Pakistan ziyaretinin ardından İstanbul'a dönen Başbakan Erdoğan, Türkiye'de siyasetin hukuk üzerine etkinliğini en iyi CHP'liler'in yaptığını öne sürdü!
Abone olİstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu'nda, İstanbul protokolüne verdiği yemeğe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.
Erdoğan, katıldığı yemekte yaptığı konuşmada, İstanbul'a hizmet etmenin Türkiye'ye hizmet etmekle aynı olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, Pakistan ziyaretinde, iki gün boyunca deprem bölgelerini gezdiğini anlatarak, orada anlatılması çok zor ve güç bir tablonun bulunduğunu kaydetti. Pakistan'da depremde 50 bin civarında kişinin öldüğünü ve 70 bin civarında yaralı bulunduğunu söyleyen Erdoğan, hastane, okul, ev, hiçbir şeyin kalmadığını, hatta iki dağın biraraya gelerek, bir vadide sanki yeni bir dağ oluşturduğunu söyledi. Pakistan'ın büyük bir felaketle karşı karşıya bulunduğunu söyleyen Erdoğan, "Bölge çok dağlık. Aynen bizim Karadeniz'in değişik bir versiyonu. Ulaşımı çok zor. Türkiye ilk andan itibaren gerek sivil toplum örgütleri gerek Başbakanlık Acil Durum Genel Müdürlüğü gerekse de Kızılay olarak bölgeye gitti" dedi. Başbakan Erdoğan, Pakistan'a şimdiye kadar 15 civarında uçakla yardım yapıldığını, artık arama kurtarma ekiplerinin geri döndüğünü, bundan sonra daha çok sağlık ekibinin çalışmalara devam edeceğini söyledi. Erdoğan, bölgede çadır ve battaniye sıkıntısı yaşandığı, Kızılay'ın Karaçi'de çadır imalatı yaptığını, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin de bölgeye 1 milyon battaniye göndermeye hazırlandığını bildirdi.
Bölgeye süratle 50 bin ton un, şeker, 2 milyon adet bir litrelik sıvı yağ gönderileceğini ve bu hazırlıkların sürdüğünü kaydeden Başbakan Erdoğan, bölgede okul ve hastane inşa etmek istediklerini belirtti. Başbakan, Pakistan'da evsiz kalan vatandaşlar için ayrıca 3-5 bin adet konut yapmayı planladıklarını, böylece orada Türk mahalleleri kurmuş olacaklarını ifade ederek, bu kez farklı bir kampanya izlediklerini ve iş adamlarıyla gerçekleştirilen kampanyadan 20 milyon dolar civarında yardım toplandığını, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı'nın camilerde kampanyaya devam ettiğini, oradan da yaklaşık 30 trilyon lira civarında para toplandığın söyledi.
"PAKİSTAN İÇİN YAPILMASI GEREKENLERİ YAPMAMIZ GEREKİYOR"
Başbakan Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullarda da zarflarla kampanya başlattığını, burada da yaklaşık 15 trilyon lira civarında para toplandığını kaydetti. Erdoğan, konuşmasında Aydın'da yaşanan bir olayı da anlatarak, bir öğrencinin zarfa koyacak parası olmadığını, ancak annesinin ona, "Pakistanlılar bizi Kurtuluş Savaşı'nda yalnız bırakmamışlardı. Onlar bize bileziklerini, küpelerini göndermişlerdi. Ben henüz paramı alamadım. Öğretmenin sana borç versin, biz ona öderiz" dediğini kaydederek, bu anekdotun Pakistan Devlet Başkanı Müşerref ile Başbakan Şevket Aziz'i de duygulandırdığını anlattı. Başbakan Erdoğan, "Bizi en güçlü kılan da bunlar değil mi? Eğer bizde bu duygular olmamış olsaydı 2001 krizinde aynen Arjantin, Brezilya ve Meksika'nın yaşadıklarını biz de yaşardık. Dayanışma ve yardımlaşma duygusu bizi buralara getirdi. Şimdi sıra bizde. Pakistan için yapılması gerekenleri yapmamız, atılması gereken adımları atmamız gerekiyor" dedi. Sismik araştırma ekiplerinin bölgeye gönderileceğini ayrıca, ihtiyaç duyulan pek çok konuyla ilgili gerekenlerin yapılması için çalışmalarda bulunulacağını ifade eden Erdoğan, "Süratle adımları atarak Pakistan'a hastane, okul, yetimhane kurmayı hedefliyoruz. Dul kadınlar için de ev inşa etmek istiyoruz" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Van Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın tutuklanmasının ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, ''Mevcut gelişmelere beni bulaştırmaya çalışıyorlar. Boşuna uğraşmasınlar. Bu işleri içerisinde ne ben ne de arkadaşlarım vardır, olamaz da" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu'nda verilen iftar yemeğinde konuşun Erdoğan, Türkiye'nin sadece ekonomisiyle değil her alanda büyüyüp geliştiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin ataletten kurtulduğunu, ayak bağlarından ve eski ağırlıklarında da kurtuldukça ileriye doğru mesafe alacağını vurguladı.
"MÜZAKERE SÜRECİ FARKLI BİR ATILIM DÖNEMİNİ BAŞLATTI"
Başbakan Erdoğan konuşmasında, Türkiye'nin kendi öz gücüne kavuşması, dünyadaki itibarının ve cazibesinin artmasının sadece Türk vatandaşlarını mutlu etmekle kalmadığını, hukuku olan sayısız ülkeyi, komşuları, akrabaları ve yüz milyonlarca kardeşlerini heyecanlandırdığını söyledi. AB müzakere sürecinin başlamasıyla birlikte farklı bir atılım döneminin başladığını dile getiren Erdoğan şunları kaydetti:
"Ama bu birilerini rahatsız etti. Neydi o? 3 Ekim'in arkasından yatırım için Türkiye'ye gelişlerin artması, anlaşılır gibi değil birilerini rahatsız etti. Ama ciddi manada rahatsız etti. Bu ülkede ortaya konulan kavramların rahatsız ettiği tipler görüyoruz. Çünkü bunlar bu ülkede taş üstüne taş koymadılar. Bir çakılı çivisi yok bunların. Bunlar sürekli eleştirmekle, ülkemi rahatsız etmekle mükellef olanlar. Son günlerdeki gelişmeleri de görüyorsunuz. Son günlerde kuvvetler ayrılığı prensibinden hareketle davranılması gereken bir ülkede muhalefet akıl almaz bir şekilde kendine göre baskı unsuru olmaya çalışıyor. Yıllarca bunu meslek edindiniz, sizin zaten başka bir mesleğiniz olmadı. Bugüne kadar eğer Türkiye'de bir siyaset hukuk ilişkisi olmuşsa bunu en iyi başaran Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. Ondan daha fazla bunu başaran olmamıştır. Ve bunu da bu işin içinde olanlar çok iyi bilir. Bunun için başka yeri aramaya gerek yok. Buradan sesleniyorum. Türkiye'de yeni yeni adetler geliştiriliyor. Kimse bu tür yeni adetler geliştirmeye kalkmasın."
Başbakan Erdoğan, bu ülkede artık bir şiir okunduğu için hapse girmiş olan belediye başkanını başbakanlık yaptığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bir şiir okuyup hapse girdiğimizde barolar birliği neredeydi acaba. O zaman neyle meşguldü bunlar. Şu mevcut gelişmelere beni bulaştırmaya çalışıyorlar. Boşuna uğraşmasınlar. Bu işlerin içerisinde ne ben ne de arkadaşlarım vardır, olamaz. Herhalde bunların artık yapacakları bir şey kalmadı. Kalmadığı için de bütün kamuoyu araştırmalarına bakıp neticeyi de gördükleri zaman, ne yapalım çamur atalım belki tutar diye düşünüyorlar. Güneşi çamurla, balçıkla sıvayamazsınız, boşuna uğraşmayın."