Hasan Celal Güzel Başbakan Erdoğan'ın çözüm sürecinde kandırıldığını iddia etti. İşte o şok sözler...
Abone olSiyasetçi-Yazar Hasan Celal Güzel, Erdoğan'ın çözüm sürecinde kandırıldığını iddia etti. Terörle mücadelenin devam edip PKK'nın pes ettirilmek üzere olduğunu söyleyen Güzel iki ay daha devam edildiği takdirde ortada teröristin kalmayacağını iddia etti.
Terörist sayısının tükenme noktasına geldiği için Öcalan'ın BDP'nin ve PKK'nın yumuşama noktasına girdiklerini ve barış istediklerini iddia eden Güzel tutanakların da bu yüzden sızdırıldığını söyledi.
Eşi de AK Parti’den Milletvekili Güzel, terörle mücadele konusunda yakın çevresinin Başbakan Erdoğan’ı yanlış yönlendirdiğini söyledi. Güzel, “Eğer iki ay daha devam edilse idi, zaten ortada silah bırakması gereken terörist kalmayacaktı” diye konuştu. Bugün girilen süreçle ilgili ciddi endişeleri olduğunu vurgulayan Güzel, terör örgütü ve yandaşlarına hiçbir şekilde statü, imtiyaz ve özerklik verilemeyeceğini, bunun hep karşısında olacaklarını kaydetti.
“Türk Milleti” ifadesinin anayasadan çıkarılması düşüncesine karşı çıkan Hasan Celal Güzel, anadilde eğitimin de sakıncalı olduğu görüşünü dile getirdi. Güzel Kürtçe’nin 6 ayrı lehçesi olduğunu, hiçbirinin birbirini anlamadığını ifade ederek “Ancak Türkçe konuşarak anlaşabilirler, ortak payda Türkçe’dir” dedi.
Güzel’in “Akil Adamlar Komisyonu” için adı geçen isimlerle ilgili tepsi de sert oldu: “Ben bunları suya götürür susuz getiririm.”
Habervaktim'den Fatih Akkaya'ya konuşan Hasan Celal Güzel röportajından bir bölüm...
KÜRTLERİN DE ORTAK PAYDASI TÜRKÇE
Dil meselesine bakışınız nasıl?
GÜZEL: Dil meselesi de şudur. Kürtler daha çok dağlık yerlerde yaşadıkları için, doğuda elbette Farsça’dan etkilenmişlerdir. Farsça çok zengin bir dildir. Sonradan tabi Türkçe’den etkilenmişlerdir. Kürtçe aslında 8 bin civarında kelimeye sahip, bunun yarısı Türkçe, yüzde 30’u Farsça, yüzde 20’si de Arapça olan karma bir dildir. Altı lehçeden ibarettir. Bu lehçelerin hiçbiri birbirini anlamaz. Ancak Türkçe konuşarak anlaşabilirler. Kuzey Irak’taki Sorani lehçesi ile bizim Diyarbakır’da konuşulan Kirmançi lehçesi ancak tercümanla anlaşabilir. Zaza’lar zaten Kürt değildir. Kürt kabul etsek bile Zazaca Kürtçe değildir. Yani dil problemleri vardır. Buda lehçe farlılıklarıdır. Fakat biz madem ki bunu bir etnik özelliğin önemi olarak kabul ediyorlar biz de onlara saygı göstermek zorundayız. Nitekim AK Parti döneminde Kürtçe televizyon açılmıştır. Kürtçe öğretilmesi imkanları meydana getirilmiştir. Şimdi de okullarda Kürtçe seçmeli ders konulmuştur.
Peki Kürtçe anadili ile eğitim yapılır mı?
GÜZEL: Yapılmaz.
Neden?
GÜZEL: İki bakımdan yapılmaz. Birincisi bakınız ABD’de 30 milyondan fazla İspanyol yaşıyor. ABD 72 devletten oluşan federatif bir topluluktur. Buna rağmen İspanyolca anadil eğitimi olarak yapılmıyor. 10 senedir uğraşıyor kabul etmediler, bölücülüğe yol açar diye. Böyle bir problem var. İkincisi diyelim ki biz bölünmeyiz bunu göze aldık. Fakat ortada bu eğitimi yapacak bir dil yok. 6 lehçe var ve bunlar birbirleri ile bile anlaşamazken, biz bu eğitimi hangi lehçe ile yapacağız. Hadi hepsi ile yaptık. Buna öğretmeni nerden bulacağız? Hadi çocukları bu dilde yetiştirdik. Bunları nerde istihdam edeceğiz? Sonra bunlar nerede devam edecek? Bu konuların hepsi problem. O çok kolay bir iş değil. Bakınız şimdi Kürtçe seçmeli ders eğitimini bile verebilecek öğretmen bulamıyoruz. Bir de ilgi de yok zaten.
Ben yıllarca Güneydoğu’da dağ dağ, köy köy, kasaba kasaba gezdim. O kadar çok gezdim ki Kürtçenin bütün lehçelerini öğrendim. Size şunu söyleyeyim. Ben bu kadar gezdim, Kürt köylerinde misafir oldum, onları çok severim onlar da beni çok sever. Ben hayatımda Türkçe konuşmasını bilmeyen sadece iki kişiye rastlandım. Biri 90’ın üstünde bir kadındı, diğeri 80 civarı bir kadındı. Onlar Türkçe bilmiyorlardı. Onun dışında herkes Türkçe anlıyor ve konuşuyordu. Yani bu Türkçe bilmeyenler için savunma diyorlar bunlar hep efsane. Madem hoşlarına gidecek yapalım, ben bunu savunurum. Hatta bu konuda liberalim. Ama belli konularda vatanın, milletin, devletin parçalanmasını kabul edemeyiz. Adam kalkıyor, Nevruz yapıyor ilk defa hadise çıkartmıyor ama tek Türk bayrağı yok. Adam bayrak diye benimsemiyor. Halbuki kendisinin bizimle beraber şehit oldu. Savaşlarda o Türk bayrağı üzerinde dalgalandı.
BU BAYRAĞA NASIL TERS BAKILIR?
O Türk bayrağı sadece Türk bayrağı da değil. Aslında İslam bayrağıdır. Türk bayrağının hilali İslam’ı temsil eder. Kimsenin bilmediği bir şey var. O bayraktaki yıldız da Hz. Peygamberi temsil eder. Biz bu şekilde algılıyoruz, bu şekilde bakıyoruz. Siz nasıl böyle bir bayrağa ters bakarsınız.
Ayrıca sarı, yeşil ve kırmızı renkleri de kusura bakmasınlar ilk defa Türk boyları tarafından kullanılan, Selçuklu devletinde bayrak haline gelmiş, daha sonra çok çeşitli Türk devletlerinde kullanılmıştır. Bizden farklı değiller ki zaten.
TUTANAĞI BU YÜZDEN SIZDIRDILAR
“Barış süreci”yle ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Süreç nasıl gidiyor sizce?
GÜZEL: Bakın hadise şu, ben bunu çok çeşitli istihbari kaynaklardan çok yakından takip ettim. Sayın Başbakan’ın son bir buçuk yıllık uyguladığı terörle mücadele metodu fevkalade başarılıdır. Sayın Başbakan son derece doğru tespit yapmıştır.
Terörle mücadele ayrıdır, Kürt kardeşlerimizin sorunu aykırıdır. Kürt sorunu diye genelleştirmek yanlıştır. Şimdi Sayın Başbakan’ın terör mücadelesi neticesinde teröristlerin yüzde 90’dan fazlası etkisiz hale getirildi. Terörist sayısı binin altına indi. Teröristler tamamen köşeye sıkıştı. Her an imha edilmeyi bekliyorlar. Eğer iki ay daha devam edilse idi, zaten ortada silah bırakması gereken terörist kalmayacaktı. Bunu çok iyi bildikleri için felaket korktular. BDP’nin de, Apo’nun da, Kandil’in de yumuşak tutumlarının esas sebebi bu. Bunu yaparken de kuyruklarını dik tutmayı ihmal etmiyorlar. Tutanağı da o yüzden yaptılar.
BAŞBAKANI YANLIŞ YÖNLENDİRDİLER
Durum böyle ise, bu son sürece neden girildi?
GÜZEL: Sayın Başbakan’ın etrafındaki bir takım yanlış kişiler onu yanlış yönlendirdiler. Ona şöyle dediler: “Şimdi PKK’lılar sayı olarak az da olsa yine de 1-2 milyonluk onları tutan bir taban var. Biz bunları ezersek bunları bitirirsek bu kavga ile bitmiş olur. Karşı taraf hırslanır, bunları tutanların ne yapacağı belli olmaz. Biz onun için görüşmeleri başlatalım.”
Sayın Başbakanı bu şekilde ikna ettiler. Bence yanlış olmuştur, hata etmişlerdir. Bunların yanlış olduğunu ben hep söylemişimdir. Fakat gelinen noktada bütün bu yanlışlara rağmen önemli bir taviz verilmeden, Sayın Başbakan’ın bu görüşmeler neticesinde anlaşması mümkün olabilirse bu da iyi olur. Sayın Başbakan’a bu görüşme dolayısı ile duyulan tepki ortadan kalkar. Hatta Sayın Başbakan’ın siyasi anlamda itibarı artar.
Endişeleriniz var mı?
GÜZEL: Evet bu konuda şüpheliyim, endişeliyim. Apo’nun da Kandil’in de sözünü tutması da o kadar kolay değil. Bir defa bunlar paraya alışmışlar. Milyarlarca dolar var ortada. Bir defa bunlar dünyanın en büyük mafya örgütü. Dolayısıyla bunlar bunu bırakmak istemeyecektir. İkincisi bunların nihai olarak kafalarındaki açıktır. Görüşme sırasında kalktılar ‘Apo’ya özgürlük, Kürtler statü’ dediler. Başbakan da ‘ne statü ne özgürlük’ dedi. Sayın Başbakan bu ısrarında devam ederse, özgürlük statü falan gibi meselelere girmezse özerk yönetime girmezse, Türk ve Türk milleti ifadelerini anayasadan çıkarmazsa bu adamların tatmin olması mümkün değildir. Bu adamlar ya seslerini çıkarıp terörü durduk diyecekler, yahut da buna razı olarak, devam edecekler, ilerde bunu yapsınlar diye.
Aksi takdirde benim hiç düşünmek istemediğim, benim ve CHP’nin iddia ettiği bir takım şeyler var. Ben Sayın Başbakan’ı yakından tanır ve severim. Ona toz konduramam. Yani bizim gıyabımızda bizim haberimiz olmadan “pazarlık yapıldığı” iddiaları. Bu pazarlık neticesinde bunlar silah bırakılacaktır deniliyor. Eğer bu pazarlık militanların silahlarını bırakıp dünyanın herhangi bir yerine gitmesi ise buna razı oluruz. Ve yahut Apo ve yöneticileri haricinde kısmı bir af çıkarılırsa buna da razı oluruz. KCK’lıların şiddete karışmayanlarına da kısmı af çıkarılabilir. Buna da razı oluruz.
Ama?..
GÜZEL: Ama onun dışında hiçbir şekilde biz bunlara özel bir statü tanınmasına, imtiyaz verilmesine siyasi ikilik oluşturulmasına ve özerk yönetim kurulmasına kesinlikle taraftar olamayız. Şimdi Selahattin Demirtaş diyor ki: “Bak siz kimliğinizi inkar ediyorsunuz. Bizim kimliğimiz Kürt kimliği, Türt kimliğini de savunmak bize düşecek.” Bakınız bu ne kadar yürekler acısı bir ifadedir. Adam doğru söylüyor. Sen Türk kimliğini bu şekilde inkar edersen ortada sadece Kürt kimliği ve diğer alt kimlikler kalıyor. Bunları saymaya lüzum yok. Zaten bunların içinde Kürtlerin istismar edilmesi dışında bir problem yok ki. Laz bağımsızlık mı istiyor? Gürcü bağımsızlık mı istiyor? Zaten hepsi toplasan ne kadar olur. Arap milletine, devletine çok bağlıdır bizde. O Hatay’ın Nusayrileri bile devlete çok bağlıdır. O yüzden bu meseleye çok dikkat etmek lazım. İnşallah Sayın Başbakan doğrusunu yapacaktır.
“Akil adamlar komisyonu” konusuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir.
GÜZEL: Ben “ne akilem ne divaneyim” dedim Yunus gibi. O yüzden akil adam olmak gibi bir iddiam yok. Fakat şunu söyleyeyim ki, adı geçen adamlar hayret edilecek şekilde yönlendirme yapılan adamlar. Hep aynı kişiler, kerameti kendinden menkul dervişler gibi. Bakıyorsunuz ne kadar Kürtçüsü, ayrılıkçısı, bölücüsü, ırkçısı, PKK destekçisi, eski Marksist yeni liberali akil adam olmuş! Aralarında “İslamcı” görünümlüler de var. İslamcı böyle olmaz. Liberal geçinmek onlara itibar sağlıyor düşüncesinde olduklarından liberallik taslayan, hatta Nişantaşı barlarında gözüken tipler var.
Sürekli bu tiplerin adı yazılıp çiziliyor. Bunların dışında bakıyorsunuz, bu ülkede büyük devlet adamları var, büyük ilim adamaları var. İş gidip de Komünistlikten ve Kürtçülükten başka bir özelliği olmayan Yaşar Kemal’e mi kaldı? Memlekette edebiyatçı mı kalmadı? Niye İskender Pala yok örneğin. Her kitabı milyonlar satan değerli edebiyatçımız. Niye profesörlerimiz yok, niye İlber Ortaylı yok? Bunlar akılsız mı oluyor? Böyle saçma şey olur mu? Niye değişik görüşlerden insanlar yok?
Bir de şunu söylemek istiyorum. Akil adam hikayesi de yanlış. Siz devletle bir takım istişareler yapıyorsunuz, sonra akil adam komisyonu kuruyorsunuz. Dedim ki Sayın Başbakan’ım birtakım gelişigüzel insanları seçiyorsunuz inşallah ilerde başarılı olursanız buna bu kişileri niye ortak ediyorsunuz?
BEN BUNLARI SUYA GÖTÜRÜR SUSUZ GETİRİRİM
Adı yazılıp çizilenler arasında birtakım sanatçılar da var.
GÜZEL: Evet, örneğin, “Türkler 1 buçuk milyon Ermeni’yi 1 milyon Kürt’ü kesti” diyen adam. Maalesef biri kalkıp Türklüğe küfür ederse makbul oluyor. Nobel’le ödüllendiriliyor. E böyle olunca da bir takım ciğersiz yabancılaşmış aydınlar bunlara tapıyorlar. Bir yandan vatan millet demek önemli değil hatta arkasından Sakarya diye ekliyorlar. Bir bakıma siz şoven, ayağı yerden kesik, cahil, tutucu, fikri sabit adamlar oluyorsunuz. Yahu kardeşim ben adamlarla oturup siyaset bilimini teorik olarak tartışırım. Suya götürüp susuz getiririm. Ama ben bunları bunlar anlasın diye değil, milletim anlasın diye söylüyorum, yazıyorum. Ben yazımı yazdıktan sonra, şoförümü çağırır “anlamadığın bir şey var mı?” diye sorarım. Eğer şu nedir derse orayı siler tekrar yazarım. Yazı böyle olur. Çünkü ben milletim için yazıyorum. Başbakan da millet için çalışıyor. Onun için buna mecburdur. Bu iş akil ile akile ile gitmez. Dikkat etmelidir. Üç kişinin gönlü olur üç yüz kişiyi küstürebilirsiniz.
ZORBA DEVLETE BEN KARŞI DURDUM, BUNLAR KAÇACAK DELİK ARADILAR
Sayın Bakan, bu düşüncelerinizden ötürü şimdi sizi bile “Militarist” ilan edebilirler…
GÜZEL: Benim militarizmle, darbecilerle verdiğim demokrasi mücadelemi bilmeyen; bunu inkar edebilecek tek bir Allah’ın kulu var mı acaba? Ben bütün mücadelemi hak, hukuk, demokrasi için vermişim. İçerde yatmışım, kavga etmişim, binlerce konferans vermişim, vücudumu yıpratmışım, Şimdi bana nasıl kalkarlar militarist, antidemokratik filan derler, ulusalcı, kestaneci derler. Ben tam tersine haktan yana, demokrat, aydın olmaya çalışan birisiyim. Bunu da herkes biliyor, buna göre değerlendiriyor. Zorba devlete ben karşı durdum bunlar kaçacak delik aradılar. Hangisi benim direncimi gösterdi. Ben bu yüzden hapse girdim ve bununla gurur duyuyorum. Bu böyle diye vatan demek, millet demek suç mu olacak? İlla vatanımıza, milletimize, dinimize küfür mü edeceğiz yani? O zaman mı makul adam olacağız? Asla bunu anlamıyorum. Milletim de anlamıyor.