Barış Yarkadaş, Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşadığı süreçleri ve onu AKP'yi kurmaya götüren olguları yazdı.
Abone olİnternethaber Yazarı Barış Yarkadaş, dizinin son bölümünde, Recep Tayyip Erdoğan'ın Milli Görüş'ten kopuş sürecini yazdı.
“BAŞEDEMEYİNCE ÖNÜMÜ KESTİLER”
4
Siyasi rakiplerinin İstanbul belediye başkanlığı için seçimlerde karşısına kimseyi çıkaramayacaklarını anlayınca önünü kestiklerini düşündüğünü söyleyen Erdoğan, 'Siyasi rakiplerimiz ve kendilerini iyi bilen güç ve çıkar odakları, seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki, böyle bir yola başvurdular. Bu odaklar ne yazık ki, hepimizin ihtiyacı olan hukuku kendi küçük ve çıkarcı düşüncelerine alet etmekte bir sakınca görmediler' dedi.
'Bu yol yanlış bir yoldur. Bu yol çıkmaz sokaktır. Çünkü, adalet gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur' ifadesini kullanan Erdoğan, 'Bu kararı ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki diğer yanlış kararları kendi çocuklarınıza, geleceğe izah edemezsiniz. Şunu net söylüyorum: Yaşadığımız dünyaya izah edemezsiniz' diye konuştu.
”BU ŞARKI BURADA BİTMEZ”
Hapis cezasını, basında hakkında çıkan olumsuz yazılara da bağlayan Erdoğan, 'Bu mahkumiyet kararının onaylanması ile hiçbir şey burada noktalanmış olmadı. Bu can, bu tende oldukça, haksızlık karşısında susmayacak ve evrensel hukuk kuralları çerçevesinde milletin hukukunu savunmaya devam edeceğim' sözlerini şöyle tamamladı: 'Yine de ben umutluyum. Çünkü, milletim mahsun olmadığı sürece, ben mahsun olmam. Varsın, Tayyip Erdoğan mahkum olsun. Yeter ki, bu aziz millet hiçbir zaman mahsun olmasın. Ve tekrar ediyorum; işte ben buradayım. Sevgili yurdumun ve dünya kamuoyunun gözleri önündeyim ve müsterihim. Siz de müsterih olunuz. Bu şarkı burada bitmez.'
Erdoğan bu sözlerinin ardından soruları cevaplandırmadan salonu terk etti. Dışarıda Erdoğan’a destek vermek için toplanan Faziletliler, uzun süre belediyenin önünden ayrılmadı.
Tam bir gövde gösterisine dönüşen “veda” toplantısı, Erdoğan Cezaevi’ne girmeden önce de tekrarlandı. 26 Mayıs 1998’te Kayseri Pınarhisar Cezaevi’ne girmek için İstanbul’dan hareket eden Tayyip Erdoğan’ı onbinler uğurladı. Belediye Başkanlığı döneminde belediyeden aldığı ihalelerle büyüyen Albayrak firmasının otobüsünden halkı selamlayan Erdoğan, cezaevinde dört ay yattı. Erdoğan cezaevine girmeden, stüdyoya girdi ve on şiir okudu.
Şiirler, “Bu sevda bitmez” adıyla kaset olarak yayımlandı. Kaset dışarıda satışa sunulurken, Erdoğan bu süreyi cezaevinde okuyarak ve siyasilerle görüşerek değerlendirdi. Erdoğan, içeride ilk dönüşümlerini yaşadı. Erdoğan, 4 ay sonra cezaevinden çıktığında, değiştiğinin ve islami yönetim düşüncesinden vazgeçtiğinin mesajlarını vermeye başladı. Daha önce “Benim referansım islamdır” diyen Erdoğan,
İslami düşüncelerle yönetilecek bir devletin “hayal” olduğunu söylemeye başladı.
“DEĞİŞTİM” MESAJI VERİYOR
Erdoğan’daki bu “radikal” dönüşümün farkına varan liberal çevreler, ilgisini Erdoğan’a yöneltmeye başladı. Yine Erdoğan’ın Erbakan’ı kast ederek, “Aksaçlılarla bu iş olmaz” demesi ve bunun basına yansıması, “ayrılık ve yeni bir siyasi hareket” olarak yorumlandı. Erbakan’ın, cezaevindeyken kendisini ziyaret etmemesine de içerleyen Erdoğan, bu rahatsızlığını yakın çevresine de dile getirmeye başladı.
Yasaklı olduğu için, aktif politika yapamayan Erdoğan, cezaevinden çıktıktan sonra ilk iş olarak Amerika’ya uçtu. Yabancı dil bilmemesinin büyük eksiklik olduğunu ve bunu cezaevinde fark ettiğini belirten Erdoğan, ailesini de yanında götürerek, uzun süre burada kaldı.
Erdoğan’ın Amerika’ya gitmesi, siyasi çevrelerde, “Amerika’daki güç odaklarıyla ve siyasi çevrelerle yeni bir oluşum için görüşüyor” yorumlarını getirdi. Erdoğan bu iddiaları reddetti ve siyasi yasağı kalkana kadar, bu tür girişimlerinin olmayacağını söyledi.
Ancak Erdoğan’ın bu sözleri, basında çıkan haberlerle yalanlandı. Parti içindeki “gelenekçi”lerden bunalan ve hareket edemediklerinden yakınan bir grupla görüşmelerini sıklaştırması, “Fazilet’te ayrılık mı var?” soruların sordurtmaya başladı.
ERBAKAN’LA YOLLAR AYRILIYOR
Erbakan'la bağları koparmak isteyen ve siyasi arenada "Yenilikçiler" olarak adlandırılan bazı isimler, Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra başkaldırının ilk sinyallerini verdi. Aralarında Bülent Arınç, Abdullah Gül, Nazlı Ilıcak gibi birçok ismin bulunduğu "yenilikçiler" kapalı toplantılarda Erbakan'dan artık uzaklaşılması gerektiği açıkça vurguladı. Bu sözler FP içinde deprem yarattı. Partide artık "Gelenekçiler" ve "Yenilikçiler" adlı iki grup vardı.
FP bir yandan Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın açtığı kapatma davasıyla, bir yandan da "Gelenekçi-Yenilikçi" tartışmalarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Ancak "yenilikçiler" bu kez kararlıydı. Öyle ki, Kutan'ın seçilmesinin ardından yapılan ilk kongrede, aday bile çıkardı. Yenilikçilerin temsilcisi olarak Kutan'ın karşısına çıkan Kayseri Milletvekili Abdullah Gül aslında Erbakan ve çevresiyle yarışıyordu.
Sonuç beklenen gibiydi. Kutan 14 Mayıs 2000'de yapılan seçimi almıştı. Gül'ün oyları ise hatırı sayılır düzeydeydi.Bu bir anlamda, FP'nin "gelenekçileri" için tehlike sinyaliydi de. Çünkü, tarihte ve "gelenek"te yeri olmayan gelişmeler yaşanıyordu. İlk kez bir aday geleneğe uymuyor, tek adaylığa karşı çıkıyordu. Tabii tüm bu yaşananlara karşı, Erbakan Hoca'nın yorumu ise, kendine özgüydü. Gül’ün seçimlere girmekte kararlı olduğunu gören Erbakan, "Bırakın seçimlere girsinler, Abdullah daha dünkü çocuk…" diyordu. “Yenilikçi” iddialarına ise yine aynı söylemle yanıt veriyordu: “Ne yeniliği getirmişler?”
KESİN KARAR VERİLİYOR
Abdullah Gül’ün seçimi kaybetmesi, Erbakan’ın parti içindeki hakimiyetinin bir kanıtıydı da aynı zamanda. Şimdiye kadar kurduğu dört parti de kapatılan Erbakan, gençlere olanak tanımamakla suçlanıyor, günün şartlarına uygun politika üretememekle eleştiriliyordu. Yasaklı olmasına rağmen, FP’ye müdahele eden Erbakan, Abdullah Gül ve diğer yenilikçilerin tepkisini çekiyordu. Partide, Erbakan karşısında varlıklarını koruyamayacaklarını anlayan Yenilikçiler, kongrenin ardından, çalışmalarını daha hızlandırdı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi arenada yavaş yavaş boy göstermeye başlamasıyla birlikte, basının ilgisini de üzerlerine çeken “yenilikçiler” işadamlarıyla da görüşmeye ve destek aramaya başladı. Kendilerini, Fazilet’in Türkçe'deki karşılığı olan “Erdem”liler olarak lanse eden Erdoğan yanlıları, 26 Haziran 2001’de Fazilet Partisi’nin kapatılması üzerine, daha rahat hareket etmeye başladı. Necmettin Erbakan’ın desteğiyle, eski Fazilet’i devam ettirmek isteyen Recai Kutan önderliğindeki toplantılara da katılmayan “Yenilikçiler” “geri dönülemez bir noktaya geldikleri”ni ifade etti. Hareket, bazı partilerden milletvekili transfer etmeye bile başladı. İlk katılım DYP’nin ağır toplarından Meral Akşener oldu. Ardından MHP’li vekil Sadık Yakut ve ANAP’tan Ertuğrul Yalçınbayır “Yenilikçiler”in saflarına katıldı. Böylece Yenilikçilerin mecliste yaklaşık 50 sandalyeye sahip olacağı ortaya çıktı.
Erbakan’ın partideki hatırı sayılır kişilerle mesaj göndermesi ve yeni parti içinde bulunmaları isteği de fayda etmedi. “Yenilikçiler” kararlı olduklarını söyleyerek yollarına devam etti.
“SAKALLILARLA BU İŞ OLMAZ”
Erdoğan’ın Gebze’de Haziran 2001’de dile getirdiği, “Bize iyi Kuran okuyan değil, kafası çalışan, kitap okuyan dünyayı yorumlayan kişiler lazım. Sakal bırakmakla politika yapılmaz” sözleri, “dönüşüm”ün belgesi olarak gösterildi. Şeriat devleti savunuculuğundan, “İslami devlet hayaldir” noktasına gelen Erdoğan, buna benzer çıkışlarını sürdürdü. Erbakan çizgisinden tamamen uzaklaştığı mesajı veren Erdoğan, sık sık yurt dışına da çıktı ve orada da görüşmelerini sürdürdü.
Recep Tayyip Erdoğan, kamouyuna “değiştik, biz yeniyiz” mesajı veredursun, Yenilikçileri, Erbakan faktöründen daha çok düşündüren bir durum vardı. O da hareketin “gizli” lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın “siyasi yasaklı” oluşuydu. Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra siyasi faaliyetleri yasaklandığından, ne parti kurabiliyor, ne de herhangi bir partiye üye olabiliyordu. Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra, yasaklı olmadığını iddia ediyor, hukukçular ise, bu konuda fikir birliğine varamıyordu. Hukukçular konunun “yasal” boyutunu tartışırken, Erdoğan da kamuoyuna mesajlar vermekten geri durmuyordu. Yasağının kalkmasına az bir zaman kalmıştı. Ancak Erdoğan’ın bunu beklemeye sabrı yoktu. Türkiye’nin içinden geçtiği çalkantılı dönemde iyi bir çıkış yapan hareketin başarılı olacağını kavrayan yasaklı politikacı, zaman kaybetmek istemiyordu.
ERDOĞAN’IN ÖNÜNÜ AÇAN KARAR
İşte bu süreçte, Erdoğan’ın yeniden siyasi arenaya dönmesini sağlayabilecek bir davanın kararı beklenmeye başlandı. Yeniden Doğuş Partisi (YDP) eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel’in siyasi yasağına karşın parti üyeleğini sürdürülmesi nedeniyle, Yargıtay Başsavcılığı’nın ihtar verilmesi yönündeki talebini 19 Temmuz 2001’de karar bağladı. Mahkeme, YDP’ye ihtar verilmesine gerek olmadığına hükmetti. Kararın oyçokluğuyla alındığı açıklandı.
Tüm yenilikçilerin ve yeni siyasi oluşum kurma peşindeki siyasilerin gözleri bu karardaydı. Çünkü, kararın yukarıda yazılan biçimde çıkması halinde Recep Tayyip Erdoğan’ın da yasağı kalkıyordu. Kararla birlikte, benzer durumdaki Erdoğan da, Güzel gibi TCK’nın 312/2. maddesine göre hüküm giymişti.
Yeni kurulacak parti için çalışmalarını sürdüren “Yenilikçiler” ya da diğer adlarıyla “Erdemliler Hareketi” bu kararla birlikte rahat bir nefes aldı. Artık Erdoğan’ın önünde hiçbir engel kalmamıştı.
Erdemliler bu kararın sevincini yaşarken, eski yol arkadaşları da yeni partinin kuruluş dilekçesini vermek için İçişleri Bakanlığı’nın yolunu tuttu. Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasından tam bir gün sonra Recai Kutan liderliğindeki eski Faziletliler, 20 Temmuz’da yaptıkları bir basın açıklamasıyla, Recai Kutan’ın Genel Başkanlığı’nda “Saadet Partisi”nin kurulduğunu duyurdu.
ERDOĞAN SEVİNÇLİ: DURMADAN KOŞACAĞIM
Yenilikçilerin lideri durumundaki Recep Tayyip Erdoğan ise, Anayasa Mahkemesi’nin kararını duyurmasının ardından, “Hizmet için dağ taş demeden koşacağım” dedi. Kararı, Üsküdar Emniyet Mahallesi’ndeki ofisinde bekleyen Erdoğan, saat 11.00’de ofise gelen Almanya Başkonsolosu Herbert Hoffmannloss’la bir saat görüştü. Erdoğan, kararın açıklanmasının ardından aralarında milletvekili, sanatçı, belediye başkanlarının da bulunduğu ziyaretçilerin akınına uğradı.
Sevincini kızı Esma’yla paylaşan Erdoğan, milletvekilleriyle birlikte basın açıklaması yaptı. "Başbakan" sloganlarıyla karşılanan Erdoğan, "Aziz milletim" diye başladığı konuşmasında şunları söyledi: "Kriz neticesinde artan fakirlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, insanımızı iyice sıkıştırmış ve umutlarını azaltmıştır. Oysa insanlarımız müreffeh ve özgür bir ülkede yaşamaya fazlasıyla layıktır. Karar, şahsım için olduğu kadar, ülkemiz için de hayırlara vesile olur. Bu karar, hem milletimiz, hem de demokrasinin gelişmesi için hayırlara vesile olur temennisindeyim."
Türk siyasi yaşamında 30 yıl sonra ilk kez ayrılan gelen Milli Görüş Hareketi, bundan böyle yoluna farklı şemsiyeler altında devam etti.
Erdoğan bir süre sonra, AK Parti'yi kurdu ve ilk genel başkanı oldu.
BİTTİ