BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.965,88
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan'dan din istismarı uyarısı

Başbakan Erdoğan dini siyasete alet etmeye çalışanlara ateş püskürdü.Başbakan din istismarcılarının topluma ve siyasi çoğulculuğa zarar vereceği uyarısında bulundu.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dini düşünceyi dogmalaştırmak ve din adına dışlayıcı siyaset yürütmek hem toplumsal barışa, hem de siyasi çoğulculuğa zarar vermektir'' dedi. Erdoğan ve beraberindeki heyet, Sun Valley Konferansı çerçevesinde ABD'deki programına başladı. Sabah saatlerinde, kaldığı otelden konferansın yapılacağı Sun Valley Inn Oteli'ne yürüyerek gelen Başbakan Erdoğan'a, eşi Emine Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak ile damadı Berat Albayrak, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile eşi Ahsen Unakıtan, siyasi danışman Adana Milletvekili Ömer Çelik, dış politika danışmanı İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve bazı danışmanlar eşlik etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, basına kapalı gerçekleşen ve dünyanın en büyük 250 şirketinin üst düzey yöneticilerinin bir araya geldiği Sun Valley Konferansı'nda ''Demokrasi, İslam ve Siyasal Laiklik Ekseni Üzerinde Türkiye Modeli'' adlı bir konuşma yaptı. Konuşmasına, konferansa katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek ve bu buluşmayı planlayan ev sahibi Allen and Company'ye teşekkür ederek başlayan Başbakan Erdoğan, ''Arkadaşlarım bana, 'Amerikan finans ve medya dünyasının kalbi burada atıyor' dedi. Sizleri ne kadar heyecanlandıracak bilemiyorum, ama bu sabah benden nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin yaşadığı demokrasi tecrübesini dinlemek istediğinizi söylediler'' dedi. Uluslararası toplumun mücadelesini verdiği en önemli uğraşlardan birinin demokrasi anlayışı ve bunun getirdiği özgürlükler ortamının dünya üzerinde en geniş şekilde yayılması olduğunu vurgulayan Erdoğan, İslam kültürü ile demokratik düzen arasındaki ilişkilerin de bu çerçevede çok uzun bir süredir düşünce dünyasında tartışıldığını kaydetti. ''DEĞERLER ARASI SOĞUK SAVAŞ''- Müslüman toplumların özgür, katılımcı ve açık topluma dayanan rejimler oluşturma hususundaki eksikliklerinin, İslamiyet'in bu durum üzerindeki rolü hakkında geniş bir tartışma yarattığına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Yani benim, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, 'değerler arası soğuk savaş' diye adlandırdığım bir dönem ortaya çıkmıştır. Bilahare, 11 Eylül olaylarıyla zirveye çıkan terör dalgası konuyu geniş kitlelere maletmiş ve İslamiyet'in çatışmaya meyilli, barışçıl olmayan bir din olduğu izlenimini yaratarak, İslam kültürü ile demokrasinin birbiriyle bağdaşıp bağdaşmadığı sorusunu gündeme taşımıştır. Tabii bu iddialar 'İslam' kelimesinin 'barış' anlamına geldiğini bilen Müslümanlar ve Müslüman olmayan sağduyulu insanlar arasında şok etkisi doğurmuştur. Demokratik bir ülkede Başbakanlık yapan Müslüman bir kişi olarak, bu konudaki görüş ve hissiyatımın belki birçok yabancı düşünürden daha gerçek tecrübe ve izlenimlere dayandığı inancıyla, fikirlerimi sizlerle samimi bir şekilde paylaşmak istiyorum. Her ülkenin ve toplumun kendine özgü şartları farklı demokratik kurumlar yaratabilecek olmakla birlikte, demokrasinin dayandığı evrensel bazı ilke ve ölçütler bulunmaktadır. Bunlar, siyasi katılımcılık, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik, çoğulculuk, eşitlik ve şeffaflık olarak belirmektedir.'' ''SUİKAST DÜZENLEMEKTEN FARKSIZDIR'' İslamiyet'in Allah'a inanç temelinde bireylerin kişisel ve toplumsal yaşamda uyulması gereken ahlak kurallarını içerdiğini anlatan Erdoğan, İslamiyet'in adalet, eşitlik ve kardeşlik gibi ulvi ilkelere dayanan bir hayat biçimini öngördüğünü ifade etti. Bunların da esasen tek tanrılı dinlerin ortak temel değerlerini oluşturduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Bu itibarla, aynı yüce kaynaktan indiğine inandığımız bu dinlerin birbirlerinden farklı olarak şiddeti ve terörü teşvik ettiği veya insan gelişimine en uygun yönetim biçimi olarak ortaya çıkan demokrasiyi reddettiği nasıl düşünülebilir?'' diye sordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kaldı ki, diğer dinler gibi İslamiyet'in de özünde yatan ve bireyin mutluluğunu esas alan temel felsefe, katılımcı, özgürlükçü, çoğulcu bir hayat anlayışı ile demokratik kurumları destekleyen ve pekiştiren özellikler taşımaktadır. Bu gerçekler ışığında, günümüzde Müslüman toplumların çoğunluğunun demokrasi sınavında nispeten başarısız olmalarını din olgusuyla açıklamaya çalışmak ve İslamiyet ile irtibatlandırmak temel bir yanlış olacaktır. Keza, daha 10-15 yıl öncesine kadar Avrupa'nın büyük bir bölümünün demokrasiden ve her türlü özgürlükten uzak bir ortamda yaşaması da herhalde din kaynaklı engellerle izah edilmiyordu. Bugün Müslüman toplumların büyük bir bölümünde karşılaştığımız durum da İslamiyet'in özünde yatan yüksek-toplumsal değerlerin siyasi amaçlar doğrultusunda istismar edilmesi ve dogmatik bir sistem içinde yanlış uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dini düşünceyi dogmalaştırmak ve din adına dışlayıcı siyaset yürütmek hem toplumsal barışa hem de siyasi çoğulculuğa zarar vermektir. Belki de en kötüsü, dini yozlaştırmak ve amacından saptırmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu tutum, bana göre dine, demokrasiye ve insanlığa karşı 'suikast' düzenlemekten farksızdır. Dini, bir ideoloji haline getirerek, devlet aygıtı marifetiyle toplumu zorla dönüştürmeye çalışmak, hem topluma hem dine yapılabilecek en büyük kötülüktür.'' Burada suçu dine atmanın kolaycılık olduğunu vurgulayan Erdoğan,''Çünkü söz konusu olan din değil, totaliterizmdir. Bu sebeple, olsa olsa o dine mensup olanların özgürlükçü bir düzen için mücadele etmekteki eksikliklerinden bahsedilebilir'' diye konuştu.