Başbakan Erdoğan, dün imzalanan ek protokolü değerlendirdi. Erdoğan, AB yolunda kendilerini yerden yere vuranlara gönderme yaptı. İşte Erdoğan'ın ek protokol yorumu:
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gümrük Birliği anlaşmasını 10 yeni AB üyesini kapsayacak şekilde genişleten ek protokol ile ilgili olarak, ''Bu ülkede çeşitli gruplar çıkacaktır, çeşitli yakıştırmalar yapacaklardır. Biz bu ülkede kendini vatansever ilan edenlerden daha vatanseveriz'' dedi. Başbakan Erdoğan, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Kurulu'nda konuşurken elektrikler kesildi. Konuşmasına ara veren Erdoğan, elektriklerin gelmesinin gecikmesi üzerine mikrofon kullanmadan konuşmasına devam etti. Erdoğan konuşmasında, ek protokol konusuna değinirken dün imzalanan ek protokolün Türkiye için, AB için, tüm insanlık için hayırlı olmasını diledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Buna da tabii çeşitli yakıştırmalar yapacaklardır. Bunlara da artık tabii alıştık. Bunu 17 Aralık öncesinde de gördük, çok ağır ithamlarda bulundular, bunları da gördük. Biz samimiyiz. Niyetimiz samimi. Bu ülkede çeşitli gruplar çıkacaktır, çeşitli yakıştırmalar yapacaklardır. Biz bu ülkede kendini vatansever ilan edenlerden daha vatanseveriz. Attığımız her adımı bu inançla atıyoruz ve ülkemizi dünyaya kapalı değil dünyaya açık bir ülke olarak ilan ediyor ve onun altyapısı ve zeminini oluşturuyoruz.'' AB'ye gidişin de bunun adresi, adımı olduğunu kaydeden Erdoğan, bunların insanlarımızın yaşam standardını yükseltmeye yönelik adımlar olduğunu kaydetti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu konuda en ufak bir sıkıntımız da yoktur'' dedi. ''AB YOLUNUN TEK BAŞINA YÜRÜNECEK YOL OLMADIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB yolunun tek başına yürünecek bir yol olmadığının çok iyi bilincinde olduklarını belirterek, Hükümet olarak bugüne kadar arkasında milli iradenin ve toplumsal mutabakatın olmadığı hiçbir hedefe yönelmediklerini ve yönelmeyeceklerini söyledi. Swissotel'de İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) 43. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, 1965 yılından bu yana Türkiye'nin AB sürecine çok önemli katkılarda bulunan vakfa, çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Erdoğan, İKV'nin bir anlamda Türkiye'nin AB olculuğunun en önemli aktörlerinden birisi olduğunu dile getirerek, vakfı lise çağlarından itibaren bildiğini ve yakından izlediğini vurguladı. Özellikle son 3 yıl içinde vakıf yöneticileriyle birlikte yaptıkları çalışmaların AB sürecini güçlü hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan, ''AB yolunun tek başına yürünecek bir yol olmadığını çok iyi biliyoruz. Hükümet olarak bugüne kadar arkasında milli bir iradenin, toplumsal bir mutabakatın olmadığı hiçbir hedefe yönelmedik, yönelmeyeceğiz'' dedi. Bugüne kadar Türkiye üzerine yapılan konuşmalarda ezberden öteye gidilmediğini üzülerek gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye 3 tarafı denizlerle çevrili yarımada, Türkiye Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan köprü durumunda, Türkiye'nin stratejik önemi var. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri çok, vesaire... Bütün bunlara eyvallah. Türkiye bu tanımlardan mı ibarettir? Koca Türkiye'yi tarihi ile beşeri potansiyelleriyle, ekonomik imkanlarıyla, bu dar tanımlara sığdırmak mümkün müdür? Ya da ilanihayet stratejik önemimizle övünerek gidebilir miyiz? Oysa bu cicili bicili, allı pullu sözlerle milletimizin yaşam standartı arasında derin mi derin bir uçurum söz konusu. Bu uçurumu kapatmadan, Türkiye'yi hak ettiği itibara kavuşturmadan, üzerimize düşenleri yapmadan AB hedeflerinden söz edemeyiz. Bu hem kendimize, hem ülkemize haksızlık olur. Lafla peynir gemisinin yürümediğini yakın zamanlara kadar çok acı bir şekilde tecrübe ettik.'' ''BÜYÜK HEDEFLER İÇİN DÖNÜM NOKTASINDAYIZ'' Başbakan Erdoğan, millete yetişemeyen siyasetin, dünyanın değişim hızına ve dünyadaki acımasız rekabete yetişmesinin söz konusu olmadığını ifade ederek, ''Geldiğimiz nokta, Türkiye'nin büyük hedefleri için, iftiharla söz edebilirim ki, yeni bir dönüm noktasıdır. Bu noktada, Türkiye'yi döne döne düşünmek zorundayız'' diye konuştu. Milleti geriden takip etmek yerine, önünde durup yolunu süren, engelleri temizleyen bir hizmeti üstlenmiş olmanın haklı gururunu yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye AB'ye tam üyelik için müzakerelere başlıyor. Katılım müzakereleri ülkemizi AB'ye götürecek bir süreçtir. Bununla ilgili ön hazırlıklarımız tamamdır. Ancak şuna özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum; katılım müzakereleri AB'ye tam üye olma hedefinin yanında, Türkiye'yi belli bir standarta eriştirme süreci de olacaktır. Bizim burada avantajlarımız var. 1996 yılında Gümrük Birliği'ne girmiş bir Türkiye var. O günden bugüne 9 yıl geçti. 9 yılda kazanılmış bir tecrübe var. Son giren 10 ülkenin böyle bir deneyimi yok. Onlar sıfırdan başlıyor. Kurumları itibarıyla da Avrupa'yla bütünleşmiş yapısal bir güçleri yok. Ama Türkiye Gümrük Birliği ile kazandığı dinamik yapısını güç olarak kullandığı anda, müzakere süreci bizim için çok daha kolay veya avantajlı olacak. O anlamda müzakerelerin başarısı büyük ölçüde, Türkiye için de AB müktesebatına uyum amacıyla her bir alanda gerçekleştireceğimiz geniş katılımla, toplumsal mutabakata bağlı olacaktır. Bütün kurumlarımızla el ele vermek zorundayız. Kimsenin bir şeyden endişe etmesine gerek yok. Mutabakat, aynı şeyleri düşünmek değil, birlikte ortak bir doğruyu aramak ve doğruya varmaktır.'' Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından salonun elektriği yaklaşık 4 dakika kesildi. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, konuşmasını bir süre yüksek sesle sürdürdü. ''MEDENİYETLER ARASI İTTİFAKI BAŞARMAYA MECBURUZ'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile AB arasında müzakere sürecinin 3 Ekim'de başlayacağına işaret ederek, ''Müzakere hiçbir şekilde bir al-ver süreci ya da bir pazarlık süreci olmayacaktır'' dedi. Erdoğan, İKV Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, müzakere sürecinin amacının, tüm mevzuatın AB ile uyumlaştırılmış olup olmadığının belirlenmesi olduğunu kaydetti. Müzakerelerin daha çok uyum sürecinde zamanlama ile ilgili olacağını ifade eden Erdoğan, ''Bazı konularda çok kısa sürede mevzuatımızı AB standartlarına çıkaracağız. Hatta bazı alanlarda bu standartları yakalamış durumdayız. (Bazı konularda da henüz erken, bize biraz süre lazım) deyip bu alanı daha geniş bir zamana yaymayı tercih edeceğiz'' dedi. AB Komisyonu'nun müzakerelerin hangi usul ve esaslar dahilinde yürütüleceğine ilişkin çerçeve belgesini kabul ettiğini, üye ülkelerin onayına sunduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Esas itibariyle 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi'nde kabul edilen unsurları içeren bu belge hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimiz üye ülkelerle paylaşılmaktadır. Bu bağlamda müzakerelerin ortak hedefinin katılım olduğu bir kez daha teyit edilmektedir. 3 Ekim'den itibaren AB müktesebatını kapsayan 35 konu başlığında tarama süreci peyder pey gerçekleştirilecek ve taraması biten fasıllarda da hemen müzakerelere geçilecektir. AB hedefine ulaşmak için hükümet olarak kararlılıkla bu süreci adeta dantel örer gibi işlemekteyiz.'' Başbakan Erdoğan, bu sürece toplumun değişik kesimlerinin destekte bulunduğuna işaret etti. 93 bin sayfalık AB müktesebatının her alanı kapsadığını, işçi işveren, esnaf, kamu çalışanı, çiftçi, kısacası toplumun her kesimini yakından ilgilendiren bir ilerleme dönemine 3 Ekim'de başlanacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: ''O zaman herkes kollarını sıvayacak, söyleyecek sözü olan, eleştirisi, önerisi, bilgisi, birikimi olan sivil toplum kuruluşlarının yardımı ile bunları Baş Müzakerecimize ileteceğiz. Bu süreçte ahenk içinde bir birlik ve çok sesliliğe, yol göstericiliğe hepimiz büyük bir ihtiyaç duyacağız. İdari yapılanma bu arada zaten gerçekleşecektir. Birbirimizin önüne taş koymak değil birbirimizin yolunu açmak durumundayız. Neyi nasıl yapmalıyız? Ne kadar süre içinde yapmalıyız? Nelere dikkat etmeliyiz? Bunları ülkesi adına takip edecek bir anlayışın iktidarda olduğunu bilmenizi istiyorum.'' Her şeyin daha güzel, yaşanabilir, daha demokratik bir Türkiye için olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Türkiye model ülke, potansiyeli zengin ülke, stratejik konumu önemli ülke'' demenin yetmediğini, bunun gereklerini hep birlikte yerine getirmek gerektiğini söyledi. AB'nin Türkiye'nin ekonomik atılımından ayrı düşünülemeyeceğini, ekonomideki her sevindirici gelişmenin, her tarihi başarının Türkiye'yi AB'ye daha da yaklaştıracağını, uyum sürecini hızlandıracağını, uygulamadaki başarıyı arttıracağını vurgulayan Erdoğan, ''Şunu unutmayalım ki Türkiye AB'ye yaklaştıkça ekonomideki bu performans evelallah şoklara karşı daha dayanıklı bir yapıya da kavuşacaktır'' diye konuştu. ''TERÖRLE BİR YERE VARILAMAZ'' Huzuru, istikrarı bozmak, ülkenin yakaladığı rüzgarın önüne set çekmek için birilerinin canhıraş bir gayret içinde olduğunu bildiren Başbakan Erdoğan, ''Şunu açık ve net söylüyorum, beyhude uğraşlar bunlar. Hırsla, fesat çıkarmakla, kıskançlıkla, huzursuzluk özlemi ile şiddetle, terörle insanlık tarihinde kimse bir yere varamadı, varamaz. Tarih bunun en güzel şahididir. Gelin siz de milletin sevincine ortak olun. Bu ülkede birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi bozmayalım. Buna gölge düşürmek isteyenlere fırsat, imkan vermeyelim'' şeklinde konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında, İspanya Başbakanı ile medeniyetler arası diyalog konusundaki girişimlerine de değinerek, yapacakları 5 ayrı zirve ile medeniyetler arası ittifak konusunda ciddi bir neticeyi yakalayacakları görüşünü dile getirdi. Erdoğan, ''Burada öyle zannediyorum ki ciddi bir düşünsel altyapıya ulaşacağız ve bunu da tüm dünyaya yayacağız, yaygınlaştıracağız. Bu medeniyetler arası ittifakı başarmaya mecburuz. Medeniyetler arası çatışmanın önünü kesmek zorundayız. Bunu başardığımız anda inanıyorum ki insanlık beklemekte olduğu huzuru da bu vesile ile yakalayacaktır'' dedi.