İngiltere'deki akademik çevreler ve bazı kuruluşlar, gazeteye mektup göndererek Gezi Parkı konulu ilana tepki gösterdi.
Abone olTaksim Gezi Parkı gösterileriyle ilgili İngiliz The Times gazetesinde yer alan ve bazı ünlü isimlerin imzasını taşıyan ilana İngiltere içinden tepkiler geldi. İngiltere'deki akademik çevreler ve bazı kuruluşlar, tepkilerini gazetenin editörü John Witherow'a gönderdikleri mektupla ifade etti.
Forward Thinking isimli yardım kuruluşunun kurucusu ve direktörü Oliver McTernan, gazeteye gönderdiği mektubunda ilanın gerçeklerle bağdaşmadığını ve ilanda kullanılan dilde inanılmaz bir basiretsizlik örneği sergilendiğini belirtti. McTernan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı "diktatör" olarak nitelemenin uygun olmadığını ve ilana imza atanların niyetlerinin sorgulanmasına davet çıkardığını ifade etti.
McTernan mektubunda, demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin politikalarının ve eylemlerinin sürekli sorgulama ve gerektiğinde medya eleştirisi altında olmasının bekleneceğini dile getirdikten sonra şu görüşlere yer verdi:
"Özgür basın, tam işleyen ve hesap veren demokrasinin asli garantisidir. Ancak eleştiriler, spekülasyon ya da önyargılar temelinde değil, gerçekler temelinde kurulmalıdır. Geçen hafta, Times'ta yer alan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümet karşıtı gösterilerle ilgili tutumunu eleştiren açık mektup şeklindeki ilan, gerçeklerle çok da bağdaşmamış ve kullandığı dilde inanılmaz bir basiretsizlik göstermiştir. Son seçimde oyların yüzde 50'den fazlasını kazanmış olan Sayın Erdoğan'ı diktatör olarak nitelemek ve AK Parti tarafından Başbakan'ı desteklemek için düzenlenen hükümet yanlısı büyük gösterileri Nazi partisinin mitingleriyle karşılaştırmak yalnız uygunsuz olmamıştır; aynı zamanda ilana imza atanların muhakeme ve niyetlerini de sorgulamaya davet etmektedir."
İNTERNETHABER'İN POLİTİKA HABERLERİ SAYFASINI GÖRDÜNÜZ MÜ?
McTernan mektubunu, "Dengesiz görüşlerin ilanlarına yer vermeniz, bu dengesizliği gazetede düzeltme çabaları olmaması Times'ın editöryal politikalarının etik standartlarının üzücü bir yansımasıdır" sözleriyle bitirdi.
Başbakan Erdoğan'a 'diktatör' demek temelsiz ve acınası bir suçlamadır
Gazeteye mektup gönderen bir başka isim de İngiltere'deki Müslüman Sosyal Bilimciler Birliği Başkanı ve Uluslararası İslami Düşünce Enstitüsü Londra Ofisi Direktörü Anas Al-Shaikh Ali oldu.
Ali, gazetecilerin haber hazırlarken adil olması ve her görüşe yer vermesi gerektiğini hatırlatarak, "Türk hükümetinin Gezi Parkı göstericilerine davranışı ile ilgili The Times'ta 24 Temmuz'da yayımlanan açık mektupta durum böyle olmamıştır" dedi.
"Mektup asılsız suçlamalar ve yanlış bilgilere dayanmaktadır" diyen Ali, "Yüzbinlerce Türk seçmenin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mitinglerine katılıp seçimde kullandıkları oyların arkasında durmalarını Nazilerinki gibi kural tanımaz zor kullanma eylemlerine benzetip suç isnat etmek kabul edilemez ve iftira niteliğindedir. Bu kişiler suç işlememişlerdir, hiç kimseye ya da gruba karşı hiçbir ırkçı ve karalayıcı dil kullanmamışlardır" değerlendirmesinde bulundu.
Ali, mektubuna şöyle devam etti:
"Başbakan Erdoğan'a 'diktatör' demek temelsiz, aynı zamanda acınası bir suçlamadır. Erdoğan, 2003 yılından bu yana seçilmiş başbakandır, son 10 yılda her yerel ve ulusal seçimde oylarını artırmıştır. Demokratik yollarla seçilmiş bir lider olarak demokrasiye bir tehdit değildir ve aslında kendisi demokrasiyi muhafaza etmiştir. Erdoğan, Gezi göstericilerinin taleplerini karşılamak için, projenin durdurulması da dahil olmak üzere, bir dizi adım atmıştır. Anlaşmaya varmayı kabul etmeyenler, şiddete başvuran göstericiler olmuştur.
Bu nedenle, barışçıl gösterilerde cesurca ortaya çıkan Gezi protestocularının imajı, kurmaca bir palavradır. Mektupta eksik olan şey bu 'kahramanların' dükkanların, ofislerin ve malların tahrip edildiği ciddi vandalizm ve şiddet eylemleri içinde olmuş olmalarıdır. Buna karşılık dükkan sahipleri ve yerel halk, işyerlerini ve yaşadıkları mahalleleri korumak için harekete geçmiştir. Gezi gösterileri sırasında ölen 5 kişi, polis müdahalesinden veya şiddetinden değil, sokaklarda çıkan çatışmalar nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Herkesin barışçıl gösteri ve toplanma hakkına saygı duyuyoruz ve şiddet eylemlerini tasvip etmiyoruz. Aynı zamanda demokratik ilkelerin, hükümetlerin anayasal süreçler dahilinde tüm vatandaşların fikirlerini yansıtan reformlar gerçekleştirmelerini gerektirdiğini size hatırlatmak isteriz. Erdoğan, göstericileri dinlemiştir ve onların temsilcileriyle görüşmüştür. Bu yüzden, Türk hükümetinin tavrını zalimlik olarak eleştirmek haksızlıktır. Türk polisinin şiddet kullanan eylemciler ve militan gruplara karşı uyguladığı yöntemlerin ABD, İngiltere veya Almanya'da polisin benzer şiddet ve vandalizm içeren gösterilere karşı uyguladığı yöntemlerden farklı olmadığı kabul edilmelidir. Türkiye'deki şiddet gösterilerine başka türlü muamele yapmak çifte standarttır."
Türkiye'nin her 4 yılda bir tüm dünyaca tanınan seçimlerin yapıldığı anayasal bir demokrasi olduğunun altını çizen Ali, "Her demokraside olduğu gibi hükümet karşıtı göstericiler fikirlerini ifade etmek için seçim sandığına gidebilirler. Türk vatandaşları, doğru demokratik kanalları kullandıkları takdirde, kişisel özgürlüklerinden mahrum değildir. Şiddet gösterilerine başvurmak bu kanallardan biri olamaz ve kabul edilebilir bir yöntem değlidir" diye yazdı.
İngiliz The Times gazetesi 24 Temmuz tarihli sayısında, Başbakan Erdoğan'a hitaben yazılmış ve ticari ilan olarak tam sayfa yayımlanan bir mektuba yer vermişti. Mektubun altında aralarında aktör, aktris, yapımcı ve yönetmenlerin bulunduğu 30 kişinin ismi yer almıştı.