BIST 9.765
DOLAR 35,10
EURO 36,55
ALTIN 2.920,17
HABER /  DÜNYA

Erdoğan’a şok suçlama

MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Başbakan Erdoğan’un hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani...

Abone ol

MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Başbakan Erdoğan’un hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile yapacağı görüşmeye ilişkin, "Yerel seçimler öncesi yapılan bu görüşme, AKP’nin bölgede Barzani’yle birlikte seçim kampanyasını yürüttüğünü ortaya koyuyor. Barzani ile Erdoğan Güneydoğu’da AKP’nin seçim kampanyasını birlikte yönetiyor" dedi.
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, "AK Parti’nin ’demokrasi’ adını koyduğu ve gerçekte ’demoanarşi’ paketi olan bu süreç ülkenin başına büyük belalar açacak niteliktedir. Bu süreç halk anarşisi yaratacak, etnik ve mezhep çatışması yaratacak özelliklere sahiptir. Sürecin özü Türk, Atatürk, Türkçe ve Türk milletinden kaçış; bölücü ve ayırıcılığı kutsayış olarak özetlenebilir. AKP bu süreçle Türk milletinin karşısına azınlıkları, etnikçileri, mezhep fanatiklerini, marjinalleri ve bölücülerden oluşan bir koalisyonu çıkarmaya çalışmaktadır. AKP kendisini Türk milletine ait görmeyenleri iktidar gücüyle destekleyip, milli devlete karşı konumlandırmış bulunmaktadır. AKP, bölgede TSK’nın elini/kolunu bağlamış, milli devletin simgelerini sökmüş, devlet otoritesini azaltmış, örgütün otoritesini artırmıştır" dedi.
Hükümetin halk deyimiyle ‘bölgede taşları bağlamış köpekleri serbest bıraktığını’ iddia eden Yeniçeri, TSK’ya ’bırakınız geçsinler, bırakınız bölsünler’ için baskı uygulandığını, bölücülere de bölme özgürlüğü sunduğunu öne sürdü.

"KORUCULAR SİLAH BIRAKIYOR"
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Dağdibi köyünde ikamet eden 96 korucunun Dağdibi Jandarma Karakolu’na giderek silahlarını teslim ettiğini belirten Yeniçeri, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Emniyet istihbarat birimlerinin son raporuna göre, terör örgütünün Metina, Kandil, Haftanin ve Hakurke başta olmak üzere farklı bölgelerde onlarca gümrüğü bulunuyor. Bu gümrükleri kullanan kaçakçıların hepsinden de ’vergi’ adı altında binlerce liralık haraç alınıyor. Örgütün istediği parayı vermeyenler bölgeye giremiyor. Raporda, ’Örgütten izinsiz kimse kaçakçılık yapamıyor. Örgüt gümrük noktasından geçen hayvan başına belli miktarlarda vergi adı altında haraç alıyor. Ayrıca bölgedeki hayvancılıkla uğraşan besicilerden de mera parası adı altında haraç alınıyor. Bu kapsamda örgüt, her besiciden her dönem başı 50 bin TL’ye kadar para alıyor’. Basına da yansıyan bir haberde askerliğini Nusaybin’de yapıp dönen bir asker şunu söylüyor; ’Artık karakollara bile bayrak asamıyoruz’. Suriye sınırına inşa edilen duvara karşı çıkan PKK-BDP’lilerin açtığı pankart ise her şeyi özetliyor; ’Ne Lozan ne duvar bizi ayıramayacak’, ’Terör örgütü devlete baraj yapma’ diyebiliyor."
"Devlet AKP iktidarıyla birlikte ilk defa terör örgütünün bu dayatmalarına ses çıkaramıyor ve sözüm ona ’süreç’ uğruna olanı biteni sineye çekiyor" diyen Yeniçeri, "Bölgede neyin yapılıp neyin yapılmayacağına devletin yanında bir de örgüt karar veriyor. Terör örgütünün eli kanlı elebaşları ülke gündemini belirleyen aktörler haline gelmiş bulunuyor. Bölgede terör örgütü mensuplarının kişisel veya örgütsel talimatları yerine getirilmiyorsa, derhal PKK devreye giriyor. Hurdacılık yaparken büyük işadamı olan terör yandaşları var. PKK milisleri, KCK’ya vergi/aidat/ceza vermeyen, PKK yanlısı olmayan kişi, grup ve ticaret adamlarını da kendilerine has yöntemlerle yola getiriyor. Yurttaşlara tehdit, dağa kaldırma, dayak ve zarar verme gibi ’cezalar’ uygulanıyor. Bunun için PKK’lı milisler görevlendirilmiş durumdadır. Bölge halkını örgüt ciddi bir biçimde ve sürekli olarak baskı altında tutuyor. AKP ise kafasını kuma gömmüş, hiçbir şey yokmuş ve terör bitmiş gibi davranıyor. Meydana gelen olayları kamuoyundan saklıyor ve küçültüyor. PKK illegal, AKP ise legal yollardan devleti bölgede yok seviyesine indirmek için elinden geleni yapıyor" ifadelerini kullandı.

"BÖLÜCÜ BAŞI İMRALI’DAN TALİMAT YAĞDIRIYOR"
Yeniçeri, "Bu arada bölücübaşı İmralı’dan ‘Süreç devam ediyor ama sırat köprüsü üzerinde’ açıklamasını yaptı. Öcalan, ’Tek başımıza da kalsak bunu yürütme kararlılığımız tamdır. Ama altımızdaki zemin sırat köprüsü gibi olunca kim düşer kim kalır belli olmaz’ diyerek aba altından sopa göstermeden de geri kalmıyor. Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mesaj dikkat çekicidir. Bölücübaşı diyor ki, ’Şu an siz, biz, geri çekilenler, herkes, devleti de katıyorum, herkes aslında mevcut yasal mevzuata göre suç işliyor’. Öcalan çözüm süreci denilen şeyin aslında ‘suç işleme süreci’ olduğunu itiraf emiş oluyor. Onun için Türkiye’yi çözme sürecine dönüşen ’demokratikleşme’ sürecine yasal alt yapı ve dayanak sağlanmasını istiyor. Bir de tabi kendisinin herkese, her kesime ulaşacağı bir iletişim alt yapısının kurulmasının sağlanmasını istiyor. Öcalan’ın ‘Eş başkanlık meselesini de bu ülkeye biz öğreteceğiz’ sözleri de ibret vericidir. Tayyip Erdoğan’ın ’demokratikleşme paketi’ denilen şeyin siyasi partiler için ’eş başkanlık’ önermesinin ne anlama geldiğini böylece herkes iyice anlamış olmaktadır. Bu arada İmralı-Kandil arasında hat kurulmasını, PYD ile de devletin görüşmesini, Salih Müslim’in de görüşmelere dahil edilmesini talep eden konferanslar düzenleniyor. Bu konferanslarda ’Kürtlerin yaşadıkları toprakları birbirinden ayıran sınırların anlamsız, işlevsiz hale getirilmesi lazım’ türünden görüşler ortaya atılıyor" dedi.

"ÖCALAN GELİŞMELERDEN HEYECAN DUYUYOR"
Suriye’deki olayların Öcalan’ı statüsünü araçsallıktan stratejik bir seviyeye yükseltilmesini isteyecek kadar heyecanlandırdığını belirten Yeniçeri, "BDP/KCK ve PYD liderleri sık sık dayanışma ve birlik mesajları veriyorlar ve Kürtlerin bölgede oynayacakları yeni stratejik rolden söz ediyorlar. PYD’nin Kuzey Suriye’deki İslamcı gruplara karşı elde ettiği üstünlük, BDP ve PKK cenahında büyük bir motivasyona neden olmuştu. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş geçtiğimiz günlerde ‘Yeni Ortadoğu’da Kürtlerin Rolü’ başlıklı bir konferansa katılmak üzere Washington’a gitmişti ve burada ABD üst düzey yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştu. BDP yürüttüğü siyaseti ABD ile birlikte kotarıyor. BDP ile PYD işbirliğine AKP/Barzani birlikteliğiyle cevap verilmeye çalışıyor" diye konuştu.

BARZANİ VE BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN DİYARBAKIR GÖRÜŞMESİ
Diyarbakır’da Barzani’yle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmesinin kurulmuş olan denklemle yakından ilgili olduğunu savunan Yeniçeri, "AKP iktidarı döneminde bölücü unsurlar Diyarbakır’da Kuzey Kürdistan adı altında toplantı yapmışlardı. Bu defa da Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ile Barzani’nin Diyarbakır’da görüşme yapacağı açıklandı. Başbakan Erdoğan’ın, Şivan Perver ve İbrahim Tatlises’i de yanına alarak Diyarbakır’a gideceği açıklandı. Mesut Barzani’nin PKK terör örgütünü bölgesinde barındırdığı, onlara hamilik yapmaya devam ettiği biliniyor. AKP’nin BDP/PYD ve Irak’ın merkezi hükümetine karşı Barzani kartını kullandığı, Barzani’nin de Irak hükümeti ve PYD’ye karşı AKP iktidarını kullandığı görülüyor. Bunun için AKP’nin bölgede Barzani’nin var olan etkisini daha da artırmaya çalıştığı ve aynı zamanda onun bölgedeki nüfuzundan yararlanma gayreti içine girdiği açıktır. Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Akdoğan, Barzani’nin ’burada özgül bir ağırlığı var. Bölgede sempati ile karşılanan bir isim, bölgede birçok kişi tarafından iyi karşılanmaktadır’ diyerek, olanın bitenin ne anlama geldiğini açıklamış oluyor. AKP iktidarı, bölgede Barzani dahil sözüm ona ’özgül ağırlığı’ olan sanatçısından her türlü bölücüsüne, herkesin nüfuzundan medet umar hale gelmiştir" şeklinde konuştu.
Görüşme talebinin Barzani’den geldiği, Başbakan Erdoğan’ın da yer olarak Diyarbakır’ı seçtiğinin basına yansıdığını anlatan Yeniçeri, "Recep Tayyip Erdoğan’ın, hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile 16 Kasım Cumartesi günü 300 çiftin toplu nikah törenine katıldıktan sonra görüşecekleri açıklanmıştır. Yerel seçimler öncesi yapılan bu görüşme AKP’nin bölgede Barzani’yle birlikte seçim kampanyasını yürüttüğünü ortaya koyuyor. Bölgede seçimin gerçekte Öcalan ile Barzani’nin arasında geçeceği, AKP’nin bu yarışta Barzani’nin desteğini alarak sonuç almaya çalışacağı anlaşılıyor. Barzani ile Erdoğan, Güneydoğu’da AKP’nin seçim kampanyasını birlikte yönetiyor. Barzani, AKP’nin seçim kampanyasına malzeme olurken bölgede daha etkin figür haline gelmiş oluyor. Tayyip Erdoğan, AKP’ye oy devşirmek uğruna Barzani’yi bölgede daha da güçlendirecek adımlar atıyor. Bu durumun orta ve uzun vadede Türkiye’nin başına açacağı belaları görmemek için kör olmak gerekir" ifadelerini kullandı.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Ankara’ya yaptığı ziyareti hatırlatan Yeniçeri, "Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Bağdat’a gitti. Davutoğlu’nun 2 günlük temaslar sırasında her iki taraftan da ‘Yeni bir sayfa açtık’ açıklamaları geldi. Davutoğlu’nun ardından Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Irak’ı ziyaret edecek. Ardından da Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Türkiye’yi ziyaret edecek. Bu arada Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın da Irak’ı ziyaretinin de söz konusu olabileceğini ifade etti. Bunlar aynı tarihi, coğrafyayı ve kültürü paylaşan ülkeler arasında olması lazım gelen ilişkilerdir. Ancak bu gelişmeler, aynı zamanda AKP’nin dış politikada Türkiye’yi sürüklediği çıkmazı da gösteriyor. Irak’ın meşru merkezi hükümeti olan Maliki’ye karşı AKP, doğrudan Barzani’yle ilişki kurdu. AKP hükümeti Bağdat’a danışmadan Erbil’den petrol aldı ve Erbil üzerinden Kerkük’e Davutoğlu ziyarette bulundu. Irak tarafı ’Davutoğlu bize sormadan Kerkük’e gitti, onu tutuklama hakkımız var’ dedi. Haşimi’ye Türkiye hamilik yaptı ve sonuçta Irak’ın merkezi hükümetiyle AKP’nin arası açıldı. Maliki, Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmak, Irak’a karşı ’düşmanlık’ yapmakla suçladı" diye konuştu.
AK Parti’nin bu sırada var gücüyle Suriye’nin içişlerine müdahil olduğunu ileri süren Yeniçeri, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye’ye karşı ülkenin iç ve dış muhalefetini örgütledi. Bunun sonucunda Suriye’de kan gövdeyi götürdü. Müslüman Müslüman’ı boğazlar hale geldi. Bunun üzerine AKP, uluslararası camiayı Suriye’ye müdahaleye çağırdı. Sonuçta malum gelişmeler yaşandı ve Esad rejimi duruma hakim oldu. Suriye’de çıkmaza saplanan AKP, bu kez yeniden Irak’a yöneldi. Bu kadar kısa sürede bu kadar keskin dönüşün hayra yorulacak bir tarafı yoktur. AKP’nin uyguladığı ifrattan tefrite, dostluktan düşmanlığa savrulan dış politikanın bir örneğini Türkiye daha önce hiç yaşamamıştır. AKP, dış politikada kalıcılığı olmayan, samimiyetsiz, içeriksiz, bir uçtan diğerine savrulan ve ne zaman geri adım atacağı belli olmayan, adeta serseri bir mayın siyaseti izlemektedir. Bu durum Türkiye’yi dostluğuna da, düşmanlığına da güven duyulmayan bir ülke konumuna sokmuştur.”
(İHA)