BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Erdoğan’ın ‘’aşı’’ açılımı

Başbakan Erdoğan’ın şimdiye kadar yaptığı en müthiş ve cesur açılım ‘’aşı’’ açılımıydı bence.

Onun Sağlık Bakanı'na yaptığı bu ''one minut'' çıkışı sayesinde, ''Haydi aşıya!'' komutunu alan insanların -sürü refleksiyle aşı olmak yerine-, biraz durup düşüneceklerini ve kararlarını da sakin bir kafayla alacaklarını umuyorum.
(Dikkat! Erdoğan, bu açılımı Başbakan olarak yapmadı/yapamazdı da... Recep Tayyip Erdoğan olarak yaptı.)

Domuz gribi konusunda kitlesel histeri yaratıldığını düşünenlerdenim ben de... Hatta bir ara, bu hastalık ve aşı olayının fasafiso olduğuna, emparyalist devletlerin ‘’sağlık kartını kullanarak’’ kitlesel bir zihin manipülasyonu, hatta köleleştirme operasyonu uyguladıklarını bile düşünmeye başlamıştım. Nereye kadar ve ne şekilde güdüleceğimize dair bir testten geçiyorduk adeta…

Erdoğan, aşıyı reddetme cesaretini göstermeseydi eğer, devletin de ‘’küresel ilaç sermayesi’’ tarafından esir alındığını düşünecektim neredeyse.

Haksız mıyım ama?... Öylesine yoğun bir panik ortamı yaratıldı ki telkinlerin faşizan baskıya dönüşmesine ramak kalmıştı. Hatırlasanıza, ileri gelenlerden biri, ‘’Aşıya karşı olanlar ölümlerden sorumlu olacaktır,’’ bile demişti.

Böylesine doğrudan insan hayatını ilgilendiren bir konuda tırsmamak da mümkün değildi doğrusu. Ben bile, belki de hayatımda ilk defa, fikrimi söylemekten ve yazmaktan çekindim. Düşündüğünü hemen ve hiç çekinmeden söyleyen, yazan Dilek gitti, yerine ‘’ben böyle düşünüyorum ama ya yanılıyorsam, ya birilerinin ölümüne sebep olursam,’’ diye korkup paralize olmuş biri geldi.

Tamam ben doktor değilim ama bu konu da artık sadece doktorları ilgilendiren bir ‘’sağlık’’ sorunu değil, aynı zamanda bir ‘’özgür irade’’ sorunu da…

Bu konuda edinilen bilgi ve kanaatleri paylaşmak, sisteme körü körüne boyun eğmeyi reddetmek; özgür düşünme ve karar vermeye kapı açmak anlamına da geliyor.

Kendi adıma çok net bir şekilde söyleyebilirim ki ben kesinlikle aşı olmayacağım ve çocuklarıma da bunu önerdim…

Ha, şunu da belirtmeden olmaz: Ben normalde de aspirin gibi basit ilaçlardan başkasını kullanmayan ve doktora dahi çok zorunlu olmadıkça gitmeyen bir tipim. O kadar ki geçirdiğim ağır bir hastalıkta verilen ilaçları bile doktorların tüm dayatmalarına rağmen reddettim. Ve şükürler olsun ki bu seçimimden dolayı asla pişman olmadım. Hatta, bence, hayatımda verdiğim en (belki de tek) akıllıca karar da buydu.

Her neyse… İster katılın ister katılmayın ama benim aşı konusundaki eğilimim ve düşüncem bundan ibaret…

Domuz gribi aşısı hakkında söylenmeyenler

Eveet, şimdi de size aşının gereksiz –ve hatta zararlı- olduğu kanısına nasıl vardığımı anlatacağım…

Sıkı durun... Çünkü, benim burada paylaştığım bilgileri, büyük bir olasılıkla, başka bir köşede göremeyeceksiniz. Hem sağlık hem de düşünce piyasası fena halde ilaç firmalarının hegemonyası altında zira.

Bu konudaki en önemli referansım, Time Magazin, LA Times, CNN, Fox News gibi büyük yayın organlarının da sık sık görüşlerine başvurduğu, Dr. Joseph Mercola.

Dr. Mercola, domuz gribini ve (H1N1) aşısını yakın takibe almış durumda. Çünkü, küresel çapta yaratılan bu kitlesel paniğin ilaç firmalarına ait bir oyun olduğunu düşünüyor. Eee, kolay değil. milyarlarca dolarlı bir kâr payı var işin içinde.

Doktorun araştırmalarında yararlandığı kaynaklar, güvenilirliği ve geçerliliği tüm dünyaca kabul edilen kurum ve kuruluşlara ait. (Örneğin: Center for Disease Control and Prevention, National Institutes of Health, National Institute of Allergy and Infectious Diseases, New England Journal of Medicine…)
 
Özet olarak; Dr. Mercola, aşının faydasız hatta zararlı olduğuna inanıyor. Hele hele hamilelerde ve iki yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle uygulanmaması gerektiğini söylüyor. Hastalıkla ilgili bilgilerin çarpıtıldığını ve aşının gereksizliğini kanıtlayan istatistiklerin açıklanmadığını iddia eden Doktor, domuz gribi paniğinin küresel ilaç firmaları tarafından (WHO işbirliği ile) kurulan bir tezgah olduğunu - istatistiklerle- anlatıyor….

İşte, H1N1 virüsü ve aşısı hakkında az bilinen gerçekler:

  • Aşıyı panikten daha iyi sattıran bir şey yoktur: Hastalığın korkunçluğu hakkındaki iddialar doğru olsaydı eğer, şimdiye kadar 1,8 milyon insanın domuz gribi olması ve bunların 300 bininin hastanelerin yoğun bakım bölümlerinde tedavi edilmesi gerekiyordu. Ölü sayısı ise 90 bin olmalıydı.

Oysa ki domuz gribi, mevsimsel gripten daha bulaşıcı ve tehlikeli değil. Aile içinde, hastalığın diğer bireylere bulaşma riski ise sadece %10. Başkan tarafından, şehrin yarısının domuz gribine yakalanacağı iddia edilen New York’ta, nüfusun sadece %6,9’unda H1N1görüldü. (Şimdikinden daha da büyük bir histeri yaratılan 1917 yılındaki salgınının bulaşma oranının da sadece %20 olduğunu bilmekte de yarar var. O tarihte de müthiş aşı kampanyaları yapılmış ve bir çok insan da bu aşılar yüzünden sakat kalmıştı.)

  • Hamile kadınların domuz gribine yakalanma riskinin mevsimsel gripten daha fazla olduğu büyük bir yalan.
  • Virüs, ciğerlere işlemiş olsa bile, başka hastalıkları tetikleme riski mevsimsel gripten daha fazla değil.
  • Beyne sıçramıyor.
  • Kanada’da yapılan ve 12 milyon insanı kapsayan bir araştırmada ise mevsimsel aşının domuz gribi riskini arttırdığı ve hastalığın daha da ağır geçmesine neden olduğu saptandı..
  • Oboziteye varan aşırı kilolar virüsten ölüm riskini arttırıyor. Aşırı şişman çocuk ve hamileler de özel risk grubuna giriyor.
  • Domuz gribinden ölüm riski yaş arttıkça artıyor.
  • Mevsimsel gripten ölenlerin oranı domuz gribinden ölenlerden daha fazla.
  • Çocuklara yapılan ‘’rutin’’ aşı olayına dikkat! Çocukluk hastalıkları için yapılan aşılar da bağışıklık sistemini iki ile beş hafta arasında zayıflatıyor ve çocuğun H1N1 virüsüne (ve diğer bakterilere) karşı zayıf düşmesine sebep oluyor.
  •  
    • New England Journal of Medicine tarafından, mevsim olarak domuz gribi salgınının en yoğun günlerini geçiren Avusturalya ve Yeni Zelenda’da yapılan bir araştırma yayınlandı.

    Bu araştırmaya göre:

    Medyanın empoze ettiği bilgiler ile bilim dünyasının bulguları arasında çok büyük bir fark vardı. H1N1 virüsü tüm nüfusun %99,9’u tarafından hafif bir biçimde atlatılmıştı.

    - 25 milyon insandan sadece 856’sı grip teşhisiyle hastaneye yatmış ve bunların 722’si yoğun bakıma alınmıştı. Bunlardan %4,3’ü mevsimsel gripti.

    - Grip virüsünün yol açtığı zatürreden dolayı hastaneye yatan hasta sayısı geçen senenin ancak yarısı kadardı.

    - Domuz gribinden öldüğü söylenenlerin %32,7’sinin ölüm nedeni astım ya da diğer kronik hastalıklardan biriydi. Yani, hiçbir hastalığı olmayan sağlam insanların bu virüsten ölme riski çok az.

***

Biliyorum ki, ilaç firmaları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çürütmeye ve/veya örtmeye çalışacaklardır bu bilgileri. Bir çok şarlatan ve fırsatçı da olur olmaz uçuk fikirlerle sözde alternatifler sunacaklardır. Gerçek ise bu iki ucun arasında bir yerde olacaktır.

Umalım ki vicdanlı ve bilgili doktorlar seslerini daha çok yükseltsinler ve gerçekleri -ilaç firmalarına rağmen- anlatsınlar bize.

Ve yine umalım ki medya da halk sağlığını ilgilendiren böyle önemli bir konuda ciddi, dürüst, samimi ve gerçeği açığa çıkaran sorumlu yayıncılık yapsın.

Benim amacım ise ne kafanızı karıştırmak ne de sizi aşı konusunda yönlendirmek. Sadece paniğe kapılmadan, kendiniz ve yakınlarınız için en uygun ve doğru kararı almanıza vesile olmak istiyorum.

Dr. Marcola ve aşı için ayrıntılı bilgi