BIST 9.333
DOLAR 34,60
EURO 36,67
ALTIN 2.916,09
HABER /  POLİTİKA

Erdoğana kapıyı gösterdi!

CHP Grubunda konuşan Baykal, Başbakan Erdoğan'a kapıyı gösterdi..

Abone ol

Başbakan Erdoğan'ın AKP Grup toplantısında yaptığı konuşmanın ardından CHP Grubunda konuşan Baykal, Erdoğan'a kapıyı gösterdi:

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, vakıflar ve özel öğretim kurumları ile ilgili düzenlemelerle Türkiye'nin bir postmodern sömürge ülkesi haline dönüştürülmeye çalışıldığını, ancak buna izin vermeyeceklerini vurgularken, "Türkiye yabancılara medyasını açtı, bankaları açtı, şimdi vakıfları açıyoruz. Özel öğretim kurumları tasarısıyla eğitimi açıyoruz. Ne oluyor? Bütün bunları yapacaksınız sonra da gideceksiniz Antalya'da, Söğüt'te demir döverek milliyetçi olduğunuzu göstereceksiniz, gülünçtür, gülünç" diye konuştu.

Deniz Baykal partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta TBMM'nin AB Uyum Paketi'nde yeralan tasarı ve teklifleri görüşmek üzere toplandığını anımsatırken, Sayıştay Yasa Teklifi'nden örnek vererek, "Sayıştay üyelerinin kim olacağı konusunu hükümetin taktirine bırakınca mı AB normlarına uygun olmaktadır" dedi. Baykal, bu teklifin yasalaşması durumunda Sayıştay'ın tarafsızlığına ve bağımsızlığına inanmak olanağı kalmayacağını dile getirdi.

Baykal, yine geçen hafta Vakıflar ve özel öğretim kurumları yasa tasarılarının tartışıldığını anımsatırken, bu iki tasarının Türkiye'de azınlıklar sorununun gündeme gelmesine neden olduğuna işaret etti. Bugün Lozan'a göre azınlık konumunda bulunan insanlar Türkiye'de ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduklarını ve bu kimlikleriyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip olduğu bütün haklara sahip olduklarını anlatan Baykal, şöyle konuştu:

"Hatta bazı imtiyazlara sahiptirler, güya Batı Trakya'daki Türk azınlığın da böyle imtiyazları vardır. Buradaki mesele azınlık düşmanlığı falan değil. Burada hepimiz vatandaş olarak, birey olarak anayasının gösterdiği bütün haklara sahibiz. Ama azınlıkların ayrı bir cemaat hukuku, kimliği var. Mesele nedir? Mesele burada şudur; 'Bu hukukun giderek daha yaygınlaştığını, daha geliştiğini, daha güçlendirip Türkiye'nin tüm kesimlerine şamil bir anlayışa doğru geliştirelim mi, geliştirmeyelim mi?'

Yunanistan'da azınlık olmanın anlamı bambaşka, orada mülkiyet alamazsın. Taşınmaz mal almak mümkün değil, Batı Trakya'daki Yunan vatandaşı ikinci sınıf vatandaştır, hukuken de böyledir. Orada Türk de diyemezsiniz. Eğitim sorunu istediği okula gidecek böyle bir şey yok, okul açacak böyle bir şey yok. Yunan vatandaşı için 9 yıl mecburi eğitim, Türk azınlığı için 6 yıl. Üstelik kötü öğretmenler, kötü okullar, yetersiz eğitim.

Son günlerde tartışılan konu bu değil. Bir cemaat hukukuna ayrıca sahip olma durumunu geliştirelim mi, geliştirmeyelim mi? Azınlık cemaatine bir hükmi şahsiyet kazandırarak, bireysel hak ve özgürlük talebinin ötesinde bir azınlık cemaati olmayı, ayrı bir hükmi şahsiyetle takviye ederek, giderek o hükmi şahsiyete siyasal ve uluslararası nitelikte kimlik kazandırma sürecini destekleyelim mi desteklemeyelim mi? Vakıflar Yasa Tasarısı ile bu hükümet sadece geçmiş vakıfların mülkiyet problemlerine çözüm getirmekle kalmıyor. Aynı zamanda yepyeni bir vakıf anlayışını da Türkiye'ye getirip dayatıyor. Buna göre, yabancılar da Türkiye'de vakıf kurabilir. Sınırsız mülk sahibi olabilir. Dışyarıdan yardım alabilecek, ticaret yapabilecek, şube ve temsilcilik açabilirsiniz Türkiye'nin her yerinde. Vakıflar hiç bir şekilde vergi vermeyecek. Dünyanın neresinde böyle bir vakıflar yasası var. Ne yaptığının farkında mı bu hükümet? Sadece bir kaç bin azınlık problemi değil, bambaşka bir şey. Cemaat vakfı kurmak mümkün olabiliyor. Türkiye yabancılara medyasını açtı, bankaları açtı, şimdi vakıfları açıyoruz. Özel öğretim kurumları tasarısıyla eğitimi açıyoruz. Ne oluyor? Bütün bunları yapacaksınız sonra da gideceksiniz Antalya'da, Söğüt'te demir döverek milliyetçi olduğunuzu göstereceksiniz, gülünçtür, gülünç. Bunlar çok tehlikeli işler yapıyorlar, işin şakaya gelir yanı yok. Bu Türkiye'ye yönelik bir tuzaktır, Türkiye'ye tuzak kurulmuştur."

Baykal, AKP iktidara geldiğinde karşılıklılık ilkesinin kemirilmeye başlandığını, şimdi yasa ile 'Biz Lozan'ın karşılıklılık ilkesini bırakıyoruz' deme noktasına gelindiğini kaydederken, "Türkiye bir postmodern sömürge ülkesi haline dönüştürülemez, buna göz göre göre izin veremeyiz" dedi.

Özür mözür dilemiyoruz kardeşim, iftihar ediyoruz kimliğimizle
Baykal, TCK'nın 301"inci maddesinin benzeri düzenlemelerin İtalya, Almanya, Avusturya, İspanya ve Hollanda ceza yasaları ile Fransız Basın Yasası'nda yeraldığına işaret ederken şöyle dedi:

"(Bu uygulanıyor mu?) diye soruyorlar. Uygulanıyor ki orada yazılı duruyor. Oralarda mahkum olan var mı? Türkiye'de var mı? Peki bu durumu İtalyan aydınları, yazarları, çizerleri İtalyan ulusuna saygı göstermeyi içlerini sindirmiş olmalarındandır diye niye izah etmiyorsunuz. Neredeyse Türk olduğumuz için özür dilememiz istenecek. Özür mözür dilemiyoruz kardeşim, iftahar ediyoruz kimliğimizle."

Pazarlamacılık Başkaban'ın işi
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın 301"inci maddenin değiştirilmesi karşılığında CHP'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasını gündeme getirdiği yolundaki eleştirilerini anımsatırken, şunları kaydetti:

"Neyi pazarlıyoruz. Diyeceği pazarlıkçı tavır. Tabi bu takdiri ilahi. Bu lafı başbakanın ağzına verdi ve o başbakan ki 'Kıbrıs'ı pazarlarım, Türkiye'yi pazarlarım' diye iftahar etmişti. Biz pazarlamacılık yapmıyoruz, o senin işin. Siyasette herkes, herkese her şeyi söyleyebilir ama senin herkese söyleyemeyeceğin bir şey var. O da başkalarına pazarlamacı demen,. Hele hiç bir zaman CHP'ye söyleyemeyeceğin bir şey var o da CHP'nin pazarlamacılık yapmaktır. O senin işindir, senin kültüründür."

Başka kapıya
Baykal, gereken sayısal çoğunluğu olmasına karşın Başbakan Erdoğan'ın 301. Madde değişikliğini yapmak için yanına destek olacak birilerini aradığını kaydederken, "Başka kapıya. CHP'den bu konuda sana destek olacak kimse yok" dedi.