Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP'lilerden kalleş intihar bombacılarının önünde canlı kalkan olmasını istedi.
Abone olBaşbakan Erdoğan, milletin arasına nifak tohumları ekmekle suçladığı BDP'ye sert sözlerle yüklendi.
Erdoğan, PKK'lılar için canlı kalkan olmaya giden BDP'lilere "O kalleş intihar bombacılarının önünde neden canlı kalkan olmuyorsunuz?" diye sordu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Adana İl Kongresi'nde konuştu.
PKK BOMBACILARININ ÖNÜNDE CANLI KALKAN OLUN
Konuşmasının bir bölümünde BDP, hedef tahtası yapan Erdoğan, bu partinin temsilcilerine çağrıda bulundu:
"Askerin önüne, polisin önüne dikiliyorlar, canlı kalkan oluyorlar. Sizin bu kadar cesaretiniz, vicdanınız, bu kadar arzunuz var da niçin terörün, teröristin önünde bunlar canlı kalkan olmuyorlar. O kalleş intihar bombacılarının önünde neden canlı kalkan olmuyorsunuz. Bingöl'de şehit Hatice Belgin kardeşimiz, yanındaki çocukları için, sokaktaki vatandaşlar için canlı bombanın üzerine kapaklanarak daha büyük faciayı önleyebiliyor. Eğer Hatice Belgin'in yüzde biri, binde biri kadar yüreğin, cesaretin, annelik şefkatiniz varsa güvenlik güçlerinin önünde değil, gidip o kanlı terörün, teröristin, o kalleş intihar bombacılarının önünde canlı kalkan olun."
BDP heyetinin ABD ziyareti de Başbakan'ın gündemindeydi:
BUNLARIN VİCDANI KURUMUŞ
(PKK bir terör örgütü değildir) diye açıklama yaptılar. Daha önceki gün BDP'nin eş başkanı bir TV kanalına çıkıyor 'Dağa çıkmış PKK'lı asla teslim olmamalı' diyor. Bakın bunlarda en başta vicdan yok vicdan. Bunların vicdanları kurumuş, iflas etmiş. Bunlar dağdaki teröristin, dağdaki kandırılmış, robota çevrilmiş gençlerin kanından besleniyorlar.
Vicdanı olan, yüreğinde zerre kadar merhameti olan, en küçük acıma duygusu olan ölmenin ve öldürmenin ne kadar acı olduğunu, yavrusunu yitiren bir annenin nasıl bir sızı duyduğunu hissedebilen bir insan altını çiziyorum, çıkıp da böyle bir açıklama yapmaz. Dünyanın hiçbir yerinde terörü, öldürmeyi yücelten teşvik eden birine aklı başında denmez ve denemez.
YERİN 150 METRE ALTINDA YAŞAMA MAHKUM EDİLİYORLAR
Bu gençler yerin 150 metre derinliğinde yaşama mahkum ediliyor ve oradan çıkarıldıkları zaman farklı bir dünyaya farklı bir şekilde çıkarılıp ondan sonra kendilerine hedefler veriliyor, 'öleceksin, öldüreceksin' yapılan iş bu. Oralardan kaçmak isteme fırsatını buldukları zaman da maalesef bunu başaramıyorlar, o zaman da öldürülüyorlar. O bayan teröristlerin öldürüldüğü gibi, diğer genç teröristlerin öldürüldüğü gibi. Maalesef bunu yapıyorlar.
NE YAPTINIZ NE ÜRETTİNİZ?
Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde görülmedik yatırımlar gerçekleştirdiklerini ifade ederek, diğer partilere oy veren seçmene seslendi:
“Ben buradan, Adana'dan diğer partilere, diğer partilerin yönetimlerine soruyorum, siz değerli kardeşlerim de şöyle başlarını iki elinin arasına alsın, hep beraber soralım bu soruyu, ey CHP, ey MHP, ey BDP, sizin belediyeleriniz var, sizin büyükşehir belediyeleriniz var, AK Partili belediyeler devletten ne ödenek alıyorsa aynı oranda o belediyeler de alıyor, peki Allah aşkına ne yaptınız, ne ürettiniz?”
Kebaptan vazgeçeris senden asla |
Divan Başkanlığı'nı Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı Çorum Milletvekili Murat Yıldırım'ın yaptığı kongreye gelen İsmet İnönü İlköğretim Okulu 8'inci sınıf öğrencisi Sıdıka Nur Yağcı, Başbakan Erdoğan ile çay içmek istediğini yazdığı pankart açtı. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birliği ekipleri de salon içi ve dışında kimyasal gaz ölçümü yaptı. Salonda ise 'Biciden şalgamdan hatta kebaptan vazgeçiriz, ama senden asla' ve 'Bici yerik, şalgam içerik, seni de çok severik" yazılı pankartlar açıldı. |
YOLSUZLUK, YAMYAMLIK
Belediyeciliğin bir anlamda iktidarın provası olduğunu belirten Erdoğan'ın hedefinde diğer partilerin belediyelerinde yaşanan olaylar vardı:
"Bunların belediyelerinde işte Antalya'da olduğu gibi, işte Ankara Yenimahalle'de olduğu gibi bizzat kendilerinin itiraf ettiği yolsuzluk var. İşte Diyarbakır'da belediye başkan yardımcılıklarını kim yapıyor diye bir sorarsanız size gerçek cevaplar gelir. Bunların belediyelerinde rant kavgası var. Bunların belediyelerinde kendilerinin de 'yamyamlık' diye ifade ettiği kadrolaşma var. Onlar söylüyor ben söylemiyorum. Bizzat belediye başkanları söylüyor, ben söylemiyorum. Bunlar belediyeciliği nasıl bir rant aracı olarak görüyorlarsa işte aynı şekilde Türkiye'yi yönetmeyi de iktidarı da bir rant aracı olarak görüyorlar."
KIRMIZI ÇİZGİLER
Afyonkarahisar'dan yola çıktıklarında da Bilkent Üniversitesi'nde kuruluş manifestolarını açıkladıkları gün de bu ifadeyi kullanmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Ve ben o zaman 4 tane kırmızı çizgimizin olduğunu söyledim. 3 tane de yine, ayrıca detay olarak üzerinde çalıştığımız ilkelerimizden bahsettim. Neydi o 4 tane temel çizgi, başlık? Bir, 'tek millet' dedik. Çünkü biz ayrışmaya karşıyız, bölücülüğe ve bölünmeye karşıyız. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla, Boşnakıyla, Arnavutuyla biz biriz, beraberiz. Ve ne dedik, 'Yaratılanı Yaradan'dan ötürü severiz' dedik. Bizde ayrımcılık yok, tek millet. İki, biz işte burada da gördüğünüz gibi 'Tek bayrak' dedik. Tek bayrak ve bizim bu bayrağımıza laf söyletmeyiz. Bu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldızlar şehitlerimizin nişanesidir. Ama terör örgütü ve uzantıları, ne yazık ki bayrağımıza karşı saygısızlıkta sürekli yarış halindeler. Bu bayrak sizi niçin rahatsız ediyor?Üçüncüsü, tek dindir. Dil değil, din, din. Bunu söyledik."
TÖRENLER DAHA ÖZLÜ KUTLANACAK
Baştan aşağı yenilenen 'Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği'ne de değinen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bundan sonra bu törenlerin 3 ayrı yönetmeliğe göre yapılması artık kalkıyor. En basit bir törende dahi bütün kamu kurumlarıyla çocuklarımız adeta günlerce seferber ediliyor, birbirinin tekrarı olan müsamere tarzı gösteriler sergileniyor. Bütün milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi törenlerin bütün yükü Silahlı Kuvvetlerimize yıkılmıştı. Tarihimizin bu önemli dönüm noktaları sadece askeri yönleriyle öne çıkartılmış, zorunlu resmi törenlere mahkum edilmiş, onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti.
Biz ulusal ve resmi bayramlarımızla mahalli kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz. Bu etkinliklerin gerisindeki milli ruha ve heyecana uygun şekilde, her vatandaşımızın kendini içinde bulabileceği sadelikte gerçekleştirilmesini sağlayacak bir düzenlemeyi bugün hayata geçirmiş bulunuyoruz. Hiçbir cazibesi olmayan müsamere tarzı gösteriler yerine kamu personelini ve çocuklarımızı yıpratmayacak, daha sade, daha özlü kutlamalar yapılmasını sağlayacak bir düzenleme getirdik. Mahalli kurtuluş günleri ve diğer tarihi gün kutlamalarında bilimsel toplantı, konferans, sergi, yarışma, tiyatro, halk oyunu gösterileri ve konserler gibi etkinliklere yer verilecek.
Bundan sonra 29 Ekim ve 30 Ağustos'ta hem cumhurun başı hem de ordumuzun başkomutanı olması hasebiyle tebrikleri Sayın Cumhurbaşkanımız kabul edecek, resepsiyonları da kendisi verecek. Demokratikleşme ve sivilleşme yönünde önemli bir adım olan bu düzenlemenin de ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."