Erdoğan ülkeyi çok geriyor!
Sigarasını yakma uğruna bir ormanı kül etmekte beis görmeyen bir aşağılık zümre 1 yıldır huzur bırakmadı ülkede.
Sigarasını yakma uğruna bir ormanı kül etmekte beis görmeyen bir aşağılık zümre bir yıldır huzur bırakmadı ülkede...
Memleket dolmuş vatan haini...
Kimileri İstanbul'un orta yerinde tam otomatik silahlarla geziyor.
Kimi ise Ankara İstanbul arası hizmet verecek hızlı trene sabotaj
düzenleyerek vatanperverliğini sergiliyor.
Bu sabotaj meselesine aşağıda değineceğim ama önce, İstanbul'un
Okmeydanı semtinde yaşananlara şöyle bir göz atalım.
Soma'daki facia yaşandığında sosyal medyada bazı ucubelere
rastlamıştım. 301 insanın can vermesine aldırış etmeden,
"Keşke bu olay 31 Mayıs'ta olsaydı" diye adeta
kuduruyorlardı.
Neden 31 Mayıs?
Çünkü 31 Mayıs Gezi olaylarının seneyi devriyesi! Soma olayı 31
Mayıs'ta olsa, sokaklara çıkmak için iyi bir gerekçe olacaktı
çünkü.
Baktılar ki olmadı, bu kez yeni bir fitneye imza attılar.
Durup dururken, "Biz Berkin Elvan'ı anacağız"
diyerek Okmeydanı'nda toplandılar. Nasıl anmaysa, ellerinde molotof
kokteyller, otomatik silahlar vardı.
Tamamı sokaklarda değildi elbette. Her zaman olduğu gibi yarısı
yine twitter üzerinden kendisine verilen görevi icra etmeye
başladı.
Vandallar birkez daha sokakları ateşe verirken, sosyal medyadaki
yandaşları da "Erdoğan ülkeyi çok geriyor. İstifa etsin de
bu olaylar bitsin" diyerek cıvıldamaya başladı bir süre
sonra...
Hani yorumlara bakınca zannedersiniz ki sokaktakilerin eline
otomatik silahları ve molotof kokteylleri Başbakan Erdoğan vermiş,
"Gidin polise ve masum vatandaşlara saldırın" diye
tembihte bulunmuş!
Halbuki sokakta eli silahlı dolaşanların hepsi terör örgütü
DHKP-C'nin militanları. Molotof kokteyli atanların neredeyse tamamı
ise 14-17 yaş arası çocuklar...
Berkin Elvan'ı ölüme gönderdikleri yetmemiş gibi bu kez de o
çocukların minik bedenlerinin arkasına saklanarak polise
saldırdılar.
Sahi tam da burada bir soru sormak istiyorum.
Hani nerede şu sokaklarda polislere molotof atan küçük çocukların
anne babaları? Ancak çocukları ölünce mi ortaya çıkacaklar.
Çocuklar yaşamını yitirince mi ortaya çıkacaklar. O zaman mı malum
medyaya konuşup, "Polis bizim masum çocuğumuzu
öldürdü" diyecekler?
Neticede kullanılan çocuklarla teröristler elele verdiler ve
şiddeti tırmandırdıkça tırmandırdılar. Sokaktan geçen
araçları taşladılar, polislere molotof kokteyl ve silahlarla
saldırdılar. Olaylarda şu ana kadar iki vatandaşımızı
kaybettik...
Biri, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla, diğeri ise
DHKP-C'nin attığı parça tesirli bomba nedeniyle yaşamını
yitirdi.
Ama bu vandallara ve yardakçılarına bakacak olursak, her iki
vatandaşımızı da polis öldürdü!
Milli ruhtan yoksun, kanı ve sütü bozuk maskeli adiler!.
Dünyanın hiçbir yerinde devlet, eylemcilere sokakları özgürce
yakıp yıkma hakkını vermez. Ama onlar bu hakkı kendinde görüyor.
Kendilerine engel olmaya çalışan polislere de silahlarla,
molotoflarla saldırıyor.
Medyaya bakıyorsunuz?
Eylemcileri gazlamaya çalışan bazı gazete ve televizyonlar hala ve
hala polisin orantısız şiddetinden bahsediyor.
Onlara göre DHKP-C'li teröristler masum eylemci, onları durdurmaya
çalışan polis ise barışçıl eylemi sabote eden provokatör!
Sırf "Hükümet düşmanlığı yapacağız" diye
teröristleri masum göstermek bu ülkede medya özgürlüğü kapsamına
giriyor nasılsa...
Sadece medya mı?
Bu masum eylemcileri alınlarından öpen Kemal Kılıçdaroğlu olayları
değerlendirirken, DHKP-C'li teröristler dememek için kıvrandıkça
kıvranıyor.
Daha önce de söyledim.
Zebanilerin oy vereceğini bilse ülkeyi cehenneme çevirecek kadar
gözü dönmüş halde hala Başbakan Erdoğan'ı suçluyor.
Azılı teröristler polis aracının içine molotof atıp iki polisi
cayır cayır yakıyor, gıkı çıkmıyor. Onlarca polis görev başındayken
saldırıya uğruyor, kiminin gözü çıkıyor, kılı kıpırdamıyor.
Önceki gün televizyonda rastladım.
Bir grup terörist, çocukları ön saflara iterek içinde 15-20 polisin
bulunduğu bir midibüse saldırıyor. Amaçları otobüsü molotof atarak
içindeki polislerle beraber yakmak.
Polisler birer ikişer midibüsten inerek kaçıyor. Sosyal medyada
herkes polisin kaçmasını dalga konusu yapıyor ve alay ediyor.
Oysa dalga geçtikleri o polis, silah kullanmak zorunda kalmamak
için kaçıyor.
Çünkü o polislerin Amerika'da veya İngiltere'de olduğu gibi
elindeki silahı alnının ortasına, jopu da başka bir yerine kullanma
yetkisi yok!
Ondan kaçıyorlar!
Neyse...
Yine dün ekranda izledim... DHKP-C'li teröristlerin attığı parça
tesirli bombadan fırlayan bir şarapnel parçası, polislerin
yakınındaki bir vatandaşın başına isabet ediyor ve oracıkta
yığılıyor. O sırada yaralıya aldırmayan teröristler molotof
kokteyli ve taşlarla saldırmaya devam ediyor.
Polis, kalkanlarıyla bir bariyer oluşturarak molotofların yerde
yatan yarılıya gelmemesi için çabalıyor. Hem gazetelerdeki, hem de
sosyal medyada ki iblisler, "Polis yerde yatan vatandaşa
arkasını döndü, yardım etmedi" dilebiliyor.
Ekranda izlediğim bir başka görüntü...
Olimpiyatların Türkiye'ye gelmesini istemeyen, Marmaray'a,
3.köprüye, Kanal İstanbul'a ve havalimanına karşı çıkanlar şimdi de
hızlı treni istemiyormuş!
Bakan Lütfü Elvan sabotaj fotoğraflarını basınla paylaşırken
gördüm. Dışarıdan getirsen ancak bu kadar hainlik yapar. Hızlı
trenin planlanan zamanda hizmete girmemesi için 200 sabotaj
yapmışlar.
Bu hainleri destekleyenlere bakılacak olursa bunlar da çok
demokratik hareketler...
Oysa önümüzdeki örnekler çok çarpıcı. Avusturalya'da yerden uçağa
lazer ışığı tutan gençler ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapse
mahkum olabiliyor.
İngiltere Başbakanı, Londra'daki sokak olaylarına karışan
çocuklar için "Eğer yaşları suç işlemeye yetiyorsa, hapse
girmeye de yetiyor demektir" diyebiliyor ve bu çocuklara
en ağır cezalar verilebiliyor.
Ama bizde özgürlük yok ya!
İsteyen kamunun malına istediği zararı verebiliyor, polislere
saldırabiliyor. Biz dikta ile yönetilen bir ülke olduğumuz için
polislerimizin yetkileri çok fazla!
O zaman gelin anlaşalım!
Polisin yetkileri geri alınsın. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya
gibi ileri demokrasiyle yönetilen ülkelerde polise verilen hak
neyse, bizim polisimize de o hak verilsin!
Ne dersiniz özgürlük eylemcileri, var mısınız?
Özür: Bir önceki yazımda Yusuf Yerkel'in tekme
attığı kişinin madenci değil, bir provokatör olduğunu yazmıştım.
Ancak iki gün önce bu şansın madenci olduğu netlik kazandı. Ben
birileri gibi, "Biz ancak zeybek oynarken diz çökeriz. Özür
dilemeyiz" demeyi kul hakkına girmek sayarım.
Gerek bu madenci kardeşimden, gerekse istemeden de olsa yanılttığım
herkesten tüm samimiyetimle özür dilerim.