina ayında kaldırdık.

ZİHNİYETE İTİRAZ OLARAK ÇIKTILAR

Tek parti dönemi, her alanda tek tip insan yetiştirme gayesiyle topluma zulmederken, tek tip müzik üretme, tek tip müzik icrası ve dinlenmesi için de ağır bir baskı uyguladı. İnsanların siyasi tercihlerine, dini tercihlerine, maneviyatlarına, kılık kıyafetlerine müdahale edildiği kadar, duygularına, sözlerine, kelimelerine, o duygularını nasıl ifade edeceklerine bile müdahale edildi. İşte Müslüm Gürses, onunla birlikte sevgili Orhan Gencebay, sevgili Ferdi Tayfur, daha nicesi bu baskıya, bu tek tipçiliğe, bu zihniyete karşı itiraz olarak ortaya çıktılar. Halkın diliyle müzik yaptılar.

FARKLILIKLAR BİZİM ZENGİNLİKLERİMİZ

Yıllarca bu ülkede arabesk müzik tartışıldı hala da tartışılıyor. Onun müzik olmadığını, bize yakışmadığını... Bırakın. Onun da bu ülkede bir hedef kitlesi var. Neden karşısına dikiliyorsunuz? Farklılıklar bizim zenginliklerimiz. Neden rahatsız oluyorsunuz.''

BOYUNLARI BÜKÜKTÜ

Boyunları büküktü, kalpleri kırıktı. Sazlarından başka bir şeyleri yoktu ama sazları ve sözleriyle baskıya, zulme, toplum mühendisliğine çok güçlü şekilde isyan ettiler. Cem Karaca gurbete mahkum oldu. Ahmet Kaya gurbette hayata gözlerini yumdu. Seversin sevmezsin ayrı bir hikaye.

AHMET KAYA BENİ PINARNHİSAR'A UĞURLADI

Neler yaptılar? O köşelerinden yazı yazanlar, duayen geçinenler, çok satan gazetelerin köşe yazarları neler yaptılar? Salondan zor kaçırıldı Ahmet Kaya. Ama aynı Ahmet Kaya, beni Pınarhisar'a uğurlayanlardan biriydi. Çünkü o da duyguların insanıydı. Farklı dünya görüşlerinin insanı olabiliriz ama bunu da gerçekleştiren bir insan oldu. Belediye Başkanlığım döneminde de kendisi ile bu noktadaki münasebetlerimiz çok çok farklıydı. Seçkinler tarafından, kaymak tabaka tarafından, sözde aydınlar tarafından bu müzik ve bu sanatçılar horlandılar, aşağılandılar.

HALKIN TERCİHLERİNE SAYGI DUYUN

Bugün bile 21. yüzyılda o demode anlayışı sürdüren, halkın müziğini, tercihlerini, sevdiği müzisyenleri aşağılamaya, horlamaya devam edenler var. Bugün bile toplumu bir mühendis gibi şekillendirme, toplumun tercihlerini aşağılama, topluma dayatmalar yapma özlemi, arzusu, sevdası içinde olanlar var. Dinlersiniz, dinlemezsiniz. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama halkın tercihine, halkın duygularını ifade etme biçimine saygı duymak, tahammül etmek zorundasınız.

GÜRSES'İN SESSİZ DEVRİMİ

Merhum Müslüm Gürses'in hayatı da eserleri de işte bu toplum mühendislerine, işte bu halkı aşağılayanlara verilmiş en güzel cevaptı. Belediye Başkanlığım döneminde, kendisiyle zaman zaman görüşmelerim olmuştu. Kendisinin nasıl o duyguların insanı olduğunu o zaman çok iyi anlamıştım.

İfadelerinde zaten bütün o yaptığı müzikte bunu görüyorsunuz. Sesinde de müziğinde de bunu hissediyorsunuz. Müslüm Gürses'i, eserleriyle olduğu kadar işte bu itirazlarıyla da hatırlayacak, arkadaşlarıyla, muasırları ile gerçekleştirdiği sessiz devrimi, her zaman hafızamızda diri tutacağız.

MUHALEFET ŞEHİT YAKINLARINI İSTİSMAR EDİYOR

CHP ve MHP, bu çözüm sürecini ısrarla, inatla, sorumsuzca bir boyun eğme, taviz, geri adım gibi lanse etmenin peşinde. MHP ve CHP'nin bu tavrı milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir. Kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının, gazilerin bize yönelttiği sorulara bakıyoruz; muhalefetin ürettiği, aslı astarı olmayan, tamamen iftiradan ibaret bir propagandanın etkisini görüyoruz.

ŞEHİTLERİN RUHUNU ASLA SIZLATMAYIZ

Bizim şehitlerimizin ruhunu kemiklerini sızlatacak hiçbir adımı atmamız mümkün değldir. CHP ve MHP, çözüm sürecini ısrarla, inatla, sorumsuzca 'bir boyun eğme, taviz, geri adım atma' gibi bir sürecin içindeler. MHP ve CHP'nin bu tavrı milli bir tavır değildir. sorumlu bir tavır değildir. Kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının bize yönelttikleri sorulara bakıyoruz muhafeletin aslı astarı olmayan propagandasını görüyoruz.

MUSTAFA KEMAL KİN GÜTMEDİ

Gazi Mustafa Kemal Paşa Osmanlı'nın son dönemini yaşamış, önemli cephelerde başarı göstermiş, ülkeyi işgalden kurtarmıştır. Sadece 8 yıl sonra Nobel Barış Ödülü'ne layık gösterilmiştir. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan ediliyor, tüm ülkelerle yeni bir sayfa açılıyor. Bize karşı düşmanlık beslemeyen tüm ülkelerle barış sağlamak için, Gazi adım atıyor. Kin güdülmüyor, nefretin üzerine gidilmiyor.

Gazi'nin Çanakkale'de yatan düşmanların ailelerine söylediği sözler son derece önemlidir. 'Uzak diyarlardan savaşa evlatlarını yollayan analar, evlatlarınız bizim bağrımızda' diyor. Kime söylüyor? Mehmetçik'i şehit eden, buraya savaşmak için gelmiş askerlerin annelerine söylüyor. Neden biliyor musunuz? Bunlar neden yapılıyor biliyor musunuz? Çünkü Mehmetçik savaş meydanında savaşır, ondan sonra o defter kapanır.

"BENİM MEHMETÇİĞİM TERÖRİSTE PARKASINI VERECEK KADAR KAHRAMANDIR"

Benim askerim dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını verecek kadar kahraman bir askerdir. Bizim komutanımız teröristi mağaradan 'seni annene götüreceğiz' diye çıkaran bir komutandır. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Bizim gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız.

NASIL BİR MİLLİYETÇİLİK

Bizim muayyilemizdeki Türkiye çok büyük bir Türkiye'dir. Biz CHP, MHP genel başkanları gibi ürkek ve küçük bir Türkiye'yi tanımadık, tanımıyoruz. Alah aşkına nasıl bir milleyetçiliktir. Kendi ülkesini korkak gören biri nasıl millliyetçi olabilir. Şehit ailelerini sömürmeye kalkışmak milliletçilik olamaz. Geriye doğru 30 yılı canlandıralım. BDP'nin nerede durduğunu biliyorum.

KOCA BİR HİÇ

Ama CHP ve MHP’nin nerede durduğuna dikkatli bakmanızı istiyorum. 30 yıl içinde iktidar ortağı olduğu dönemler oldu. Peki terörü çözmek için ne yaptılar. Koca bir hiç. CHP kendi hazırladığı raporun bile gerisinde. MHP küfretmekten şehit cenazelerini istismar etmekten başka bir şey yapmadı.

İNTİKAM, KÜFÜR, NEFRET

Bahçeli'yi her salı dinleyin. İntikam küfür, nefret ne isterseniz var.  İktidarda oldukları zamanda çözüme yanaşmadılar. Muhalefette oldukları dönemde de çözdürmediler. 30 yıl boyunca nasıl direttilerse bugün de aynı şekilde diretiyorlar. Dikkat edin. Hiçbir tasarıları yok. Hatta neye karı çıktılarını bile bilmez haldeler

ANNELERE İHANET

Teröre karşı 30 yıl milli duruş sergileyemediniz. Bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa, o ihanet gençlere, annelere olan ihanettir. Bu terörün çözülmesini engelleyerek, millete yapılan bir ihanettir.

YALAN SÖYLEYENDEN BAŞBAKAN OLMAZ

Sayın Kılıçdaroğlu, "yalan söyleyenden başbakan olmaz" diyor. Bu süreçte söylediği tek söz budur. Evet yalan söyleyenden başbakan olmaz. Doğru. Bunun için de Kemal Kılıçaroğlu bu ülkede başbakan olamadı ve yalan söylemeye devam ettiği sürece başbakan olamayacak.

Hiç kimse gayri milli yayıncılığı eleştirmedi, bası özgürlüğü dersi vermeye kalkıyor. sınırsız basın özgürlüğü olamaz. Kendi özgürlük alanında oynarsın. Kendi alanını geçerse mütecaviz olursun.

BASINA TEPKİ

İmralı'daki tutanakları yayınlayan gazeteyle ilgili bazı söylemlerim oldu. Birileri de bana köşelerinden gazetecilik dersi vermeye kalktı. Sınırsız bir özgürlük olamaz kimse kimsenin özgürlük alanına tecavüz edemez. Kendi özgürlük alanında oynarsın, kendi özgürlük alanını geçiyorsan bu özgürlük değildir. Medya böyle özgürse, biz de bir başbakan olarak, bakanlar olarak, milletvekilleri olarak en az onlar kadar özgürüz. 

ABD VE İNGİLTERE'YE BAKSINLAR

Ve biz eleştirimizi açık açık dile getiririz ama aynı zamanda da sansüre karşı gazetecilerden de daha önce dururuz, durduk. Hiçbir dönem yazamadıklarını bu dönemde yazdılar. Küfretsin hakaret etsin gelen giden vursun yok böyle bir şey. Gereği neyse o yapılacak. Sürecin aleyhine koz vermek asla ve asla milli bir tavır değildir. Basın özgürlüğü diyenler ABD'ye İngiltere'ye baksınlar. 

MİLLİ TAVIR DEĞİL

Türkiye'nin aleyhine olacak bir yayın yapmak asla ve asla milli bir tavır değildir. Bir yandan her gelen hükümete çözüm konusunda baskı yapıyorlar, bir yandan da çözüm sürecini bugün olduğu gibi sabote etmeye çalışıyorlar.

Bu ülkede 30 yıl boyunca bu CHP ve MHP nasıl terör konusunda milli bir duruş sergilemediyse, bu tür medya da sergilemedi. Her türlü çözüm sürecini sabote etmenin peşindeler. Bakın açık açık söylüyorum; CHP ve MHP terörün bu ülkede siyaseti şekillendirmesine olanak sunmuşlardır. Aynı zamanda bazı medya kuruluşları da terör örgütüne oksijen sağlamışlardır.

SÜRECE DEVAM

10 yıl boyunca olduğu gibi bugün de biz milletimizle birlikte yürüyoruz. CHP, MHP ve BDP ile değil, malum medyayla değil. Biz bu yolda bu süreçte milletimizle yürüyoruz. Onlar sabote etmeye çalışsın, onlar kırmaya, yıkmaya çalışsın. Biz kanı durdurmak için kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz

SIZDIRANI AÇIKLARIZ

Biz bu süreçte milletimizle birlikte yürüyoruz, farkımız bu bizim. Onlar bozmaya, kırmaya çalışsın, biz yapmak için kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Aziz milletim şunu bilsin ki; bu süreçte en son sözü milletimizle birlikte biz söyleyeceğiz. Biz son sözü söyleyene kadar ortada dolaşan her tür belge asılsızdır ve bunların nasıl sızdırıldığını, bunları kimlerin yaptığını da en kısa zamanda ortaya koyarız. Kimin ne söylediğine, ne yaptığına değil, siz gelin bizim ne yaptığımıza bizim ne söylediğimize bakın. Biz az konuşuyor, çok iş yapıyoruz. Çünkü bu süreçte önüne gelen konuşmaya kalkarsa, birisi baltaya taşı vurduğunda bu çözüm sürecini, bu kristali kırarız.