BIST 9.420
DOLAR 34,48
EURO 36,32
ALTIN 2.855,44
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'dan anaları ağlatan konuşma!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Büyüyen Türkiye, Güçlenen Kadınlar' konulu toplantıda konuşuyor...

Abone ol

İNTERNETHABER- Başbakan Erdoğan, Mardin'de Artuklu Üniversitesi'nde düzenlenen toplantıda Kadınlar Günü'nü kutladı.

Terörün sona ermesinde kadına büyük görev düştüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan, ''Kürt kökenli annelerinde, kadınların da, erkeklerin de PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istiyorum'' dedi.

Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ı hatırlatması ve terör saldırısında hayatını kaybeden kadınları anımsatan konuşması salondaki anaları da ağlattı.

Başbakan, eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi kadınlara da 2 ayda bir 500 TL ödeneceği müjdesini de verdi.
 

ANAMIN AYAĞININ ALTI CENNET KOKAR

Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ı hatırladığı bölümler hem salondakilere hem de Erdoğan'a duygu dolu anlar yaşattı.

"Cenneti annelerin ayakları altında bulduk" diyen Erdoğan,"Ben hep ayağının altını öptüm, Allah rahmet eylesin annemin. Çünkü orada cennetin kokusu var. Orada başka bir dünya var. İşte bizi biz kılan, bizi güçlü kılan zaten bu değil mi?"

 

 

 

İşte Başbakan'ın açıklamasının satırbaşları:

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınlar için kutlu olmasını Allah'tan diliyorum.

Elbette bu programın Mardin'de düzenleniyor olmasının, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün Mardin'de Mardinli hanım kardeşlerimizle kutluyor olmamızın özel bir anlamı var.

Evliya Çelebi Mardin için diyor ki: "Mardin'i tarif etmekte lisan kısa, kalem kırıktır."

Mardin bir medeniyet şehri. Mardin dinlerin, dillerin, farklılıkların buluştuğu ve hoşgörü içinde varlıklarını sürdürdükleri bir şehir. Mardin tarih şehri, Mardin kardeşlik şehri. Mardin çilekeş, Mardin onurlu, dirayetli Anadolu kadınlarının şehri. Mardin bir açık hava müzesi. Bu görünümüyle, kültürüyle, kardeşlik ve dayanışmasıyla dünyaya anlamlı bir örnek teşkil eden şehir.

TEMENNİM SURİYE'DEKİ KADINLARIN HATIRLANACAĞI ANI YAKALAMAK

Ben Salı günü partimin grup toplantısında da ifade ettim. 'Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Van'lı depremzede kadınların hatırlanmayı hak ediyorlar' dedim. 'Uludere'de evlatlarını eşlerini kaybeden kadınlar hatırlanmayı hak ediyorlar' dedim. 'Kuzey Afrika'nın, Fas'ın, Tunus'un, Libya'nın ve Mısır'ın kadınları bu 8 Mart'ta hatırlanmayı fazlasıyla hak ediyorlar' dedim. Şimdi temennim ve duam Suriye'deki kadınların hatırlanacağı anı yakalamak ve yaşamaktır.

Ne yazık ki onlarca yıldır 8 Mart'ı buruk karşılayan, isimleri anılmayan Somali'nin, Filistin'in, Afganistan'ın kadınları bu yılda aynısını yaşamaya devam ediyorlar.

BUNLARDA İNSANIN DEĞERİ YOK

Bir kez daha tüm dünyayı ve tüm dünya kadınlarını, Suriye başta olmak üzere, kanayan coğrafyalardaki kadınlarla dayanışmaya, onları hatırlamaya davet ediyorum. Hiç kuşkusuz cinsiyet ayrımcılığı en az ırkçılık kadar kötüdür. En az ırkçılık kadar insanlık dışıdır.

Dünyanın pek çok yerinde kadınlar, hem ırkçılıkla hem de cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

Fransa ne diyor? Göçmenleri ülkemizden atacağız diyor. Hani Avrupa Birliği'nde böyle bir şey yoktu? Hani Avrupa Birliği'nin başak ülkesiydin. İşte bunlar bu. Bunların sözüne güven olmaz. Bunlara inanılmaz. Bunlarda insanın değeri yok. Sıfatı göçmenmiş, ne olursa olsun. Ama bizde insandır, biz böyle bakarız.

Büyük değişimlerin yaşandığı bu coğrafyadaki kardeşlerimizin demokrasiye hazır olup olmadıkları, hak edip etmedikleri tartışma konusu yapıldı. Bunların temelinde ırkçılık ayrımcılık ve kibir vardır.

BM GÜVENLİK KURULU, SURİYE'DEKİ TRAJEDİYİ GÖRMEZDEN GELİYOR

BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'deki trajediyi görmezden geldiği açıktır. Nitekim geçmişte ve bugün Filistin'de yaşanan acı da görülmemiş hissedilmemiştir. Aynı şekilde Avrupa'nın ortasında, Bosna'da kadınların maruz kaldığı insanlık dışı olaylar karşısında bürünülen suskunluğu da biliyoruz. Bu manada kadınların hemcinslerini çok daha iyi anlayacaklarına inanıyoruz.

TERÖRÜN SONA ERMESİNDE KADINA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

Kadınlar kendi meselelerine sahip çıktığında, insaf vicdan inanç sahibi erkekleri daima yanlarında bulacaklarından hiç şüphe olmasın.

Türkiye'de yaşanan terörün sona erdirilmesinde kadınlara büyük görevler düşüyor. Burada çok trajik bir olayı paylaşmak istiyorum.

KOMUTANIN SÖZÜYLE AĞLAYARAK ÇIKTILAR

Mardinli kadınların, annelerin dikkatlerini buraya özellikle çekmek istiyorum. Aralık ayında güvenlik güçlerimiz Cudi dağı ve çevresinde büyük bir operasyon gerçekleştirdiler. Mağaralarda saklanan teröristler etkisiz hale getirildi. Bazı görüntüler de paylaşıldı. Bir mağarada komutan saatler boyunca teröristleri ikna etmek için uğraşıyor. Mağarada sıkışan çocukları oradan çıkarmak için tehlikeyi de göze alarak saatlerce dil döküyor. Sizi anne babanıza götüreceğiz denildiğinde mağaradan 18 yaşında çocuklar çıkıyor.

Komutan bir tanesine soruyor. "Annen baban sağ mı?" diyor. Verilen cevap "Ben ayrıldığımda sağ idiler." 'Ne zaman ayrıldın?" diyor komutan, "5 yıl önce" diyor. Ben aslında o beş yılın da sağlıklı olduğuna inanamıyorum. Çünkü o mağarada kaldığından beri zaman durmuştur. Belki 6 yıl, belki 7.

13 YAŞINDA ÇOCUĞU ANNESİNDEN KOPARIP DAĞA ÇALIYORLAR

Daha 13 yaşında bir çocuğu annesinden babasından kopararak çalarak dağa çıkıyorlar. O sürede o çocuk ne annesinden ne babasından haber alamıyorum. Bakın şu an yerin 150 metre derinliğinde, oralarda hapsedilen, özel eğitimlere tabii tutulan çocuklar var.

Benzeri bir manzara, 5 kadın teröristin infaz edilmesi olayında da yaşandı. 5 kadın terörist kaçıyor ancak yakalanıyor. Bir mağarada kendilerine günlerce işkence yapılıyor ve sonunda öldürülüyorlar. Annesinin babasının evinde fiske vurmaya kıyamayacağı gencecik kızlarımıza bunlar yapılıyor. Bir yıl boyunca bu kızların ölümüne ilişkin ailelerine haber verilmiyor. İranlı bir terörist bu kızların ailelerini arıyor ve evlatlarının bir yıl önce örgüt tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Hadise bu şekilde ortaya çıkınca da terör örgütünün açıklaması çok manidar:

"Çocuklarının jeneratör gazından kaynaklanan zehirlenme" sonucu öldüğünü söylüyorlar. Bunlar bir anne için bir baba için gerçekten katlanması çok zor şeyler.

İşte onun için anneler bu meseleye el koymak zorundadır. Bu vahşice katliamlar nedeniyle, anneler çocuklarını terörün kıskacından almak zorundadır.

O KADINLARI UNUTMADI

HABERİN DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]

PKK BİR ANNEYİ KATLETTİ

Bugün bir anneyi özellikle anmak istiyorum. 29 Ekim 2011'de Bingöl'de şehir merkezinde bir canlı bomba şehrin en kalabalık olduğu bir saatte üzerindeki bombayı patlattı. O sırada Hatice Belgin isimli bir hanım kardeşimiz, yanında üç çocuğuyla bayram alışverişe çıkmıştı. Hatice Belgin çocuklarına bir zarar vermemesi için canlı bombaya kendi bedenini siper etti. Çocuklarını, oradaki insanları kurtardı. Ancak kendisi Hak'ka yürüdü.

BUNLARIN AİLE DİYE BİR KAVRAMI YOK

Yine bu 8 Mart'ta, bakan arkadaşım da anlattı. Kadına şiddetle ilgili şu hazırlık safhasında, bazılarından aileye yaklaşımı.. hiç hoşlanmıyorlar. Anne, ana ifadesine ateş köpürüyorlar. Dayanamıyorlar. Biz anne dediğimiz zaman, biz ana'ya karşıyız diyor –kadın, kadın kadın. Yahu anne dediğimiz kim? Kadın değil mi? Biz sizi bir dişiyle bir erkekten yarattık, dişi kadındır, erkekte babadır. Biri annedir, biri babadır.

ANNEMİN AYAKLARININ ALTINDA CENNET KOKUSU VAR

Bunların aile diye bir kavramı dünyada yok. Bu olmadığı gibi, bunların anlayışında yüreğinde millet diye de bir anlayışta yok. Ben de diyorum ki. Biz analığı yüceliği bir makam olarak değerlerimizden aldık. Anneye saygıyı bu değerlerimizde bulduk. Cenneti de annelerin ayakları altında bulduk. Bak babanın ayağı altında değil, annenin ayaklarının altında. Ben hep ayağının altını öptüm, Allah rahmet eylesin. Çünkü orada cennetin kokusu var. Orada başka bir dünya var. İşte bizi biz kılan, bizi güçlü kılan zaten bu değil mi? Ama o mantık bizim anlayışımız değil. Ak Parti iktidarını ister beğenirsiniz, ister beğenmezsiniz. Biz kadına, aile içindeki önemli rolü nedeniyle ayrı bir değer veriyoruz.

PKK'YA SESLERİNİ YÜKSELTMELERİNİ İSTİYORUM

Yine bu 8 Mart'ta Eylül ayında Batman'da, karnında doğmamış bebeğiyle Mizgin Doru'yu Siirt'te bir aracın içinde yüzlerce mermiyle katledilen Nergiz Evin, Nurcan Olgaç'ı da rahmetle anıyor, mekanları cennet olsun diyorum.

Terör örgütüne özellikle seslerini yükseltmelerini istiyorum. Bugün artık Kürt kökenli annelerinde, kadınların da, erkeklerin de PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istiyorum. Çekin elinizi artık çocuklarımızın üzerinden demelerini bekliyorum.

DUL KADINA 2 AYDA 500 TL

Şimdi yeni bir uygulamayı başlatıyoruz. Eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi hanım kardeşlerimizi tespit ettik. Bu kapsama giren eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi olan şu anda 150 bin hanım kardeşimiz var. 16 Şubat'ta bakanlığımız bir genelge gönderdi. Şu an başvurular alınıyor. Eşi vefat etmiş kadınlara, 2 ayda bir ödenecek şekilde aylık 250 lira ödemeye başlıyoruz. Yani iki ayda 500 lira vereceğiz. Ödemeler iki ayda bir yapacağız. Bu yeni uygulamanın da hayırlı olmasını diliyorum.

MUHALEFET HEDİYE SUNMAMIZI ENGELLEDİ

Tabi 8 Mart'ın bu yıl Türkiye için ayrı bir önemi var. Hükümetimiz, TBMM, özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'mız kadınlara anlamlı bir hediye sunmak istediler. Ama gel gör ki bizde öyle bir acımasız muhalefet var ki size bu hediyeyi sunmamızı engellediler. Bugün biteceğine ben inanıyorum. Önümüzdeki hafta içinde de sayın Cumhurbaşkanı'mızın onayını alır ve yürürlüğe girer.

ŞİDDET MAĞDURLARI İÇİN DEVRİM NİTELİĞİNDEKİ KANUN HAYIRLI OLSUN

Bu kanunla şiddete uğrayan ya da tehlikesi bulunan kadın çocuk ve aileyi bireyleri erkekleri de kast ediyorum. Mağdurlara can güvenliğinin sağlanması yanında, ekonomik ve adli destek verecek. Barınma sağlanacak, evini iş adresini değiştirmesi sağlanacak. Koruyucu tedbir, kararlarının takibi, teknik araç ve yöntemlerle yapılacak. Nafakalar çok hızlı şekilde tahsil edilecek. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi kuruyoruz. Kadınlar için, şiddet mağdurları için son derece önemli devrim niteliğindeki bu kanunun da hayırlı olmasını diliyorum.

Elbette sadece kanunda bunun önlenemeyeceğini biliyoruz. En başta zihinlerin değişmesi gerekiyor. Ülke olarak toplum olarak geçtiğimiz 9 yılda bu konuda epeyce bir yol aldığımıza inanıyorum.