Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konya'da düzenlenen Şebi-i Arus gecesinde konuştu.
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Mevlana'nın 741. Vuslat Yıldönümü törenlerinde konuştu. Teni ölse de Mevlana'nın 741 yıldır aşkının devam ettiğini söyleyen ifade eden, yeni Türkiye'yi bu aşkla inşa etmeye devam edeceklerini söyledi. İsim vermeden yine cemaate yüklenen Erdoğan, Haşhaşiler demedi; ancak Alamut kalesini anlattı Hasan Sabbah'ı örnek verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Mevlana’nın 741. vuslat yıldönümü dolayısıyla düzenlenen anma etkinliğinde konuştu.
Vuslatının 741. yıldönümünde büyük mütefekkir, gönül insanı Mevlena’yı bir kez daha rahmetle yad ettiklerini ifade eden Erdoğan, "Mekanı inşallah cennet olsun, diyoruz. Bizleri bir Şeb-i Arus’a daha eriştirdiği bu düğün gecesinde, gönülden gönüle, muhabbet etmeyi bir kez daha nasip ettiği için Allah’a sonsuz hamdüsenalar sunuyoruz. Ancak ve ancak aşk ile yazılmış bir eser, 7.5 asır ayakta kalabilir. Mevlana eserlerini öyle bir aşk ile meşk etmişti ki; vuslatından 741 sene sonra dahi bir araya geliyor, onu yad ediyor, onun düğün gecesinde birbirimizle muhabbet ediyor, sohbet ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Şunu özellikle hatırlatmak isterim ki; Mevlana, arkasında sadece yazılı eserler ve sönmeyen fikirler bırakmış insan değildir, Hazreti Mevlana arkasında aşk ile yoğrulmuş o tür eserler, aşktan ilham almış fikirler bıraktığı için, sadece bu salonda değil 780 bin kilometrekare içinde de bir muhabbet ve uhuvvet iklimini muhafaza edebiliyoruz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğer bir vatanımız varsa, bu Mevlana gibi gönül dostlarının sayesindedir. Bir ülkemiz, bayrağımız, istiklalimiz varsa, bu Mevlana gibi, Yunus Emre gibi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli gibi ulu mimarların sayesindedir. Eğer, bugün tek millet olarak kardeşçe, hür ve bağımsız yaşama imkanına sahipsek, bu Selahaddin Eyyübi kadar, Sultan Kılıçaraslan kadar, Sultan Alparslan kadar biliniz ki Hazreti Mevlana’nın, Ahmed Yesevi’nin, Ahmedi Hayrani’nin aşk ile yoğurdukları eserlerinin neticesidir. Bütün şehitlerimiz, gazilerimiz gibi medeniyetimize ve milletimize ilmi, idraki, irfanı, hikmeti taşımış olan aziz gönül mimarlarımızı, medeniyet mimarlarımızı da bu vuslat günü vesilesiyle hürmetle, minnetle yad ediyor, Allah hepsinden razı olsun diyorum.
Kardeşlerim, diyor ki Hazreti Mevlana, ‘eğer bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa, Rabb'ine dönüp benim büyük bir derdim var deme, derdine dön ve ona de ki; benim çok büyük bir Rabb'im var’ ve yine diyor ki, Mevlana, ‘üzülüp ağlarsın ey can, bırak sevmeyen gitsin dua et, Rabb'im seni terk etmesin, işte o terk ederse sen o zaman gerçekten bitersin. İşte, bu büyük sözler vefatının ardından 741 yıl daha yaşayabilmenin sırrını ihtiva eden sözlerdir. Bu sözler büyük medeniyetin hangi temel üzerine inşa edildiğini gösteren, üzerinde çokça ama çokça düşünmemizi gerektiren sözler."
ÖLÜMÜ İÇİNDE ÖLDÜREN KİŞİYİ ARTIK ALLAH'TAN BAŞKA KİMSE KORKUTAMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mevlana ve onun gibi gönül mimarlarının hem kendi çağlarında yaşayanlara hem de asırlar sonra gelecek nesillere aşk kadar, sevgi kadar, umudu, cesareti ve özgüveni adeta bir emanet gibi teslim ettiklerini belirterek, "Hani diyor ya; ‘bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir’, evet kişi Rabb'ine dayanmışsa yalnız değildir. Kişi, Rabb'inin yoluna girmişse, istikamet üzereyse korkaklık, ümitsizlik, güvensizlik artık onu terk etmiştir. Rabb'ine kavuşmayı bir vuslat olarak gören, Rabb'ine kavuştuğu geceyi bir düğün gecesi, Şeb-i Arus gibi gören kişi için ölüm artık ölmüştür. Ölümü içinde öldüren kişiyi artık Allah’tan başka hiç kimse korkutamaz. Ölümü adeta düğün gibi karşılayan kişiye hiç kimse diz çöktüremez" diye konuştu.
"Yapayalnız kaldığında, bir dostu olmadığında bile kendi kendisine ‘korkma, muhakkak ki Allah bizimledir’ diyebilen kişi yalnızlığı da korkuyu da ölümü de aşmış, geride bırakmıştır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte bizi tek bir millet yapan, bizi istiklaline aşık bir millet yapan da bu fikirdir, hassasiyettir, hissiyattır. Yunus Emre diyor ya, ‘ten fanidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez, ölür ise ten olur, canlar ölesi değil.' Evet asırlar geçse de tenler, bedenler ölse de can ölmemiştir. Millet ölmemiştir, millet tefekkürü, millet tasavvuru hiç yitirilmemiştir. Rabb'ine, hakka dayanan millet her badireye, saldırıya, her operasyona rağmen asırlar boyunca dimdik ayakta kalabilmeyi hem de umutla, cesaretle, en önemlisi de istiklaliyle ayakta kalabilmeyi başarabilmiştir.
Dergahına umutsuzluğu yaklaştırmadığı için, ikiliği, fitneyi, nifakı asla yaklaştırmadığı için bu millet sarsılsa dahi hiçbir zaman çökmemiş, yıkılmamıştır. Diyor ki Hazreti Mevlana; ‘sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük / Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.' İşte aynısını, aynı kaynaktan kana kana beslenen Yunus Emre’de söylüyor; ‘biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk / Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.' Evet, Selçuklu Devleti dağıldığında bu milletin çöktüğünü zannetmişlerdi ama bu millet sadece bir başka bahar için, Osmanlı baharı için yaprak dökmüştü. Osmanlı Devleti dağıldığında bu milletin bittiğini zannetmişlerdi ama bu millet Cumhuriyet baharı için, Cumhuriyet ile yeniden doğuş için sadece yaprak dökmüştü. Mevlana’ya, Yunus’a, Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Ahmed-i Hani’ye sahip çıktığımız müddetçe, onların aşkla yoğurduğu medeniyete, sevgiyle inşa ettikleri muhabbete sahip çıktıkça, Allah’ın izniyle bu millet hiçbir şeyden korkmayacak her dem yeniden doğmaktan da asla usanmayacaktır. İçeride ve dışarıda kökümüzle, tarihimizle, ecdadımızla, medeniyetimizle irtibatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu zannedenler çok ama çok büyük bir yanılgı içindedirler. Bu itibarla öyle bir iftira attı ki, dışarıdan bakanlar kopacak zannetseler de aslında her gün daha güçleniyor ki bu öyle bir bağdır ki dışarıdan bakanlar bitecek zannetseler de o her an çoğalıp, artıyor. Dışarıdan çok saldırıya, içeriden de çok ihanete maruz kalan bu millet, tarihi ve ecdadıyla sağlam irtibatı sayesinde emin olunuz her saldırıyı, her ihaneti bertaraf edecektir.''
MASKELİ ALİMLERİN FOYALARI ORTAYA ÇIKAR
Erdoğan, "Mevlana uyarısında ne kadar da haklıdır: öyle alimler vardır ki vefatlarının ardından asırlar da geçse kendileri ve eserleri unutulmaz. Öyle de alim maskesi takmış olanlar vardır ki daha hayattayken, kendilerinin de kendilerine bel bağlayanların da foyası meydana çıkar. O maske takanlar rezil olurken, Mevlana'nın uyarısına kulak asmayıp, onların peşine düşenler de hayal kırıklığı yaşarlar. O maskeli alimlerden medet umanlar, onları ikballeri için, rantları için, fitne projeleri için kiralayanlar da aynı şekilde hayal kırıklığı yaşarlar" şeklinde konuştu.
KİMİN DOST KİMİN HASIM OLDUĞU ER YA DA GEÇ ANLAŞILIR
Erdoğan, Rabb'ine dayanmış, Rabb'ine ram olmuş bir milleti içeriden de dışarıdan da hiç kimsenin yıkamayacağını ve yıpratamayacağını belirtti.
Kimin dost kimin hasım olduğunun er yada geç anlaşılacağını dile getiren Erdoğan, kimin aşk dolu, kimin de ihanet dolu olduğunun er ya da geç aydınlığa kavuşacağını söyledi.
HZ MEVLANA SAHTE ALİMLERİN TUZAĞINA DÜŞEN TAKİPÇİLERİN ACINASI HALİNİ GÖRMÜŞ BİR MÜNEVVER
Mevlana'nın tüm eserlerinde, en çok da maskeyle dolaşan sahte din rehberleri konusunda uyardığını ifade eden Erdoğan, Hz. Mevlana'nın, Alamut Kalesi'nin sakini Hasan Sabbah'tan sadece bir asır sonra yaşadığını, sahte alimlerin tuzağına düşen takipçilerin acınası halini görmüş bir münevver olduğunu belirtti.
Erdoğan, Mevlana'nın, sahte din rehberlerini, "rengarenk boya küpüne düşüp arkadaşları arasında 'ben renkli bir tavuskuşuyum' diye böbürlenen çakallara benzettiğini" hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Mevlana, o sahte rehberleri, etrafındakileri çağırıp 'benim gül bahçesi gibi yüzlerce rengim var, o zaman bana secde et, bana dinin direği lakabını tak' diyen şaşkınlara ve şarlatanlara benzetmiş, herkesi onlara karşı uyarmıştır.
Mevlana uyarısında ne kadar da haklıdır: öyle alimler vardır ki vefatlarının ardından asırlar da geçse kendileri ve eserleri unutulmaz. Öyle de alim maskesi takmış olanlar vardır ki daha hayattayken, kendilerinin de kendilerine bel bağlayanların da foyası meydana çıkar. O maske takanlar rezil olurken, Mevlana'nın uyarısına kulak asmayıp, onların peşine düşenler de hayal kırıklığı yaşarlar. O maskeli alimlerden medet umanlar, onları ikballeri için, rantları için, fitne projeleri için kiralayanlar da aynı şekilde hayal kırıklığı yaşarlar."
Bu aziz milletin Hasan Sabbah'lara, sahte peygamberlere, sahte mehdilere, sahte evliya ve dervişlere, modern yezitlere karşı da hep muhafaza olunduğunu dile getiren Erdoğan, "İnşallah gönül mimarlarının, erenlerin, aşk ustalarının, hamurunu yoğurduğu bu millet ve medeniyet, onu bozmaya ve bulandırmaya çalışan tüm hasımlarına karşı da hep uyanık olacak, hep Mevlana'nın izinden yürüyecektir" dedi.
BU BAHAR TÜRKİYE'NİN NORMALLEŞCEĞİ BAHARDIR
Bu aziz millet her bir ferdiyle uhuvvetin ve muhabbetin mayasıyla mayalandığını belirten Erdoğan, bu aziz milletin tarih boyunca yaptığı büyük fedakarlıklarla her saldırı karşısında tek yürek olmayı başarabildiğini kaydetti.
"Fikirlerimiz farklı olsa da dinler, inançlar, mezhepler, etnik kökenler, kültürler farklı olsa da insan olarak can olarak birbirimize saygımızı, hürmetimizi her ne olursa olsun kaybetmeyeceğiz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz, eşrefi mahlukat olan insanız. Yaratılmışların en şereflisi olan insanız. Allah bize böyle baktı ve bizi böyle yarattı. Kardeşlerim, bir hazan mevsiminin ardından yeni bir bahara yeni bir uyanışa hazırlanıyoruz. Bu bahar, inşallah eski tartışmaların son bulacağı bir bahardır. Bu bahar, Türkiye'nin normalleşeceği bir bahardır.
Bir hazan mevsiminin ardından, uzunca bir yaprak dökümünün ardından yeni Türkiye ile yeni bir bahara, yeni bir uyanışa hazırlanıyoruz. Bu bahar, kardeşlik baharıdır, bu bahar dayanışma baharıdır. Bu bahar, inşallah eski tartışmaların son bulacağı, karanlıkların aydınlıklara yerini teslim edeceği bir bahardır. Bu bahar, Türkiye'nin normalleşeceği, hukukun, siyasetin, idarenin, toplumun her kesiminin normalleşeceği bir bahardır. İnanıyorum ki bu bahar, reddin, inkarın, yasakların, tehdit ve şantajların, nifak ve sabotajların filizlenme imkanı bulamayacağı, bu topraklardan silinip gideceği bir helalleşme baharıdır. Kutuplaştırmanın ve ayrıştırmanın artık hiç kimseye faydası yoktur, hayrı yoktur. Korkutmanın, sindirmenin, Türkiye düşmanlarıyla ittifak yapmanın hiç kimseye sağlayacağı bir çıkar yoktur. Millet, özgüvenini yeniden kazanırken, bu özgüvenin ve umudun farkında olmayanlar da özeleştirilerini samimiyetle yapmak zorundadır. Şimdi bir kez daha durulmadan, bulanmadan istikbale bakma zamandır. Şimdi düne ait sorunlara çözüm bulma zamanıdır. Şimdi Mevlana'nın diliyle yeni şeyler söylemek, yeni Türkiye'ye doğru akmak zamandır."
Milletin umut, heyecan, çözüm aşkı ve özgüven içinde yeni Türkiye'ye doğru yürüdüğünü ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mevlana'yı yeniden ve yeniden anlayarak, Mevlana'yı her dem hatırlayarak inşallah bu yeni baharı yeni Türkiye'yi de sağlam bir temel üzerinde inşa etmeyi sürdüreceğiz. Kim ne derse kim ne yaparsa yapsın, teni ölse de 741 yıldır canı ölmeyen, sözü ölmeyen, aşkı sönmeyen Mevlana'yı dinlemeye, ona kulak vermeye devam edeceğiz çünkü o, sadece Allah'a kul oldu çünkü o, sadece onun sevgili Habibinin izinden yürüdü. Vuslatının 741. yıl dönümünde Hazreti Mevlana'yı tekrar rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Bu güzel düğün gecesini tertip edenlere ve bugüne yaşatanlara şükranlarımızı sunuyorum. Allah, ülkemizi, milletimizi, uhuvetimizi, muhabbetimizi daim etsin diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum."